Ana içeriğe atla
12 Mayıs 2010 tarihinde BarisAslier tarafından gönderildi

Pioneer Levhaları

 

Mitolojiye göre insan Bilgelik Ağacı’nın meyvesini yediği için cennetten düşmüştür. Adem ve Havva cennette mutluluk içinde yaşarken şeytanın onlara kendilerine yasaklanmış olan Bilgelik Ağacının meyvelerinden yedirmesi sonucu iyiyle kötünün ayırdına varmışlar ve cennetten atılmakla cezalandırılmışlar. Bu hikayedeki bilgelik ağacının bilimi, şeytanın şüpheyi, cennetin de insanın evrendeki ayrıcalıklı konumunu simgelediğini varsayarsak insanlığın gerçek hikayesi ortaya çıkar.

 adam_eve_garden

İnsanlar yıllarca bir yaratıcının en büyük eseri olduklarına, dünyadaki tüm düzenin kendi çevrelerinde döndüğüne, evleri olan dünyanın da evrenin merkezinde olduğuna inandılar. Bütün gezegenler ve yıldızlar kusursuz çember şeklindeki yörüngelerinde dünyanın çevresinde dönüyorlardı. Onlar oraya zaten insanların göz zevki için koyulmuştu. İnsan dünyadaki diğer canlılar içinde özeldi. Dünyadaki tüm hayvanlar bize ‘yiyelim, içelim fakat israf etmeyelim’ diye verilmişti. İnsan evrenin merkeziydi!

 

İnsanın kendini evrenin merkezi zannederek kibir ve cehalet içinde mutlu mesut sürdürdüğü bu hayat çok uzun sürmedi. Tıpkı cennet bahçesinde Adem ve Havva’nın rahat duramaması gibi şüphecilik şeytanları insanın aklını çeliyor, onu hakikati bulmaya yönlendiriyordu.

 

Sonunda olan oldu. Kopernik devrimi geldi çattı. Dünya Güneş merkezli bir sistemin içinde dönüyordu, merkezde değildi. İnsanlık evrenin merkezinden düşmesi konusunda biraz(!) huysuzlandı. Bir takım engizisyon vakaları, Galileo’nun başına gelenler, davalar, baskılar, yasaklar… derken sonunda gerçek bir kere ortaya çıkınca onu gizlemenin mümkün olmadığı anlaşıldı. İnsanlık tam astronomiden yediği bu tokatın şokunu atlatıyorken bir de Darwin çıktı ve insanı dünyanın merkezindeki tahtından da indirdi. Şüpheciliğin insanın yakasını bırakmaması nedeniyle bu utanç verici gerçekte ortaya çıkmıştı: insan da bir hayvandı ve diğer canlılarla aynı kökenden gelmişti. “Artık hakaretin bu kadarı da olmaz!”dı.

 

Bildiğiniz gibi insanların bir kısmı hala daha evrim gerçeği karşısında mızmızlanma evresini geçebilmiş değil. Fakat bilimden yana olan pek çok insan da yeni “sıradan” konumlarına alıştı. İnsanlığın (bir kısmı hariç) artık tüm kendini beğenmişliğinden arınıp, evrenin merkezinden buralara kadar düşmelerini olgunlukla kabullenmiş olduğunun en büyük kanıtları Pioneer uzay kapsüllerine koyulan levhalar ve Voyager uzaykapsülü ile gönderilen “Altın Plak”tır.

Pioneer Levhalarıplaque

 

Pioneer 10 isimli insansız uzay kapsülü 1972 yılında Jüpiter hakkında bilgi toplaması için Dünya’dan fırlatıldı. Jüpiterin yanından geçip dünyaya ölçüm ve fotoğraflar gönderdikten sonra uzayın derinliklerinde kaybolacaktı. İnsanın evrendeki önemsiz konumunun bilincinde olan bilim adamları tabiki de evrende insandan başka akıllı yaşam formları olması olasılığının ne kadar yüksek olduğunun da farkındaydılar. Sonunuda hayal gücü gelişmiş bir kaç bilim adamının kim bilir kaç ışık yılı öteye gidebilecek bu aracın başka akıllı yaşam formları tarafından günün birinde keşfedilmesi durumunda içine nerden geldiğine dair bir mesaj koymamış olmamızın ne kadar yazık olacağını akıl etmesi sonucu o sıralar dünya dışı akıllı varlıklarla nasıl iletişim kurulabileceğine dair dersler vermekte olan Carl Sagan’a haber edilir. Üstünde Carl Sagan’ın hazırladığı mesaj olan bir levha uzay kapsülüne yerleştirilir ve Pioneer geri gelmemek üzere yola çıkar.

