Ana içeriğe atla
7 Nisan 2010 tarihinde RA tarafından gönderildi

Nasa, CIA ve Ufolar

CIA paralelinde bir diğer gizem, NASA´da dikkat çeker. ABD´nin ulusal uzay örgütü olan bu kuruluş, elbette ki uzayla ilgili olaylarda öncelikle söz sahibi. Tanımlanamayan uçan cisimlerle ilgili olarak NASA 1978 yılında şöyle diyordu; "Gerek askeri, gerekse de bürokratik olarak NASA son sözü söyleyecek tek kuruluştur. Fakat biz, Hava Kuvvetleri´nin ötesinde fazla bilgiye sahip değiliz.." Buna rağmen, 17 Kasım 1980´de Hava Kuvvetleri Özel Araştırmalar Başkanlığı şu açıklamayı yaptı; "Bu konudaki tüm araştırmalar NASA tarafından sürdürülmektedir, NASA askeri yetkililerin görüşü doğrultusunda olayları yorumluyor." 1976´da seçildikten sonra Başkan Jimmy Carter,

UFO araştırmalarının geliştirilmesini emretti. Çünkü Carter, 1969 yılında, Georgia´da bir UFO olayının tanığı olmuştu. Carter aynı yıl Lions Kulüp´de şöyle konuşuyordu: "Gördüğüm en inanılmaz şeydi.. çok büyük, çok parlaktı, Ay kadar büyüktü ve sürekli renk değiştiriyordu.. on dakika kadar izledik.. şeklini pek anlayamadım.. ama artık UFO gördüğünü söyleyen insanlara inanmamazlık etmeyeceğim.."

"Yolumuzda bir UFO var.." NASA´nın açıklamalarını ve neyi saklayıp saklamadığını bir yana bırakıp, şimdi sizlere astronotların yaşadıklarıolayları iletmek istiyorum; Kasım 1972´de Gemini 7 uçuşunda görevli astronotlardan James Lowell, yer kontrol merkeziyle şöyle konuşuyordu;

Gemini 7 - Saat 10 rotasında bir cisim var.
Yer kontrol - Burası Houston, tekrarla Gemini 7.
Gemini 7 - Saat on rotasında bir cisim dedim.
Yer kontrol - Gemini 7, bu bir yanılgı mı yoksa aktüel görüş mü?
Gemini 7 - Hayır, çeşitli açılardan görüyoruz, aktüel.
Yer kontrol - Uzaklık ve boyutu söyleyin.
Gemini 7 - Görüş alanımız daralıyor.

Aslında Gemini 7 olayı, ilk değildi, astronotların UFO gözlemleri çok öncelerden başlamıştı ve Apollo Projesi´ne gelindiğinde birçok astronotun emin olduğu görülüyordu. Astronot Gordon Cooper´ın hiç kuşkusu yoktu; "İnanıyorum ki, dünyadışı canlılar ve onların araçları gezegenimizi ziyaret ediyorlar,

Ben birçok kez onları gözlemledim." Cooper yanlız değildi, en ünlü astronot ve en ünlü uçuşolan Apollo 11´de benzer bir olayı yaşadı; 21 Temmuz 1969 günü, Ay´a ilk defa inen Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, Houston Merkez´e Ay yüzeyine inmelerini az kala, bir kraterin kenarında duran ışıklı cisimden söz ettiler. Aynı yolculukta, astronotların yer kontrol ile yaptığı bir diğer konuşma daha var, NASA yetkilisi Otto Binder´in de doğru olarak onayladığı konuşmayı VHF bandından binlerce kişi dinledi.

Yer kontrol - Nedir o? Apollo 11´i arıyoruz.
Gemini 7 - Bu bebekler buradalar.. inanılmaz.. Tanrım, buna inanamazsınız.. dışarda bir başka uzay aracı var.. kraterin öte kenarında duruyor.. onlar Ay´dalar ve bizi gözlüyorlar.
Yer kontrol - Anlatmayı durdur Apollo 11.

İletişimin bu anda NASA tarafından kesildiği biliniyor. Bu konuşmanın duyulmasından çok sonra NASA´da çözülmeler oldu, yıllar geçti ve emekli NASA şeflerinden Maurice Chatelain Apollo 11 konuşmasını açıkça doğruladı; "Buluşma gerçektir ve NASA´da herkes tarafından bilinir fakat hiç kimse bu konuda konuşmaz." 70´li yılların ortalarında Moskova Üniversitesi´den Fizik Profesörü Vladimir Azhazha kesin tavırla konuşuyordu;

"Neil Armstrong´un Yer Kontrol ile yaptığı konuşma doğrudur, biz tamamını dinledik, iki büyük esrarlı cisim onları gözlüyorlardı ve bu cisimler Ay Modülü´nün hemen yakınındaydılar." Bir diğer Sovyet bilim adamı olan Dr.Aleksandr Kazantsev ise, astronot Buzz Aldrin´in modülün içinden çektiği renkli filmde iki UFO´nun açıkça görüldüklerini belirtirken, filmin devamının Armstrong tarafından Ay yüzeyinden çekildiğini ve UFO´ların Ay Modülü iniş yapmadan birkaç dakika önce geldiklerini söylüyordu.

