Kutsal Ahid Sandığı
İbraniler´e hayat veren, Peygamber Musa´ya gökten indirilen Kutsal Ahid Sandığı binlerce yıldan beri aranıyor. Gerçekten böyle birşey var mı? Bazılarına göre Ahid Sandığı hala var ve gizil bir yerde saklanıyor, bu yazıda inanılmaz bir macerayı kovalayan inanılmaz insanların öyküsünü bulacaksınız.
Kutsal Ahid Sandığı dediğimizde, akla gelen ilk şey modern sinemanın asi arkeoloğu İndiana Jones´dur. Türkçeye hatalı olarak "Kutsal Hazine Avcıları" adıyla aktarılan ama asıl adı "Raiders of Lost Ark-Kayıp Sandık Avcıları" olan filmde Harrison Ford yani İndy, kaçak kazıcılarla, rahiplerle, arkeologlarla, gazetecilerle ve sonunda da Nazi´lerle boğuşarak Ahid Sandığı´nı ele geçirmeye uğraşıyor ve sonunda da muradına eriyordu fakat filmin izleyiciyi şok eden finalinde eşsiz sandığın, tahta bir sandığa kapatılarak benzeri binlerce sandığın bulunduğu bir ambara taşınması görülüyor ve bir kez daha gizlilik prensibi vurgulanıyordu. Acaba, gerçekten böyle bir sandık var mıydı? Yoksa bir masaldan başka birşey değil miydi? Ya da, başka birşeyle mi karıştırıldı?
Öldürücü sandığın gücünün kaynağı neydi?
Bilindiği kadarıyla Sina Yarımadası´nda ilk kazılar MÖ 250´de Bezaleel Ben Uri adlı bir rahip tarafından yapılmıştı, Rahip Tanrı´dan özel emir alarak, parlak renkli dikdörtgen biçiminde akasya ağacından yapılma bir sandığı aradığını iddia ediyordu. Sandığın içi ve dışı altınla kaplanmıştı, kapağındaki kabartma resimlerde, iki kanatlı melek vardı. Bu değerli sandığın içinde Musa´nın "On Emir" inin yazılı olduğu iki tablet bulunuyordu ve sonradan Musevi liderlerinden bilge Aaron, büyülü asasını uzatarak sandığın içine "Manna" adlı hiç bitmeyen kutsal yiyeceği doldurmuştu. Sandık iki uzun çubuk üzerinde, göç eden Museviler´in çöldeki uzun yolculukları boyunca taşınırken, içinde şimşekler çakıyor ve ilahi enerjinin ışıkları yayılıyordu. Yüce enerji düşmanları da yok ediyordu, buna rağmen sandık Filistinliler tarafından çalındı ve ancak Kral Davud tarafından geri alınarak, Kudüs´e getirildi. MÖ 955´de mucizevi sandığın, ünlü Tapınak´da bulunan, "Yücelerin Yücesi" adlı özel bir odada saklandığına inanılıyor. Davud´un oğlu efsanevi Peygamber Kral Süleyman, daha sonra Moriah Dağı´nda bulunana Tapınağı büyüterek, Süleyman Tapınağı´nı oluşturdu. MÖ 587´deki, Babil istilası sırasında Tapınağın yıkıldığı biliniyor ve Sandığın da o zaman kaybolduğu sanılıyor. Elde başka bir bilgi yok, yukardakiler ise çoğunluğu Tevrat´dan gelen ve arkeolojik birkaç bilgiyle karışan bilgilerden oluşuyor. Sonuçta eğer varsa, Sandığın izi bu şekilde yok oluyor. Günümüzün bazı otoritelerine göre Sandık vardır ve gizli bir yerde saklıdır ve bir gün bulunacaktır. Ama sorun bu değildir yani gizem daha farklı bir yerdedir...