 

Aslında Pioneer’in tamamen parçalanmadan bir gök cismine inme olasılığı çok düşük, inse bile başka akıllı varlıklar tarafından bulunma olasılığı acayip düşük. Yani aslında kimsenin bu mesajı bulacağı yok ama bu Pioneer levhasının önemini azaltmıyor. Çünkü bu levha insanın evrenin merkezinde ve her şeyden üstün olma takıntısını aştığının en önemli göstergelerinden biri.

 

Hatta insan-merkezlilik o kadar başarıyla aşılmıştı ki mesajı alacak varlıkların insanlardan çok farklı bir şekilde evrimleşmiş olabileceği mesela dış dünyayı algılamak için bizim gibi ışık değil de yarasalar gibi ses dalgalarını (ya da aklımıza bile gelmeyen bambaşka bir şeyi) kullanabilecekleri düşünülerek mesaj levhaya kabartmalı bir şekilde yazıldı. Carl Sagan’ın eşi Linda Salzman Sagan bir kadın ve erkek figürü çizdi böylece mesajı alanlar Pioneer’i yapanların neye benzediğini bilebilecekti. Resimde erkek elini kaldırarak selam veriyor. Uzaylıların bu iyi niyet işaretini anlaması çok zor olsa da en azından eklemlerimizi bu şekilde oynatabileceğimiz de gösterilmiş. Boyutlarımızı anlayabilmeleri için boyumuzun Pioneer’e göre oranı verilmiş. Sonuçta diğer akıllı canlılar bizimle aynı boylarda olmak zorunda değiller, bir kaç kilometre uzunlukta olmamaları için hiçbir neden yok.

757px-pioneer10-plaque1

İnsan-merkezliliğin ne kadar başarıyla aşıldığını biraz abartmış olabilirim. Aslında bütün iyi niyetimize rağmen insan-merkezli düşünceden tamamen arınmak çok zor. Bu yüzden Pioneer mesajında da çok büyük bir hata yapıldı, Pioneer’in Dünya’dan çıkıp Jüpiter’in yanından geçerek izlediği rota bir “ok” ile gösterildi. Ok aslında bizim için anlaşılması en kolay simgedir, dünyadaki bütün toplumlar ‘ok’un ‘sivri ucun gösterdiği yönde ilerlemek’ anlamına geldiğini bilir. Fakat herkesin bunu bu kadar kolay anlamasının nedeni dünyadaki bütün toplumların avcılık- toplayıcılık evresinden geçmiş olması, ok ya da mızrak yapıp avlamış olmasıdır. Hiç ok yapıp fırlatmamış bir toplum için bu simge hiçbir şey ifade etmeyecektir.

 

Ok gibi yerinde eleştirilerin yanısıra bazı insanlar da elin uzaylısına çıplak olarak gösterilmemize çok bozulmuş. Bazı Amerikan vatandaşları NASA’yı vergilerini uzaya pornografik resimler göndermek için harcamakla suçlamış.

 

Pioneer 10’dan sonra Pioneer 11 uzay kapsülüne da aynı levhadan koyulup gönderilmiş. Sonra NASA hızını alamamış olacak ki daha karmaşık mesaj denemelerine girişmiş.