Neil Armstrong´un UFO macerası ;

Ay´a ilk ayak basan adam, dünyadışı canlıların yönettikleri araçları görmüş ve hayran olmuştu fakat o tek tanık astronot değildi.. Yaşamları UFO´larla çatışanlar.. Şans mı? 1974 yılında, adı saklı tutulan ve gerektiğinde açıklanacağı söylenen ünlü bir Amerikalı Fizik Profesörü, Ay´a ilk inen insan olan Neil Armstrong ile bir sempozyum çerçevesinde özel bir konuşma yaptı, astronot bu konuşmayı doğruluyor ve bunlar artık konuşulmalı diyordu.

Profesör - Apollo 11 yolculuğunda gerçekten ne oldu?
Armstrong - İnanılmazdı, tabii ki biz bu olasılığın var olduğunu daima biliyorduk ve her zaman susmamız için uyarıldık. Bir Ay kenti ve uzay üssü olasılığını hep bekledik ve hazırlandık.
Profesör - Uyarıldık, ne anlamda?
Armstrong - Çok fazla detaya giremem, o uzay araçları vardı ve bize göre çok farklılar, gerek büyüklükleri, gerekse de özgün teknolojileri erişilmez. Çok büyüktüler ve çok ustaca yönetiliyorlardı. Başka bir soruya gerek yok.
Profesör - Fakat NASA, Apollo 11´den sonra uçuşlar sürdürdü?
Armstrong - Doğal, NASA kararlıydı ve dünyada bir paniğe neden olmak istemedik, fakat hızla karar alıp, geri dönecek ve gerekeni yapacağız. Bu tür örnekler öylesine fazla ki ve öylesine çok ciddi kanıt ve tanık var ki, söylenecek fazla söz kalmıyor. Bu yazı dizisini hazırlarken, bir an durup önümdeki belgelerin kopyalarına veya fotokopilerine baktım, herşey o kadar gerçek ki, birçoğunda Amerikan Hükümeti/Çok Gizli/Savunma Bakanlığı/Ulusal Güvenlik Örgütü/NASA/CIA türünden damgalar var. Tüm gizlilik çabalarına rağmen, insanın özgün tabiatına uygun olarak biryerlerden birşeyler sızıyor veya kaçıyor. Şu ana kadar, sizlere çuvallar dolusu tanıklık ve dökümandan ancak birkaç örnek verebildim, amacım sizleri etkilemekti çünkü aklı başında olan ve belli bir kültür düzeyine ulaşmış herhangi bir mantık, bunları kolayca algılayabilir ve gerçeklerden söz edildiğini kavrayabilir veya en azından kuşku duymaya başlar. UFO olaylarının ve etkilerinin daha önce ancak küresel düşünebilen beyinlerde yer aldığını söylemiştim. Belki de beklenen birşey vardır, bu tür düşünenlerin çoğalması gibi. Birkaç çok önemli örneği gözden geçirerek. tekrar sizleri yaşanan olayların içine sokmak istiyorum ama özellikle yeni, az duyulan ve araştırılmış olaylardan yola çıkacağız.

Proje Dosyaları Açılıyor..

1947 yazında, ABD Hava Materyal Kumandanlığı bir çalışma yaptı ve sonuçta General Nathan Twining bir açıklama yaptı;".. gerçekten doğru gözlemler var ve bunlar hayal değil." İşte bu rapor üst kademeleri harekete geçirdi. Temmuz 1948´de Hava Kuvvetleri inanılmaz bir açıklama yaptı;"Uzaydan gelen ziyaretçiler gerçektir." Ardından dev bir şüphe bulutu yayıldı. Açıklama inanılır mıydı? İşte tam o anda, bir olay oldu; 24 Temmuz 1948´de geceyarısı 2:45´de Alabama, Montgomery´nin güneyinde uçan Eastern Havayolları´na ait DC-3 tipi uçağı Clarence Chiles ve John B. Whiitted yönetiyorlardı. Birden sağ yanlarında bir cisim ortaya çıktı, uçaktan biraz hızlı gidiyordu. Cisme dikkatle bakan Whitted, sonra ".. o anda sanki çizgi roman kahramanı Gordon´un uzay aracına baktığımı düşündüm.. bizden çok büyüktü, tüp şeklindeydi ve gövdesinin çapı bizim B-29 bombardıman uçaklarının üç katıydı.. beyaz ışıkların görüldüğü bir sıra pencere görülüyordu.. " diyecekti. Chiles ise " Arkasında yaklaşık 15 m. uzunluğunda aleve benzer bir aydınlanma vardı. Yaklaşık 9 km yükseklikteydik, bana göre 50 ile 100 m arası uzaklıktaydı, birden hızlandı ve bulutların arasına dalarak kayboldu." Her iki pilotun da o anda bilmedikleri iki şey vardı. Bir saat önce, Georgia´daki Robins Hava Üssü yer görevlileri UFO´yu aynı şekilde görmüş ve tanımlamışlardı.

