Ana içeriğe atla
8 Kasım 2010 tarihinde azizzku tarafından gönderildi

Yakın temas - Sirius’tan X-3’le temas

SİRİUS’tan X-3’le TEMAS Günümüzde, dünyada binlerce dünya dışı kökenli araştırmacı grup etkin durumda çalışmalarını sürdürmektedir. Esasen bu, evrensel yardımlaşma ve dayanışma yasasının gereğidir. Evrenler, değişik şuur düzeylerinde bulunan varlıklarca meskun durumdadır ve bunlardan gelişmiş / uyanmış durumda olanlar, uyanmakta olanlarında uyanmasına / gelişmesine katkıda bulunmayı vazife bilmektedir. İşte bu doğal durumun gereği olarak; teknolojik ve içsel gelişim düzeyleri bizlerden çok farklı uygarlıkların temsilcileri aramızdadırlar. Adrian Dvir 1994’den beri, dünya dışı varlıklardan oluşan özel bir grup ile şifa ağırlıklı çalışmalar yapmaktadır. A.Dvir’in, dünya dışı varlıklarla sürdürmekte olduğu bu şifa celseleri çerçevesinde zamanımızdaki medikal yöntemlerle tedavi edilememiş birçok rahatsızlık sadece giderilmekle kalmamış, onların eski yaşamlardaki kökenlerine kadar da inilmiştir. Bundan da ayrı olarak, A.Dvir; evrenin değişik köşelerinden gelen varlıklardan çok çeşitli konularda bilgiler almakta ve bu bilgileri yazılı ve sözlü olarak dünya insanıyla paylaşmakatadır. Dvir’in yazdığı ve birçok dile çrevrilmiş ‘Healing Entities and Aliens’ “Şifacı Varlıklar ve Dünyadışı Yaşamlar” adlı kitabı, bu konuda önemli bilgiler içermektedir. Kendisini ‘X-3’ olarak tanıtan ve “Sirius” kökenli olduğunu söyleyen bir varlığın; şifacı medyom “Adrian Dvir’le olan görüşmeleri: ADRIAN(A): Gerçekten Sirius’dan mı geliyorsunuz? X-3: Evet, bir uzay gemisiyle. A: Uzmanlık alanınız nedir? X-3: Başta böbrekler olmak üzere, tüm iç organlar uzmanlık alanım içindedir. Şu anda bir denetleme görevi olarak dünyanızda bulunuyorum. Buradaki tıp grubumuzun çalışmalarını denetlemek ve böbrek rahatsızlıklarının giderilmesi konusundaki sorunlarında danışmanlık yapmak üzere burada bulunuyorum. A: Bilgisayarımdaki metni şu anda okuyor musunuz? X-3: Hayır. Sizin dilinizi bilmiyorum. Sizin düşüncelerinizi alıyorum, arada bir başka varlık da onları benim için çeviriyor. A: Siz kaç yaşındasınız? X-3: Sizin sayı sisteminize göre 458 yaşımdayım. A: Daha ne kadar yaşayabileceğinizi umuyorsunuz? X-3: 1000 (bin) yıldan fazla yaşayabileceğimi sanıyorum. Sirius’ta kimileri 2000 yıl kadar yaşar. A: Sizde de yeniden doğum var mı? X-3: Tam olarak sizin dünyanızda olduğu gibi değil. Biz birikimimizi yaşamdan yaşama daha farklı bir şekilde aktarırız. Sizin tekrar doğuşlarınız gibidir ama biraz farklı. A: Nasıl bir dış görünüşe sahipsiniz. X-3: Dış görünüş olarak dünyalılara kabaca benzediğimizi söyleyebilirim; baş, gövde, kollar ve bacaklar. Bununla birlikte, iç yapımız oldukça farklıdır: İç oganlarımız sizinkilerden farklı bir şekilde organize edilmiştir. Metabolizmamız ve lenfatik sistemlerimiz çok farklıdır ve enfeksiyonlara karşı daha az maruz durumdayız. Bizim bedenlerimizin daha steril olduklarını söyleyebilirim. Bizim bedenlerimiz; sizinkiler gibi, mikroplar ve bakterilerle oluşan erezyona açık değildir. Bizim bedenlerimize bu nitelik, genetik mühendisliği dediğiniz bilim ile kazandırılmıştır. Çevre temizliğimiz de en üst düzeydedir. Çevremiz tam olarak sterildir. Burada dünyanızda ise; çevre, biyolojik olarak kirletilmiş durumdadır. Bu nedenle, dünyanıza geldiğimiz zamanlarda çok dikkatli olmamız gerekir. Üzerimizde, bedenimizi enfeksiyondan ve her tür kirlilikten koruyan, tek parçalı, esnek ve hafif bir malzemeden yapılmış, ‘uzay elbisesi’ diyebileceğiniz steril bir giysi bulunmaktadır. X-3: Benim ‘gezegenim’ son derece güzel ve gerek bilimsel gerekse ruhsal yönden hayli ileri durumdadır. Biz doğa ile uyum halinde yaşarız. Sentetik malzemeden çok, doğal malzeme kullanırız; çünkü, sentetik olanlar çevreyi çok kirletir. Biz hepimiz, bir tek vücut gibiyizdir. A: Sirius’ta nüfus ne kadardır? X-3: 8-10 milyon kadar. A: Hepsi bu mu, dünya ile karşılaştırıldığında çok az. X-3: Evet. Sirius daha küçüktür ve nüfus artış oranı da çok yavaştır. Eğer bir ailenin iki çocuğu varsa, bu çok olarak kabul edilir. Sirius dış etkilere kısmen de olsa kapalıdır. Başka gezegenlerden hemen hemen hiç göçmen gelmez. Bu nedenle, nüfus oldukça homojendir. Ayrıca, hiç bir hastalık da yoktur. A: Sirius’ta ömür beklentisi ne kadardır? X-3: Dünya yılıyla, 600 ve 900 yaşında pekçok Siriuslu vardır. Dünyadaki insan ömrü, evrenin bu köşesinde en kısa ömürlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda dünyaya benzer bir gezegen daha vardır. Oradaki zeki varlıklar da dünyalılara benzer. A: Sirius halkı tekrardan doğar mı? X-3: Evet. Ölümden sonra, bedenleri özel bölmelerde saklama geleneğimiz vardır. Ruh ise tekrardan başka bir dünyada bedenlenir. Sirius halkı, güçlü ruh enerjileriyle tanınmış varlıklardır. A: Buradaki dünya dışı kökenli tıp delegasyonu ile ilginiz / bağlantınız nasıl oluştu? X-3: Tüm gezegenlerde bir duyuru yayımlandı. Bu duyuruda, tıp delegasyonları için doktorlara gereksinim duyulduğu belirtiliyordu. Başvurduktan sonra, tıp delegasyonunca kabul edildim. Bu vesileyle zaman zaman bizim gezegenin dışına yolculuklarım oluyor. A: Sizin uzay aracından sözeder misiniz? X-3: Temelde, üç boyda uzay aracımız var. En büyük boyda olanları dev gibi bir hangara ya da depoya benzer. Bunun içinde, uluslararası haberleşme merkezi başta olmak üzere, başkaca işlevleri olan birçok cihaz monte edilmiş durumdadır. Orta büyüklükteki araçlarımız, başka işlevlerinin de yanısıra genellikle hastane olarak kullanılır ve dünyanın atmosferinde konuşlandırılmıştır. Küçük boydakiler ise, esas olarak ulaşım ve nakil işlerinde kullanılır. A: Sirius’ta ne türden bir hükümet var? X-3: Eski Roma Senatosu gibi bir hükümet; yani, bilge insanlardan oluşmuş bir komite. Bu yönetici komitenin üyelerini, Sirius’un en bilge insanları oluşturur. Onların otoritesi; bilgeliklerinden, bilgilerinden oluşur. Demokrasilerde anarşiye kayma eğilimi her zaman vardır ama bilge insanlardan oluşmuş bir birlik daha stabildir. Sirius’ta savaşlar olmadığından, yönetici komite daha latif konularla meşguldur; toplumun refahı, arkeolojik kazılar, ekolojik konular ve çeşitli gezegen araştırmaları gibi... A: Sizin çeşitli uygarlıklarla ilgili deneyimlerinize dayanarak; bir uygarlık ne kadar gelişmişse, savaşma olasılığı o kadar az mıdır? X-3: Dünyanızdaki ırkların ve ulusların çok oluşu sürtüşmenin bir nedenidir. Homojenitenin olmayışının yanısıra, dünyalıların doğalarında savaşa doğru ayrıca bir meyil var. Öyle görünüyorki önümüzdeki 8 yıl içinde, dünya insanının yaşama bakışında büyük değişim olacak, ondan sonra gezegeninize dünya dışılılar tarafından kitlesel inişler olacak A: Neden şimdi açıkça görünmüyorsunuz? X-3: Konsülümüzden aldığımız talimat doğrultusunda hareket etmek durumundayız. Buna göre, dünyalılara ayan beyan görünmemiz için zaman şimdilik erken. A: Evrende tek başımıza olmadığımız fikrinin zihinlerde yaygınlaşması savaşların azalmasını beraberinde getirmez miydi? X-3: Evet, ama o zaman da dünyalılar; birbiriyle savaşı bırakıp, dünya dışılılara savaş açardı. Zamanı gelince, dünya dışı kökenli varlıklar, kitleler halinde inişe geçmeden önce, dünyalıları psikolojik olarak sakinleştirici telepatik yayında bulunacaklar. A: Sizler de bizimle aynı aminoasidleri mi taşıyorsunuz? X-3: Hayır. A: Ya DNA’larınız, bizimkilere benzer mi? X-3: Hayır. Bazılarımızınki 6, bazılarımızınki 12 sarmallıdır. Benzerlikler vardır ama önemli ayrılıklar da bulunmaktadır. A: Dünyalıların rahatsızlıklarıyla ilgilenecek doktorlarınız, dünyadaki kliniklerinize gelmeden önce, beşer anatomisiyle ilgili özel kurslardan geçer mi? X-3: Evet, sizin zamanınızla 4-6 ay süreyle dünya beşerinin anatomisini ve fizyolojisini, ayrıca, dünya dillerini ve kültürlerini inceleriz; hatta gerekirse, toplumların tarihlerini bile... A: Bu kurslarda verilen bilgileri nasıl derlediniz. X-3: Her araştırma grubunun bulguları belli bir merkezde toplanır ve biz bu yolla sürekli olarak veri tabanımızı genişletiriz. Dünya tarihi boyunca, pek çok araştırma timlerimiz tarafından, gezegeninizin çeşitli yörelerindeki dünyalılar incelenmiştir. Dünya bedenindeki genetik değişikliklerin bir çoğundan da Sirius’lu araştırma timleri sorumludur. A: Şimdiye kadar niçin sadece belirli dünyalılarla bağlantı kurdunuz ve niçin onlarla? X-3: Bu, kitleler halinde inişimiz öncesine, ön etkinliklerdir. Bunlar durumları bu iş için elverişli dünyalılardır. Dünyaya kitleler halinde inişimiz sırasında bu dünyalı kardeşlerimiz sanki ‘köprübaşı’ işlevi görecekler. A: Can (soul), başka bedenlere enkarne olan ve onlarla simbiyoz bir yaşam deneyimleyen bir yaşam formu mudur? X-3: Hemen hemen öyle sayılabilir. Can ya da ruh, farklı bir varlık düzeyindeki eski bir yaşam formudur. Sadece ruhların yaşadıkları; bir bakıma spiritüel okul durumunda olan gezegenler vardır. Kuşkusuz, dünya dışı varlıklar da can sahibidir. Sirius halkı ölüm denen geçişten sonra, ışığın kaynağına dönerler. A: Nükleer araştırmalar ve ekolojik etüdler gibi konular hakında biraz daha bilgi verebilir misiniz? X-3: Dünyalıların nükleer silahlarını incelemekete olan araştırma gruplarımız var. Ayrıca, Dünyanın ekolojik sorunlarıyla ilgili arkadaşlarımız gerekli kısmi yardımlarda da bulunmaktalar