 

Voyager’daki Altın Plakgpn-2000-001976

 

Gezegenler hakkında bilgi gönderdikten sonra Güneş Sistemi’nden çıkıp amaçsızca uzayda dolaşacak olan Voyager (ing. gezgin^^) 1 ve 2 isimli uzay kapsülleri de eli boş gitmesin diye onlara ‘Yerküre’den sesler’ içeren birer altın plak yerleştirildi. İçeriği NASA’nın seçmiş olduğu Carl Sagan önderliğindeki bir komite tarafından belirlenen plakta 55 dilde selamlama sözleri, deprem, volkan, fırtına sesleri, rüzgar uğultusu, su şırıltısı, ayak sesleri, kalp atışı, kahkaha, anne ve bebek konuşması, çeşitli hayvan sesleri, balinaların şarkısı gibi Yerküre’yi anlatan sesler ve insan kültürü hakkında fikir vermesi için 90 dakikalık çeşitli ülke ve tarzlardan şarkılar içeren bir müzik dinletisi var. Müzik kısmında bol bol Bach ve Beethoven’ın yanında sözsüz bir Azeri şarkısı veeeee… Chuck Berry’den ‘Johnny B. Goode’ da var! Wikipedia’da yazdığına göre Carl Sagan Beatles’ın Here Comes The Sun şarkısının da mutlaka plakta yer almasını istemiş ve tabii ki Beatles bu fikirden çok hoşlanmış ama EMI’nin izin vermemesi nedeniyle uzaylılar Beatles mucizesinden mahrum kalmışlar.

 

Konumuz gereği değinmem gereken önemli bir nokta Altın Plak’ta BM delegelerinin selamlama sözlerinin bulunduğu bölümde balinaların selamlama seslerinin de bulunması. Bu da bence insanların diğer hayvanlardan üstün olduğu görüşünün aşılmakta olduğuna dair bir gösterge. İnsanların tek ‘akıllı’ ve iletişim yeteneğine sahip hayvanlar oldukları kabulünün bir yana bırakılıp iletişim yeteneğine sahip olan balinalara da söz hakkı verilmesi ve hatta onların Birleşmiş Milletler delegeleriyle aynı saygıyı görmesi bence muhteşem bir şey.

 

Meraktan çatlıyorsunuz ve plağı dinlemek için içiniz gidiyor öyle değil mi? goldenrecord.org sitesinden plağı dinleyebilir plakla gönderilen fotoğraflara bakabilirsiniz. İlginçtir ki Nasa vatandaşın çıplaklık eleştirilerini dikkate almış ve bu sefer Carl Sagan’ın uzaya çıplak insan resmi göndermesine izin vermemiş bunu yerine karnında bebeğiyle kadın ve erkek silüetleri koyulmuş.

 

 

Tahmin edebileceğiniz gibi altın plaklar ve Pioneer lavhalarına medyada yıllar boyu çok fazla gönderme yapıldı. Örneğin Saturday Night Live’ın bir bölümünde dünyadışı varlıklardan gelen ilk mesajın “Biraz daha Chuck Berry gönderin!” olduğuna dair bir espri yapılmış. Star Trek’in bir bölümünde de Pioneer uzay kapsülü levhayla birlikte bir Klingon Uzay gemisi tarafından yok ediliyor başka bir bölümde de insanların gördükleri her uzaylıya Pioneer levhasını gösterdikleri ama hiç bir uzaylının levhadan bir şey anlamadığından söz ediliyormuş.

 

1977 gönderilen Voyager 1, Kasım 2004’de Güneş sisteminden anca çıktı. 40.000 yıl sonra Yılancı grubundaki bir yıldıza yaklaşmış. Ağır astronomi hastaları merak ederlerse hangi yılda Güneş’ten kaç milyon km uzaklıkta olduğunu görebilir....

1sise

 

İnanılmaz uzun bir süre sonra gerçekleşebilecek inanılmaz küçük bir olasılık için insanların bu kadar heyecana kapılması hevesle ve umutla bu kadar çok uğraşması içimi insanlığa karşı garip bir sevgiyle dolduruyor. Carl Sagan’ın da dediği gibi “Uzay kapsülü yalnızca eğer yıldızlararası bölgede uzay yolculuğu yapan ileri medeniyetler varsa keşfedilebilir ve plak çalınabilir. Fakat bu “şişe”nin kozmik “okyanusa” bırakılması bu gezegendeki hayata dair çok umut verici şeyler anlatıyor.”