Dört gün önce ise Hollanda´da, Hague´de tıpatıp aynı tanımla bir UFO rasathane görevlileri tarafından görülmüş ve basında yer almıştı. Olaylar kısa bir zaman sonra birleştirilince, bir bomba patladı. O hafta sonunda yetkililer anibir karar aldılar ve tüm bilgi ve belgelere "TOP SECRET: Çok gizli" damgası vuruldu ve "Project Sign" adlı bir dosya açıldı. Bu arada daha önce yapılan uzaylılar geliyor, açıklaması reddedildi ve açıklamayı yapan General Twining birden emekliliğini isteyiverdi.

Project Sign" dosyası sonraki yıllarda açılan "Project Grudge ve Project Blue Book" dosyalarının temeli oldu. Project Blue Book yani Mavi Kitap Dosyası, 1969 Aralık ayına kadar sürdürüldü ve o tarihte ortadan kalktı, kimse dosyayı göremedi, yaklaşık 30 yıllık dökümanları ve sonuçları toplu olarak inceleyemedi, Hava Kuvvetleri dosyayı gömmüşlerdi. 1956 yılında, Mavi Kitap´ta bir süre çalışan Yüzbaşı Ruppelt anılarını yazdı, Ruppelt New Mexico´da yaşanmış gerçek bir olaydan söz ederken, yukardaki Chiles/Whitted olayının tartışmasız doğruluğunu belirtiyordu, pilotlar dünyada bulunmayan bir gök cismiyle karşılaşmışlardı. New Mexico olayına daha sonra geleceğiz çünkü o olay tüm UFO tarihinin en önemli üç olayından birisidir. Bu arada Mavi Kitap´la ilgili önemli bir şey daha var.

Ünlü Astronom Prof. J.Allen Hynek Mavi Kitap Projesi´ne bilim danışmanı olarak atanmıştı. Bir kaç yıl sonra görevinden ayrıldı, resmen Hava Kuvvetleri´ne tavır almıştı; sonra bir açıklama yaptı "..hiçbir diyaloğa önem verilmeden, bilim dünyası dışlanarak çalışıldı.. çok önemli açıklamalar örtbas edildi." Kısacası önceleri UFO´lara karşı tavrıyla bilenen ve bu yüzden projede görevlendirilen Prof. Hynek, sonraki yıllarda uzman bir UFOLOG olarak dünyada bir numara olacak 1977 yılında

Steven Spielberg tarafından sinemaya çekilen "Close Encounters of the Third Kind : Üçüncü Türle Buluşma" adlı filmin danışmanlığını yapacaktı. Şimdi yine geriye dönelim. Tekrar 1948´e döneceğiz, çünkü o yılın 7 Ocağında önemli ama dramatik bir olay yaşandı. Askeri bir üs olan Kentucky Ulusal Hava Üssü´den havalanan F-51 savaş uçağının pilotu Yüzbaşı Thomas Mantell´dı. Ve Mantell havalandıktan 15 dakika sonra düşerek, yaşamını yitirdi ve telsizdeki son sözleri hiç bir zaman unutulmayacak ve UFO literatüründe ölümsüzleşecekti; ".. çok büyük metalik bir cisim bu.." Ertesi gün yetkililer Mantell´in Venüs gezegenini gördüğünü ve dengesini yitirerek düştüğünü açıkladılar. Deniz Kuvvetleri´nin açıklaması farklıydı, Skyhook adlı gizli bir balon deneyi yapılıyordu, amaç atmosferin üst tabakalarındaki radyasyon seviyesini ölçmekti ve Mantell yanlışlıkla balonun peşine takılarak, 25.000 feete yükselince tehlike sınırını aşmış ve oksijen sarhoşluğuna girince, uçağın kontrolunü kaybedince düşmüştü. Açıklama buydu ama gerçek miydi?

