Ana içeriğe atla
27 Ağustos 2010 tarihinde rood tarafından gönderildi

İnsan Yapımı UFO'lar ve Dünya Dışı Teknolojinin Ele Geçirilişi

 

İnsan Yapımı UFO'lar ve Dünya Dışı Teknolojinin Ele Geçirilişi

 

Günümüzde insanlık hala bu soruyu soruyor: UFO’lar gerçek mi? İnsanlık bu sorunun cevabını henüz çözebilmiş değil. Ancak araştırmacılar ve komplo teorisyenleri bu konuda birçok teori ve bilgi sunmaya devam ediyor. Öne atılan teorilerden bir tanesi, UFO’ların çok üstün uzaylı varlıklara ait olduğu. Ancak geçmişe bakıldığında, insanlığın kendi imkânlarıyla yer çekimine karşı koyabilen UFO’lar üretmeye çalıştıkları, hatta başaralı olduklarını ortaya koyan bilgiler mevcut. Yani, uzaylı varlıklara ait olduğu düşünülen uçan daireler yaşadığımız gezegene özgü olabilir. İşte, bu düşünceyi destekleyen gelişimin Soğuk Savaş yıllarına kadar ortaya çıkarılamayan öyküsü:

 

  NAZİ ALMANYASI İLE BAŞLAYAN ÇALIŞMALAR

 

Nazi Almanya’sı, benimsediği ideoloji altında dünyayı yöneten bir güç haline gelmeyi nihai amaç olarak belirlemişti. Bu amaç için çok güçlü bir orduya sahip olmanın yanı sıra, en üstün silahları elde etmelerini sağlayacak teknolojiler geliştirmeye çalışıyorlardı. Böylece, bir gün uçan dairelerin geliştirilmesine kadar giden bir teknolojik süreç başlamış oldu.

 

Alman mühendisler ilk olarak dünyanın ilk turbo jetli savaş uçağı Me-262’yi ürettiler. Geliştirilmesi ve denemesi beş yıl süren uçak 1944 senesinde savaşa girebildi. Aynı yıl savaşa alanına sürülen bir başka silah, güdümlü füzelerin babası olan V–1 roketiydi. 850 kg savaş başlığı ile 250 km menzile ulaşan bu roketler, Almanlar Normandiya çıkarması ile Fransa kıyıları ve Belçika’yı kaybedene kadar İngiltere’nin üzerine yollandı.

 

Almanların uzay teknolojisi adına çığır açan teknolojisi ise balistik füzelerin babası olan V-2’ydi. 3800 kg etil alkol + su ve 5000 kg sıvı oksijeni yakıt olarak kullanan 14 metrelik devasa füze, 5700 km hızla 320 km menzile ulaşabiliyordu. 980 kg amonyum nitrattan üretilen amatol patlayıcısı ile dolu savaş başlığı taşıyan V–2, Normandiya çıkarması ile fırlatma tesislerinin boşaltılmasına kadar İngiltere’ye üç binden fazla fırlatıldı. Savaşın ardından V–2 roketinin yaratıcısı olan Wernher von Braun, NASA’nın önde gelen bilim adamlarından biri olacaktı.

 

 

  UÇAN DAİRE PROJELERİ

 

Almanya’nın yeraltı tesislerinde yürüttüğü sayısız uçuk kaçık araştırmanın arasında en öne çıkanı şüphesiz ilk insan üretimi UFO’lar olan(o zamanki adları ile uçan daireler) Haunebu 1–2–3–4 serisiydi. Bu projenin tarihi ise savaş öncesi yıllara uzanıyordu.

 

Nazi partisinin kurulduğu günden, iktidarı ele geçirdiği döneme kadar(1933) destekçisi olan Thule teşkilatı (gizli bir tarikattır), ilk uçan daireler için elektro manyetik yerçekimi motorları geliştirmeye çalışıyordu. 1935 senesinde gizlilik adına deneme uçuşları Hauneburg adlı bir kasabaya alındı. Haunebu adı da buradan geldi.

 

 

  Haunebu’ların üretimine geçilmeden önce 1937 senesinde RFZ serisi ve VRIL uçan daireleri geliştirildi. RFZ 1–2–3 uçan daireleri ilk kez Arado Brandenburg’da denendiler. 1939 senesinde ise, Haunebu adını alan uçan daire projesi, bugün adı unutulmuş bir dehanın Almanlar tarafından ele geçirilmesiyle büyük bir değişim gösterdi.