Carl Sagan Carl Edward Sagan Voyager Pioneer

Yorumlar

evrim karşısında mızmızlanma mı :S

saçmalamayın lütfen eğer evrim gerçek olsaydı dünyadaki tek zeki canlı insan olmazdı diğer hayvanlar da evrimleşirdi

evrim karşısındayım ben de en fazla diğer varlıklar tarafından canlıların dnalarına müdahale olmuştur

biri bana evrimleşmeyi kanıtlasın

modern insanın doğal yollarla maymundan evrimleşmesine bende inanmıyorum hatta inanan varsa da itiraz ederim ancak evrim inanılacak bir şey değil bir gerçektir.... hatta gerekliliktir. gelişemeyen hiç bir şey yaşayamaz

Ayrıca kutsal kitabımızda yazan sizi topraktan( balçıktan)  yarattık sözleri dogmatiklerin anladığı şekilde olmayıp karbon bazlı bir balçıktan tek hücreli canlıya hayat vermek olarak algılanmalı ( 1500 sene önce heralde insanlara bilimsel bir açıklama gelmesini beklemek biraz tuhaf olur)

Ancak insanların dünya üzerinde modern insan olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamamakta aksine sürekli ilkel insan kalıntıları bulunmaktadır 100 bın yıllık ve daha eski çok sayıda fosil bulunmaktayken tahminen 20 bın yada 30 bın yıl once geliştiği var sayılan modern insanın ilk dönemine ait ve de ilkel insandan bize geçerken yaşayan canlıların fosilleri bulunamamaktadır. Hatta mezopotamya da bulunan  ilkel insan ile modern insan fosilleri aynı dönemde yaşadıklarını göstermektedir. Ama ne hikmetse ara geçiş insanımsı sının fosilleri bulunamıyor....

saygılarımla

Not : özetle diyorumki bizim genlerle oynamış biri ...

tipik olarak kanıt istiyorsun, oysaki bizler burada sağlam kanıtlar elde olmadan bile dünya dışı yaşama nasıl inanıyoruz sence... neyse evrimleşme ile sana biraz bilgi vermek isterim, haa şunuda belirtmek isterim ki düşüncelerine sonsuz saygım mevcuttur. özellikle birbrini tanımayan kişilerin birbirine ispatlamaları gereken hiç bir şey bulunmaz, maksat muhabbet olsun...araştırma yeteneğine sahip, soyut düşünebilen ve öğrendiklerini zamandaşlarına ve gelecek kuşaklara en etkin bir şekilde aktarabilen "insan" dır. Atalarımızın kazandıkları bilgileri aynı yolla bize aktarmaları, tarihsel bir kültürün meydana gelmesine ve doğan her "insanın" bu kültür üzerine birşeyler ekleme olanağı bulmasına neden olmuştur.Bu gelişim, durmayan ve durdurulamayan bir sürekliliktir.Değişim , evrenin özünde vardır.Her saniye genişleyen ve değiştiren bir evrende, onun bir kısmını oluşturan parçaların sabit kalmasını düşünmek, doğaya ters düşmek demektir.Tüm canlılar ve cansızlar bu evrensel yasanın dışına çıkamazlar.Bu nedenle, evrenin gerek cansız gerekse canlı yapılarının zaman süreci içerisindeki değişimini incelemek, tarafsız ve somut bir düşünceyi yani insan olmayı gerektirir.Bu nedenle o en gelişmiş varlık olarak nitelendirilir.

Cansızların ve canlıların zaman süreci içerisinde meydana getirdikleri bu değişiklikleri inceleyen bu bilimdalına " E v o l u s i o n = E v r i m " denir.Cansızların evrimini inceleyen alt bilim dalına " A n o r g a n i k E v r i m" denir.[ Çoğunluk uzay fizikçilerinin ve astronomistlerin araştırma alanı içerisine girer] Canlı özün değişimi, " O r g a n i k E v r i m " olarak bilinir.[ başta biyologlar olmak üzere, kimyacı ve diğer bilimadamlarının araştırma alanı içerisine girer ]. Son olarak somut ve soyut düşüncenin, onunla ilgili olarak sosyal ilişkilerin evrimidir [ sosyal bilimlerle uğraşanların çalışma alanına girer ].

Nereden geldik, nereye gidiyoruz, çevremizdeki canlılar niçin var ve neden herbiri farklı şekilde yapılmıştır sorusunun ilk defa söylendiği tarih, Evrim biliminin başlangıcını oluşturur.Bu da soyut düşünebilen insanlık tarihi kadar eskidir.