Sirius X-3

Yorumlar

azizzku..Paylaşım için teşekkürler,fakat bu sanki birilerinin bilgisayar başında yazdıkları bir yazıya benziyor..Diyelimki buradaki bu olay doğru ise yani x3 ün bu medyuma söyledikleri doğru ise bu olay bu şekilde kalamaz..

Çünkü bu tamamen ayrı bir olay olmakla beraber bu tarz bir yöntem kullanarak yani medyumlara başka galaksilerde yaşayanlarla iletişim kurdurup onlardan şu anda dünyada çaresiz olan bazı hastalıkların tedavisini,bilim alanında bir çok bilinmezi,ve daha başka bilgileri alabilme olanağı olurdu..Daha doğrusu böyle bir imkanı bilim dünyası hiç kaçırmazdı..Örneğin kanserin tedavisi,dünyanın geleceği gibi bir çok bilinmeyen bunlara sorulurdu..

Muzaffer isimli arkadaşım, medyumik temas kurulmuş olsa bile örnek verdiğin amansız hastalıkların tedavisi veya bilim alanında birçok bilinmezi çözmekte başka bir medeniyet insanlığa yardım edemez. Evrendeki yasaya göre hiçbir medeniyet bir başka medeniyetin özgür iradesine müdahalede bulunamaz. Her medeniyet kendi doğru ve yanlışları ile ilerlemeli. Yoksa medeniyetler orijinal olmazdı. Her düşük medeniyet, kendisini ziyaret eden yüksek bir medeniyetin imitasyonu olurdu ki bu dünya dışı varlıkların oluşturdukları konseyin yasalarına ters düşer. Bunları nereden mi biliyorum? İnsanlarla kurulan sayısız temaslardan. Bu tarz yazıların doğru olma olasılığı uydurma olma olasılığından her zaman yüksektir. Zira bir elma kurtlu çıktı diye bütün elmalar kurtludur demek yanlıştır. Uydurma olma olasılığı bu metin için çok yüksek ama genel olarak konu bazında çok düşük.

