Ana içeriğe atla
19 Haziran 2010 tarihinde bilgeadamgvk tarafından gönderildi

Dünya'nın manyetik alan teorisi

DÜNYANIN MANYETİK ALANINI NASIL SİMİLE EDİLİR.

IŞIK MANYETİĞİ YAYAN TÜPLERİ  YUVARLAK BİR DİSKE YERLEŞTİRİP ÇEVİRE BİLİRSEK DÜNYANIN YERÇEKİMİNİ SİMİLE EDE BİLİRİZ.

BU TEORİNİN AÇIKLAMASI.

Işık manyetiği nedir:

ampuller  bir metal materyali ısıtıp kızarmasını sağlar ve biz bu ışımaya ışık deriz .

dünyamızda  bir ampul olarak düşünürsek dünyamızın orta göbeğin dede  aynı ampulün ortasındaki tel gibi sıcaktır hatta daha da sıcaktır  dünyamızın ortasındaki bu kaynama ışık manyetiğini ortaya çıkartır .ışıma yapar ama yaydığı ışımayı dünyanın yerküresi kapatır ama uzaydan dünyaya baktıgınızda mas mavi ışık yayar güneşkadar olmasada dünyamızda ışık yayıyor fakat oluşan manyetik alan yerküreden bir engele takılmadan ilerler  bu manyetik alan oka dar kuvvetlidir ki bizi dünyaya yapıştırır.

 ampulleri de yatkımızda kızaran tel bir ışık yayar aynı zaman dada  bir manyetik alan yayar ama çok düşüktür  güneş gezegeni de dünyamızın magması gibi kaynar ama güneşin bir yeryüzü katmanı olmadığı için  güneşin  ışık atomları  dünyaya direkt ulaşır dünya ve güneş iki sevgili gibi zaman  mekan icersinde ışık manyetigi sayesinde dans etmektedir  hatta güneş in yüzeyindeki patlamalar çok büyük ölçekte olduğu zaman  dünyamızın manyetik alanını etkilemektedir  güneşteki bu patlamalar ekstra  bir ışık yollamaz dünyaya ama ekstradan ışık manyetiği yollar ve dünyadaki elektronik cihazların bozulmalarına neden olabilir tıpkı  1996 yılında güneş teki patlamanın(güneş fırtınasın) dünyadaki elektrik ve elektronik aletlere zarar verdiği gibi  güneşin ışık atomları dünyaya çaptığında ışık atomlarının çarptığı yerler  insanlar için aydınlık olur

demek ki dünya geze geniyle güneş gezegeni aynı  manyetik alanı üretiyorlar yani ışık manyetiği yayıyorlar ve birbirini itiyorlar dünya gezegeni ile güneş gezegenine bizi iten göc ney zaman mekan zaman mekan dünya gezegenini güneşe doğru itiyor  ışık manyetiği yayan bu 2 gezegen birbirini itiyor bu itme gücü dünyayı oka dar güzel bir yerde tutu yor ki dünya gezegeninde yaşam oluşuyor

güneş deki ışık manyetiği  patlamalarla kilometrelerce yukarı fırladığında  ışık manyetiği dünyamıza yaklaşır ve dünyanın manyetik alanına müdahalede bulunur. Ve elektronik cihazlara zarar verir. çünkü dünyadaki elektronik cihazlar dünyanın manyetik alanı icersinde çalışma prensibi ile icat edilmişlerdir.

dünya gezegeninin ışık manyetiği gücünü 3 misli yükseltsek bütün elektronik cihazlar sapıtır veya düşürsek aynı etkiyi verir küresel ısınma dünya gezegeninin çekirdeğini ısıta bilir boyle bir ısınma dünya gezegeninin ışık manyetiği gücünü artırır ve dünya gezegeni güneş gezegeninden biraz daha uzaklaştırır dünya gezegeni soğuk iklimlere sahip olur. 

aslında bizim gözlerimiz ışık atomlarının çarptığı yerleri görmeye tasarlanmıştır  örneğin  bir gece görüşlü kameralarda infraled diyotlar kullanır biz ifralet in yaydığı infra ışk atomlarını çarptığı yerleri kameralar  görür diz insanlar için de  şöyle bir örnekleme yapabiliriz bizde gece göre bilmek için el lambalarını kullanırsak el lambasını açtığımızda ışık atomlarının çarptığı yerleri görürüz ışık şiddetini yani ışık atomlarını  çoğalt tığımız dada daha uzak mesafelere çarpar ve  daha uzaklara bakmamıza olanak sağlar.

Işık atomları bir yerlere çaptığında insanlarda görme olayı gerçekleşir ve  görürüz  dünyamızda  uzayda bir ampul gibi yanmaktadır  biz yeryüzünde olduğumuz için  bu ışımayı göremiyoruz ama uzaydan baktığımızda mavi 1 ışıma görülür

Dünyamızın yaydığı düşük ışık atomları  yayar fakat çok gülcü bir ışık manyetiği oluşturur bu işık manyetiği sadece dünyada yaşayan canlıları dünyanım merkezine doğru çekmez aynı zamanda  insanları da  bu ışık manyetiği ile yükler bu sayede bizde bir ışık yayarız ama bu ışımayı biz göremeyiz özel üretilmiş cihazlarla görüle bilir.

 İnsanların yaydığı aslında ışık manyetiğidir .

 bilim adamları ise bu ışımaya bilim dalında  aura olarak adlandırılır

Dünyamızın ışık manyetiği  bütün insanlarda farklı tepkime yaratır farklı renklerde ışık manyetiği yayarlar .

Çok iticisin veya çok çekicisin ifadeleri size yabancı gelmez J

Bir ampulü yaktığımızda oluşan ışık manyetiğinin etkisi azdır ama tüplü tv lerde daha çok bulunur

 Tüplerin ışıması azdır ama oluşturduğu ışık manyetiği çoktur  ve bunun gibi ışık manyetiği   yüksek ampulleri yuvarlak bir şekilde dizilir metal manyetiği teknolojisi kullanılarak yüksek hızlarda çevirdiğimizde yani elektron tüplerini pervane gibi çevirdigimizde  ışıklardan elde ettiğimiz manyetikleşme (ışık manyetiği adını alır )aynı dünyamızın manyetiğine benzer olma ihtimali %85 dir.

Örnek: tüplü televizyonlara saclarınızı yaklaştırınca tüpe yapışır  bu ışığın uyguladığı manyetiktir.

fakat dünyamızda bu manyetik alan çok yoğundur bırakın sacımızı bizzat bizi üzerine yapıştırıyor

dünyamızın manyetiği de bizi yeryüzüne  yapıştırıyor .

örneğin bir mıknatısın üzerine yuvarlak bilye yapıştırdığınızda sağa sola çok rahat hareket edebilir ama almaya kalktığınızda  çekim kuvvetiyle karşılaşırsınız. İşte bu yüzden bizde uzaya çıkabilmek için bu çekim küvetinden kurtulmak zorundayız bunun  için dünya gezegeninin yaydığı manyetik alanın benzerini kullanarak rahatlıkla uzaya çıkılır lakin dünya dışı canlılar bu teknolojiyi yıllardır kullanıyorlar http://www.youtube.com/watch?v=zIVhsi0bDHg

 nasıl metal manyetik alan içersinde bakır bobinleri çevirdiğimizde elektrik üretiyorsak aynı zamanda da elektrik manyetiği de oluşturuyoruz

ışık atomlarını da çevirdiğimizde ışık atomları haricinde ışık manyetigide ortaya cıkar.

Teori sahibi

Murat ÖZTÜRK

 

 

 

Yorumlar

bilge adam :) peki o zaman Ayında bir yerçekimi var..mademki yer çekimi kuvvetini, dünyanın merkezindeki lav tabakasının yaydığı manyetik alan ile ilgili olduğunu söylüyorsunuz,o zaman ayın merkezindede böyle bir lav tabakasının olduğu sonucuna varırız..Peki ayın merkezinde lav tabakası olmadığı zaman, hiç yerçekimi olmayacakmı?.. veya ayın merkezinde lav tabakası varmı..

Ayın merkezinde lav olup olmadığı o kadar da önemli değil. Kütlesel çekim kuvvetini manyetik çekim kuvvetiyle karıştırmamak gerek. Uzayda kütlesi olan her nesne birbirini çeker, örneğin dünya bizi ne kuvvetle çekiyorsa biz de onu o kuvvetle çekiyoruz. Bizim içimizde lav mı var? :)

Sevgili Muzaffer, internetten bulduğum kadarıyla erimiş bir çekirdeğe sahip olabileceği düşünülüyormuş. Ancak Dünyadaki gibi bir manyetik alan üretimi yokmuş bu çekirdek ile alakalı.