Her devirde, her kültür düzeyinde bu soruların değişik açıklamaları olmuştur.Düşünen insanın kafasını sürekli kurcalayan bu bilinmezlik, kökü Mezopotamya kültürlerindeki inanışlara kadar dayanan bir formülle çözülmeye çalışılmıştır.Bu herşeyin olduğu gibi " bir defada " Tanrı tarafından yaratıldığına inanmaktı.Bu düşünceyi köken alan değişik inanç grupları, özde aynı olmakla beraber, bazı küçük farklılıklarla yaratılış modelleri geliştirmeye çalışmışlardır.Başlangıçta ve bugün hala geniş halk kitleleri tarafından benimsenen bu inanç, gerçekte binlerce yıl insanların rahatlatılmasına ve içini kemiren bu "merak" duygusunun bastırılmasına büyük hizmetleri olmuştur.Yalnız bu rahatlık, toplumlarda dogmatik düşüncenin yaygınlaşması ve doğaya yabancılaşma gibi ağır bir faturayla ödenmeye başlandı.Öyleki, bu doğmatizmin ortaya çıkarttığı asıl tortu tüm dölleri ve bireyleri etkileyerek " yalnız beş duyumuzla algılayabildiğimiz şeyleri gerçek olarak tanımaya , herşeyi olduğu gibi kabul etmeye ve onların tümünün özellikle insan için yaratılmış olduğuna inandırarak" buzdağının altındaki gerçek yapıyı öğrenmelerini engellemye başladı.

Tarih, düşündüklerini söylyen ya da gerçeğe, alışılagelmiş yöntemlerin dışında yaklaşmak isteyen "bugünkü bilgilerimizin ışığı altında ister yanılmış, ister doğruyu bulmuş olsunlar" düşünürlerin, bilimadamlarının çektikleri acılı öykülerle doludur.Kiliseye karşı evrenin sonsuzluğunu savunan BRUNO, Roma meydanında yakılırken ( 17 Şubat 1600 ) tüm baskı ve acılara katlanarak, düşündüğünü ve inandığını korkusuzca söylemek suretiyle, gelecek kuşaktaki bilim adamlarına önderlik etmiştir.....

Fiziksel olarak değişen evreni, düşüncelerimizde ve inançlarımızda sabitleştirerek sonuca varmaya olanak yoktur.Çünki hiçbir düşünce ya da işleyiş, evrensel yasalara karşı koyamaz.Toplumların baskı altında tutularak ya da bazı dogmatik fikirler aşılanarak değişmez ve kararlı bir hale getirilmesi denenmiş; fakat, bu evrensel yasaya aykırı olduğu için sonuç alınamamıştır.Son yüzyılımızda , bu gerçeği benimseyerek, bilimsel düşünceyi her boyutta serbest bırakan toplumlar, çağdaşlaşmış ve özellikle doğanın ana ilkelerini ortaya koyan temel bilimler alanında patlarcasına büyüme ve gelişmeyi sağlamıştır.Bunun en doğal sonucu olarak Evrim düşüncesinde de birçok gelişmeler ortaya çıkmıştır.Bu evrimsel düşünce değişimi tüm hızıyla zamanımızda da sürmektedir.Son 30 yılda gelişen alet ve aygıtlarla yapılan denemeler ve gözlemler, özellikle Biyoloji alanında ve uzay çalışmalarında elde edilen bulgular, evrenin yapısını ve dokusunu gerçeğe biraz daha yaklaştırarak açıklamaya başlamıştır.Artık, bugün biz canlı ve cansız evren konusunda belirli temel bilgilere ve ilkelere sahibiz.Fakat bu ana ilkeler arasındaki dokunun örülmesi daha yüzlerce yıl alacaktır.Zaten Evrimin temel ilkesi de budur." YETER VE DUR" kelimeleri evrimin anlamına ters düşer.Sevgi ve Saygılarımla Kardeşim...

İnsanlar bir şekilde yeryüzünde  oluşur,gelişir belli bir süre yaşar, belli bir dönem yaşayıp sonrada misyonunu tamamlayınca nesli tükenir ve yeryüzünden kaybolur..Tıpkı dinozorlar gibi..