Kutsal Hazine Hırsızları
1911 yılında, dünya çapında yayın yapan bazı gazetelerde, çok özel bir arkeolojik keşfin yapıldığı yazıyordu, yazıda Kudüs´den çok değerli kutsal kitap kökenli hazinelerin çalındığı belirtilirken, hazinenin içinde Kral Süleyman´ın yüzüğü, kılıcı ve tacı da vardı. Keşfi yapan ekip, birkaç meraklı İngiliz aristokratından oluşmuştu ve Yüzbaşı Montague Parker adlı bir İngiliz subayı tarafından yönetiliyordu. Ekip, Kudüs dışında suların altında kalmış olan iki uzun tünel bulmuştu, bu yer Kutsal Tapınağın ilk yerinin güneyindeydi ve hazine burada saklanmıştı. Ekip, keşfi yaptıktan sonra, hazineyi karanlıkta silahlı askerlerin koruduğu bir trenle taşıyarak Yafa limanına götürmüştü. Limanda hazine özel bir yata yüklenmiş ve yat geceyarısı denize açılarak karanlıkta kaybolmuştu, nereye gittiği bilinmiyordu. Bu gizemli öykü bu kadardı, anlatılanlar bir masala benziyordu. Ama olay burada bitmiyor ve aynen İndiana Jones´da olduğu gibi, Naziler gerçekten ortaya çıkıyorlar.
Taklit sandıklar
Bilindiği kadarıyla Hitler, Ahid Sandığı´nın bulunması için özel bir emir vermişti, aslında öykü sinemadaki öykünün daha da ötesindedir. Hitler´in garip emirleri bu kadar da değildi, sandığın yanısıra İncil´e göre çarmıha gerili İsa´yı mızraklayan Romalı askerin mızrağının bulunmasını da istemişti. Amerikalı uzmanlara göre Sandık, aslında farklı birşeydir. Duke Üniversite´sinden Dr. Eric ve Carol Meyers ile Dr. James F. Strange. 1981 Ağustos ayında, 55 kişilik bir ekiple Sina´da Galilee´de kazı yaparlarken, sandık kapağına benzer birşey buldular. İkinci Yüzyıl´dan kalma antik bir kentteki, sinagogu kazıyorlardı ve kapak sinagogun dua platformunun altında bulunmuştu. Ağırlığı yaklaşık 500 kg´idi, beyaz yontma kireç taşından yapılmıştı, 60 cm. genişliğinde, 60 santim kalınlığındaydı. Dış yüzeyinde, gücü simgeleyen aslan figürleri ve deniz kabuğu şeklinde oyuklar vardı, oyuklardaki izler geçmişte içlerinde ateş yakıldığını gösteriyordu. Etkileyici bir buluşta ama Ahid Sandığı ile ilgili olduğu söylenemezdi, iki uzman zaten onaylamamıştı. Olso olsa, orjinal sandığın bir kopyası olabilirdi. Birçok sinagogda böyle taklitlerin bulunduğu çoktan beri biliniyordu, bulunan kapak bunların en eski örneklerinden birisi olabilirdi. Hayaller yine boşa çıktı ve heyecanlananlar üzüldüler.
Kimsenin göremediği fotoğraflar
1982´de bu kez Kansas Üniversitesi Antik Tarih Bölümü´nden bir ekip yola çıktı, ekibin başında Tom Crotser adlı bir rahip vardı, ekip Kuzeybatı Ürdün´deki Nebo Dağı yakınlarında 31 Ekim 1981´de bulunan bir mağarayı kazmaya başladı ve işte burada Sandık şoku bir kez daha yaşandı. Mağara yaklaşık 900 metrelik bir tünelden oluşuyordu, ucunda duvarları işaretlenmiş bir oda vardı. Ekip, Sandık şokuna bu odada uğramıştı. İddialara göre, renkli fotoğraflar çekilmişti ve altın kaplı yüzey açıkça görülüyordu ama bu bir iddiaydı ve kimse fotoğrafları göremedi. Crotser ve ekibin üç üyesi 19 yıldan beri kutsal yazıtları arıyorlardı ve yazıtların sandığın içinde olduğuna inanıyorlardı. Onlara göre Nebo Dağı, kutsal kitaptaki Pisgah Dağı´idi ve geleneksel inanç olarak Musa, sandıkla beraber buraya gömülmüştü. Bu ekip, ayrıca Babil Kulesi´ni ve Nuh´un Gemisi´ni de bulma iddiasındaydılar. Tüm olanlara rağmen, Crotser Ekibi Ocak 1992´de Londra´ya gelerek, Banker David Rothschild ile görüştü, planlarını uygulamak için mali kaynağa ihtiyaçları vardı. Olay, burada kaldı hala kaynak aranıyor ve gizemli fotoğraflar ortaya çıkmıyor. Peki ama Sandık şu anda nerede? Sonuç olarak ortaya yeni bir öyküden başka birşey çıkmıyordu.