 

 

Ay, kabuk, manto ve çekirdek gibi jeokimyasal olarak ayrımlanabilen katmanlardan oluşur. Bu yapının yaklaşık 4,5 milyar yıl önce, Ay'ın oluşumundan hemen sonra magma okyanusunun kademeli olarak kristalleşmesiyle meydana geldiğine inanılmaktadır. Ay'ın dış yüzeyini eritmek için gerekli olan enerjinin Dünya ve Ay sistemini oluşturduğu öne sürülen dev çarpma ile elde edildiği düşünülmektedir. Bu magma okyanusunun kristalleşmesi sonucu mafik manto ve plajiyoklâz zengini kabuk ortaya çıkmış olabilir.

Yörüngeden yapılan jeokimyasal haritalama aykabuğunun magma okyanusu varsayımı ile uyumlu bir şekilde oldukça anortositik bir yapıda olduğunu gösterir. Aykabuğu başlıca oksijen, silikon, magnezyum, demir, kalsiyum, ve aluminyum elementlerinden oluşmuştur. Jeofiziksel tekniklere dayanılarak aykabuğunun kalınlığının ortalama 50 km. civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Ay'ın mantosunda oluşan kısmi erime ay denizlerinde bulunan bazaltların yüzeye püskürmesine neden oldu. Bu bazaltların analizi mantonun olivin, ortopiroksen ve klinopiroksen minerallerinden oluştuğunu ve ay mantosunun dünya mantosundan demir açısından daha zengin olduğunu gösterir. Bazı ay bazaltlarında ilmenit minerali içinde karşılaşılan yüksek oranda titanyum içeriği mantonun bileşiminin oldukça yüksek oranda heterojen olduğunu gösterir. Ay yüzeyinden yaklaşık 1.000 km derinde, mantoda ay sarsıntıları olduğu bulunmuştur. Aylık periyotlarla oluşan bu sarsıntılar Ay'ın Dünya çevresinde dış merkezli yörüngede dönmesi nedeniyle oluşan gelgit streslerine bağlanmıştır.

Ay 3.346,4 kg/m³'lik ortalama yoğunluğuyla, Güneş Sistemi'nin İo'dan sonra ikinci yoğun doğal uydusudur. Ancak bazı kanıtlar Ay çekirdeğinin yaklaşık 350 km.'lik yarıçapıyla oldukça küçük olduğuna işaret eder. Bu büyüklük Ay'ın yalnızca %20'sine denk gelir, halbuki birçok gökcisminde çekirdeğin oranı %50 civarındadır. Ay çekirdeğinin bileşimi tam olarak saptanamamıştır, ama az bir miktarda kükürt ve nikel alaşımlı metalik demirden oluştuğu sanılmaktadır. Ay'ın zamanla değişkenlik gösteren dönüşünün analizi çekirdeğin en azından kısmen erimiş olduğunu gösterir.

Manyetik kuvvet ile kütlesel çekim kuvveti ayrı kuvvetlerdir.
Bizim bildiğimiz Fizik yasalarına göre 4 temel kuvvet vardır.
Bunlar;

1)Kütle çekim kuvveti

Kütle çekim kuvveti diğer temel kuvvetlere göre oldukça zayıf etkileşim göstermektedir, ancak uzun mesafelerde kütle çekimin kuvveti diğerlerine oranla ön plana çıkar. Bunun üç nedeni vardır. Birincisi kütle çekimin menzili elektromanyetik kuvvet gibi sınırsızdır. İkincisi, tüm kütleler pozitiftir bu nedenle kütle çekimin etkileşimi elektromanyetizmadaki gibi elenmez. Son olarak, kütle çekim kuvveti emilemez ve dönüştürülemez, yani kalıcıdır. Yani gezegenler, yıldızlar ve galaksiler gibi büyük gökcisimleri kütle çekim kuvvetini baskın olarak hissederler. Karşılaştırılacak olursa örneğin bu cisimlerin toplam elektrik yükleri sıfırdır. Çünkü yükün yarısı pozitif diğer yarısı negatiftir. Ek olarak, diğer etkileşimlerden farklı olarak, kütle çekim evrensel olarak tüm maddeye etki eder. Kütle çekimsel "yükü" olmayan hiçbir cisim yoktur.

2)Elektromanyetik kuvvet

Electromanyetizma elektrik yüklü parçacıklar arasında oluşan kuvvettir. Bu olgu yükler dengede iken rol oynayan elektrostatik kuvveti ve yükler birbirlerine göre hareket ederken işleyen elektrik ve manyetik kuvvetlerin bileşkelerini içerir.

Elektromanyetizma da sonsuz erimli bir kuvvettir ancak kütle çekimden çok daha kuvvetlidir bu yüzden , cisimlerin delinmezliğinden, lazer ve radyolara, atom ve metallerin yapısına, ve sürtünme ve gökkuşağı na kadar güncel hayatımızdaki pek çok olguyu açıklar.

Electrik ve manyetizma antik çağdan beri gözlenmekteydi, ancak bilimadamlarının her ikisinin bir temel etkileşimin görünümleri olduğunu keşfetmeleri ancak 1800lerde olabildi. 1864 e gelindiğinde Maxwell denklemleri olguyu özenle nicelemiş ve birleştirmişti. 1905'te Einstein Özel görelilik kuramı ile ışık hızının sabitliği konusunu çözmüş, Fotoelektrik etkiyi ışığın bugün foton dediğimiz parçacık üzerinden nicel iletildiğini kuramlaştırarak açıklamıştı. 1927'de Paul Dirac ile başlayan kuantum mekaniği ve elektromanyetizmanın göreceliğe dayalı kuramını birleştirerek kuantum elektrodinamik kuramını oluşturma süreci Richard Feynman, Freeman Dyson, Julian Schwinger, ve Sin-Itiro Tomonaga tarafından 1940'ta tamamlandı.

 
3)Güçlü çekirdek kuvveti

Güçlü etkileşim veya güçlü çekirdek kuvveti farklı uzaklıklarda değişken değerlik alması nedeniyle en karmaşık kuvvetir. 10 femtometreden daha fazla uzaklıklarda pratik olarak gözlenemez, 20. yüzyılın başlarına kadar fark edilememesinin nedeni budur.

Çekirdeğin keşfinden sonra pozitif protonları çekirdekten fırlamaktan alıkoyacak yeni bir kuvvete ihtiyaç olduğu açıktı. Kuvvet elektromanyetizmadan çok daha güçlü olmalıydı böylece protonlar bu kadar (Atom hacminin 10-15) sıkışık bir arada iken dengeli sistemlerin kurulması açıklanabilirdi. Hideki Yukawa kuvvetin kısa erimi nedeniyle devasa (yaklaşık 100 MeV) bir parçacıkla ilintili olduğunu öngördü. Pion 1947'de keşfedildiğinde parçacık fiziğinde modern çağı başlattı .

4)Zayıf çekirdek kuvveti

Zayıf etkileşim veya zayıf çekirdek kuvvetı Beta ışıması gibi atom çekirdeği çapında bazı olgulardan sorumludur. Elektromanyetizma ve zayıf kuvvet kuramsal olarak birleşik bir kuramın, elektrozayıf etkileşimin iki bölümü olarak anlaşılmaktadır. Bu anlamlandırma birleşik kuram Standart Modele giden ilk adımdır. Elektrozayıf kuramda, kuvveti taşıyanlar büyük W ve Z bozonları olarak isimlendirilen Gauge bozonlardır. Zayıf etkileşim eşitliğin korunmadığı tek etkileşimdir sağ-sol asimetriktir. CP simetrisini bile ihlal etmektedir. Ancak, CPTsimetrisini korumaktadır.
Kaynak:wikipedia

Ay'ın yüzeyinde volkan kraterleri var aslında. Ama çok çok eski volkanlara ait.

