Sivas'ta Bir Mimari Şaheser!
Arkadaşlar internette gezinirken Habertürk gazetesinde çok ilginç bir habere rastladım. Haber Sivas ilimizin Divriği ilçesinde bulunan Ulucami ve Darüşşifa'dan bahsediliyordu. Haberi aşağıda okuyacaksınız elbette. Ben burada şundan bahsetmek istiyorum. Bazı arkadaşlarımız zaman zaman dünya üzerindeki ilginç ve bir o kadar da gizemli arkeoloji eserlerden ve olaylardan bahsediyorlar. Ben daha önceleride aynı şeyi iddia etmiştim şimd de aynı şeyi söylüyorum. İnsan zekâsı sınırsız'dır. Bazen zaman, mekân ve daha bir çok olgu bir araya gelerek insanın o muhteşem zekâsının müthiş ürünler vermesini sağlar. Bu ürünlerin muhteşemliği sadece onu ortaya çıkaran zekânın muhteşemliği ile alâkalı değildir. O zekâyı işleyen, olgunlaştıran çevrenin muhteşemliğini ve tartışmasızlığını da ortaya çıkartır. Unutmadan söylemek isterim ki deha sadece muhteşem mimari eserler ortaya çıkartmaz. Kimi dehâlar mimari eserlerle değil farklı ürünlerle anılırlar. Yüce Peygamberimiz (S.A.V) örneğin müthiş bir insandır. Ama mimar değildir. O'nun en büyük mucizesi Allah'ın izniyle Kur'an'dır. Mustafa Kemal'in en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti'dir. Fatih Sultan Mehmet bir devir açmış bir devir kapatmıştır. Demem odur ki zaman, mekân ve gelişen olaylar kendi büyük dehalarını ortaya çıkartırlar. O dehalarda kendi eserlerini....
Görenler hayrete düşüyor!
Caminin duvarında beliren siluet görenleri hayrete düşürüyor...Sivas'ın Divriği ilçesindeki Ulu Camii ve Darüşşifası'nı inşa eden mimar ve ustaların, bu eşsiz eserde ortaya çıkan ''Namaz kılan insan'' ve diğer siluetler ile gölgeler için çok ince hesaplar yaptıkları, tarihi eseri hayata geçirmeden önce 2 yıl boyunca güneşin doğuşundan batışına, yıldızların çıkışından kayboluşuna kadar her şeyi hesapladıkları bildirildi.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ile ilgili araştırmaları ve kitapları bulunan, bilgilerini ziyaretçilerle paylaşan araştırmacı-yazar Ruhan Özaygün, eşsiz eserin bilinmeyen yönlerini AA muhabirine değerlendirdi.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nı, ''Bilimin ve ilmin birleştiği bir mimari yapı'' olarak nitelendiren Özaygün, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) ''Dünya Kültür Mirası Listesinde'' yer alan eserin yapımı aşamasından önce de bilimden faydalanılarak hazırlıklar yapıldığını söyledi.
Mengücekoğulları'nın Divriği'ye kazandırdığı bu şaheserde ortaya çıkan ''Namaz kılan insan'' ve diğer siluetler ile gölgeler için, tarihi yapıyı inşa eden mimar ve ustaların çok ince hesaplar yaptığını, bu siluetlerin ve gölgelerin tesadüf olmadığını belirterek, ''Eseri inşa eden mimar ve ustalar, binayı yapmadan önce 2 yıl boyunca güneşin doğuşundan batışına, yıldızların çıkışından kayboluşlarına kadar hepsini hesaplamış. Bu hesaplar yapıldıktan sonra, elde edilen sonuç, bu eser üzerinde gösterilmeye çalışılmıştır. Kapılarda ilk etapta siluet bakıyor, temaşa ediyor. İkincisinde siluetteki o kişi kitap okuyor, üçüncü durumda namaz kılıyor, dördüncü olayda ise kadına çevriliyor. Onun için burada tesadüf bir şey yoktur, eseri ilme hizmet, hakka hizmet, fisebilillah (Allah rızası için) düsturuyla yapmışlardır'' diye konuştu.
DEVRİN TEKNOLOJİSİNE UYUM SAĞLAYAN GÖLGELER
Bu eseri yapan mimarın ve ustaların, kapılardaki motiflerin her birini ince ince hesapladığını, söz konusu motifleri yaparken ilime, bilime ve Kur'an-ı Kerim'e başvurduğunu vurgulayan Özaygün, mimarın ve ustaların devrin teknolojisine uyum sağlayarak bazı gölgeler oluşturduklarını ifade ederek, ''Kur'an-ı Kerim'de Furkan Suresi'nin 45 ve 46. ayetlerini okuduğumuz zaman bu gölge meselesinin iç yüzünü anlayabiliriz. 'Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik' ayetlerinden de göreceğiz ki burada asıl gölge değil, gölgeyi uzatan güneş ile gölgenin hareket ve tavırlarını bilmek mecburiyetindeyiz'' dedi.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nın batı kapısında (taç kapı) ikindi vakti görülen namaz kılan erkek silueti, cennet kapısında saat 07.00 sıralarında çıkan namaz kılan kadın silueti ve şah kapısında saat 09.00 sıralarında oluşan ve eseri yaptıran Ahmet Şah'ın başını temsil ettiğine inanılan erkek kafası silueti, görenleri adeta büyülüyor.