ABD ORDUSU UFO´LARI İNKAR ETMİYOR AMA..

Pilot Mantell´in esrarlı ölümü.. Artık gökte pilotlar için bilinmeyen bir tehlike var.. CIA devrede..

Başlangıçtan bugüne kadar, sözsahibi saygın bilimciler, devlet yetkilileri, askeri görevliler, gazeteciler ve hatta sıradan halkın çoğunluğu çok belirgin olaylara rağmen garip uçan cisimleri ne kabul edebildiler, ne de inandılar. Uçan daireler ve küçük yeşil adamlar yüzyılın ikinci yarısından beri medyanın mizah kaynağı olmaktan kurtulamadılar. 1951 yılında Cosmopolitan Dergisi, ABD Hava Kuvvetleri´nin yardımıyla cesur bir adım atarak, uçuklardan ve gerçek inananların uzak tutulduğu bir araştırmayı gündeme getirdi ve yayınladı. Ortaya ilk kez çıkan yaklaşımların başında, bu tür iddiaların sosyal bir suç olduğu ve ruhsal bozukluklar geliyordu. Ve sonuçta küçük bir tanık grubunun dışında, görüşülen çoğunluk tanık grubunun gerçeği söylemedikleri ve biraz da pişman oldukları anlaşıldı. 1977´de entellektüel büyük bir grup New York Times Gazetesi´ne bir deklarasyon yollayarak, UFO tanıklarının tehlikeli ve uygarlık düşmanı olduklarını bildirdiler.

Yapılan incelemeler gösteriyor ki, elbette ki her UFO tanığı gerçek tanık değildir, sempati ve inanç çok önemli bir faktör olarak ortaya çıkar ve "olmayanı görmek" gerçekleşebilir. Ayrıca, psikoloji bize gösterir ki, yaşamsal stresler ve toplumsal baskı, UFO görme arzusunu ve sonuçta imajını sağlayabilir, bu bir kaçış yoludur, belki de dünyadışı canlılar bize mutlu bir refah toplumunu sağlayacak ve haksızlıkları yok edeceklerdir. Ayrıca gazetelerde veya tv´de görünmek, elle tutulur bir sonuç getirmese de belli bir ün peşinde koşmak, yalancıları tahrik etmektedir. Ve son yirmi yılda ise ortaya UFO dernek ve komünlerinin çıktığı görülür ve anlaşılır ki dünyadışı canlılarla görüşme (!) ayrıcalığına sahip şarlatanlara kazanç yolu açılmıştır. Peki acaba bizleri aydınlatmak ve korumakla görevli olanlar neler yapabildiler ve de yapmaktalar?

Bir uçak daha yokoluyor..

Çok sonraları kulaktan kulağa yayılan haberlerde, Mantell´in UFO´ya karşı saldırıya geçtiği ve UFO tarafından düşürüldüğü söylenmeye başlayınca tüm uçucu çevreleri bir UFO korkusu sardı. Fakat dram daha bitmemişti çünkü beş yıl sonra 23 Kasım 1953´de olay tekrarlandı. O gece, Hava Savunma Komutanlığı Superior Gölü üzerinde saatte 500 mil hızla uçan kimliği bilinmeyen bir cismin uçtuğunu saptadı. Hemen yakında F-89C tipi bir avcı uçağı bulunuyordu, hemen komutanlıktan yakın takip emri verildi. Radar operatörleri ekrandan avcı uçağının, UFO ile buluştuğunu izlerlerken, inanılmaz birşey oldu ve ekrandaki iki sinyal peşpeşe yokolurken yerle tüm ilişki kesildi. Tüm bölge aranmaya başlandı fakat ne uçağın, ne de pilot Teğmen Felix Moncla ile radarcı Teğmen R.R.Wilson´un izlerine bir daha raslanmadı. Yapılan açıklamalar yine benzerdi ama yeterince tatminden uzaktı. İki yıl sonra havacılık uzmanı Donald E. Keyhoe "Ufolar Gerçektir" adlı bir kitap yayınladı, Kitapta çok sert bir dille gerçeğin yetkililer tarafından kesinlikle saklandığını anlatıyordu. Keyhoe, 1957´de Gök Cisimlerini Ulusal Araştırma Komitesi´ne başkan seçildi ve 1969´daki ölümüne kadar UFO sırlarını ele geçirmek için başta CIA olmak üzere tüm devlet kurumlarına karşı unutulmayacak bir savaş verdi.