Her tür nasıl ise öyle yaratılmıştır.Yani günümüzde türler insanlar ve hayvanlar ve bitkiler şekil itibarı ile nasıl ise ilk yaratılıştada öyle idiler.Sadece iklimsel ve coğrafi koşullardan dolayı birtakım ufak değişikliklere uğramış olanlar bunun dışındadır..

Eğer insanın bir evrim sürecinden sonra bu haline geldiğini düşünen var ise şiddetli bir yanılma içindedir diyebiliriz.

Eğer öyle olmuş olsaydı Adem a.s ın nasıl bir şekilde olduğunu varın siz düşünün.Ve o ilk insana yaratıcı eşyanın hallerini anlatıyor,onunla konuşuyor diyalog kuruyor yani günümüz insanı gibi..Önceden çok ilkel olupta evrim geçirerek şimdiki halimize geldik diye bir durum olamaz..

Şimdi bir kafatası veya bir iskelet bulunduğu zaman deniliyorki işte kayıp halka bulundu.Ne büyük bir yanılgı..

Halbuki bulunan iskelet sadece misyonunu tamamlamış olan bir tür insanımsı canlı,veya bir tür hayvandan başka bir şey değildir..Örnek; "neandertal insanı".. Maymunlar maymun olarak "şimdiki şekilleri nasıl ise" insanda insan olarak yaratılmıştır.Sadece gelişen beyindir.Yoksa fiziki olarak bir değişim söz konusu değil..

Yani balinalar,yunuslar,köpekbalıkları önceden de denizde yaşıyordu şimdi de aynı..Timsahlar ve kaplumbağalar da önceden de hem suda hem karada yaşıyordu şimdi de aynı.

Çünkü eğer evrim geçirme gibi bir durum olsaydı ki bütün dengelerin alt üst olması demektir,yani şimdiki yaşama asla ulaşılamazdı..aksini söylemek için kayıp halkaların bulunması gerekir..o zaman meşhur "kayıp halkalar" nerede....?

 

evrim vardır ama nasıl var? örneğin insan evrim geçiriyor. 10.000 yıl öncesinin insanına göre daha uzun daha alımlı  daha zayıf daha tüysüz vs. vs. vs. ama sonuçta insan her zaman insandı hiç bir zaman maymun vs vs. olmadık oradanda gelmiyoruz.  benim evrimden kasıtım bu yoksa insan daha önce ne maymundu neden balık nede mikroorganizma . buda benim bakış açım

Sevgili dostlarımızın evrim vs gıbı konulardakı fıkır alısverıslerını zevkle okudum. Bu konu hakkında su an ıcın bırsey soylemeyecegım. Tadı damagımda kalsın. Paylasım ıcın sevgılı kardesım mıltenbergere tesekkur ederım.

Sadece altınplaka ıle ılgılı bırseyler soylemek ıstıyorum. Yaklasık 40 sene once gerceklestırılen bu projede plagın ıcerdıgı bılgı ve seslerı normal karsılamakla beraber keske update edılebılır bır ozellıgı olsaydı dıyede hayıflanmadım degıl. Cunku bu plagı bulabılecek ve onu cozebılecek bır uzaylıya gecen 40 sene ıcındekı teknolojık gelısmeler hakkında genel bılgı verememek bızım adımıza sık olmasa gerek. sahsen bızı gelısmeye kapalı, yerınde sayıklayan varlıklar olarak bılmelerını ıstemem.

 

Bugun ben bu plagı hazırlamıs olsaydım dunya savaslarından, dıger savaslardan goruntu koyup, sagımız solumuz bellı olmaz mesajı verırmıydım bılemıyorum :)) ama pıramıt goruntulerını eskı mısır, ınka, maya, aztek uygarlıklarından goruntuler, uzaya cıkan mekık goruntulerını, cern deneyını vs gıbı goruntulerıde koyardım. Yanı onlarıda ılgılendırebılecek, ataları ıle, eskı dostları ıle, egıttıklerı ıle, baglantı kurabılecek aynı zamanda da teknolıjık bazı verılerıde koymaya calısırdım.