 

 

  Haunebu–1, Almanların Viktor Schauberger teknolojisi ile denedikleri ilk uçan daireydi. Çapı 25 metre olan Haunebu–1, 4800 km hıza ulaşabiliyordu ve iki kopyasının üretildiği 1939 senesinde toplam 52 deneme uçuşu gerçekleştirdi. Aracın itme gücünü sağlayan, “Thule Triebwerk – Tachynator 7B” adı verilen bir motordu. 18 saat havada kalan aracın tepesine ve altına 30 mm MK 108 topları yerleştirilmişti. Zırhı ise sağlamlıktan çok, süper bir ısı direnci sağlayan, Vril uçan dairelerinde geliştirilmiş “Çift Victolen Zırhıydı.” Mürettebat ise 8 kişiydi.

 

 

  1942 senesinde 7 tane üretilen Haunebu 2 ise 26–32 metre çapında, 9–20 mürettebat taşıyabilen, 55 saat havada kalabilen ve 6 bin km hıza ulaşabilen daha geliştirilmiş bir modeldi. Toplam 106 deneme uçuşu gerçekleştirdi. Çapı 71, uzunluğu ise 139 metre olan Haunebu 3 ise tam 8 hafta havada kalabiliyordu. 7 bin km hıza ulaşabilen aracın, SS arşivleri ele geçirildikten sonra 40 bin km hıza çıkabildiği ortaya çıktı. Araç 6 tane MK 108 taşıyordu. Haunebu 4 ise 1946 senesinde üretime geçilmesi için tasarlanmıştı ancak bu gerçekleşemedi.

 

  SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ

 

Savaştan yıllar sonra, UFO kavramı ortaya çıktığında Amerika ile Rusya’nın UFO üretebildiğine dair düşünceler yayıldı. Buna imkân veren teknolojinin ise Almanlardan alınan “anti-gravitation”, yani yerçekimine karşı gelebilen teknoloji olduğu düşünüldü. Almanların bu teknolojiyi 1940’ların başlarında düşen bir UFO’dan aldıkları öngörülüyordu. Gerçekte ise, Almanlar dünyanın görmüş olduğu en büyük dâhilerden biri, Avusturya doğumlu Viktor Schauberger’in itme gücü prensibine dayalı keşifleriyle uzay teknolojisinde çığır açacak gelişmeler göstermişti.

 

1962 yılında Rusların Küba’ya nükleer füze konuşlandırması ile Amerika ile Rusya savaşın eşiğine geldi. Dünya iki ülke arasındaki sorunun nükleer silah ve politik çıkar kavgaları olduğunu düşünüyordu, oysa iki taraf arasında uçan daireleri konu alan bir casusluk savaşı yaşanıyordu. Amerika’nın önde gelen ufolojistlerinden Robert Dean, onlarca sene yanlış bilinen asıl sorunu seneler sonra şu sözlerle açıkladı:

 

 

  "1963’te, iki yıl önce başlanmış olan bir projeyi yürüten komisyona dahil olmak için Paris’e gönderildim. Yapılan çalışmanın sebebi, Amerika’nın Rusya ile en az bir 10–15 defa savaşa girme durumuna gelmiş olmasıydı. Bunun nedeni ise, o senelerde Rusya üzerinde uçan, çok sayıda metalik, oval şekilli ve yüksek kapasiteli cismin saptanması ve Rusların bu cisimleri Amerika’nın bir oyunu zannetmesiydi. Ancak aynı zamanda, bizde bu cisimleri Rusların geliştirdiği bir teknoloji ürünü olduğunu düşünüyorduk. Bu cisimler alçaktan, çok yüksek bir hızda uçuyorlardı. Bir süreden sonra hem biz, hem de Ruslar bu cisimlerin sahip olduğumuz teknolojiden çok daha üstün olduğunu anladık. Peki bunlar kimdi?”

 

 ABD ve Sovyet Rusya, 1945 senesinde Nazilerden V–1 ve 2 teknolojileri dâhil her türlü teknolojik icadı ele geçirmiş ve geliştirmeye başlamışlardı. İnsanlıktan tamamen gizli tutulan çok önemli bir gerçek burada saklıydı. İnsan yapımı uçan daireler olma ihtimali çok yüksekti ve onları geliştiren kişi Viktor Schauberger’in ta kendisiydi.