Ellilerin sonunda, Mavi Kitap Projesi´nin bir başka görevlisi olan Çavuş O. D. Hill yaptığı açıklama ile yeni bir sarsıntı yarattı. Hill, kaybolan F-89C uçağı olayının tek olmadığını ve birçok benzerlerinin saklandığını açıkladı. Birçok kişi, dünyadışı bir uygarlığın o yıllarda birçok Amerikan savaş uçağını düşürdüğüne inanıyordu, bir anlamda yeni bir Pearl Harbor uzay boyutunda yaşanmıştı. 1950´li yıllar ABD ile SSCB arasında soğuk savaşın dorukta yaşandığı yıllardır. Bu nedenle o dönemde UFO olaylarına Amerikan kamuoyu gizli bir Sovyet savaş aracı olarak bakıyordu ve yönetime duyulan güven grafiği düştüğü anlaşılınca, yetkililer tüm UFO olaylarına bütünüyle düşman olmuşlardı. Bu arada, gerek Pentagon, gerekse de Beyaz Saray Sovyetlerin gizli bir silahı ile karşılaştıklarını düşünmeye başlamışlardı. Hele 19 Temmuz 1952´de başkent Washington üzerinde de Ufolar görülünce endişeler ayyuka çıktı. Ne oluyordu?

CIA´in güvenlik yasağı

CIA bir kez daha ciddi bir araştırmaya başladı ve örgütte görevli fizikçi H.P. Robertson bir panel sonucunda Amerikan vatandaşlarına endişelenmemelerini açıkladı. Herşey yanılgı ve spekülasyondu. Fakat, panelin diğer sonuçları yine açıklanmıyor ve bir sürü soru yine cevapsız kalıyordu. 1966´ya gelindiğinde Hava Kuvvetleri Colorado Üniversitesi´nden fizikçi Edward Condon yeni bir projeye direktör olarak atandı. Condon´un bağımsız çalıştığı açıklandı ama pek inandırıcı olmadı. Aslında Condon Komitesi, Mavi Kitap Projesi´ni sil baştan soruşturuyordu. Ocak 1969´da Condon, sonuçları açıkladı. Soruşturulan olayların üçte biri açıklanamaz nitelikteydi, kalanına bilimsel açıklamalar getirilebiliyordu. Sonra, tüm projeler Hava Kuvvetleri tarafından tamamiyle kapatıldı. Yıllar sonra, Bilgi ve Bilgilenme Özgürlüğü Yasası çıkarılınca, Mavi Kitap ve Condon Projelerinde nelerin saklandığı soruşturuldu. Ve 1969 Ekim ayında General Bolender bir açıklama yaptı; "UFO raporları ile ilgili bilgiler hala ulusal güvenlik sınırları içindedir ve Standart Hava Kuvvetleri düzenine bağlıdır.." Ama hiç kimse, o Standart Hava Kuvvetleri tanımının ne olduğunu anlamadı. Bolender´in açıklaması asla tatmin etmedi, aksine olayların üstünü çok daha kalın bir bulutla örttü.Peki, saklanan başka şeyler de varmıydı?

İnsanlık uzaylıları görmeye hazır mı?

Daha önce adı geçen CIA´den Victor Marchetti, CIA´in UFO olaylarını saklama psikozunun nedenlerini şöyle açıklıyordu; "CIA´ın UFO´larla ilgili gizlilik çabası belki de hükümetin istediği dozdan çok ötededir sanki bir inanç gibidir. CIA, 1947´den bu yana sadece ABD´de değil, dünyanın her yerinde UFO olaylarını örtbas etme çabasında. UFO tanıklarını korkutan, tehdit eden ve kanıtları yok eden ünlü Kara Adamlar efsanesinin temelinde CIA´den başkası olamaz. CIA´in ´Yabancı Dokümanlar Servisi´ adı altında bir bölümü vardır ve bu bölümün en önemli işi dünyanın her yerinden gelen UFO belgelerini incelemek ve örgütü yönlendirmektir. Aynı anda da Bilim ve Teknoloji Başkanlığı´na da bilgi verirler. Çok az sayıda olayın duyulmasına izin verirler, buradaki amaç sansasyon ve yanılgı imajını güçlendirmektir." Marchetti´ye göre eğer dünyadışı bir zekanın temsilcileri tarafından ziyaret ediliyorsak, ABD Hükümeti, diğer ülkelerin yöneticileri ile tam bir işbirliği içinde olayların halktan saklanmasını sağlamaktalar. Söz konusu işbirliği öylesine derin ve kesindir ki, ne rejimler, ne ideolojiler, ne de ülkelerin değişen yöneticileri bu kararı değiştiremez. Çünkü bu olay bir İnsanlık sorunudur ve toplumların bu yönde kontrol edilmeleri şarttır. Aksi halde, gezegensel bir kaos ve panik çıkacaktır. Tüm ülkeler tarafından kabul edilmiştir ki, bizden çok farklı olan, düşünce ve yaşam biçimleri ayrı, bizden çok ötede bir teknolojiye sahip bir gücün, bir zekanın varlığı orta ve taban düzeydeki toplumlar veya kitleler tarafından kabul edilemez. 

