Ana içeriğe atla
30 Nisan 2010 tarihinde gamze tarafından gönderildi

dünya dışı yaşamda gelişmiş canlılar kadar, ilkel canlılar olma olasılığı sizce nedir?

bu konuda fikir yürütürseniz sevinirim

Yorumlar

Sevgili dostum, ilkellik konusunda eskıye gore nıspeten gelıstık. Sanırım vahsıyız demek ıstedın :)))

Bizler ilkel degıl vahsı bır turuz. Teknolojık olarak gelıssekte, medenı olmaya calıssakta ıc dunyamızı ıyılıge acmadıgımız, kotulugu ve kotuluklerı gerıde bırakmadıgımız, manevı olgunluga ve dıngınlıge erısmedıgımız, cıkarlarımızı, kınlerımızı, hasetlerımızı, kıskanclıklarımızı bır kenara koymadıgımız surece bız bu evrenın hep renklı ama vahsı yaratıkları olarak kalmaya mahkum olacagız.

Kendı olusturdugumuz ekonomık, polıtık, sıyasal sıstemde boguluyoruz. ısımız gucumuz para, hammadde, kaynak, sınır, toprak olmus. Kotulugumuz, nefretımız, kınımız sadece bırnırımıze karsı degıl. Insanlar cıkarları ve zevklerı ıcın hayvanları katledıyor soylarını tuketıyor, agacları kesıp ormanları yakıp cıgerlerımızı baltalıyor. Bız buyuz ıste. Sadece benım dıyen, baska turlere saygı ve sevgı gostermeyen bır turuz.

Ne zaman ınsan degıl adam oluruz dersenız ben degıl herseyıyle bız dedıgımız zaman

Saygılarımla

 

hala ilkel olmak diye bişey yok sen şu maymunlardan yola çıkarak bu düşünceye ulaşmışsın sanki

(şu darwin teorisi yüzünden maymunlardan soğudum o kadar)

teknoloji zamanla geliştiğinden dolayı eskiye göre moderniz biz yani sen 2 bin yıl önce yaşayan insan eğer o zmanın kültürüne sahip değilse şimdiki zamana koysan da kısa süre içinde alışır

bizden sonraki nesillerin de teknolojisi bizden ilerde olcak haliyle onlar da daha modern olcak

bu para-enerji-toprak ve zevk mevzusu insanın geninde olan bişeydir ve bi alışkanlık gibidir bu bekleyerek düzelmez iradeye hakim olmakla düzelir tıpkı zeki bi insanın cocuğunun da zeki olması gibi

bu kişi kendi kötü alışkanlığından kurtulursa çocuğunda da daha az olur bu sonra çocuk dediğimiz kişi de kendini kötü alışkanlıklarından arındırırsa bu kötü alışkanlıklar azalır azalır ve son bulur yani armut dibine düşer kısacası

Astronomlar bulutsuz bir gecede çıplak gözle 4500 yıldız görülebileceğini söylüyorlar. Küçük bir gözlem evi teleskopu bu sayıyı iki milyona çıkarabiliyor. Modern yansıtıcı teleskoplarca, Samanyolu’nu oluşturan milyarlarca yıldızın ışığını gözlemciye getirmek gücünde. Ancak, evrenin heybetli ölçüleri açısından Samanyolu, çok daha büyük bir yıldızlar sisteminin ufacık bir parçasıdır. Bu sistem yirmiye yakın galaksiden oluşur ve yarıçapı bir buçuk milyon ışık yılıdır. (1 ışık yılı, ışığın bir yılda aldığı yoldur ve 300.000 x 60 x 60 x 24 x 365 = 9.460.800.000.000 kilometreye eşittir). Ancak böylesine korkunç bir sayıyla anlatılan bu sistem bile, elektronik teleskopların gösterdiği nebulaların büyüklüğü karşısında küçücük kalır.

 

 Astronom Harlow Shapley, teleskoplarımızın görüş alanı içinde yaklaşık olarak (100.000.000.000.000.000.000) yıldız bulunduğunu ve bunların binde birinde gezegenler sistemi bulunduğunu tahmin ediyor. Bu tahminin temelinden hareketle, söz konusu yıldızların binde birinde hayat için gerekli koşullar olduğunu kabul edersek, geriye (100.000.000.000.000) yıldız kalıyor. Peki, bunların kaçında hayata uygun atmosfer var? Binde birinde mi? Öyleyse (100.000.000.000) yıldız hayat için gerekli atmosferi taşıyor demektir. Daha ileri giderek, bunların binde birinde hayatın ortaya çıktığını düşünürsek, şu anda üstünde hayat olan 100 milyon gezegen bulunduğu anlaşılır. Bu hesaplar, günümüzün tekniğiyle yapılan teleskopların gösterdiği yıldızlar temel alınarak yapılmıştır. Bu arada tekniğin her gün gelişmeler gösterdiği unutulmamalıdır.