 

Sayın Masirius şunumu demek istediniz..Evrende hiç bir uygarlık diğerine asla müdahale edemez ve etmeyecektir.

Peki gerekçeniz ne şu mu..

"Evrendeki yasaya göre hiçbir medeniyet bir başka medeniyetin özgür iradesine müdahalede bulunamaz. Her medeniyet kendi doğru ve yanlışları ile ilerlemeli. Yoksa medeniyetler orijinal olmazdı. Her düşük medeniyet, kendisini ziyaret eden yüksek bir medeniyetin imitasyonu olurdu ki bu dünya dışı varlıkların oluşturdukları konseyin yasalarına ters düşer. "

Böyle bir yasanın olduğunu asla sanmıyorum.Dünyadaki medeniyetlere dahi kendinden sonra gelen medeniyetler müdahale ederken bunun evrende  geçersiz olduğu olamayacağı anlamına gelmez..

Bilim dünyası şu anda evrende araştırmalar yaparken biz evrene müdahale etmeyelim mi diyor..Bu; evrende eğer akıllı bir medeniyet varsa bunlar içinde geçerlidir..Yani eğer evrendeki akıllı yaşam barındıran bir medeniyet var ise ve eğer dünyanın yerini tesbit edip dünyaya gelme gibi bir özellikleri olsa bunu mutlaka değerlendireceklerdir.

Önemli olan bu değerlendirmeyi nasıl ve ne şekilde yapacaklarıdır.Eğer onların yaşadığı gezegenleri onlara göre yaşanmaz bir hal alırsa ve onlarda bir şekilde dünyaya gelirse bakın o zaman evren yasaları nasıl ve ne şekilde işliyor..

Çünkü onların bizi değerlendirme neticesinde dünya medeniyeti için ne haliniz varsa görün tabirine dayalı olarak bir düşünceye sahip olacaklarını sanmam.Ve onların bizlere olan temasları esnasında bu onlar içinde bizler içinde medeniyetlere dokunmak müdahale etmek anlamı taşımaz..

 

Sizin şu anda yaptığınız insanlıktan örneklerle dünya dışı uygarlıkların evrene açılma ve uygarlıklara müdahale etme stratejisini belirlemektir. Şunu unutmayın ki dünya dışı varlıkların toplu temasları gerçekleştirmemelerinin en önemli nedeni insanlığın kendisini çok yüksek gördüğü fakat objektif (uzaydan) bakıldığında hala çok ilkel bir medeniyet olmasıdır. Bu yüzden sizin bakış açınıza fiziksel bir kavram getirmek gerekirse günlük (klasik) mekaniğe bakıp kuantum mekaniğini açıklamaya çalışmak bir işimize yaramaz. Ayrıca eğer araştırdıysanız muhtemelen SOHO uydusunun güneşin resimlerini çektiğinde güneşin çok yakınında gezegen büyüklüğünde birtakım objeleri de karelendirdiğini okumuş/görmüşsünüzdür. Bunlar gezegen olmadıklarına göre büyük bir olasılıkla devasa uzay gemileridir. Bahsi geçen medeniyetler bilim kurgu filimlerindeki 2063, 2200 gibi tarihlerden çıkma medeniyetler değildir. Samanyolu'nda ilk oluşmuş medeniyet belki bizden milyonlarca yıl ileridedir ve bu medeniyetin elinde bulundurduğu teknoloji ve ruhsal gelişmişlik düzeyini tüm hayal gücünüzün kullansanız dahi tahmin edemezsiniz. Böyle bir medeniyetin halen gezegen gibi maddesel cisimler ile yaşamlarını arz etmelerini düşünmek yine çok insanca (ve böylece ilkel) bir düşünce olacak. Gezegende yaşamaya mahkumlarsa bile ellerinde bulundurdukları teknoloji ile o gök cisminin ömrünü uzatacaklarından eminim. Ayrıca "ne haliniz varsa görün" gibi bir düşüncelerinin olmadığını yapılan temaslar kanıtlıyor. Bu düşüncede olan medeniyetler temas kurup çok genel bir şekilde geleceğimize ve oluşacak sorunlara dikkat çekmezler. Burada sadece insanlığın herşeyi deneyerek öğrenmesi amaçlanıyor. Kosmos kelimesinin aslında kaos kelimesinin zıt anlamlısı olduğunu biliyor muydunuz? Yani düzensizliğin, karmaşanın karşıtı düzen huzur. Evrene de kosmos ismi verilmesi aslında büyük bir düzenin imasıdır. Böylesine bir düzende mutlaka medeniyetler arası huzuru sağlayan bir çeşit semavi hukuk olmak zorundadır ki böylece yine ilk yorumumdaki konseye dönmüş oluruz. Ben bu konuya 14 senemi verdim ve yaşadığım sürece ufoloji ile ilgileneceğimi düşünüyorum. Sizinle olaya aynı pencereden bakmamamızı gayet doğal karşılıyorum. Söylediklerimin çoğu size bilim kurgu gibi hatta saçma bile gelebilir. Bu da bilimin her alanında olduğu gibi konunun derinliğini gösterir.

Sayın Masirius..""Ayrıca eğer araştırdıysanız muhtemelen SOHO uydusunun güneşin resimlerini çektiğinde güneşin çok yakınında gezegen büyüklüğünde birtakım objeleri de karelendirdiğini okumuş/görmüşsünüzdür. Bunlar gezegen olmadıklarına göre büyük bir olasılıkla devasa uzay gemileridir""

diyorsunuz... peki ne biliyorsunuz..siz bilim kurguyu biraz fazla kaçırmışsınız :) olamayacak,olması tamamen hayal ürünü bilgilerle yazıyorsunuz.Buna göre burada herkes kendi hayal gücü ile bir senaryo yazabilir..

ve yine..

""Samanyolu'nda ilk oluşmuş medeniyet belki bizden milyonlarca yıl ileridedir ve bu medeniyetin elinde bulundurduğu teknoloji ve ruhsal gelişmişlik düzeyini tüm hayal gücünüzün kullansanız dahi tahmin edemezsiniz. Böyle bir medeniyetin halen gezegen gibi maddesel cisimler ile yaşamlarını arz etmelerini düşünmek yine çok insanca (ve böylece ilkel) bir düşünce olacak.""  diyorsunuz....

Bunu bu şekilde yorumladığınız zaman karşıt açıklamanızıda yapmalısınız.Yani siz bu varlıkları neye benzettiğinizi açıklayamamışsınız,bir kara parçası bir gezegen değilde nerede yaşadıklarını açıklamanız gerekir,sadece kurgu üzerinde hayaller kurduğunuzu üzülerek belirtmek isterim..Ne tür bir medeniyet ve ne tür bir canlıdan bahsettiğinizi bilmiyorsunuz..

ve yine

""Böylesine bir düzende mutlaka medeniyetler arası huzuru sağlayan bir çeşit semavi hukuk olmak zorundadır ki böylece yine ilk yorumumdaki konseye dönmüş oluruz."" diyorsunuz...