Socorro olayının gizemi

Polis memuru bir UFO ve içindekilerle karşılaşıyor. 24 Nisan 1964´de öğleden önce New Mexico´nun Socorro bölgesinde, polis memuru Lonnie Zamora arabasıyla güneye doğru yol alıyordu. Ani bir gürleme sesiyle şaşırdı ve o anda güneybatı göğünde bir parlama gördü. Zamora önce yakın bir yerlerde dinamitleme yapıldığını düşündü. Bu arada bir tepeyi aşmıştı ve karşısında yolun üzerinde araba büyüklüğünde bir cismin bulunduğunu ve yanında da beyaz tuluma benzer giysileri olan iki ufacık insanımsı duruyordu. Zamora önce bir araba kazası ile karşılaştığını sanarak, aracını durdurarak indi ama birden cismin arabaya hiç benzemediğini, yumurta biçiminde olduğunu ve dört ayak üzerinde durduğunu anladı. Cismin üzerinde taca benzer bir şekilin üzerinde eğik bir ok şeklinde bir simge gördü. İki insanımsı şekil kaybolmuştu, derken cisimden büyük bir gürültü duyuldu. Zamora korkmuştu, arabasına geri kaçtı, arkasına bir göz attığında UFO´nun havalanarak yakındaki kanyona doğru gittiğini gördü. Mavi Kitap soruşturmacıları memur Zamora´yı ün peşinde koşmakla suçladılar ama öte yandan araştırmacılar olay yerinde cismin durduğu yerde dört oyuk izi bulunduğunu ve çevredeki yanık otların varlığını da inkar etmediler. Kısacası Zamora alışılmadık birşeyle karşılaşmıştı ama karşısındaki acaba neydi?

 Ufo´ları gören tanıklar saklanıyor

1950´lerden sonra iki süper ülkede UFO´larla ilgili haberlere sansür konurken, tanıklar susturuldular.. Gizleme İnsanlığın korunması amacıyla mı yapılıyor?

Bir gerçek var; uzun yıllardan bu yana ABD dışında, Sovyetler´de, Çin´de ve özellikle doğu ülkelerinde UFO´larla ilgili sırların saklanması planlı, programlı bir şekilde yürüyor. Örneğin, bir UFO olayı yaşanıyor, doğru, yanlış olduğu tam olarak anlaşılmadan bir olay birden yokoluyor. Oysa, diğer hiçbir konuda böyle olmuyor, paprazziden tutun da, spora kadar her konuda ortaya atılan yalan dolanlar dahi günlerce manşetlerde, gündemde kalabiliyor. Peki, neden? Kültürle ilişkisi nerede ve nasıl? Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde UFO raporları, basit etki ve tepki yaratırlar. Toplumun az eğitilmiş tabanı, yaşadıkları veya tanık oldukları olayları algılamaktan yoksun oldukları için, dokümante etme ya da raporlama beklenemez. İronik olabilir ama ABD´de, ilk UFO gözlemleri rapor edildiğinde toplum bu olayların ardında SSCB´nin bulunduğu kanısındaydı. Çünkü dönem Soğuk Savaş dönemiydi. Ama kısa bir zaman sonra ABD toplumuna, dünyadışı canlılar iddiası daha cazip ve inanılır geldi. Çünkü SSCB´nin böyle bir gücü olmadığını, ABD Hükümeti açılıyordu ve inanıyorlardı. Halk, hükümete güveniyordu. Bu, öylesine bir psikolojidir ki, aynı güven duygusunun içinde hükümetin olayları sakladığı inancı da saklıdır. Çünkü devlet büyük ve kudretlidir. Sovyet toplumu da benzer çizgiden geçti, bir dönem UFO olaylarını spekülasyon olarak tanımladılar, yetkililerin açıklamaları vardı ama boş alternatifler üretiyorlardı. 1953´de Moskova Radyosu, UFO´ların bir fantazi olduğunu, batılı askeri güçlerin vergi ödeyen vatandaşlarını bu yolla korkutarak, yüksek askeri bütçeleri ele geçirmeyi amaçladıklarını söylüyordu. Ama bu, biraz aşırı bir Komünizm propogandasıydı.