 

 Biyokimyacı Dr. S. Miller'in varsayımını izlediğimizde hayatın ve hayat için gerekli koşulların, birtakım başka gezegenlerde daha çabuk gelişmiş olabileceğini görürüz. Bu varsayımı kabul edersek, 100.000 gezegende, bizimkinden daha gelişmiş uygarlıkların bulunduğunu da kabul etmemiz gerekir.

 

 Tanınmış bilim adamı, yazar ve W. von Braun'un arkadaşı Prof. Dr. Willy Ley, New York'taki konuşmamızda görüşlerini şöyle açıkladı:

 

 «Yalnız Samanyolu'ndaki yıldızların sayısı 30 milyar kadardır. Günümüz astronomi bilginleri, bunların 18 milyarında gezegenler sistemi bulunduğunu kabul ederler. Gezegen sistemleri arasındaki uzaklığın, gezegenlerin ancak yüzde birine bir yıldız yörüngesine girme olanağı tanıdığını düşünelim. Bu durumda, hayatı destekleyecek güçte 180 milyon gezegenle karşı karşıya kalırız. Bunların yüzde birinde de hayatın gerçekten ortaya çıktığını düşünürsek, geriye 1.800.000 gezegen kalır. Üzerinde hayat bulunan gezegenlerin yine yüzde birinde «Homo Sapiens'e eşit akıl düzeyindeki canlıların yaşadıklarını kabul edersek, Samanyolu’nda 18.000 uygarlık olduğu ortaya çıkar.»

 

 Samanyolu'ndaki yıldız sayısının son sayımlarda 100 milyara çıktığı göz önünde tutulursa, Prof. Ley'in dikkatle yaptığı hesaptaki uygarlık sayısı büyük çapta artar.

 

 Ütopik sayıları ya da bilinmeyen galaksileri katmaksızın yapılan yukarıdaki tahmini, biraz daha ilerletebiliriz ve 18.000 gezegenin en az yüzde birindegerçekten hayat olduğunu ileri sürebiliriz.

 

 Dünyaya benzer gezegenleri var olduğu, gerek hesaplar, gerekse bilimsel araştırmalar sonucu, kuşku tanımaz bir duruma gelmiştir. Ancak hayatı destekleyen koşulların ille dedünya nınkilerle özdeş olması gerekmez.

 

 Hayatın yalnız dünyadaki koşullar altında geliştiği düşüncesi çoktan çürütülmüştür. Oksijen ve su olmayınca hayat da olmaz inancı tümüyle yanlıştır. Öyle ki dünyamızda bile oksijene gerek duymayan canlılar vardır. Anaerobik bakteri adı verilen bu yaratıklara oksijen, öldürücü etki yapmaktadır. Neden uzayda aynı şekilde yaşayan gelişmiş türler bulunmasın?

 

Tanrıların Arabaları...

 

umarım bir fikir verebilmiştir..

Evrenin  büyüklüğünü anlayabilen beyinler tabii ki dünya dışı yaşam formlarına inanacaktır,inanmayan kişilere sorun bakalım kainatı dünya ve aydan oluşmuş sanırlar,evrenin hesap ve matematiğine sıfırlarımız yetişemiyor bile kaldı ki ben de hali hazırda insanoğlunu daha teknolojik olarak annesinden meme emen bir bebeğe benzetiyorum,ufo dediğimiz, tanımlayamadığımız fakat son teknolojilerimiz ile her gördüğümüz yerde gerek cep telefonlarımız ile gerekse dijital aletlerimiz ile çektiğimiz ,her nedense hep uzaktan çekmek zorunda kaldığımız(ki bende ki teleskop ile aydaki rüzgardan kaynaklanan toprak hareketini bile görebiliyorum)bu ufoların,buraya kadar geldiklerini düşünürsek ,teknolojileri hakkında da bir fikir sahibi oluruz,evet,kendi düşünceme göre dünya dışı yaşam formları çok fazla ve zamanı geldiğinde onlar da artık bizi yukarıdan seyretmeyi bırakıcak lakin halen savaşlarla uğraşıyoruz,ne zaman ki nefsimiz körelecek ve gerçekten bilimin ve yaşamın değerleri üzerine saygımız artıacak işte o zaman gördüklerimiz sadece ufolar ile kalmayacak,hepsi bizlerin misafiri olacak,o zamana da çok var daha çünki  TEKNOLOJİNİN SON BULDUĞU YERDE BEYNİN EVRİMİ BAŞLAR...