Buradaki sizin söylediğiniz semavi hukuk konsey değildir sevgili kardeşim..Bu sadece sizin bir hayal ürününüzdür.Burada evet bir yönetim vardır fakat bu tamamen bizden farklı olarak kendi aleminde cereyan eden bir hukuktur,bir yasadır.Bunun adıda ilahi adalettir.Bunu lütfen bu şekilde algılayalım..Bunun dışında evrenin büyüklüğünüde göz önüne alarak şu ana kadar evrende oluşmuş olan bir yasa olamaz..

Sonsuz büyüklükte olan bir evrenden bahsediyoruz,bunu göz ardı etmemelisiniz.Bu denli devasa büyük bir evrende acaba bu dediğiniz yasalar hangi uygarlıkların birbirleri ile temas edip uyguladıkları yasalardır..Ve sizin söylediğinize göre evrende bir çok uygarlık birbirlerine gidip geliyor biri birilerini tanıyor..Öyle ta ki bir yasa meydana getirecek kadar.

Evet evren kosmos tur çünkü orada bir düzen vardır fakat sizin algıladığınız şekilde bir düzen değil bu..

Teşekkür ederim..

Dediğim gibi bu konu insanlık için bilim kurgudur ve uzun bir zamanda böyle kalacaktır. Siz tipik bir skeptiksiniz ve bugüne kadar bunlardan yüzlercesiyle bu konuyu tartıştım ve satırlarınız bana adeta dejavu yaşattı :) Size bu konu hakkında kanıt sunmam imkansız. Söyleyeceğim her sözü de kendi skeptik yargı mekanizmanızdan süzüp herşeyin arkasında bir neden arayacağınızdan bu tartışmanın her iki taraf içinde verimsiz olacağı kanısındayım. Siz benim söylediklerime bilim kurgu deyin, saygı duyarım ne de olsa yıllardır bu yapılıyor :) Bu birazda şuna benziyor. Herhangi birisinin, hayatını parçacıklara adamış bir fizikçiye "elektron proton nötron diyorsunuz ama bence bunlar hayal ürünü, gösterin bana bir protonu, söyleyin bana neye benzediğini!" söylemesi gibi birşey. Hiçbir bilim adamı şu anda bir parçacığın resmini çekmeyi başaramadı. Fakat fizikçilerin sayılarının oldukça fazla olmasından ve bizlere okulda bile bu parçacıklar hakkında bilgi verilmesinden dolayı, bu parçacıkları görmediğimiz halde onların varlıklarını ve işleyişlerini kabul ediyoruz :) Ufolojide ne yazıkki böyle bir lüks yok. Henüz çok yeni olduğu için ne söylense bilim kurguya itiliyor, mantıksız geliyor. Anlıyorum tabi bu yüzden yazılanlara da saygı duyuyorum. Bahsettiğim hukuk galaksi için geçerliydi kardeşim. Ben koca evreni bir konsey idare ediyor demedim. Sözlerimi lütfen doğru okuyup ona göre yorum yapın. Bu arada son bir şey eklemek istiyorum. Ben bilim kurgu literatürünü sevmem. :)

Evet eğer siz bir uzay konseyinden bahseder ve bunları bizim anlayamayacağımızı burada dile getirmeye kalkışır ve bu konuları yüzlercesi ile tartışmanızı bir övgü kaynağı gibi burada ilanse ederseniz (ki yine söylediklerinizin şu an için bir bilim kurgu olduğunu yine söylüyorum) evet o zaman sizin bu sözlerinize karşılık ben tipik bir skeptik olmayı kabul ediyorum..

Verdiğiniz proton örneği ile uzay gemilerinin varlığı, veya galaksiler arası bir konsul mekanizmasının varlığının kanıtı arasında fark vardır..Bu örneği vererek sizin savunduğunuz uzay konsulunun varlığının  isbat edilemeyeceğini söylemeniz anlamsız..

İstediğiniz gibi yorumlayın, sizi ikna etmek gibi bir çabam yok. Evet yüzlerce skeptikle tartıştım ve bunu yeri geldikçe söyleyeceğim. Bu sizi rahatsız ediyorsa sizin sorununuzdur o, benim değil. Ayrıca herşeyi herkesten daha iyi biliyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalışmayın. Bilmediğiniz apaçık ortada :) Benim verdiğim örnekler size anlamsız gelebilir, sizin yaptığınız yorumlar da bana anlamsız geliyor. Sığ düşünceli bir skeptik olduğunuzu burada ispat etmiş oldunuz sayın muzaffer ve böylece benim sizinle tartışacak bir şeyim kalmadı. Önce ufkunuzu genişletin sonra tartışmaya devam edebiliriz. Yorumlarınızda sergilediğiniz inanç tablosuna saygım var lakin bir bilim adamınında söylediği gibi "din adamından bilim adamı olmaz!". Bu anlamda, başka boyutlarda görüşmek üzere..

Bana böyle bir yazı yazacağınızdan çok emindim,onun için sizin bu ukalaca yazınızı kesinlikle bekliyordum.Bende sizin gibi yüzlerce çok bilmiş ile karşılaştım fakat söyledikleri ve savundukları nedense hep havada asılı kaldı..Sizde şimdi bunu yaptınız boş hayallerinizle süslediğiniz bazı varsayımları burada kimseye yutturmaya kalkışmayın.

Ufkunuzu siz genişletin fakat hayali işlerle değil gerçeklerle bunu yapın..

Ayrıca din adamından bal gibi de bilim adamı olur fakat bilim adamından din adamı olmaz..

Saygılar..

Esasında bılım adamlarından dın adamı olması lazım suphe ıle bakacak herseyı ınceleyecek sekılde ama bence dın adamından bılım adamı olur derken doga bılımlerı ıcın yuz de yuz haklısınız ancak ıs fesefe gerektıren bılımlerde dın adamları ınancları geregı bu tur bılımlere uygun degıller yanı dusunsenıze hangı bılım adamı Isa nın ddv ler tarfından meryem ın rahmıne konuldugu konusunda fıkır belırtebılır ınancı dısında ? en nıhayetınde bu tur ıddıalrı da arastırmak ve tarafsızca bakabılmek lazım o yuzden Dın adamları her bır bılım alanında calısması pek gercekcı olmuyor ama tabı kı doga bılımlerınde gayet basarılı olarak calısırlar ve zaten yuzlerce ornegı var bunun tarıhte yanı olmaz demek zaten olanın yadsımaktır ama bazı sınırları oldugunu da gormek lazım

 

saygılar

Söyledikleriniz mantıklı ancak şöyle bir örnek vereyim ben size: Bir din adamı doğa bilimlerinde ilerleyebilir ama bir noktada "bu allahın işidir, o sorgulanmaz" der ve kalır. İnançları onu bir noktada tıkar ve soyut düşünemez. Herkesin kendi düşüncesidir, beni ilgilendirmez kimseyide ikna etme çabasında değilim ve hiç olmadım. Ben sadece bana mantıklı geleni açıklamaya çalışıyorum. Doğa bilimleri dediğiniz kavram kendi içerisinde felsefe bulunduruyor. İşte bu noktada çakılır bahsi geçen insan grubu. Dediğim gibi herkesin kendi düşüncesidir, bu konu hakkında yeterince yorum yaptım ve kendi adıma konuyu kapatıyorum. Katılımınız için teşekkür ederim.