Ay'ın magmasının donduğuna inanılmakla birlikte sıvı bir tabaka içerdiğinden şüpheleniliyor, çünkü ay'ın dönüşünde düzensizlikler var.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:

http://en.wikipedia.org/wiki/Moon (İngilizce)

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ay_%28uydu%29 (Türkçe)

http://www.nuveforum.net/1715-genel-kultur-a/63665-ay-arastirmalari/ (Volkanlara da değiniyor - Türkçe)

 

Ay'ın düzensiz dönüşü için tıklayın

arkadaşlar ay geze geninde lav cekirdegi yoktur. olsa idi yercekimi olurdu asıl sormamız gereken soru şu olmalı neden ay gezegeninin karanlık bölgesinin resimleri yok ve arkadaşlar  güneş ve dünya aynı cekim gücüne sahiptir  2 side n kutuplarına sahip tir  güneşin  p kutpuna dünya yaklaştıgında günyayı kendine ceker bu yüzden dünya güneşin etrafında elips cizer ve ilerki zamanlarda dünyanın yercekimini nasıl simile edebilecegimizi anlatacagım ve uzay araclarının nasıl görünmez olduklarınıda acıklayacagım . saygılar

 dünya adındaki gezegeni bu evrende temsil edecek üstün ırk hangi devlet olacak  almanlar denedi şimdi amerika bileşik devletleri  unu yapmanın peşinde ay yüzeyine inemeyen amerikalılar uzay boşlugunda üst kuruyorlar neden ay gezegeni degilde uzay boşlugu secildi vede dünya yüründeşinde dönüyor. 1 şekile şemaya bile benzemiyor cünkü bu  uzay araştırma üssünü dünyanın yörüngesinde dönen uydu gibi göstermeye calışıyorlat 6-7 yıl icersinde bu uzay araştırma üssüne 1 meteor carpacak ve sil baştan olacak  acaba dünyaya ülkelerinin icindan nasıl 1 üstün ırk uzayda gezebilecek bu teorimide acılıyacagım arkadaşlar...

ay ın dünyanın etrafında dönmesiyle kütlesel çekim kuvvetinin hiçbir şekilde alakası yoktur..

bu sadece dünyanın çekim gücüdür.. 

ilkokuldaki hayat bilgisi dersini hatırlayın..

ay dünyayı dünya ay ı çeker..

kimse %100 doğru diyemez ama..

ama ay da yerçekimi olduğuna %100 evet diyebilirim..

ayrıca kütlesel çekim kuvveti olmasa bile ay dünyaya yapışamaz..

çünkü adı üstünde: kütlesel çekim kuvveti..

o olmasa yapışmak yerine ay bizden uzaklaşırdı..

bilgeadamdan sorularınıza cevap

arkadaşlar ay geze geninde lav çekirdeği yoktur. olsa idi yerçekimi olurdu asıl sormamız gereken soru şu olmalı neden ay gezegeninin karanlık bölgesinin resimleri yok ve arkadaşlar  güneş ve dünya aynı çekim gücüne sahiptir  2 Side n kutuplarına sahip tir  güneşin  p kutupuna dünya yaklaştığında dünyayı kendine çeker bu yüzden dünya güneşin etrafında elips çizer elipsin uç noktasına gelen  n kuptu dünyayı merkezden iter  ve doğrusal 1 elips çizer dünya ama  ay öyle değildir ay dünya etrafında döner ve kendi etrafında dönmez bu yüzden biz hep aydınlık bölümünü görürüz ayın karanlık yüzünü izlemek için link e tıklayın.. ve ileriki zamanlarda dünyanın yerçekimini nasıl simle edebileceğimizi anlatacağım ve uzay araçlarının nasıl görünmez olduklarını da açıklayacağım . saygılar

 dünya adındaki gezegeni bu evrende temsil edecek üstün ırk hangi devlet olacak  almanlar denedi şimdi Amerika bileşik devletleri  bunu yapmanın peşinde dünyada diger ırklara karşı üstün olabilmeye çalışmaktadır.

 ay yüzeyine1 kere inip  1970 den beri  inemeyen Amerikalılar uzay boşluğunda üs kuruyorlar neden ay gezegeni değil de uzay boşluğu seçildi ve de dünya yörüngesinde dönüyor. 1 şekle şemaya bile benzemiyor çünkü bu  uzay araştırma üssünü dünyanın yörüngesinde dönen uydu gibi göstermeye çalışıyorlar 6-7 yıl içersinde bu uzay araştırma üssüne 1 meteor çarpacak ve sil baştan olacak  acaba dünyaya ülkelerinin için den nasıl 1 üstün ırk uzayda dünyayı temsil edebilecek üstün ırk arıyorlar bunun açıklamasını da arkadaşlar sizinle paylaşmayı düşünüyorum ilginiz için teşekkürler… öneri ve sorularınız için açığım…

 

bilgeadamın teorilerine cevap :) Ayda lav çekirdeği yok, olsaydı yerçekimi olurdu diyorsun...Kardeşim ayda yerçekimi yokmu ? yanlış teori ileri atıyorsun...

o zaman yerçekimi olan bütün gezegenlerin lav çekirdeğimi var?..Yoksa lav çekirdeğinin olmadığı gezegenlerinde birer çekim kuvveti olamazmı.?

Ayrıca dünyayı temsil edecek üstün ırk hangisi olacak diye bir kavram olamaz..Teorilerinde bayaa bi tutarsızlık var .....

Ayın yerçekimi var arkadaşlar..konuyu bilmeden yazmayalım..yanlış bilgilendirme olmasın..Ayın yerçekimi olmasaydı o zaman aya araç ve astronot gidip ay yüzeyi ile temas olurmuydu..Lütfen yanii..

muzaffer dostum ayda cekim kuvveti olsa kendi etrafındada dönmesi lazım  diyelimkivar dünyanın cekim kuvvetiyle karşılaştırırsan   cücük kalır   o anlamda bu bölüme bukadar takılma tamamını analiz et büyük ölcekte ba tşkr

muzaffer dostum ayda cekim kuvveti olsa kendi etrafındada dönmesi lazım  diyelimkivar dünyanın cekim kuvvetiyle karşılaştırırsan   cücük kalır   o anlamda bu bölüme bukadar takılma tamamını analiz et büyük ölcekte ba tşkr

Arkadaşım bir şey ortaya atıyorsun,karşındaki teorini çürütünce tuhaf şeyler yazmaya başlıyorsun..Yazılarında gereğinden fazla tutarsızlıklar gördüğüm için sizinle yazışmamaya karar verdim..Ayın çekim kuvvetini biz bilim adamları ile tartışırken,sizinle niye konuşuyorum ki......................................

muzaffer dostum ayda cekim kuvveti olsa kendi etrafındada dönmesi lazım  diyelimkivar dünyanın cekim kuvvetiyle karşılaştırırsan   cücük kalır   o anlamda bu bölüme bukadar takılma tamamını analiz et büyük ölcekte ba tşkr

Dünyanın içindeki lav tabakası soğudukça yerçekimide azalacakmı.Yani yer çekiminin lavla bir ilişkisi yok demek istiyorum..Öyle olsaydı yerçekimi kuvveti, magmanın zamanla soğumasıyla beraber azalma gösterirdi...

lav sadece dünynın oluşum sürecinden kalmış ve henüz soğumamış katmanlardır..

soğumaları için milyarlarca yıl gerek ve soğuduklarında belki de insanlar DÜnyada olmayacak..

yerçekimiyle hiçbir yönden alakası bile yoktur.

dünyanın cekir deginde zalma olmadıgını gösteren 1verimi var elinde nerden biliyorsun azalma olmadığını binlerce yıl önce dünyanın lavlar ve gaz bulutlarından oluşup soguya soguya bu konuma geldigini söyleyen bilim adamları var. peki dünyanın cekirdeginin sogumaya devam etmedigini nerden biliyorsun. unutmaki herşeyin bir sonu vardır dünyanında ve insanlarında

 

 

 

Yukarıya yazdım, bir de konuya yazayım, arkadaşın kafası karışmış sanırım. Fizikte 4 temel çekim kuvveti vardır. Bunlardan birisi de kütle çekim kuvvetidir. Kütlesi olan her şey kütlesi olan her şeyi çeker. Newton fiziği dediğimiz fizik kanunları bu kuvvet üzerine kurulmuştur. Elektromanyetik kuvvet de 4 temel kuvvet dediğimiz çekim kuvvetlerindendir. Bizim dünya üzerinde durmamızı bu kuvvet sağlar. Bu kuvvet olmasaydı yerin atomları ile bizim atomlarımız birbirine girebilirlerdi. Ayrıca dünyanın manyetik alanı veya mıknatısın manyetik alanı dediğimizde de elektromanyetik kuvvetten bahsederiz. Diğer 2 kuvvet ise atom çekirdeğindeki kuvvetlerdir. Bilim adamları yıllardır bu 4 kuvveti tek bir formülle yazabilmeyi hayal etmişlerdir. Yani evrensel bir formül, herşeyin formülü. Sicim teorisi gibi teoriler bu formülü yazabilmek için geliştirilmektedir. Kütleçekim kuvveti dışında kalan kuvvetleri kolaylıkla tek formülle birleştirmek mümkün iken kütleçekimi de işin içine katmaya kalkınca formüller birden 20-30 fiziksel boyut gerektiren formüllere dönüşmekteler. Bu sebeple kütle çekim kuvvetini elektromanyetik kuvvet ile birleştirmeye çalıştığını söylemek oldukça iddialı bir laf diyebilirim. Bildiğimiz fiziksel evrendeki etkileşimi açıklayabilen bu 4 temel kuvvet kısaca şu şekilde anlatılmış wikipedia'da;