Sandık tehlikeliydi
Ahid Sandığı´nın yıkıcı bir güce sahip olduğu anlatılır. Öldürücü ışınlar saçmakta ve kötüleri öldürmektedir. Gücünden hep korkulmaktadır, Jericho Duvarları´nı yıkmış ve düşman lider Uzzah´ı öldürmüştür. Sandığın yan etkilerinin de rahatsız edici olduğuna inanılır, sandığı çalan Filistinliler´in sandığı taşırken korku içinde oldukları anlatılır ve salgın hastalıklardan söz edilir. İnsanlarda yumrular oluşmakta, birden hastalanmakta ve kitle halinde ölmektedirler. Bütün bunlar modern uzmanlara göre tipik bir radyasyon zehirlenmesinin belirtileridirler. Çok az kişinin bildiği bir diğer şey Santa Sandığı´dır, bu gizemli sandığın Kudüs´den Mısır yoluyla İspanya´da Asturias´a taşındığı ve Chasteli Alfonso tarafından Oviedo Katedrali´nde saklandığı anlatılmaktadır. 1030 yılında sandığın açıldığı ve açılır açılmaz çevresindeki herkesin öldüğünden söz edilirken, sonraki yıllarda sandığın çevresine yaklaşan tüm kedilerin öldüğüne de inanılmaktadır. Ama Santa Sandığı´nın da şu anda nerede olduğunu kimse bilmiyor.
Hitler, Ahid Sandığı´nın bulunması için özel bir emir vermişti, aslında öykü sinemadaki öykünün daha da ötesindedir. Hitler´in garip emirleri bu kadar da değildi, sandığın yanısıra İncil´e göre çarmıha gerili İsa´yı mızraklayan Romalı askerin mızrağının bulunmasını da istemişti.
İddialara göre, sandığın renkli fotoğrafları çekilmişti ve altın kaplı yüzey açıkça görülüyordu ama bu bir iddiaydı ve kimse fotoğrafları göremedi
Yorumlar
sevgili miltenberger,Ben bunu
sevgili miltenberger,
Ben bunu acıkca dile getirmekten ısın acıkcası cekınıyorum. Neden ? dersen. Elımde kanıt yok. Kafamın bır kenarında hep acabalar dolasıyor ?
Acaba peygamberler insan degıllermıydı ?
Acaba Hz Muhammed 7 kat goge ! ( gok burada boyut olabılırmı ? ) cıkarken bır uzay aracına mı bınmıstı ?
Acaba kutsal metinler yukarıdakı dostlarımız tarafından mı gonderıldı ?
Bu metınlerın peygamberlere teblıg sozle degılde beyın dalgaları ıle mı yapıldı ?
Hz. İsa'nın bedeni Ufo'lar tarafından mı kacırıldı ?
Hz. Musa denizi ortadan ıkıye bolerken uzaylılardan yardım ve destek almıs olabılırmı ?
Neden Muslumanlar kabenın oldugu yone dogru namaz kılıyor ? kabe odaklı bır enerjı transferımı soz konusu ?
Mucizeyide kerametlerıde yaradan allahtır. Ben sadece aracıların ve olayların bıldıgımız gıbı degılde baska sekılde mı oldugunu merak edıyorum. Sayet bırınde bıle haklılık payı ortaya cıkarsa o zaman ınsanoglu bır trajedı ve hatta kaos yasar.
görüşlerine katılıyorum ve
görüşlerine katılıyorum ve aynı konular hakkında bende birçok ortamda sıkıntılı anlar geçirdiğimi hatırlıyorum, ama yanıtlanmayı bekleyen o kadar soru varken ve dinimizin bile ilk emri ''oku'' iken. Bir köşede oturup ve herşeyi olduğu gibi kabullenmek zor. Malesef düşünce gücümüzün bile yetemediği bu konulara ara sıra dalıp çıkmakta ve ucundan köşesinden bazı cevaplar bulmaya yönelik teoriler kurmakta ben şahsen bir sakınca göremiyorum... hayata herşey birbiri ile bağlantı olduğuna göre herşeyi göz önünde bulundurmaktan tabi ne olabilir ki ....!