Bir bilim insanının din adamı kimliğine bürünüp kariyerini o şekilde endame ettirmesi zordur..

Fakat bir din adamının bilim adamı olması mantık çerçevesinde bakıldığında olabilecek bir durumdur..Bunu şöyle düşünün ülkemizdeki ilahiyat profesörleri kendi alanlarının dışında bilim adamı olur ve doğa bilimleri konusunda da aslında çok daha iyi olarak hassas ayrıntıları görebilir..Ve sanıldığı şekilde bu allahın işidir bunu araştıramayız diye düşünmeleri mantıki olarak mümkün değildir ki, burada köydeki çobanın doğadaki izlenimlerinden değil,bir akademisyenden,profesör kimliği olan bir kişiden bahsediyoruz..

İsanın meryemin rahmine konulduğu olayı daha öncedende gündeme gelmişti.Olayın aslı şudur.

Eğer bir insan ilahi bazı kural ve kanunları tanımaz ise bunun gibi olaylara mutlaka bir kılıf uydurmak zorundadır.Aslında meryemin varlığınıda inkar edecekler fakat büyük semavi dinlerde meryemden bahsedildiğinden dolayı bu anlamda inkar etmeleri söz konusu olamıyor,yani kabullenmek zorunda kalıyorlar..

Peki meryemin rahminde isanın oluşumuna ne diyeceğiz diye düşündüklerinde ise, hadi bunu yapanların dünya dışı canlıların işi olduğunu söyleyelim derler..Yani bunun cebrail adlı melek tarafından değilde DDV.ler tarafından yapıldığını söylerler..Tıpkı yaratıcının adını başkan,melekler ordusunu uzayın askerleri,dört büyük meleğide konseye benzettikleri gibi..

Bütün bilim adamlarının ilahiyatı düşünmeden ilahi kural ve kanunları göz ardı etmeden araştırmalarını yapmalarını isterdim.Aksi takdirde ise cebraili bir uzaylı yapar ve böylesine kör düşüncelerle savaşır dururuz..

sn diabolica,haklısınız esasında bilim adamlarından din adamı olması lazım,din adamından da bilim adamı:)ama zor:)dediğiniz gibi:bazı araştırmalar inanca karşı,tarafsız kalamazlar.din adına bilim adamları büyücü diye yakılıp bilim yasaklanmamış mı insanlık tarihinde?din adına  savaşlar yapılmış yani dinin kulvarı farklı.ama bilimin içine girmeside gerekli mi?

Yanıtım Muzaffer ve Masirius'a !

Henüz bilim adamından din adamı, din adamından da bilim adamı olmaz! Bunu sindirin!

AMA gelecekte bilimin aslında din, dinin de aslında şifrelenmiş bilim olduğu anlaşılacak.İşte o zaman Kuran yada İncil yada yüzlerce farklı ve dolaylı yoldan aynı şeyi anlatan ve insanlarca ne yazık ki zaman zaman egoları için değiştirilmiş olan bu bilgi kaynakları anlaşılabilir hale gelecek. O zaman din adamı, bilim adamı ayrımı olmayacak.

VE de en ÇOK sevineceğim şey ise kutsal kitapların yazıldığı gibi okunup kabul edilmeyecek olması.İşte o zaman inanılmaz kıymetli olduğu anlaşılacak.

Burada düşüncelerimizi savaştırıyoruz, kendimiz savaşmıyoruz unutmayın!

 

Bilim ve dinin iç içe olduğunu ben her zaman söyledim ve söyleyeceğim..Zaten sizde aynı şeyleri yazmışsınız. Henüz bilim adamından din adamı, din adamından da bilim adamı olup olmayacağına bir şey diyemem.bu sizin kendi görüşünüz..

Benim buradaki imzamı şu sözlerden seçmemin nedeni de budur..

İnançsız bilim topal,Bilimsiz din kördür...
saygılar..

 

Yahu ınancınızla gercegı bırbırıne karsıtırıp sankı tek gercekmıs gıbı yazıyorsunuz yarın bır gun kutsal kıtapların aslında DDV rın cok oncelerden bızlere bıraktıgı seyler oldugu ortaya cıkarsa ne dıyeceksınız ? sonucta bız ınanmıyor olabılırız ama boyle bır ıhtımal de var yanı Isın sonunda cennete cehennem oldugu ıcın hıc bır ınanclı ınsan bazı seylerı sorgulayamıyor korkudan ama bunu da ıtıraf edemez kımse .. kımse kımseden ustun degıl sonucta o yuzden hıcbırımızın soyledıklerı de kesınlık tasımıyor yazarken Bunu sındırın seklınde otorıter yazmanız uzerıne bunları yazdım sız once bır kendınızın su buyuk evrende bır kum tanesı kadar kucuk oldugunuzu ıdrak edın sonra baskalarına metrafızık konularda ahkam kesın ...

 

saygılar

 

Sizle mesajlaşalım, aslında ne düşündüğümü size açıklayacağım.Özel konuşurak birbirimizi daha iyi anlarız emin olun. Yazdığım ilk yorum sadece muzaffer ve masirius arasındaki tartışma ile şekillenmiş yorumumdur.İnanç tarzım yazılarınızdan okuduğuma göre sizinkine benziyor.Dediğim gibi mesajlaşalım.

Bunu sindirin artık buna alışın günümüzde böyle birşey olamaz çünkü din yanlış anlaşıldığı için korkutuyor ve sorgulamayı engelliyor demeye çalıştım.

Ben inançlarımla gerçeği karıştırmıyorum ve bunu nerden çıkardığınızı anlamadım.Bu sadece onlara cevaptı yani onların konusu ile ilgili olduğu için öyle yazdım.

Herkes okusun inancım budur : Kuran yada İncil yada diğer kutsal kitaplar tek bilinç çatısı altında toplanmış üstün varlıklar tarafından kendimizi eğitmemiz için gönderilmiştir.Tanrı tektir tamam ama birçok vücuda bürünmüştür.Tek, kesin bilince sahip olduktan sonra beden sayısının önemli olduğunu sanmıyorum.Bence Kuranda çoğul konuşulmasının sebebi de bu.

Bu sözüm Muzaffere hatırlarsanız ay konusunda bir tartışma yaşamıştık.Bunları size söyleyemedim çünkü tepki alırım diye korktum ama artık söylemenin zamanı geldi.Çünkü bunları açıklamadan düşüncelerimi açıklayınca DİABOLİCA gibi arkadaşlarım beni yanlış anlıyor.

Herneyse konumuza dönelim.Kutsal kitabımız eskiden zamanına göre yazılmış olduğu için şimdiki insanlar da olduğu gibi anlamakta ısrar ediyorlar.Okuyorlar ve tamam budur bu kadar diyorlar ne kadar yanlış! İşte bilim bu sırada haberi olmadan Kuranı açıklıyor.