1)Kütle çekim kuvveti

Kütle çekim kuvveti diğer temel kuvvetlere göre oldukça zayıf etkileşim göstermektedir, ancak uzun mesafelerde kütle çekimin kuvveti diğerlerine oranla ön plana çıkar. Bunun üç nedeni vardır. Birincisi kütle çekimin menzili elektromanyetik kuvvet gibi sınırsızdır. İkincisi, tüm kütleler pozitiftir bu nedenle kütle çekimin etkileşimi elektromanyetizmadaki gibi elenmez. Son olarak, kütle çekim kuvveti emilemez ve dönüştürülemez, yani kalıcıdır. Yani gezegenler, yıldızlar ve galaksiler gibi büyük gökcisimleri kütle çekim kuvvetini baskın olarak hissederler. Karşılaştırılacak olursa örneğin bu cisimlerin toplam elektrik yükleri sıfırdır. Çünkü yükün yarısı pozitif diğer yarısı negatiftir. Ek olarak, diğer etkileşimlerden farklı olarak, kütle çekim evrensel olarak tüm maddeye etki eder. Kütle çekimsel "yükü" olmayan hiçbir cisim yoktur.

2)Elektromanyetik kuvvet

Electromanyetizma elektrik yüklü parçacıklar arasında oluşan kuvvettir. Bu olgu yükler dengede iken rol oynayan elektrostatik kuvveti ve yükler birbirlerine göre hareket ederken işleyen elektrik ve manyetik kuvvetlerin bileşkelerini içerir.Elektromanyetizma da sonsuz erimli bir kuvvettir ancak kütle çekimden çok daha kuvvetlidir bu yüzden , cisimlerin delinmezliğinden, lazer ve radyolara, atom ve metallerin yapısına, ve sürtünme ve gökkuşağı na kadar güncel hayatımızdaki pek çok olguyu açıklar.Electrik ve manyetizma antik çağdan beri gözlenmekteydi, ancak bilimadamlarının her ikisinin bir temel etkileşimin görünümleri olduğunu keşfetmeleri ancak 1800lerde olabildi. 1864 e gelindiğinde Maxwell denklemleri olguyu özenle nicelemiş ve birleştirmişti. 1905'te Einstein Özel görelilik kuramı ile ışık hızının sabitliği konusunu çözmüş, Fotoelektrik etkiyi ışığın bugün foton dediğimiz parçacık üzerinden nicel iletildiğini kuramlaştırarak açıklamıştı. 1927'de Paul Dirac ile başlayan kuantum mekaniği ve elektromanyetizmanın göreceliğe dayalı kuramını birleştirerek kuantum elektrodinamik kuramını oluşturma süreci Richard Feynman, Freeman Dyson, Julian Schwinger, ve Sin-Itiro Tomonaga tarafından 1940'ta tamamlandı.

 3)Güçlü çekirdek kuvveti

Güçlü etkileşim veya güçlü çekirdek kuvveti farklı uzaklıklarda değişken değerlik alması nedeniyle en karmaşık kuvvetir. 10 femtometreden daha fazla uzaklıklarda pratik olarak gözlenemez, 20. yüzyılın başlarına kadar fark edilememesinin nedeni budur.Çekirdeğin keşfinden sonra pozitif protonları çekirdekten fırlamaktan alıkoyacak yeni bir kuvvete ihtiyaç olduğu açıktı. Kuvvet elektromanyetizmadan çok daha güçlü olmalıydı böylece protonlar bu kadar (Atom hacminin 10-15) sıkışık bir arada iken dengeli sistemlerin kurulması açıklanabilirdi. Hideki Yukawa kuvvetin kısa erimi nedeniyle devasa (yaklaşık 100 MeV) bir parçacıkla ilintili olduğunu öngördü. Pion 1947'de keşfedildiğinde parçacık fiziğinde modern çağı başlattı .

4)Zayıf çekirdek kuvveti

Zayıf etkileşim veya zayıf çekirdek kuvvetı Beta ışıması gibi atom çekirdeği çapında bazı olgulardan sorumludur. Elektromanyetizma ve zayıf kuvvet kuramsal olarak birleşik bir kuramın, elektrozayıf etkileşimin iki bölümü olarak anlaşılmaktadır. Bu anlamlandırma birleşik kuram Standart Modele giden ilk adımdır. Elektrozayıf kuramda, kuvveti taşıyanlar büyük W ve Z bozonları olarak isimlendirilen Gauge bozonlardır. Zayıf etkileşim eşitliğin korunmadığı tek etkileşimdir sağ-sol asimetriktir. CP simetrisini bile ihlal etmektedir. Ancak, CPTsimetrisini korumaktadır.

Kaynak:wikipedia

Peki aktardığımız bilimsel verilerle çeliştiğini göremiyor musun? Buna bir cevabın yok mu? Manyetik alan ile yerçekimi kuvvetinin farklı şeyler olduğunu söylüyoruz, magmanın yerçekimi ile ilgisi olmadığını söylüyoruz, sen de ilgisi olduğunu söylüyorsun. Bunu neye dayanarak söylüyorsun? Dayanağını belirtmen gerekir ki ciddiye alınabilsin yazdıkların.

inyernette araştır magnetic moror free energi. ve benin bahsetihim  yakıt kulanmadan motor göcü elde edebiliyor  dünya ögrendi di dostum bu enerşiyi nasıl profosyenel hale sokulur onu araştırıtorlar benimde teklifim şu elektrik üretmek icin dedilde  ışık atomı tüplerini  cevirsin  bize ama büyük ölcekte düşünün lütfen tşkr yazımın üst paragrafını okursanız daha iyi

Merhabalar

Yasınızı bılemıyorum ama guzel bır hayal gucunuz varkı bu takdır edılecek bır sey. bazı fızıksel bılgılerınız eksık olduğu ıcın bır takım seyler bırbırıne karısmıs aklınızda. Ampuldekı ısıma ıle manyetık alanı karıstırmıssınız maddeler belırlı enerjı artsılarında ışıma yaparlar bu fızıksel bır olaydır. Yanı enerjı emen atomların yaptıgı bır seydır. Siz ışık elektronları demıssınız ama oyle bır sey henuz keşfedılmedı Işıgın maddecık teorısı henuz daha tam olarak cozumlenemedıgı ıcın bazı seyler acıklanamıyor. Takion modelı ıle acıklanmaya calısılan bazı durumlar bıle henuz tam olarak kabul gormus değil. Bu durumda bahsettıgınız Işık elektronlarını alıp cevırırsek teorınız dogru olsa bıle bunu gerceklestırebılecek bır ortama sahıp degılız. Eger kı ışık cısımsel olarak bır nesne tafafından durdurulabılırse cok daha farklı şekiller de kullanıbılecek motor tasarımları dusunuluyor.Yercekımı denılen şey Dünyaya özgü değildir. Her nesnenın bır cekım kuvvetı vardır.Yanı ıcınde sıcak cekırdek olması yada olmaması fark etmez . Bu elektromanyetık alan bızım pusula dedıgımız aletı kullanmamıza yarar yada dunyanın mevsımlerını vs. gıbı onemlı olaylarını etkıler ama genel anlamda Gravıtasyonu cok etkılemez. Yerçekımı değilde Kutle cekımı dersek ve bu şekılde dusunursek daha kolay anlasılır zaten.

 

Yazdıgınız bır cok yanlıs bılgıye ragmen En son sormaya calıstıgınız soru bence en onemlı cumledır paylasımınızda.

"HiÇ FOSİL YAKIT HARCAMADAN BU İŞIK ATOMLARINI YUVARLAK 1 ŞEKİLDE NASIL CEVİRE BİLİRİZ..."

Demıssınız soruyu Işığa nasıl karşı bır tepkı verdırtebılırız şeklinde de sorabılırz. Yanı bır ışık demetı ile fızıksel etkılesıme gırebılecek bır şey yapabılırsek bu  ıste cok cok buyuk bır atılım olacak....

 

saygılarımla

2 mıllatız arasına 1 bobinsar ve cevir elektrik üretirsin  ve ürettigin elektrigi bobinhalinde sarılmız kabloyaver  manyetik göc oluşur buda metal manyetigi göcüdür ışığın ışık atomlarını görmek icin kullanıyoruz  aynı elektrigi kullandıgımızgibi neden manyetiginden yararlanmıyalım  nasıl kablolarısarıp  ellektrik verip metal manyetigi ni kulandugımızgibi ışık manyetigini nasıl eldeederizdiye düşünmeyelim.bence altın anahtar bu soruda gizli teşekkürler

konu ile ilgili olduğu için yayınlama gereği hissettim..