Demir perde ufoları

Ama 1970´lerde durum değişti, Romanyalı bir yazar olan Ion Hobana "Demir Perdenin Ardındaki UFO´lar" adlı kitabında, UFO´ların kapitalist düzenin propogandasının çok ötesinde birşey olduğunu yazıyordu. Ve arkası geldi, Sovyet halkının, UFO tanıklıkları batıdan az değildi ve SSCB toplumu UFO´ları tanıyor ve biliyorlardı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi, dünya literatüründe çok enemli yerlere konulan birçok UFO olayı SSCB´de gerçekleşti. Çin, daha büyük bir bulmacadır, UFO aktivitesi çok yoğun olsa da, toplumun pek duyarlı olduğu söylenemez. 1980´lerde, Beijing Wambao gazetesi gökte görülen şekilsiz ışıkların fotoğraflarını yayınladı. Fotoğraflar, Çin Seddi´nde kamp kuran iki öğrenci tarafından çekilmişti. Gazetedeki fotoğraflar, Çin´de yayınlanan ilk UFO fotoğraflarıydı. Sonra sanki bur moda akımı gibi, Çin medyasında peşpeşe UFO haberleri yer almaya başladı. Mao´nun katı batı düşmanlığı sistemine rağmen, hiçbir sınırlama yoktu. Garip ama gerçek Komünist Çin, SSCB´nin yaptığı gibi UFO´lara batı propogandası gözüyle de bakmadı. Ve sonunda, gazeteci Shi Bo "UFO Keşifleri" adında bir dergi yayınladı ve 3000´in üzerinde olaydan söz etti. Sahtekarlık ve yanılgı tanımlamaları çok azdı ve tanıkların çoğunluğunun doğru söyledikleri kabul ediliyordu. Shi Bo´nun UFO derlemeleri daha sonraki yıllarda, Fransa ve ABD´de de yayınlandı.

Gizli KGB Dosyalarından alınan bu görüntülere göre Roswell benzeri bir olayda 1950´lerde SSCB´de yaşandı. Şu günlere gelindiğinde görüntüler kamuoyuna açıklandı.

Bizi yokedecek şey din mi?

Bu kitleler için böyle bir gücün varlığı, dünyanın kaynaklarının tehlikeye düşmesi ve geleneksel güç yapısının yetersizliği anlamındadır. Politik ve hukuksal sistemler, bu durumda aciz, çaresiz ve hatta anlamsız kalabilirler. Din sistemi, hiçbir din istisna olmamak kaydıyla, hayal bile edemediği çok ötelerde bir ilahi sistemle karşılaşıp, binlerce yıllık dinsel müessesenin çökmesi ile karşıkarşıya kalabilir. Evrensel diye tanımlanan dinler ve peygamberlerin bir başka dünyadışı uygarlık tarafından bilinmemesi kadar şok olay olamaz. Ekonomik ve sosyal düzenin çökmesi Marchetti´ye göre bir diğer tehlike, fütürolog yani gelecekci Alvin Toffler´da benzer düşüncede, gelecekle ilgili varsayım senaryoları içersinde Toffler düşük bir olasılık tanısa da, dünyadışı müdahale olasılığı uygarlığın çökmesine neden olabilir. Üstün bir dünyadışı teknolojiye sahip olacak olan bir dünya devleti tüm diğer devletleri ezip yok edebilir, aynı şey ekonomik düzen içinde geçerlidir. Tüm oligarşik sistemler ve bizim anladığımız anlamdaki uygarlık anarşiye girip yokolabilir. İşte Marchetti´ye göre büyük devletlerin gizlilik çabasının altında bu gibi nedenler bulunmakta. Kısacası CIA, bir anlamda UFO´lar konusunda dünya bekçiliğini yapmaktadır

Polis Schirmer Olayı

"Yine geleceğiz ve evreni göreceksin"

Tarih 3 Aralık 1967. Yer, ABD Nebraska Ashland. Polis memuru Herbert Schirmer rutin gece görevini tamamlamak üzere, anayoldan kente doğru gidiyor. Saat 02:30 civarında yolun kenarında ışıklar görüyor ve bir romörk olduğunu düşünüyor. Bakmak için arabasını o yana doğru sürüyor ama ışıkların birden göğe yükselerek kaybolduklarını görüyor. Saat 03:00´de polis istasyonuna dönüyor ve görev defterine; "6 ile 63 no´lu yolların birleştiği kavşakta bir uçan daire gördüm, ister inanın, isten inanmayın" diye yazıyor. Sonra evine gidiyor ve yatıyor ama sabahleyin şiddetli bir ağrısı ve boynunun yanında nedenini bilmediği kırmızı bir lekeyle uyanıyor. Schirmer önceleri pek telaşlanmıyor, olayı unutuyor ve birkaç gün içinde de leke kayboluyor ve başağrısı azalıp yok oluyor. Schirmer kısa bir zaman sonra Polis Şefi oluyor, daha önce Deniz Kuvvetleri´nde görev yaptığı ve önemli bir Hava Kuvvetleri subayının oğlu olduğu için kimse onun bir UFO´cu veya bir fanatik olduğu düşünmüyor. Şef olduktan iki ay sonra görevinden istifa ediyor. UFO gördüğünü hatırlamıyor buna karşın çok şiddetli baş ağrılarını hatırlıyor ve işine konsantre olmakta zorlandığı için görevini yapamadığını söylüyor.