Sn. Dİabolica size anlatmak istediğim daha çok şey var çok üzgünüm beni yanlış anladınız.

Teknolojik yardımlar ile 51. Bölge konusu gündeme geliyor. Bir dönem ufak bir yardımları olduğu doğrudur. Fakat o varlıklar bize sunulan nimetleri kötüye kullanmamızdan dolayı yardımları kesmişlerdir. Bunu şahsen bir deney olarak yorumluyorum. Medeniyetin yeni bir durum karşısında vereceği tepkiye göre seviyesini farklı bir açıdan belirleyip toplu bir temasa hazır olup olmadığını anlamak için. İnsanlık yine egosuna yenilmiştir bu konuda da. Roswell olayınında bu konunun bir parçası olduğunu düşünüyorum. Zira evrende yolculuk edebilecek düzeye gelmiş bir medeniyetin bizim gezegenimizde çakılması bana pek de doğru gelmiyor. Olasılık sıfır değildir elbette fakat mantıken çok düşük.

Yazıyı tamamen okuyamadım ama çoğunu hızlı bir şekilde okudum. Gözüme çarpan ve surekli bir kaç kez tekrarlanan

reenkarnasyon soruları ve cevapları..

 

Reenkarnasyon diye bişi yoktur arkadaşlar bunlara inanmayın...Yani bir ruhun öldükten sonra tekrar başka bedende dünyaya gelmesi  gibi bişi yoktur..

 

 

saygılar..

Kişisel bir bakış açısı, saygılar. Fakat yorumunuzda büyük bir kesinlik var. Bunu hangi bulgulara dayandırıyorsunuz? Sadece mantığa mı? Unutmayın ki evren insan mantığının işlediği şekilde işleseydi bugün bütün gizemler ortadan kalkmış olacaktı. Büyük dahi Einstein'ın güzel bir sözünü burada zikretmek istiyorum. "Problems cannot be solved by the same level of thinking that created them." (Sorunlar, kendilerini yaratan düşünce seviyesinde çözülemezler). Bende reenkarnasyona inanmıyorum fakat asla olamayacağını da hiç iddia etmedim. Nedeni de evrende 3 boyuttan (3 fiziksel boyuttan) çok daha fazla boyutun var olmasıdır. Ruh denilen olgunun 3. boyuta sıkıştırılmış yüksek bir boyutun ürünü olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Söylediğim gibi reenkarnasyonun savunucularından değilim, fakat aktif olarak karşı da çıkmıyorum.

Sevgili masirius;

Kesinlik konsu Kuranda böle bilr bilginin olmaması ruhani işlerle ilglii bakılacak kaynak olarak kuranı kerimi görmekteyim..

 

Ayrıca bunun 2 istisnası var eğer bunu reeenkarnasyok olarak algılarsanız bilemem.

açıklamak istemiyordum sebebi bunu öğrenenlerin belli bir boşluğa düştüklerinde ve kendilerini kaybettiklerinde bunu yapmaya kalkışma ihtimalleridir.

çift taraflı bilgileri ( yani hem iyi hem kötü kullanılabilecek ) umum olan yerlerde açıklama taraftarı değilim.

şimdi sorunuzun cevabına gelelim. ;

Şehitleri ve salih ler ; bakış açınıza göre bu kapsama sokabilirsiniz yada sokmayabilrisiniz

şehit ve( her yerde hazı ve nazır ) Allahın sıfatlarında biridir aynı zamanda.

kuranı kerimde..

"Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz (2/154)"

buna benzer 8  9 tane daha ayet var ama hepsini yazmaya gerek duymadım. Çanakkale savaşındaki yaşanan bazı olaylara baktığınızda ölmüş insanların tekrardan vucut bulup savaşa katıldıklarını duyarsınız. Bu konu ile ilig nice film ve belgseller yapılmıştır. halende vardır.

Ancak bu kapsama sadece müslüman ve şehitler-salihler girmektedir. Bu Allahın takdiri ile olan bir şeydir. Reenkarnasyon kapsamına ben şahsen sokmuyorum kişisel düşüncem.

birde ikinci yani kötü örneği var.

Bunuda istersen teşvik olmaması açısnıda detaylı yazmak istemiyorum sadece şunu belirtmek isterin bunu yapacak kişiler şeytanla anlaşma yaparak ruhunu ona sattıklarında olma ihitmali olan bir şeydir. Bunuda reenkarnasyok kapsamına sokmuyorum kişisel düşüncem.

 

bu iki örneğin haricinde olan hiç bir olgu yoktur. Ayrıca Kuranı kerimdede böle bir bilgi yoktur. En azından kendi adıma konuşayım. katrilyonda bir ihtimali yine bulundurmakta fayda var.

 

saygılar...

 

 

Sevgili palindromik,

ilk mesajımda da söylediğim gibi reenkarnasyona inanmıyorum fakat inananlara da saygım var. Bana göre zaten ölüm sadece bir boyuttan diğer boyuta geçiştir. Maddesel vücut son bulur (ki aslında maddenin dönüşüm kanunundan hiçbir zaman var oluş son bulmaz, sadece şekil değiştirir) fakat enerji olarak hala varlığımızı sürdürdüğümüz kanaatindeyim. Bunun detaylarını ve nedenlerini burada yazmak oldukça zamanımı alacaktır ve felsefenin kişiye bağlı bir olgu olmasından tartışmanın sonu gelmeyecektir. Bu yüzden burada bitiriyorum. Evrende bildiğimiz 3 fiziksel boyuttan çok daha fazla boyut mevcut olduğu için ölümü sadece boyutlar arasında geçiş olarak görüyorum. Fizik'te boyutların var olduğu çoktandır kabul edilen bir teoridir. Bu akıllara şu soruyu getirebilir: "Ben bundan 2 yaşam önce 1 boyutluydum da şimdi mi 3 boyutlu oldum?" Bilemiyorum, bunları bilmek mümkün değildir. Bana mantıklı geleni zaten az önce izah ettim. Ayrıca birçok kez dünya dışı varlıkların insanlarla kurdukları temaslarda, kendilerinin 4. hatta 5. boyuttan geldiklerinden söz ederler.

Sn. Masirius

boyutlarla ilgili konuya katılıyorum.

ölüm ise yok olma anlamına gelmiyor sizde zaten bunu kendi tarzınızla açıklamışsınız. Kuranız kerimdede

"ölümü tadmak" tabiri geçer yok olma diye bişi yoktur. burad işin biraz dini ve tasavvuf noktası devreye girer ama çok uzun ve detaylı bir konu. dediğinizi gibi buradan yazmak çok zor.

bildiğiniz üzere , bizim yapımız ruh ve bedenden oluşur . Ölüm olayında beden işlevini yitirir ve ruh bedenden ayrılır ama yok olmaz.farklı bir boyuta geçer. beden ise ilk haline yani toprağa kavuşur.