 

(bu yazı ingilizceye çevrilmiş…..
başta  amerika olmak üzere …dünyanın bir çok üniversite ve bilim akademilerine iletilmiş
karşılığında  olumlu ve ele alınacağı yazılı 5-6 ileti alınmış ama
çok geçmeden bu iletinin gönderildiği hotmail ..hacklanmış ve şifresi değiştirilmiş
ve bir daha irtibat kurulamamış
ve bu işin peşi de ..vardır bir hikmeti diye bırakılmıştır..
  _elbette bu değildi tek terslik_
ancak bir müddet sonra …
amerikanın fizikçileri bir açıklamada bulunarak
atom altı kümelerinde yapılan bir hesabın tutmadığı
newton yasalarının da bu yüzden sarsıldığı
ve tüm dünya fizikçilerinin oluşturacağı bir komite ile
tüm fizik kanunlarının sil baştan..tekrar ele alınıp doğrulanacağını söylenmiştir
umarım ve dilerim ki O yüce Sahibimden:
bu akide ve yaşam branşında da… bir gün gerçekleşir…
ki köhnemiş hükümlerin üstünde duran her kuram...bir gün yıkılıp gitmeye mahkumdur!)

 

                                     YERÇEKİMİ YOKTUR!
—————————————————————————————————————–

  EVREN   ————–

Hepimizin de bildiği üzere…büyük bir patlama
bu gördüğümüz tüm maddelerin varlığına sebep olmuştur…….tahmini 10 bin milyon yıl önce
ve gerçekleşen bu patlamanın sonucunda…..dört bir yana doğru dağılmakta olduğumuz…
ve yaşadığımız evrenin de ….GENİŞLEME adı verilen …bir süreç içerisinde
şiştikçe şiştiği de kabul edilen bir gerçektir…
peki ama dağılmakta olan nedir?
sanıldığı gibi yalnızca yıldızlar ve gezegenler mi?
yoksa onları oluşturan kümeler….yani;moleküller mi,atomlar mı?
ya da yoksa daha alt kümeler mi?
eğer şu an kabul edildiği gibi sırf gezegenler den ibaret olsaydı bu genişleme
uzayda ki gravitasyon dengesi hiç korunabilir miydi?
işte tüm bu vargılarımın anahtarı….
işte işi gücü bırakıp ..bu yazıları yazmamı sağlayan tek sebep te buydu:
              UZAYDA VAROLAN NE KADAR MADDE VARSA…
                             HEPSİ DE BU GENİŞLEMENİN BİRER ÜYESİDİR
belki atom….belki altı…..belki de daha altı..
ama bilinmeli bir gerçek varsa
 o’da;evrende ki tüm adaların..sistemlerin…
gezegenlerin ve maddelerin de dağılıp genişlediğidir.
ve bu genişleme her ne kadar ….bir balon örneğiyle açıklanmış olsa da….
bunu tam olarak anlatamaz..
biz en iyisi bunu bir lambanın ….parlamasına benzetelim….
ki yüce bir kudret parmağının….bir düğmeye basışıyla
işte şimdi dağılmaktayız..küme küme…saçılmakta olan bir ışık gibi..
ve bunu da çok büyük bir….. rahatlık için de yapmaktayız..
 tıpkı ışığın havada ki rahatlığı gibi
çünkü bizler de bir ışığız…bir üst maddeye göre…
ve Sahibimiz bilir…belki de bir gün çıkacağız da …bu yol veren uzaydan
gidip çakılacağız….uzayın bir katı haline…
 ya da O’nun dileğiyle
 tepip duvarlarına ..çıkacağız bu kısır odanın ..
bir penceresinden sonsuzluğa.. ..

GENİŞLEME NEDENİ:
en başın da genişleme sebebinin…
atom ya da onun da daha alt guruplarından biri içindeki
bir sebepten kaynaklandığını düşünürdüm..
bu kanıya varmamın bir nedeni de;
o tek yönde genişleyen kabarcığı.. izlemem olmuştu.
sanki bir kuvvet vardı da atomların içerisinde
sürekli itip durmaktaydı etrafını…. dağılsınlar diye.
yani evreni genişletenin atomlar olduğunu düşünüyordum.
ama daha sonraları bu tutarlı gelmeyince…
kendimi ışığın dağılma teşekkülüne verdim.
ki o da dağılıyor ve yayılıyordu evren gibi..
ve bunun da bir nedeni vardı;
çıktığı an dan itibaren ..attığı her adımda
daha büyük bir boşlukla karşılaşmasıydı..
çünkü uzayda ki bir foton….yol alıp giderken
 içinde ki boşluklar da artmaktaydı sürekli..
şişmekte olan bir balonun üstünde var olan ….
tüm noktalar ve yazılar da genişlemekteydi..
yani bu; uzay-madde arasında ki denge ve…
sabit gravitasyon oranını korumak için gerekliydi..
dış boşluklar büyüdüğü gibi.. iç boşluklar da büyümekteydi
ve işte bu zorunluluktan dolayı…ileri de söz edeceğimiz…
                        maddeler arası kuvvet ve …
hareketler doğmuş ve… doğmaktadır da sürekli..
bunu tanımlayabilmemizin en kolay yolu da…
bir havasız balon üzerine noktalar çizerek….sonra onu şişirip
..o üzerinde ki noktalardan da…başka noktalar ortaya çıkmasını..
gözlemlemek olacaktır..

 ZAMAN:
evet bu genişlemenin diğer bir adı da zamandır..
ve hızı da muhtemelen ışık hızı denen hızda dır..
eğer bir madde…dağılma hızına yetişmişse
işte o zaman dağılma sürecinden de ayrılmış demektir..
çünkü her genişleme adımında o…başka uzay birimine geçmekte….
ve uzayda yer almış olmamaktadır .
yani balonun hiç bir noktasında bulunmaz…..
ve bu genişleme baskısına da muhatap olmayacağından
hiç bir baskı kütlesine de sahip olmaz.
ki…. sıfır kütle= o balonun şişme hızıdır..
ve bu balonun şişme hızı da = sıfır zamandır..
balonun üzerinde ki noktaların …
şişirilme esnasında sürekli hareket ettiğini varsayın..
yani ışık hızı denen şey = balonun şişme hızından başkası değildir..

IŞIK:
ışığın okunması…hiç kuşkusuz..evrenin kavranmasını da sağlayacaktır.
neden böyle dağılır dört bir yana?
ve nasıl yetişir de.. görebildiği her yerin  üzerilerine varmaktadır.
yoksa her attığı adımla…ulaşmış olduğu balon birimini….bir kat daha geniş mi bulur
ve kendisi genişleyebilecek bir yerden mahrum olduğu için mi
her defasında küçülür…..ve bize koskoca yıldızlar….ufacık bir noktaya döner?
tabi aynı zamanda bu sorular…madde için de geçerlidir..
bir ışık tanesinin ilerlemesi…kendi arzu ve kuvvetiyle değil..
arkasından yapılan baskılaşımın bir sonucudur..
bir madde ışık saçmaya başladığında,.. tanecikler..
tanecikler arka arkaya dizilir ve halka halka dalgalar biçiminde.. birbirlerini iterler
….ilk çıkan dalganın tanecikleri ise…bu baskıya karşılık
 arkalarından gelen bu itime karşı … baskı yapmaya başlar….
ve kaynağın açık.. ışık çıkmaya devam ettiği sürece de
arkalarında ki basınç … hep daha fazla olacağından…
tüm foton dalgaları da… baskının çoğunu… geriye doğru yaparlar..
ama ışık yayımı kesildiğinde…son çıkacak foton ile beraber
baskılaşım ileriye doğru ..sürmeye devam ettiği  halde
geriye doğru yapılanın..bitip kesilmesiyle
o geriye doğru yönelmiş  baskı gücünün de birdenbire …öne doğru yönelir
ardından almış olduğu.. güçten de …bununla ….yoksun kalmış olur….
ve …o son çıkan fotonların …..önden gördükleri baskı  süreceği halde..
tersine ..en önde ki kümelerin ise…
geriye doğru yöneltti baskının…..tükenmesi ile ..
en öndekilerin arkadan gördüğü baskı da azalmıştır.
yani bu: tanecikler için de ilk etkiyi ..öndekiler… göreceği için..ilk tepkiyi de onlar verecektir.
ve bu düşüşle birlikte…en önden başlayarak…rengi solmaya
ve en önde ki fotonlar dan  başlayarak….kaynağına doğru kararmaya başlar..
ki bu… ışımanın başlangıç anında da…tersi olarak gerçekleşir…