Sevgili dostum, Konuyu hazır
Sevgili dostum, Konuyu hazır acmısken pek ılgısı olmasada ben bu guzel dının oku kısmına cok takılıyorum. Bam telıme bastın. Dınımızın ılk emrı oku. Ne kadar global, manalı ve anlamlı. Dınımızın ılk emrı egıtım, bılınclenme, aydınlanma, bılım uzerıne. Muslumanlık bır donem hrıstıyan ve musevı alemınden ondeyken son yuzyıllarda cıddı sekılde dususe gectı. Neden ? Ilk emre uymadıgımız ve ılk emrı arka plana attıgımız ıcın. Kuran en buyuk tehlıkeyı daha ılk emrınde vurgulamıs. Cunku okumazsan bılemezsın. Şırk olusur. Daha acık ve basıt dılle anlatacak olursak. Oku kı anla. Anlamazsan bırılerı ozellıklede kotu nıyetlı, sapkın, kendı cıkar ve menfaatlerını dusunen kısıler cıkar sana baska bır dını anlatır. Sende okumadıgın ıcın arastırmadıgın ıcın o sapkın kısıye ınanırsın. Ve zannedersınkı bu muslumanlık bu kuranı kerım bu allahın emırlerı. ıste en buyuk tehlıke budur. Onun ıcın ben aıleme, arkadaslarıma, akrabalarıma tum ınsanlara dıyorumkı ılk kuranın arapcasınıda oku ama turkcesınıde oku. Turkcesınıde oku kı ne demek ıstedıgını anlayabılesın. Okumaz anlamazsan bırısı kalkar sana yalan yanlıs anlatır, ta kı sen okuyana anlayana arastırana dek sen o yanlıs bılgılerle dolasır, o yanlıs bılgılere ınanırsın. O yanlıs bılgılerıde gıder baskasına aktarırsın. Vırus gıbı yayılmaya baslar. Sahlar, seyhler one cıkar cırıt atar. Neden ? Tum suc okumayan ıdrak edemeyen soru sormayan arastırmayan sendedır. Olay sadece dınle, dınsel konularla alakalı degıl sevgılı arkadaslar. Her alanda her platformda cem yılmaz'ında dedıgı gıbı egıtım sart. Ilac alırken bıle Eczacıya guvenıp soruyorsunuz bunu gunde kac kere alacagız ? acken mı ? tok ıken mı alacagız dıye ? eczacıya guvenıyorsunuz degılmı ? dıyorsunuzkı bu kısı bu ısın erbabı. Egıtımını almıs vs vs. Pekı kımsenın aklına prospektusunu okumak gemıyormu ? Ya eczacının o gun kafası dalgınsa, o anda bır nedenden yanlıs bılgı aktarmıssa bıze. Cogumuz bankalardan kredı alıyoruz, kredı kartı alıyoruz. Bıze alelacele doldurulan formları bır an evvel bankaya gerı verıyoruz. Kacımız okuduk formların arkasındakı karınca duasını ? Ben bılıyorum yuzde doksan besımız okumamısızdır. Sonra ahlar vahlar. Vatandas olarak kacımız ne hakkımız ne hukukumuz var dıye arastırdıkmı okudukmu ? Polıs sıze kımlık sorabılırmı ? sokakta yururken bırden sızı durdurup ustunuzu arayabılırmı ? Sız polıse kımlık sorabılırmısınız ? Bu ornekler dahada cogaltılabılır.