Ancak ruhların tekrar gelme konusu tabiiki herkesin inanç ve düşnce meselesidir ben bunu islam açısından değerlendirdim. Tabiiki ekisklerim olmuştur ancak Alimler tarafından bilinen ve kabul edilen görüş budur.

 

saygılarımla

Din ile bilimi, inanç ile ispatı, hikaye ile teoremi karıştırıyoruz sürekli.

Din adamları ile bilim adamları farklı kulvarların farklı yarışçılarıdır.

Neden hep birbirine karşı yarış içine sokulur anlamam ama 2 farklı kulvarı birleştirmek de biraz olayları eğip bükmeye benziyor. Bilimin amacı farklıdır, dinin amacı farklıdır. İlgilendikleri ortak bazı konular olması ilgelenme yöntemlerini değiştirmiyor sonuç olarak.

Dogmanın olduğu yerde bilim olamaz.

Dogmanın olduğu yerde neden bilim olmasın sayın id..Din bize okumayın araştırmayın mı diyor,veya şu dogmadır onu bu şekilde kabullenin mi diyor..

Aksine dogmanın olduğu her yerde araştırılması incelenmesi gerekir. Bu her kişi için geçerlidir ve böyledir.Okuyun,inceleyin,araştırıp öyle idrak edin şeklinde..Ancak bunları yapmayanlara göre araştırdıkları konu neyse o konuya dogma olarak bakabilirler.Ancak aklı olanlar hariç..Yani dogma diye bir şey yoktur..

 

Sevgili Muzaffer, dogma tartışılamaz demek, o sebeple dogmayı düşünmek veya tartışmak diye birşey olamaz.

Bakınız TDK sözlüğü:

dogma    Yun. 

a. 1. Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi. 2. fel. Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas, inak: �Dogmaların en geçerli olduğu alan din alanıdır, burada yalnızca inanılır.� -M. C. Anday.

 

 

Sevgili id..""Dogmaların en geçerli olduğu alan din alanıdır, burada yalnızca inanılır"" ...Siz böyle bir söze inanıyormusunuz.Lütfen mantıklı düşünelim..Dinin her alanında bir sorgulama ve sorgulanma olayı vardır..Bu her zaman değişmeden süregelmiştir...Din daha ilk ayetten itibaren sorgulanmaya başlamış ve hala sorgulanıyor..

Sorgulanıyor çünkü dogma din alanında geçerli olsaydı,o zaman bu din bu şekildedir kimse araştırmasın,incelemesin,sorgulamasın bu budur herkes bu dine bu şekilde inanacaktır şeklinde bir hal ortaya çıkardı..

Bunun aksine günümüzde bırakın dinin sorgulanıp sorgulanamayacağını kişi yaratıcının varlığını sorguluyor..Ve yaratıcının varlığını sorgulayanlar dinde dogma vardır bunu sorgulamayalım diye düşünmüyorlar.Demek oluyor ki her zaman yoruma araştırılmaya açık olduğundan dolayı dinde dogma olamaz..Sözlükteki anlamına o kadar da bakmamalıyız,sözlükte yazabilir..

Dinde sorgulamadan kabul edilmesi gereken şartlar vardır. Birini sorguladığınızda dinden çıkıverirsiniz.

Dini işimize geldiğinde kitapta yazılı olanlar işimize geldiğinde ulemanın, hadislerin dedikleri olarak algılamamalıyız.

Din inançtır, sorguluyorsanız zaten inanmıyorsunuz demektir. O zaman dinle ilginiz olmaz.

Dogma dinlerle doğan bir olgudur, dinde dogma yoktur demek gerçekleri görmek istememek demektir.

 

Sayın id..Bir cevap yazmayı düşünmüyordum ama siz kati bir şekilde yazınca açıklamak zorunda kaldım..

Her şey en ince detayına kadar sorgulandığı halde kalkmış <Dinde sorgulamadan kabul edilmesi gereken şartlar vardır.>diyorsunuz,bana bir adet şart gösterin o zaman..Ki allahın var olup olmadığı dahi henüz sorgulanırken..

<Birini sorguladığınızda dinden çıkıverirsiniz.> diyorsunuz..

şimdi örneğin meleklerin varlığını sorgulayan bir kişi dinden mi çıkar..Sorgulamak ayrı,inanıp inanmamak ayrıdır,sanırım siz bu ikisini ayırd etmeniz lazım..

Veya meleklerin varlığı dinde bir dogma olarak mı insanlara ilanse edilmiş..Yoksa aklınızı kullanın melekler varmı yokmu araştırın sonrada kararınızı verin şeklinde bir özgürlükmü verilmiş..

Dinde, dogma olarak gördüklerinizi veya öyle olduğunu sandıklarınızı kabul etmeniz gerekir, şeklinde bir yaklaşım yoktur..Araştırır ve incelersiniz neticede kabul eder veya etmezsiniz fakat, araştırma ve inceleyip öğrenme isteği,daha doğrusu sorgusuz olarak inanmalımıyım veya sorgulayıpta mı inanmalıyım şeklindeki bir düşüncenin adı dogma olmamalı..Sorgulanan hiç bir değer dogma olamayacağı gibi..

Allah kuranda bunu sık sık ; siz hiç düşünmezmisiniz__Siz hiç akletmezmisiniz  şeklinde tekrarlar..Yani düşünün akledin benim size verdiğim bu dini sorgulayın,araştırın,nedir,nasıldır,niyedir,körü körüne puta tapar gibi tapmayın demek isteniyor..

Teşekkürler..

Sevgili arkadaşım,

Allah'ın varlığını sorgulayan kaç tane inanan gördün? İstisnalar dışında inançlıların çoğu için dogmadır bu.

Sizin öyle düşünmemenize sevinmekle birlikte bu geneli bağlamıyor ne yazık ki.

Dogma körü körüne inananlar için söylenen bir olgu ki %99u öyle ne yazık ki.

Uzaylıların olduğuna inanıyorum ama olduğunu ispat edemem. Bu inancım dogmatik değil.

Eğer inananların çoğu için Tanrı, yukarıda dediğim gibi bir inanca dayalı ise ben hatalıyım, yok inananların Tanrısı inananların çoğu için tartışılamaz ise tespitimin doğru olduğunu düşünmeye devam edeceğim.

Kuran'ı Kerim ve diğer kutsal metinlerde aklı kullanmaktan bahsedilse de nedense bu hep göz ardı ediliyor inançlılar tarafından.

Sayın id..arkadaşım <Allah'ın varlığını sorgulayan kaç tane inanan gördün?> da ne demek..Her zaman karşılaşmıyormuyuz ki..Ben ifade edemedim her halde,diyorum ki ( inananlar!) da dahil olmak üzere allahın varlığı sorgulanabilir..Sorgulamamızı zaten o istiyor..Burada sorgulanamaz diye bir şey yok..Siz hala allahın varlığı dogmadır diyorsunuz..

Siz allahın akıl ile araştırılarak,düşünülerek bilineceğini,daha başka bir şekilde idrak edilmesinin, (dogmadır mutlaka inanın yoksa cehenneme gidersiniz) ..mümkün olmadığını bilmiyormusunuz da hala din de dogmalar vardır diyorsunuz..