KÜMELERİN OLUŞUMU:
işte bizler de uzay içerisinde …bu şekilde yayılmaktayız..,..tıpkı bir ışığın fotonları gibi..
ve bu dağılma sürecinde de,……bir takım kümeler oluşmuş
ve oluşmaya da hızla devam etmekte……….(gökada-yıldız-molekül-atom -altı ..?)
ve bu oluşmuş olan kümelerin tümü ise..
hem kendi etrafı…. ve hem de bağlı olduğu …
o küme merkezinin etrafında olmak üzere dönerler sürekli..
dört bir yana doğru dönerek yayılan bu parçacıklarsa…genişleme ataletleri ile
ister istemez bir itim..ve baskı unsuru oluştururlar..dön taraflarına ..
ki çevresi de kendi gibi dağılıp ..genişleyenlerle doludur..
ve bu yüzden de ..evrende ki tüm parçacıklar,….
sürekli olarak birbirlerine karşı baskılar kurarlar…
ancak bu baskılaşımda kullanacağı gücün …limitini ise
 evrenin genişleme hızı …yani balonun şişme hızı belirler..
sahip olduğu güç potansiyelinin belli bir oranını
bu saçılıp dağılma esnasında …(balon dışı mekanda ki )
sürüklenişine karşı kullanmaktadır
ve geriye kalan güç potansiyeli de sınırlanmış olacağından
ve bir  yöne doğru ,belli bir derecenin üstünde …baskı yaptıklarında,
diğer yönlere karşı yapa geldiği baskıyı da …azaltmak durumundadır..
bir parçacık tüm gücünü ….bir parçacık yada parçacıklara baskı için ….
kullanmakta ise o zaman
diğer  yönlere karşı …zayıf ve tepkisiz kalır.
birbirine karşı baskı yapan iki parçacığın gücü….eğer denk ise birbirine
ve bu yaptıkları baskı da
diğer yönlerden gelen .baskılar dan daha yoğunsa
gelip  bir araya … bir küme oluştururlar.
ancak bu  parçacıkların oluşturduğu…atomlar ..biraz  daha farklıdır..
çünkü o oluştukları parçacıkların sayısı ..birbirlerinden farklıdır
ive  bu yüzden de…ettikleri baskı gücü de…haliyle…. eşit değildir.
her birinin kütlesi de farklıdır bu yüzden.
ve onlar da bu genişlemenin sürecine ..uyduklarından
birbirlerine karşı…sürekli baskılaşırlar
ki bu baskının oranı da…diğer yönlerden gelen …baskılardan büyük’se
bu takdirde …bir itme ve bir hareket oluşur
güçleri eğer birbirine denk ….ve aralarındaki baskı da
dışarılardan gelen o baskılardan yoğunsa
;işte o zaman yesyeni bir küme daha oluştururlar,
ve bu silsile..ve bu zincir ..
ta atomun altından…,gökadalara kadar sürüp gider.
ve bu kümelerin arasında ki….baskılaşım oranlarıyla …
maddenin halleri ve kuvvetleri de doğar..
bir kümenin elemanları… hem kendi araların da
hem de o kümesel boyutta ..dışarıya doğru baskı yapar
İÇSEL BASKILAR:
tüm kümelerin üyeleri.. oluşumlarının gereği  olarak
kendi aralarında ..bir takım… baskılar oluştururlar…
ve bir küme üyelerinin… aralarında ki bu baskısı
kendi kümelerinin.. dışa yaptığı baskı..ve hareketlerine de yansır.
işte moleküler güç de zaten buna bir örnektir.
hiç bir madde ..yediği baskıdan daha güçsüz
bir baskıya yönelmez..en güçlü baskıyı nereden görüyorsa
tek yönelip iteceği de işte orasıdır..
mesela uzay denen esir …..baskı yapmaz kimseye
ki evrendeki en zayıf ve güçsüz varlık odur..
ve bu yüzden de …hiç bir parçacık….ne gezegenler arasında ki
ne de kendi içlerinde ki…, uzaya karşı baskı yapar..

 GÜÇ MERKEZİ:
her madde ve kümenin .. bir güç merkezi vardır
güç merkezi;madde  ya da….küme içinde en fazla baskıya uğrayan kısımdır
çevrelerinden hiç bir baskı görmeyen…,veya aynı derece baskı gören…
bütün maddelerin,güç merkezi ..içlerinde ki en orta bölümleridir.
kendi gücü..ya da kendinden daha  güçlü… bir madde yaslanmışlarınsa
 güç merkezleri…o birbirlerine dayandıkları kenarlarındır..

DIŞSAL BASKILAR:
bir kümeyi oluşturan parçaların sayısı,hem kümenin gücünü
 hem de yayılırken kat ettiği mesafeyi etkiler…
örneğin :şu yaşadığımız gezegenin baskısı
ve yayılırken kat ettiği uzay dışı hareketi ,….
aydan güneşten çok daha farklıdır.
tüm çevresinden gördüğü.. baskı aynı olmak kaydıyla;
bir maddenin,etrafına.. yaptığı en yoğun baskı,…üyelerinin en fazla
sıralanmış dizildiği ..doğrultunun yönüdür.
yani en kalın tarafa denk gelen yöndür.
mesela: bunu bir koni üzerinde.. daha rahat görebiliriz…
bir koni’yi yağlayıp kayganlaştırdıktan sonra iki elimizin arasına alıp
avuç içlerimizle ..iki yandan da bastırdığımız zaman
 bunu..o belli noktadan ..sonrasında yaparsak..  elimizden kaymakta
o nokta dan önceki (düz) alanlara bastırdığımızda ise kaymamaktadır.
işte o kaymayan noktanın bir tarafı; Elimizin sabit kalmasını sağlayan,
bir baskı gücüne sahip’ken,
diğer tarafı ise,elimizin durmasını sağlayacak ölçüde bir baskı gücüne sahip değildir..
bu (elimizin kayması)bize aynı zamanda,
yokuşlardan kayışımızın..nedenini de açıklar.
bir maddenin etrafındaki baskı …ne kadar azalırsa;…
o madde baskısını o derece içine yönlendirir.
dışına doğru yaptığı baskının gücü ve…dışından gelen baskının gücü.. aynı olması halinde,
madde dengeye kavuşur…. ve artık ısı yaymaz.
ancak evren büyüklüğünde ..bir maddenin bulunmayışından;
                       &TÜM MADDELER,…KENDİ KÜTLE..VE ÇEVRESİNDE Kİ
    KÜTLELERİN ORANIMI İLE..,DOĞRU ORANTILI OLARAK ….ISI YAYARLAR &
Evrendeki tüm maddeler,…gördükleri her baskıya,
aynı oranda bir baskıyla karşılık verirler…ama karşılık veremeyecek bir gücün sahip ise;
yine tüm gücünü …baskı yönüne sevk eder.. dayanır
 ve o dayanmış olduğu maddenin gücünü de arkasına alarak,..
diğer yönlere doğru genişlemeye devam eder..
bir kümeye yapılan baskıların çoğu …hangi yönden gelmekte ise
küme içindeki tanecikler de işte …o yöne doğru dayanır..
zira genişle ve dağılma için o gitmeleri gereken,etrafında ki dört yanından …
birisi zorluk çıkarmaktadır.
ve aksine karşı yöndeki baskı da,bu artan baskı yanında zayıf kalacağından;
tüm tanecikler ..güçlerini  daha baskın gelecek tarafa  yöneltirler  .
..işte bu şekil de iki madde,…..aralarında ki güçsüz kümeleri bu vesileyle iterler de
çıkarıp aralarından…onu bertaraf ederler  .
ve böylelikle de birbirlerine… yaklaşmış olurlar.

                         
 DÜŞME DİYE BİR ŞEY YOKTUR!
düşme denen olgu…aslında maddenin…..olduğu yerde kalmak için
yavaşlamasından başka …bir şey değildir
ancak bu bizler için ..koca bir yanılgı:
                  bırakılan hiç bir madde.. yere varmaz
     tam tersine  yer kabuğu …onlara doğru varmaktadır.
çekme denen şeyin ise… hiç bir  mantığı yoktur,
ancak  baskı ve itim vardır.
evet bazen maddeler ..birbirlerine yaklaşır..
,ama bu birbirlerini çektikleri için değil,….
 genişlemenin gereği….birbirlerine karşı baskı yapmalarındandır…
her bir madde..kütlesi kadar ..baskı gücüne sahiptir..
ki  ona o kuvvetini….kendisini oluşturan….tanecikler vermektedir..
büyük kümeler(kütlesi ağır),küçüklerinden…daha fazla genişlerler..
 çünkü genişleyen parçalar..diğerinden fazladır.
ve böylece de daha hızlı  bir şekilde şişip yayılırlar..
bunun bir neticesi olarak da;
adına “kaçış hızı” denen …bir birim türetilmiştir…
bir gezegen veya bir madde…,ne kadar büyüklükte ise..,
o derece de yoğun olacağından… etrafa yayılışı..
bununla beraber uyguladığı baskısı da  yoğunlaşır..