 

 

  SUYUN SİHİRBAZI

 

Viktor Schauberger için suyun sihirbazı deniyordu. Küçüklüğü Avusturya’nın ormanlık arazilerinde geçen Schauberger, orman mühendisi olacağı güne kalmadan suyun gerçek kimyasını çözmeyi başarmıştı. Schauberger, suyun itme ve içte patlama yöntemi, girdap bilimi ve icat ettiği hava türbinleri ile su ve havadan maksimum enerji alınmasını sağlayacak sistemlerin mucidi oldu.

 

Viktor Schauberger ilk olarak 1934 senesinde, bir sene önce iktidara gelmiş Nasyonal Sosyalist partisinin ilerideki bilimsel çalışmalarının planlandığı dönemde Hitler ile görüşmeye çağrıldı. Üçüncü Reich için çalışmayı reddeden Schauberger, sonradan bu konuda tercih şansı olmadığını anladı. 1945 senesine kadar SS lideri Heinrich Himmler’in emirleri ve istekleri doğrultusunda ağırlıklı olarak “atomik enerjilere” yönelik çalışan Schauberger, savaştan sonra Avusturya’ya döndü ve 1958 senesinde öldü.

 

  İcatları insanlık için değil, silah teknolojileri için kullanılan ve bu yüzden ismi tarihte kaybolup giden birçok dahi gibi, Schauberger’de kısa zamanda unutuldu. Oysa o, kendisi ile aynı kaderi paylaşan Nikola Tesla gibi en az Einstein kadar büyük bir dahiydi.

 

  Schauberger, geliştirdiği hava türbini, havanın maksimum enerji ile akışkanlık kazandığı iletim kanalları ve akışkanlığı maksimum enerjiyle dengeleyen dalga yapıcı disklerle ilk insan yapımı UFO’yu tasarladı. Standart olarak bilinen, üstü ve altı çıkıntı, ortası silindirik UFO, uzaylıların yapmış olduğu değil, Schauberger’in teknolojisinin ortaya çıkardığı doğal tasarımın bir ürünüydü.

 

 

  SCHAUBERGER TASARIMI UFO

 

Hava türbinlerinden UFO’nun disk şeklindeki gövdesinde akıl almaz bir sürat ile giren hava, dalga yapıcı diskler ile dengeli bir şekilde aracın gövdesine yayılıyor, tekrar türbinlerdeki basınç odalarına dönerek bu döngü içinde inanılmaz bir enerji yaratıyordu. Onlarca tonluk koca bir alet, ne jet yakıtı, ne de nükleer enerjiyle, sadece havayla yerden yükselmeyi başarıyordu.

 

Sadece yükselmekle de kalmıyor, saatte 4800 km gibi inanılmaz bir hıza ulaşıyor, havanın girdap bilimine göre tasarlanmış iletim kanallarında yaptığı süper hızlı ve maksimum enerji veren akımıyla fizik kanunlarının üstesinden gelen manevraları gerçekleştirebiliyordu.

 

Schauberger, insanlığın hayatını çok kolaylaştıracak, kaynak savaşlarını anlamsız kılacak ve insanın doğasına yönelmesini sağlayacak en mükemmel icatları üreten kişi oldu. Ancak icatları insanlık için değil, silah teknolojisi için kullanıldı ve adı unutuldu. Yaratmış olduğu UFO teknolojisi hem uzaylılarda, hem insanlarda olması beklenen standart şeydi. Çünkü ona göre insanın ihtiyaç duyduğu tüm enerji zaten içinde bulunduğu doğanın kendisinde saklıydı ve fazlasına gerek yoktu.

 

SCHABUBERGER ÖĞRETİSİ

 

Schauberger’e göre, nasıl kan insanın yaşam kaynağı ise, su da dünyanın yaşam kaynağı olan şeydi. Nehirler dünyanın can damarlarıydı ve suyun kendisi canlıydı. Onun içinde gizli olan kimyayı çözerek, Schauberger ondan maksimum fayda elde etmeyi de öğrenmişti. Su ile taşımacılık alanında yaptığı ilk icatlar, suyun sağladığı enerjinin öne çıkmasını sağlayan iletim kanallarını, boru ve türbinleri tasarlamasını sağladı. Suyun üzerinde keşfettiği itme ve içte patlama teknolojilerini daha sonra hava için uyguladı ve bu teknolojilerin bileşimi ile ilk insan yapımı UFO ortaya çıktı.