Oz elestırı: Ben sunu yapıyorum. Bunu pek yukarıdakı tanımlamaya sokamam. Neyse adını sız koyun. Genelde teknolojıyı takıp ederım. Bazı ınsanlar elektronık esyaların satıldıgı marketlerı bırsey almak ıstemeseler bıle gezmek ısterler. Veya gıyım uzerıne. Son moda ne var ne yok dıye. Ben ıse tam aksıne gezmıyorum. Buda benım prensıbım. Cunku begenıpte maddı gucumu asan ve alamayacagım seylerı gordugumde sıkılıyor, uzuluyor, hayıflanıyorum. Kendıme bu ıskenceyı yapmak ıstemedıgım ıcınde ozellıkle elektronık esya satan magazaları gezmek ıstemıyorum. Yanı son cıkan urunler konusunda cahıl kalma hakkımı kullanıyorum. :)))
işte bu! hep kafamı
işte bu! hep kafamı kurcalayan yegane sorular ve üstelik bilim bile cevap veremiyor. Sizce bu neden?
erich von daniken tanrıların
erich von daniken tanrıların ayak izleri (yanlış hatırlamıyorsam)adlı kitabında bu konuyu çok güzel bir şekilde anlatmıştır.bana çok mantıklı gelmiştir açıklamaları.ben geçmişte olmuş bitmiş ve çok gizemli görünen olaylarda mistik şeyler aramıyorum açıkçası.birçoğuna cevap bulabiliyoruz zaten .yeterki algılarımız açık olsun,mantığımızı kullanalım.sevgili Ra'nın dediği gibi eğer gerçekler ortaya çıkarsa dünya kaos yaşar çünkü birçok şey zannedildiği gibi değildir.çok kafa yoruyorum anlatılan mucizevi şeyler hakkında,aslında neler olduğu hakkında...kanıtlarım yok,aslında aksini iddia edenlerinde kanıtları yok. yazılan kutsal kitapların,geçmişten beri anlatılan olayların yanlış yorumlandığına inanıyorum.eğer doğru yorumlansaydı insan ırkı şuan çok daha ileride olurdu...
sandigin kiyametten önce
sandigin kiyametten önce oldugu yerden cikartilip getirilecegi..sandigi meleklerin tasiyacagi ama insanlarin bunlari göremedigi icin sandigin havada ucarak hz Mehdiye getirilecegi ve hz mehdinin bu sandigi acarak icindekileri halka gösterecegi K.Kerimde bahsedilmektedir.
bakara suresi..ama ben yazamiyorum ..
sandık gerçekten fiziki
sandık gerçekten fiziki olarak var mıdır? Ahir zamanda bulunacak mıdır?
Tefsirlerde bu tabutun maddî bir sandık olduğu bildirilmektedir.
“Peygamberleri devamla şöyle dedi: “Onun hükümdarlığının alâmeti, size içinde Rabbinizden bir sekîne ile Mûsâ ve Harun’un manevî mirasından bir bakiyyenin bulunduğu ve meleklerce taşınan bir sandığın gelmesidir. Eğer iman etmeye niyetli iseniz bunda, elbette sizin için delil vardır.”(Bakara, 2/248) mealindeki ayetin tasvirleri de Tabut’un maddî olduğunu göstermektedir.
Kaynaklarda Tabut hakkında çok farklı rivayetler vardır. Hepsindeki ortak nokta şudur ki; Hz. Musa (as)’ın vefatından sonra, Yahudiler Allah’a isyan etmeye, hak yoldan çıkmaya başladılar. Bu sebeple Allah Amalikaları onlara musallat etti ve sandığı onlardan aldılar. Nihayet Talut’un melikliğine bir alamet olarak geri geldi.(bk. Alusî, Bakar, 248. ayetin tefsiri).
Eski Ahitteki bilgiye göre, Sandık Yahudilerle savaşan Filistinliler tarafından alınıp götürülmüş, fakat onların elinde sadece yedi ay kalmıştır. Allah’ın başlarına getirdiği değişik musibetlerin sebebi olarak gördükleri sandığı tekrar götürüp yerine(Beytu’ş-şems’e) teslim etmek zorunda kalmışlardır.(bk. Samvail el-evvel, el-Eshah: 6/1).
Bu açıklamalar Tabut’un maddî bir sandık olduğunu göstermektedir.
Akdu’d-dürer fi Ahbari’l-Muntazar(1/34-şamile) adlı eserde, söz konusu tabutun Hz. Mehdi zamanında Taberiye göletinden çıkarılacağına dair bilgi yer almaktadır.