ÇEKİM’İN TUTARSIZLIĞI:
o maddelerin çekim uyguladığı iddiası,.içi boş bir hayaldir..
merakları susturup…kendini kandırmadır!
bir kaçıştır bu aslında…..o yanıt bekleyen: neden düşer?…sorusundan..
ve mantıksal bir dayanağı da bulunmamaktadır….tutarlı bir yanı yoktur
tersine bir çok çelişki..ve soru işareti doğurmuştur….
örneğin.. ilk aklıma gelen:
denildiği üzere…eğer yer çekiyorsa…,neden havada bırakılmış…kütleleri farklı
  iki maddeyi aynı orantıda çekip
aynı anda ulaştırır da kabuğuna…. kabuğuyla temas durumunda…iken
her maddeye farklı bir çekimde bulunup…ağırlık denen şeyi var eder?
oysa mantığın bulacağı..ufak ve güçsüz olan maddelerin…yere ..
diğerlerinden çok daha çabuk varmalıdır
çünkü karşı koyacak gücü …ve kütlesi daha az…. çekilmesi de çok daha kolay olacaktır..
oysa …boynunu bükerek .. hava taneciklerine……
                             ufacık bir tüyü bile..doğru dürüst düşüremez ..
halbuki gerçekte…yer kabuğunun ittiği…hava molekülleri
        o bırakılan maddelere aynı oranda baskı verir…..
ve yer kabuğu ile…o madde arasında ki yerinden
iki tarafından da gördüğü baskı orantısınca..çekilip hızla kaybolur……
yer ile maddeyi bitiştirir..
çekim safsatasınınsa hiç bir nedeni yoktur..
neden mesela: …ucu taş bağlı… bir iplik,….havada bırakıldığında…
yere olduğu gibi varmaktadır da,….sağa,sola,…yukarı,aşağı… atılınca..;
o taş bağla ağır kısım…her zaman öne geçer?
halbuki eğer gerçekten de havada bırakılan madde,…hareket etmiş olsaydı
o sağa sola atıldığı gibi ..bir durumda inmez miydi?
peki neden kapalı bir kabın içinde… bir madde,bırakıldığında
 konumunu değişmemektedir de,…….hareket ettirilip atıldığın da (her hangi bir yöne)
gidiş yönünün tam tersine …bitişip kaba doğru baskı yapmaya başlar?

YERYÜZÜNÜN TEK YAPTIĞI:
evet tüm maddelerin de …yerle kucaklaşmasının tek nedeni vardır..
o da; yeryüzünün genişleyerek…..etrafına doğru sürekli olarak …şişmesi
 ve bununla da . havada bırakılan maddenin…
 uzaydışı mekanda ki o yerine yaklaşıp ona varmasıdır..
yani kısacası;  …&  ASLINDA MADDE YERE DEĞİL
                             YER MADDEYE DÜŞMEKTEDİR..&
tabi o havada bırakılan şey….,yerinde kalmaz olduğu gibi
ki az da olsa yeryüzünün …. üzerine doğru ittiği …
o hava molekülleri de bir baskı oluşturacağından
bu baskıya karşılık ….bir miktar güç verir..
ve tabi böyle olunca da,
çok cüzi bir miktar da hareket etmektedir…ancak asıl onu yere vardıran…
                                                               yerin ona hareketidir….
zira  yeryüzüne basan…her madde de .. uzayın derinliklerine doğru…
yeryüzünün iterek ..onu sürüklemesiyle…hareket etmektedir
ve yine doğal olarak……,o bırakılan her madde
          bırakıldığı o anda da bu hareketin üzerindedir,
ve hızı da yeryüzü ile aynı orandadır..
ancak yerin ittiği ..o hava kütlelerinin….
.ona yaptığı baskıya da karşılıklar vererek yavaşlamaya başlar.
ve bilinmelidir ki;
sağa sola atılan bir maddenin yavaşlama nedeni:
…..önüne çıkan o moleküllere baskısından değildir
yer taraflı baskı yapan …o hava moleküllerine …karşılık vererek….baskılara koyulur
yani yerin ittiği hava molekülleri……o maddenin hareket ettiği yönden….gelen baskıyı
adım adım bölerek…öne verdiği kütlesini ..kendine doğru çevirir
ve bu güç orantısının…. yer lehine değişimi  ile …,
madde yavaşlamaya ve hız kesmeye başlar.
çünkü evrende ki tüm maddeler,…..gördükleri  baskıya…..,aynı oranda güç verir
 HAREKET VE GÜÇ:
 neden havada hareket eden bir nesne yere doğru yaklaşmaz…(düşmez)
tartılmak için…bir tartının üzerine çıkıp
parmağımızı sağa sola ….hareket ettirdiğimizde….tartıda ki ibrenin dans ettiğini görürüz
yani her yaptığımız hamle ile,…yere baskımız azalır.
ve ağırlığımız da bu yüzden o an düşmektedir.
çünkü hava moleküllerine o elimizin baskısı …yere yaptığımız baskıyı az da olsa böler,
ve bu güç değişimi de ani olduğundan ..en ufacık kıpırtımız bile tartıya yansır.
yere paralel hareket eden bir cismin de yere çok daha yavaş varışı..;
hareket halinde iken önüne çıkmış ve hızınca da kendisine karşı baskı yapan havadır..
yani o an cismin önden gördüğü baskı,…ona yerden gelen baskıyı alt edemez bir güçtedir…
ki eğer altında ki hava molekülleri yeryüzünce itilmese…
o hiç bir zaman yere varmaz…durmaz giderdi sonsuza dek
ancak o maddenin gücü bu yer değişimi ile
hareket yönündeki hava moleküllerine karşı başta ki baskıyı ve gücü veremez
ve böyle olunca da ….yerin baskısı,yavaş yavaş daha baskın gelir..ve bu hareketine de son vermiş olur
yani verdiği baskının değişmesine bağlıdır.ve bu baskının bitmesini de,
o önüne çıkan hava molekülleri değil…….,ona yerden baskı kuran hava molekülleri sağlar.
ve ayrıca bu harekette o maddenin kütlesi de,çok büyük bir rol oynar.
kütlesi ne kadar fazla ise,…o kadar geç olacaktır bu orantının değişimi..
ki ilk etkilenen kısım olan yeryüzü tarafında olan moleküllerinden başlar .,
zincirleme bir şekilde sıra ile olmaktadır bu değişim.
kümenin birimleri ne kadar fazla ise,o derece uzayacaktır bu oran değişikliği.
DÖNEN BİR MADDENİN HAFİFLEMESİ:
hareket eden bir madde,en yoğun baskısı… hareket ettiği yöne doğrudur…
ve bu yüzden her dönen  maddenin baskılaşım yönü;..o döndüğü eksenin tümüne doğrudur
ta merkezinden başlayarak tüm kuvveti ve gücü ile
döndüğü yöne doğru baskı uygular
işte bundan dolayı diğer yönlere karşı uygulamakta olduğu baskı da…hızı oranın da tükenir.
ve yine bundan dolayı da ne o yerden itilen hava moleküllerine(yere paralel döndüğünde),
ne de diğerlerine karşı bir baskıda bulunabilir.,
işte yerkürenin bize ve uzaya doğru yöneltti o baskıda bu nedendendir..
ve o elips biçiminde ki maddeler buna ilaveten,…bir de yere bakan kısımları ince olduğundan;
dönüşleri belli bir hıza ulaştığında..,havadan bile daha baskısız bir hal alır.. yere karşı.
ve bunun sonucunda da ….yeryüzünden uzaklaşır…göğe doğru yükselir