Özellikle tarihi eserin batı yamacında camiye girişi sağlayan taç kapıda, ikindi namazı vaktinde güneşin etkisiyle ortaya çıkan, yaklaşık 4 metre uzunluğundaki ''namaz kılan insan'' silueti ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.
Tarihi eseri görmeye gelenler, ziyaret saatlerini namaz kılan insan siluetinin çıktığı ikindi namazı vaktine denk getirmeye çalışıyor.
Özellikle tarihi eserin batı yamacında camiye girişi sağlayan taç kapıda, ikindi namazı vaktinde güneşin etkisiyle ortaya çıkan, yaklaşık 4 metre uzunluğundaki ''namaz kılan insan'' silueti ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.
Tarihi eseri görmeye gelenler, ziyaret saatlerini namaz kılan insan siluetinin çıktığı ikindi namazı vaktine denk getirmeye çalışıyor.
Yıllarca fark edilemeyen siluetin, 2005 yılında fotoğraf çeken bir turist tarafından görüntülenmesinin ardından ünü yurt dışına kadar ulaşmış. Kente gelen yerli turistlerin yanı sıra yabancı turistler de güneş giriş kapısına vurduğunda ortaya çıkan gölgenin önünde fotoğraf çektiriyor.
''ANADOLU'NUN EL-HAMRASI''
Anadolu beyliklerinden Mengücekoğulları döneminde hükümdar Süleyman Şah'ın oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında yaptırılan Divriği Ulu Camii 1280, caminin bitişiğinde Behram Şah'ın kızı Melike Turan Melek'in de aynı yıl yaptırdığı Darüşşifa ise 768 metrekarelik alana sahip.
İnanç ve tarih turizmi açısından önemli bir eser olarak gösterilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari üslubuyla dikkati çekiyor. Avrupalı bilim adamları tarafından, ''Anadolu'nun El-Hamrası'' olarak görülen tarihi yapı, mimari yapısı ile başta sanat tarihçileri olmak üzere mimar ve mühendisleri büyülüyor.
Süsleme ve örtü biçimlerinin dengeli ve uyumlu bir şekilde ayarlanmasıyla başlı başına kendine özgü bir yapı olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nda, ışık ve gölge oyunları güçlü şekilde hissediliyor.
Evliya Çelebi'nin, ''Üstad-ı mermer bu camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakış bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır'' ifadesini kullandığı, ''Görmeden Ölmeyin'' sloganıyla tanıtılan ve 1985 yılında UNESCO'nun ''Dünya Kültür Mirası Listesi''ne alınan eseri, her yıl çok sayıda turist ziyaret ediyor.
Ruh hastalarının musiki, su sesi ve Kur'an dinletisiyle tedavi edildiği darüşşifada, hasta ve tabip odaları bulunuyor. Darüşşifanın içerisinde Ahmet Şah, eşi Turan Melek ve ailesinin türbeleri de yer alıyor. İki kubbe ve 23 tonoz çatı ile örtülü olan tarihi eserdeki mihrabın biçim ve bezemelerinin Anadolu'da başka bir örneği bulunmuyor.
Ahlatlı mimar Hürremşah tarafından yapılan eşsiz eserde, Ahlatlı ve Tiflisli taş ustalarının çalıştığı belirtiliyor. Başmimar Hürremşah Bin Muğis El-Hilati ile birlikte eserde Ahmet Nakaş Hilati (Ahlatlı Mimar), Ahmet Bin İbrahim El Tiflisi (Ağaç İşleri Sanatçısı, Nakkaş ve Ahmet Bin Muhammed'in (Hattat ve Nakkaş) çalıştığı kaynaklarda yer alıyor.
Yorumlar
Harika değil Harikulade bir
Harika değil Harikulade bir olay..Dünya kültür mirasları listesinde yer alması büyük bir onur..Teşekkürler Ukikar..
ya gunumuzde bıle boyle bır
ya gunumuzde bıle boyle bır el sanatı yokkk adamlara helal olsunnn ilkel ama ozenlı ve bı o kdr da profesyonel.. el sanatı olsun bılımsel olsn eski medeniyetlerden ogrenıcgmız cok sey warrr paylaşm ıcn teskkurler =)