 

Kım bulup okuyacak ? bulduklarında okuyabıleceklermı ? bunlar tam bır muamma.

 

Ancak bu proje bir risk unsuru tasıyor. Hemen bılım kurgusal zekamı calıstırıp kucuk bır senaryo cızeyım sızlere. Bızı bılen yanıyan varlıkların ıyı ! oldukları yonunde genel bır kanaat var. Ben cok dogru soylemek gerekırse bu sekılde dusunmuyorum. Ama oyle oldugunu fazr edelım. Bu plagın kotu nıyetlı bır uygarlıgın elıne gectıgını dusunun. Ve levhayı cozduklerını dusunun. Kendımızı kendı ellerımızle kotulere teslım etmek, yerımızı bellı etmek ne kadar akıllıca bır hareket olurdu varın adını sız koyun.

Arkadaşlar bir şeye dikkat ediyorum konu ne olursa olsun bazı arkadaşlar hemen olayı dini boyutlardan değerlendiriyorlar diğer bazı arkadaşlar ki bazen bende buna dahilim bilimle veya başka bir taraftan değerlendiriyoruz

Anlamamız gereken bir şey var Dini bilgiler Dogmatiktir 1500 yıl 2000 yıl önce ne idi iseler öyledirler ki zaten öyle olmak zorundadırlar yoksa değiştirilip manupüle edililebilirler ( ki bazıları bunu yapıyor) Buna saygı duyuyor ve anlıyorum ancak anlamadığım şey şu Dinsel bilgileri yorumlamaya bizim ne aklımız yetiyor örnek : ilk insanın bizim gibi olduğu bize benzediğini kim nerde tarif etmiş ? yada Biz sizi topraktan yarattık istediğimiz şekli verdik sözünü nasıl oluyorda direk insan olarak algılıyoruz ? Yani Allah ın gönderdiği bazı bilgiler biz ne kadar da uğraşsak bir anlam veremeyeceğimiz şeyler içeriyor olabilir.

Bilim ise gayet eleştirye açık ve tartışılabilir olmalı Bende modern insanın maymundan geldiği tezine karşıyım ama Bugün balinalarda Ayak kemikleri ve bacak kemikleri bulunuyorsa bu hayvanın daha önce bir şekilde bunları kullanmaya kullanmaya artık ihtiyaç olmamasından kaybolmaya başladığını göstermezmi ?

Evrim Allah inancına karşı değil aksine Yaratanımızın gücünün bir kanıtıdır. Yaşamı öylesine yaratmıştır ki her duruma adapte olabilsin ve yaşamaya devam etsin....

ama tekrar söylemek istiyorum modern insanın dünya daki evrim süreci ile  açıklanabilmesi mümkün değildir çünki velevki kayıp halka dedikleri kanıtın fosilini bile bulsalar bu hiçbir şey kanıtlamaz çünki modern insanın farkı inanılmaz ölçüdeki zeka kullanımı ve algılama şeklidir hiçbir fosilden beyin aktivitesi yada algı gücünü ölçemessiniz ancak beyninin büyüklüğüne bakarsınız ki o da yanıltıcı olur Fillerin beynide büyük sonuçta

 

Saygılarımla

 

diabolica rumuzlu kardeşim..demekki o zaman allah senin bir kaç gün uyumanı istememiştir...  :)

Bir yazında diyorsunki tanrı bizi kendi halimizemi bırakmıştır. "hem böyle söylüyorsun,hemde bilim ile dini karıştırmayalım diyorsun..Gelde şimdi din olayını karıştırmadan bu soruya cevap ver bakalım"

şu alıntı yazının faydalı olabileceğini düşünüyorum...

Hz. Muhammed son semavi din olan ve hükmü kıyamete kadar geçerli olacak, dini ve daveti umumi ve tüm beşereyiti kapsayan islam dinini getirdiği ve bundan sonrada her hangi bir din ve şeriat gelmeyeceği için o da peygamberlerin sonuncusu olmuştur. Ondan sonra resul ve nebi gelmeyecektir. Malûmdur ki, bu alem de her şeyin bir başlangıcı ve bir de nihayeti olduğu gibi, hz. Âdem'le (a.s.) başlayan peygamberlik müessesesi de hâtemü’l-enbiyâ (s.a.v.) ile son bulmuştur.