MADDE NASIL HAREKET EDER:
maddeler her yöne doğru genişlediğinden dolayı…,
bu sürdürdükleri harekete kim karşı koyar’sa.,o’na karşı da baskı yaparlar.
bu bağlamda…her maddenin tavrını da…o oluştuğu moleküller,…o molekülleri de atomlar belirler
bir maddeye hareket veren,…atomlarının baskı yönünü değiştirmelerindendir…
mesela bir taş fırlatılacakken…,
                 önce  geriye çekilip biraz..sonra da bırakılana dek itilerek ona baskı yapılır .
ve bırakıldığıyla da;….kendisini iten elimize  karşı uyguladığı baskı,
bir an da yer değiştirip öne doğru devrilir
bu baskının öne doğru yönelmesinin sebebi de,…
o an gördüğü en yoğun baskı tarafının(hava moleküllerinin)itildiği ve yürüdüğü o yön olmasındandır.
fırlatılan o taşın..o an ki güç merkezi,;…..elimize dayalı kısım olan en arka tarafıdır
…ve işte bu güç merkezi de… bırakılışla birlikte…,büyük bir hız içinde öne doğru kayar..
çünkü önden baskı yapan o moleküller,…çıkış vermemektedir.
ve bu iki baskı arasında kalmış olan ön taraf,.arkadan daha fazla baskıya maruz kalır
ve böylece de …,güç merkezi en öne geçecektir..
aynı zamanda maddenin güç dengesi kurulmuş,..ve de sabit bir hıza geçmiş olur bununla..
tabi gelip yerden..ya da her hangi bir taraftan…. dengesi bozacak bir baskı gelene dek .
ki uzayda bir hareketinin sürekliliği de,işte bu dengenin bozulamazlığından.
çünkü evrendeki hiç bir madde,ısınmadıkça kendiliğinden hiç bir güç yitirmez.
ve kaldı ki..maddeler ne oranda baskı yer’se,…..
                                  atıp içinde ki ısıları…o denli güç sağlar….

 ISI VE ETKİLERİ
 ısıda ışığa benzer,bir çelişki yumağıdır….dalga mıdır,parçacık mı?
maddeler arasında ki dolaşması, denizde ki dalgalara benzemekte,
ama madde içinde ki durumu ise ,bir taneciği anımsatır
evrende ki tüm madde ve kümelerde de dolaşabilen ısı
                         tüm var olan kümeler için bir güçsüzlük unsurudur
ısı hangi madde de daha yoğun bulunursa,…o maddenin hem içsel hem dışsal baskısı azalır
çünkü ısı maddeye girip…,moleküller arasında ki mesafeleri artırır…
bu da birbirlerine yaptıkları baskı gücünü düşürür
ve dışa karşı yapmış olduğu bu zincirleme baskı .
.boşluklarla dolarak azalması demektir.
bir moleküler zincirde…nasıl ki  moleküller ..birer güç kaynağı ise
işte aralarında ki o boşluklar ve ısı birer güç kaybıdır.
uzayda ki bir cismin baskı gücü,….kapladığı alanla da ilişkilidir.
kütleleri aynı olan…iki maddeden..hangisinin hacmi büyükse
                                            o diğerinden daha zayıf ve güçsüzdür
 çünkü maddeyi oluşturan o moleküllerin ve atomların,araları açıldıkça…
bu kenetlenişle kurdukları o güç de azalmaktadır.
ve parçacıklar ,en dışta olanlardan başlayıp..dışarıdan gelen o baskının gücüne boyun eğerler.
ve işte madde bu oluşumun oranına bağlı olarak,..ya katıya …ya sıvıya ya da bir gaza dönüşür

 DÜNYANIN DÖNÜŞ NEDENİ:
ve bu nedenlerden dolayı maddeler,….güce ihtiyaç duyduklarında;
içlerinde ki ısıyı atmaya başlarlar…
.böylelikle hem kendilerine güç kazandırmış hem de gördükleri baskıyı zayıflatmış olurlar..
Karşısın da ki baskı ise,..
aldığı ısıdan dolayı güç kaybeder ve o da etrafına doğru ısı vermeye başlar.
işte güneş buna çok güzel bir örnektir..
güneş etrafında ki gezegenleri.., yıldızları..adaları
bu genişleme dolayısıyla ittiği için,çok fazla güce ihtiyaç duyar.
ve sürekli etrafına ısı yayarak güç toplar..
ama yetmemektedir ulaştığı bu gücü ona..çünkü genişledikçe evren,…baskıda artmaktadır
ve oda sürekli güç kazanır ısı atar.
mesela ısıyla baskısını kırdığı gezegenlerden..birisi dünyamız;
sürekli bir yönden baskı ve ısı görmektedir.
evet dünya güneşten aldığı o ısıyla döner..
çünkü;güneşe bakan kısmı ısınıp ,güç kaybedeceğinden….baskıya karşı koyamaz.
onun yerine soğumuş ve ısısından kurtulmuş o karanlık taraf gelir.
tabi o da ısınır diğeri iter ve yerini alır,böyle bir kısır döngü içinde döner durur işte
ve bu yer değişikliği sebebiyle de ,bir yörünge oluşturmuş olur kendisine.
yani yerde yuvarlanan bir top misali,.
ve bana kalırsa proton-elektron döngüsü de bunda başkası değildir…
hatta buna tüm evreni katmamız daha doğru olacaktır.
tabi bununla beraber;gece olduğunda… baskı yere doğru,…gündüz ise baskı güneşe doğrudur.
bu yapılan dönüş hareketinin hızı da,ısı yoğunluğuna bağlıdır.aldığı ısı
 ne kadar yoğunsa o derece hızı artar.ve bu dönüşün hızlanmasıyla da
dışsal baskı düşer…içsel baskı çoğalır

ISININ KÜMELERE ETKİSİ:
ısı dediğimiz gibi….,küme içine girerek,..parçacıklar arasında ki kuvveti bozar ,
böylelikle de kümenin gücünü zayıflatır..
kümenin parçacıkları da …bu sırada..baskı düşüşünü bahane edip hareketlenir
çünkü etrafında var olan o parçacıkların,….kendisine sağladığı baskı dengesi düşer
ve kendisini  sabitleyecek bir baskı da göremez
ki bu yüzden;
o küme dışında cereyan eden baskısal değişimlerinden etkilenip
        sürekli yer değiştirmeye başlar
ve bu hız dolayısıyla da baskısının tümünü,
dönüş eksenine yapar ve böylece de diğer yönleri baskısız kalıp zayıflar.
                                     bunun sonucunda da,
iki yanı basık bir halde,elmaya benzemektedir.

 DÜNYAMIZIN DÖNÜŞ HIZI
dünyanın dönüş nedeni,…o güneşten alıp durduğu ısı olduğuna göre,
ve yine ayrıca o güneşin de sürekli olarak ısı yitirdiğine göre;
ısıyla paralel olarak hız da azalacaktır.
çünkü yakıtı tükenen güneşin …ısı yayımı da düşecek…
ve bununla da hem dünyanın kendi ekseninde ki dönüş hızı..
hem de güneş çevresinde ki …dönüş hızı düşecektir…
ki zaten ..kendi ekseninde ki bu dönüşüyle,….gezinmektedir ya…onun yörüngesinde..
o tıpkı yanan bir soba üzerinde
          fırlatılmış dönüp duran …minicik su damlaları gibi..
soğuk ite…sıcak çıka….dönüp durur böylece..

 YAVAŞLAMANIN ETKİLERİ;
evet dönen bir cismin hız yitirmesi …demek….,
dışı ..yani dönüş eksenine yapmış olduğu baskının..azalıp
 yerine içsel baskısının ..artması demektir.
yani dışa yönelmiş baskısının
                               çekirdeğe doğru kayacaktır..,hızının düşmesiyle..
peki neler değişir…ve nasıl yansır bu yavaşlama?
bence..en başta
 1-artacak olan içsel baskı yüzünden..kütleler artacak….
                                                        ve hareket yavaşlayacaktır
 2-çekirdeğin göreceği baskıya karşın,…ısınma da artacaktır…
                                              artık gerisini de
                                                                  siz hayal edin….

                                                                                   chapary cartwheelly
                                                                                      30.01.2000

dünya büyük bir patlama sonucu oluşmamıştır dostum allah diyorki biz  dünyayı 6 günde yaratık.

o  tezleri ortaya atanlar insanların kafası karışsında nasıl karışırsa karışsın diyenlerdir.

kendini bir şekilde kanıtlamaya calışan sapkın bilim adamlarıdır.

vaktiyle dagların hareket etmediginide söylemişlerdi fakat şimdi diyorlarki bırakın dagları kıtalar hareket ediyor. bunun kuranda yazdıgını biz biliyorduk onlar yeni keşfetti daha  kuranda böyle bir patlamadan bahsedilmiyor.

öncedende demir cevherinin dünyada zaten var oldugunuda söylüyorlardı şimdi demir cevherinin dünyaya sonradan eklendigini söylüyorlar hatta düşen gök taşları sayesinde oluştu diyorlar buda kuradna yazıyor okadar araştırma yapmalarına gerek yok  .