 

 

 

 

Gerçek hipnoz altında ortaya çıkıyor

UFO´ları araştıran Condon Komitesi Schirmer Olayı´nı duyunca bir hazırlık soruşturması başlatıyor. Yazdığı yazıyı hatırlayamadığı için kendisine hipnotik regresyon yani uyutarak geriye döndürme seansı teklif ediliyor, Schirmer, kabul ediyor ve seans esnasında olay ortaya çıkıyor; Schirmer yol kenarında ışıklara bakmak için durduğunda ışıklı cisim ona doğru gelmiş ve otomobilinin yanına inmiş. Schirmer, olayı kıpırdamadan izlerken cismin içinden insanımsılar çıkmış ve yaklaşmışlar. Bir tanesinin gözlerinden fışkıran bir ışık arabaya vurunca, arabanın içi yeşilimsi bir gazla dolmuş. Schirmer, silahını çekmeyi düşünmüş ama nedense bunu yapmamış ve aksine yanındaki pencereyi iyice açmış. Sonra yaratıklardan birisi elini uzatıp, Schirmer´i boynundan tutmuş ve sonra kendisini arabanın dışında bulmuş. O anda kafasının içinde "Sen bu yerin gözetleyici misin?" diye soran bir ses duymuş ama Schirmer cevap verememiş. Ses devam etmiş; "Bir uzay aracına hiç ateş ettin mi?" demiş, o zaman Schirmer, "Hayır efendim" demiş. Sonra Schirmer´i bırakmış ve aracına geri dönmüş.

Düşman değildiler...

Schirmer, hipnoz altında yaratıkların boyunu 120-130 cm olarak tanımladı, başlarının insanlara göre daha uzun ve dar olduğunu söylerken, derilerinin gri-beyaz, burunlarının çok düz, ağızlarının bir yarık gibi olduğunu ve ağzın hiç hareket etmediğini belirtiyordu. Yaratıkların gözleri oval ama çok büyük değildi, gözlerini kırpmıyorlardı. Giysileri gümüş grisiydi ve vücutlarına yapışıktı, başlarının sağ tarafında antene benzer bir çıkıntı vardı. Göğüslerinin sağ tarafında ise kanatlı bir yılana benzer bir amblem görmüştü. Hipnoz altında yaptığı çizimlerde Schirmer´in çizdiği yaratıkların insana çok benzediği ve çok bilinen "Griler" denen uzaylı tipine pek benzemediği görüldü. Griler, genelde kaçırma olaylarında görülüyorlardı. Olayın devamı da vardı; sonraki 15 dakika içinde Schirmer, telepatik sesler duymuştu. Çevresinde daha küçük bir aracın uçtuğunu sannmıştı, yaratıklar uzun zamandan beri insan ırkını izlediklerini ve adına "Üreme Analiz Programı" dedikleri bir proje ile meşguldular. Dediklerine göre, rasgele insanlar seçiyorlar ve örnekler alıyorlardı. Güvencede kalmak istiyorlardı, Schirmer onların bizleri kendi varlıklarına karşı tehlike olarak gördüklerini söylüyordu. Düşmanca davranmamışlardı ama olanları hatırlamayacağını ve onu yine ziyaret edeceklerini söylemişlerdi. Schirmer´e "Unutma Gözetleyici, yine geleceğiz ve birgün evreni göreceksin." demişlerdi.

Herbert Schirmer aracına döndükten sonra uzay cismi uçup gitti. Boynundaki leke, yaratığın ona dokunduğu yerdi. Hipnoz altında herşeyi hatırladıktan sonra bir daha polislik yapmadı. Kuşkusuz 3 Aralık 1967´den sonra Schirmer´in yaşamı tümüyle değişmişti ve o artık eski Schirmer değildi. Şimdi özel bir işte çalışıyor ve bekliyor. Neyi mi? Evreni göreceği günü...

 

USA NASA top secret gizli CIA DECLASSIFIED US Birleşik Devletler Griler Steven Spielberg ışıklı cisim Classified

Yorumlar