 

Cenâb-ı hak, peygamberlerin en ekmeli olan o zât'ın eline semavi kitapların en mükemmeli olan kur'ân-ı azimüşşân'ı vermiş ve nübüvvet müessesesini o hâtemü’l-enbiyâ ile tekmil etmiştir. Artık, kıyamete kadar hz. Muhammed'den sonra bir peygamber gelmeyecektir.

 

Hz. Muhammed’in (sav) hâtemü’l enbiya olduğu ahzap suresinde şu şekilde ifade buyurulmaktadır. “muhammed sizin ricalinizden hiçbirinin babası değil ve lâkin Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah âlimdir. (her şeyi bilendir.) Hz. Muhammed'in peygamberliği ile insanlık din açısından, ilerlemenin son noktasına erişmiştir. Ondan sonra başka peygamber beklememeli, Muhammedî nur'u izlemelidir. Allah her şeyi çok iyi biliyor. Her şeyi bilip duyuyor. Onun için bu hükümleri emrediyor.(Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili Tefsiri)

 

Tanrı inancım tamdır..diyorsun o halde allahın neden başka bir peygamber göndermediğinin muhasebesini yapmaman gerek diye düşünüyorum.yukarıda geçen "Allah her şeyi çok iyi biliyor" kelimesinin yeterli olduğu kanısındayım..teşekkürler değerli dostum :)

güzel yazınız için teşekkür ederim ...

Ben din ile bilimi karıştırmayalım derken şunu söylemek istiyorum tam da sizin dedğiniz gibi : dinsel metinler değişmezdir bu da demek oluyorki anlamı neyse odur ancak Bilim sürekli bir önceki bilgilerimizin ne kadar komik olduğunu ispatlamakta yani kendini sürekli inkar ederek yenilemektedir Bilimsel gelişmenin en temel ögesi eleştirip karşı çıkmaktır. Oysaki dini bilgiler kesindir. Bu nedenle mantıkları biribirine zıt olan iki şeyi birbirine bağlamak biraz garip geliyor. Allah bizi kendi halimize bırakmış dedim ama bu bilimsel bir yorum değildi tamamen sizin yukarıda yazdığınız ayetlerden anladığım bir yorumumdu.Yani İslam son din Hz. Muhammed son Peygamber ve bu 1500 sene önce idi yani artık ne yaparsak yapalım Peygamber yani bize yol gösterici gelmeyecek öyle değilmi ?

Bu durumda Allah her şeyi zaten biliyor ancak biz O nun neler bildiğini bilemeyiz yani O nun yolladığı metinleri kendi sınırlı beynimizle sağa sola çekiştirip yorumlamaya karşıyım ben. Din dindir bilim bilim kısacası . Kuran -ı Kerim de ne yazarsa yazsın Kesin olarak yazılmıştır ve Bizi iyi insan olarak düzenlemek için olan ayetleri dışındaki bilgiler tamamen o dönemki insanların anlama durumuna göre gönderilmiştir. yani bugun tutup ta ayet sayılarını toplayıp bundan bir şeymı çıkaranlar dersin yoksa Peygamberimizin göğe yükselişini uzay aracına binmesine mi yoranlar dersin ben bunlara karşıyım . Kutsal kitapları yorumlama ya bizim aklımız ermez.Tabi bu benim düşüncem

Tanrının eylemlerının muhasebesini yapmıyorum Peygamber gelmeyecek derken esas amacım insanlığın muhasebesini yapmaktı. Yani insan aciz dir. Maalesef çoban olmayınca yoldan sapıyoruz. Ufo ya tapanlar mı dersin elin adamına Peygamber diyenlermi dersin , Mesih bekleyenler mi dersin daha bir sürü abuk sabuk şeye sığınıyor insan oğlu her geçen gün. Bu nedenle sordum soruyu haddim değil tabi ki ama anlatmak istediğim buydu Oysa ki insanoğlu şu andaki teknoloji ile temiz ve bedava enerji başta olmak üzere aç kimse kalmayacak şekilde dünya üzerinde yaşayabilecekken birbirini yiyor maalesef

 

Saygılarımla