 

Schauberger, 1953 senesinde yakın bir arkadaşına bir mektup yazdı. Mektubunda geçen bir cümle aynen şuydu:

 

“Sudan elde edebileceğimiz maksimum enerji o kadar yüksek ki, bu enerjinin yanında nükleer füzyon enerjisi kullanmak tam bir saçmalık olacaktır.” 1958 senesine kadar çalışmalarını insanlık için sürdürmeye çalışan Schauberger, teknolojisini anlayan değil, çalan insanların olduğu bir dünyadan unutulmuş bir insan olarak göçüp gitti.

 

TEKNOLOJİ AMACINDAN KOPUYOR

 

Schauberger’in Nazi tesislerinden Avusturya’ya döndüğü savaş sonrasında, Ruslar Polonya’da ele geçirdikleri V-1’ler ve diğer teknolojiler üzerinde, Amerikalılar ise Wernher von Braun önderliğinde uzay teknolojilerinde son sürat çalışmaya başladılar. Amerikan uzay havacılık çalışmaları, New Mexico’daki White Sands füze alanında, V–2 roketleri ile başladı ve 1947’de en büyük başarısını gösterdi.

 

Gönülsüz maymunların kullanıldığı ilk roket deneyleri 1947 tarihinde başlamış ve başarıya ulaşmıştı. 1948 yılında uzaya çıkan ilk maymun Albert bu başarısını V-2 teknolojisine borçluydu.

 

1946–49 döneminde Amerikan insanı için siyah-beyaz televizyonlar, üç boyutlu sinema filmleri ve 160 beygire kadar çıkabilen Cadillac serisi otomobiller en büyük teknoloji iken, Amerikalı bilim adamları V-2’leri uzaya çıkartacak teknolojiye ulaşmışlardı bile. Her zamanki gibi, silah ve uzay teknolojisi insanlığın 100 yıl önünden gidiyordu ve bu gelişim günümüzde insanlığın yararından çok, gizli amaçlar ve politik nüfuz kurmak için kullanılmaya devam ediyor.

 

Yorumlar

Yalan atmak zor olmasa da bana saçma gelen tarafı bu kadar şeyi becermeleri ve gizleyebilmeleri. Sudan enerji elde etmeleri. Araçların yaptığı hızlar da oldukça yüksek, o hızlara çıkabilmek şuan için bile zor. İnsanların özel giysiler giymeden o hızlara çıkması mümkün değil. Tabi bunlar benim düşüncelerim :)

Doğru diyorsun ama benim kafama takılan nokta o hızlara ulaşabilmek için sadece hızlı giden motorlardan fazlasına ihtiyaç olması. Hem çok hızlı giden motorlara hem de o hıza dayanmayı sağlayacak düzeneklere beraber ihtiyaç duyulması ki halen o hızlara ulaşabilmek zor.

Ne bileyim, çok fazla havada kalıyor nedense :)

Naziler' in ne gibi inanılmaz uçuk projelerde çalıştığını biliyoruz.. suyun altından hiç yüzeye çıkmadan ABD ye gidebilecek, suyun altında çok küçük yüzeyde ise normal boylarda olan askerler yapmaya bile çalışmışlardı..güzel bir  örnek..

SS Arşivleri 2. dünya savaşı bitişi ile ortaya çıktı. Üretilen araçların saatte 40 bin km hız yaptığı devlet arşivlerine yazılarak belgelenmiş ve saklanmış. Savaşın galibi iki ülke ABD ve SSCB bu araçları ve teknolojileri ele geçirdiler mi? İşte burası merak konusu! Thule Teşkilatı' nın parapsikolojik çalışmalar sayesinde dünya dışı yaşamla iletişim kurduğunu biliyoruz. Peki üretilen aracın dış alışımının milyonlarca derecedeki sıcaklığa dayanildiği de raporlara önemli bir not olarak düşülmüş. Bu araçlarla nerelere seyahat edildi peki? Saatte 40 bin km hıza çıkan bir araçla dünya dışı yolculuk yapmak pek zor olmasa gerek. Aslında gerçekler yazılan raporlarla, belgelerle ortada! 

Eğer o raporlar gerçek ise üretilen ürünlerin dünya teknolojisi olmadığı kesin. Bizim şuan ki teknolojimizin 100 yıl belki de daha ilerisinde bir teknolojiden bahsediliyor sonuçta.

Raporlar uydurulmuş da olabilir ki bu daha mantıklı şuan.