Eğer söz konusu hadis rivayeti sahih ise, bu durumda ilgili ayetle bir paralellik kurulabilir. O takdire, söz konusu tabutun kaybolması özellikle o devirde İsrailoğulları için bir hezimet alameti olduğu gibi, onun yeniden bulunması, onların zaferlerinin nişanesi oldu. Onun Hz. Mehdi devrinde yeniden bulunması da inkarcılar karşısında hezimete uğrayan Müslümanların da hâkimiyetine bir alamet olabilir.
Bu gibi bilgiler genellikle yorum olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Mehdi kelimesinin “Antakya’daki sandığı bulacağı” anlamında kullanılması, ilgili rivayet doğrultusunda yapılan bir yorumdur.
Mehdi kelimesinin maddî bir sandukçayı bulmaktan çok, manevî bir sandukça olan Allah’ın rızasına götüren hazineye ulaşan kimseyi ifade etmektedir. Bu maddî sandık, o manevî sandığın bir nişanesi gibi görülebilir.
Mehdi, Allah tarafından -Fatiha suresinde işaret edilen- sırat-ı müstakime hidayet edilmiş/dosdoğru yola iletilmiş kimse demektir. Nitekim, hadiste dört raşit halife için de “sünnetü’l-hulefai’r-raişidine’l-mehdiyyin = hidayete erdirilmiş raşid halifeler yolu” ifadesi kullanılmaktadır...
Bence bazı konuları bu kadar
Bence bazı konuları bu kadar çok kafanıza takmayın arkadaşlar.
Bütün dünyanın gözü onun
Bütün dünyanın gözü onun peşinde.Bakalım ne zaman bulunacak ve bulunduğunda ne nasıl olacak.Bunlar dünyanın en meşhur kayıplarından.Ahid sandığı,kayıp MU kıtası,Atlantis.
ahit sandığı ile ilgili
ahit sandığı ile ilgili efsanelerde ülkemizde bulunan hatay ilinde olduğuna ait rivayet çok burada bir kısım bilim adamı hatayın bir dağında gizli bir geçit buldular ama sonuç hüzün oldu sadece iskeletlerle karşılaştılar. Atatürkte hatayın türkiye sınırları içeresinde olmasını çok istemesinin bir sebebi olabilir tarihi arşivler araştırılırsa belki bir kanıta raslanabilir bildidiniz gibi hatay ililnde çok reeankansiyon iddası var insanları bu duyguya iten enerji ne olabilir buda merak konusu olabilir. osmanlı arşivlerine kadar inilmesinde fayda olduğunu düşünüyorum.
neden acaba ulu önder
neden acaba ulu önder atatürk, ölümünden önce misak-ı milli sınırları içinde olan hatay’ın fransızlardan alınması için büyük çaba harcamıştır. ulu önder hatay’ın anavatana katılmasını bir milli mesele haline getirmişti. türkiye ile fransa arasında hatay’ın iadesi için süren gerilim iki ülkeyi defalarca savaş noktasına getirirken, hatay 1939 yılında yapılan bir anlaşmayla anavatana katıldı. ancak bu anlaşmanın ardında ilginç bir ayrıntının olduğu ortaya çıktı. vatan’ın ulaştığı resmi bir belge, hatay’ın anavatana iade edilmesi için 1939 yılında türkiye’nin fransa’ya 7 milyon frank ödediğini gösteriyor
güzel paylaşımın için
güzel paylaşımın için teşekkürler ra,
ahid sandığını okurken gerçektende hemen kafam indiana jones a gitti, herkesin ölümüne mücadele edipte elde etmek istediği bir ''güç''.
(''Sandığın yan etkilerinin de rahatsız edici olduğuna inanılır, sandığı çalan Filistinliler´in sandığı taşırken korku içinde oldukları anlatılır ve salgın hastalıklardan söz edilir. İnsanlarda yumrular oluşmakta, birden hastalanmakta ve kitle halinde ölmektedirler. Bütün bunlar modern uzmanlara göre tipik bir radyasyon zehirlenmesinin belirtileridirler''.)
yazının içindeki bu satırları okuduktan sonra.. (ne kadar ethik bilmiyorum ama) yine soru işaretleri oluşuyor kafamda..!! irdelemeyip te ''büyüsünü'' muhafazza etmekmi lazım yoksa kimler ve ne tarafından hangi amaçla verilmiş veya indirilmiş olabileciğini düşünmek mi...???