Konuyu kendi adıma kapatmak istiyorum,sizde bana cevap hakkı tanıyacak şekilde yazmayın isterseniz.. ki bir tartışma ortamı olmasın..Teşekkürler..

Size göre dogmadır demedim Muzaffer Bey, %99 bile dedim, geneline göre Allah'ın varlığı sorgulanamaz. Size göre bana göre sorgulanabilir olmasına da sevindiğimi belirttim. Siz halen kendi bakış açınıza göre yorum yapıyorsunuz. O açıdan siz üzerinize alınmayın, siz o %99'a girmiyorsunuz anlaşılan.

Saygılar.

Teşekkürler,evet ben cahil sınıfındaki insanların allaha bakış açılarını asla kabul etmiyorum,çünkü bakmasını bilmiyorlar,onlara göre sorgulanamaz olması evet dogmatik bir bakış açısı olmakla beraber bu yaratıcıyı iyi anlamamak için onların düştüğü bir vahim durum da olmaktadır..

Fakat bana göre ve bizim gibi düşünenlere göre sorgulanabilir..Ve sorgulandıkça daha verimli olarak idrak edilip daha doğru anlaşılır..Yanlız burada sorgulanması gerekenin varlığı (acaba varmı) değil de yaratışındaki gizemlerden,ve bunların nasıl yarattığı vs.gibi sorgulamadan bahsediyorum...

Teşekkürler..

sayın palindromık

sıze şöyle bır sorum var reenkarnosyana inanmıya bılırsınız bunuda kuranda gormedım okumadımda dıyebılırsınız
dıyelımkı ufolara da ınanmıyorsunuz ama (ozaman burda ne işiniz var) dıyelım geldıler indiler ve bıze şöyle bır açıklama yaparlarsa evet bız sızın dunyanızı kuruldugundan berı takıp edıyoruz sız ruhunuz evrım yaparak şu ankı sevıyeye ulaştıgını teblıg ettıler.ve kanıtladılar siz o zaman kurana inanmayımı bırakacaksınız içinde bulamadım veya gormedım dıye ,geçen gün saba tumerın programına çıkan şilili ufocu çok enterasans bır deneyımı anlattı uzaylıların dunyamızın paralel evrende yenı dunyada oldugumuzu ve dıger dunyamızın meteor tarafından yok olmadan insanların bu dunyaya geçtıgını bıldırdı ,arkadaşlar tabıkı bır dıne mensup olabılırız inanabılırız ama bu karşı tarafın yalnış oldugu anlamına gelmez belkı de bızım o bılgıyı ogrenme zamanımız gelmemıştır.

ışık sızınle olsun

Sayın Galaktik

Dediğiniz şeyler varsayımlar ve olmayan varsayımlar bu şuna benziyor. 2X2= 4 ediyor ama ileride biriler gelip bunun 80 olduğunu ıspatladılar.. sizce ihtimaller üzerine yapılan yorumlar sağlıklı olurmu.

Reenkarnasyon  denen öğretinin aslının olmadığnı sölüyorum. sadece 2 farklı örnek vermiştim istisna gibi olan. onlarda genel geçerli ve hekeste olacağı anlamına gelmez sebebini yazımda açıkladım.

 

O programdaki şahsın deneyimlerini anlatırken ( izlemedim gerçi henüz )

1. O kişi bişiler yaşadımı yada gördümü , gördüyse ne ne gördü.?

2. Gördüğünü yaşadığını iddia ettiği şeyler geçek ten ddv lerlemi alakalı yoksa hayal ürünümü yada beyine etki edilen birşeylermi var.

3. Anlattığı bilgiler ve deneyimleri ıspatı varmıdır. ( herşeyde ıspat isteyen arkadaşlar içni soruyorum)

 

parale evren konusu ise

benimde bilgilerim var ama tamamalamadım henüz  .Ayrıca şunaki bilgilerimi anlatsam ortalık karışacak.başka bir konuda yüzeysel teori olarak nitelendirip anlatacağım kısmetse bilgilerimi tamamladıktan sonra.

Ancak paralel evren konusu doğrudur ..

 

ayrıca din konusuna gelince bahsettiğiniz din eğer öğreti kapsamında ise an diyecek bişi yok. İnsanların kendi oluşturdukları bir takım kurallar ve dğer yargılarıdır.

 

İslam ise  bir yaşam biçimidir. Tüm hayatınızı kapsar. İndirilen kuran ise Birebir Allahın melekler ve bir kaç farklı biçimde peygamberine vahiy yoluyla  indirmiş olduğu bir mucisedir her anlamda.. sadece öğretiler ve sizin tabirinizle din yani öğreti dğeildir.

bunun içinde  kainatın ve insanın yaratılışından kıyamete kadar olacak herşey saklanmıştır. Bunu ilmini almadan bu bilgileri öğrenmek imkansızdır.

sadece sıradan insanlar olarak okuyucuyuz ve beşeri aldığımız bilgileri uyguluyoruz. Ancak pozitif bilimlerle birlikte bu bilgiler geliştirkçe kurandaki yazılı bazı ayetlerde insanoğluna önceden verilmiş karanlılktaki ışık gibi yol gösterici ayetler vardır.

İlim ve bilim anlamında farklı kullanım şekilleride vardır. Bunları buradan aç.ıklamak çok çok uzun surer..

Bazı ilim adamları tasavvuf ve diğer yonleriyle bu kuranı yorumlamış ve bazı gerçek biliglere ulaşmışlar .Ancak işin akaid , blimsel , psikolojik , fizik i biyolojik  , vs.vs. yönleride mevcuttur.

Bunu daha anlamak için peygamberimiz Hz.Muhammet ( S.a.v ) hayatındaki yaşadıklarıyla değrlendirdiğinizde bir çok bilginin uglamalı olarka verildiğini göreceksiniz. Kuran direk Allah tarafından kıyamete kadar muhafaza edileceği bildirilmiştir. Bu nedenle ondaki her birgi kıyamete kadar ışık tutacaktır.

Kuranın kendiside canlı bir organizma gibidir.Kuran etkiye göre tepkide verir. Bu konuda çok uzun..

Tabiiki herşeyi kurana dayandırmayacağız pozitif bilmlere ve verilere görede hareket etmek zorundayız ki bir takım somut bilgilere ve verilere ulaşalım.

ancak burada anlatılan çoğu bilgiye ulşamak için bir kaç asır geçmesi gerek. pozitif bilimler anlamında. Bu nedenle araştırma yapılacak konunun selahiyeti için kuran ışıktır. konu kuranda geçmiyorsa ve reddedilmişse başka kanallara bakma lazım gelir. ( bazı konularda)

örnek ;

"Ayın DDV yapımı olmadığını öğrenmek gibi" son 10 yılda bilim adamları emin olmuş doğal olduğundan..

bunun DDV yapımı olmadığını 1488 yıl evvel biliyorduk zaten.

 

demek istediğim budur.

 

saygılar..