Nazilerin gizli ufoları ve teknolojik sırları
Haziran 1945 tarihli new york times gazetesindeki haber şöyleydi: "uçan daireler bir gizli silahtır. almanlar tarafından üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. amerikan hava kuvvetlerinin verdiği bilgiye göre , almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür.hatta bunların bazıları neredeyse saydam yapıdadır." haberi izleyen günlerde ufoların alman yapımı silahlar olduğu dedikodusu hızla yayıldı.alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri ürettiğine inanılıyordu.ufo gözlemleri hızla artarken,özellikle iskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret ediliyordu.iskandinavyada alman garnizonları kurulmuş ve bunlar savaşın sonuna kadar bölgede kalmışlardı.bu dönemde "ss" ideolojisi, yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusunda insanlığın yararına ve çok sayıda kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya yönelikti.araştırma birimleri u-13 ve e-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel hale getirmek için çalışıyordu.böylece victor schönberger 'in uçandaire taslakları ortaya çıktı.cisimlere haunebu-1 ve haunebu-2 isimleri verildi. hazırlanan plan ve çizimlerin, ünlü temascı george adamski'nin 1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe sahipti.. almanlar 1941 ve 1942 yıllarında daire biçimli uçak üretimine çoktan girmişti bile.ancak ilk denemelerde çok büyük yapım hataları ortaya çıktı. v-1, v-2, v-4 den sonra,1942 yılında mühendis richard miethe, italyan bilim adamı giuseppe bellonzo ile v-7 nin yeni modeli üzerinde çalışmaya başladı. zaman geçerken hitler'in de desteğini alan miethe-bellonzo ekibi, schriever-habermohl ikilisiyle ortak araştırmaya girdiler.böylece inanılmaz efsanevi v-7 ortaya çıktı ilk uçuş denemesi 20.813 metre, ikinci uçuşta ise 24.200 metreye kadar yükseldi. diğer yandan vril adıyla bilinen uçan diskler projeside devam ediyordu. bu projenin mimarı schumann grubuydu ve mucize yaratan silahlar konusunda uzmanlaşmış ss e-4 bölümünden destek alıyordu. vril-1 serisinde tam17 cismin üretildiği biliniyor. disklerin çapı 11.56 metre idi ve 2.900 kilometre saat hızına ulaşabiliyorlardı. garip bir biçimde vril-1 ve vril-9 un görünümleri, amerikalı astronot edwin aldrige'in ay yüzeyinde gördüğü nesnelere çok benziyordu!.. almanlar savaşın sonuna kadar silahlarını mükemmel hale getirmek için çalışmayı sürdürdüler. yeni projelerine " ateş topu" adını wermişlerdi. radyo dalgalarıyla yönlendirilen ateş toplarının tek amacı vardı: yok etmek!.. düşman uçaklarından çıkan gazı buluyor ve radarlarını işlemez hale getiriyordu. motorun yada elektrik sisteminin tümüyle çökmesini sağlayan ateş topları ürkütücüydü. bu özellik, bazı ufo gözlemlerinde, ufo'nun yakın teması sırasında araba motorlarını durdurması , elektrik kesilmesi yada elektrikle çalışan cihazlardaki geçici bozulmayı akla getiriyor. o dönemde, bugün ufo adını verdiğimiz dairesel biçimli taşıt araçları inşaa edildi, kullanıldı we tanıklar tarafından sayısız gözlem yapıldı. bu tanıklardan birinin anlattıkları ise şöyledir.
"almanya'nın bavyera bölgesindeydim.cumartesi öğleden sonra, akşam olmak üzereydi. karşı taraftan yüksekliği pek de fazla olmayan uçan bir cismin yaklaştığını gördüm.çapı 8 ila 20 metre arasındaydı. çevresine ıslık sesi yayıyordu ve cisim hafif bir titrreşim ile sarsılıyordu.cismin alt kısmında üç yarım küre bir tanede mavi nokta vardı. ortadaki gamalı haç resmi hemen dikkatimi çekti.pencere benzer bir şey yoktu sadece delikler vardı. bu ıssız mekanda ve çevrede artık çalışmayan eski fabrikalardan başka bina yoktu.garip cisim alçaldı ve görebildiğim kadarıyla bir duvarın arkasında yere indi. az sonra ortaya çıkan kamyon cisme yaklaştı ve uzaktan pek de seçemediğim şeyler olmaya başladı.sadece insan formunda iki silüet görebildim. biri uçan cismin alt tarafında diğeri ise üstündeydi.uçan disk yüzeyi plakalarla kaplanmışa benziyordu. hem alttaki üç küre hemde üst tarafta çıkış borusuna benzeyen bölümler dikkatimi çekti. az sonra 'nsu 80 solingen' plakalı bir araba geldi. bunu yeşil bir volkswagen izledi.gidip yakından bakmaya karar verdiğimde ise, uçan cisim çoktan ortadan kaybolmuştu.yaptığım gözlemden bir hafta sonra, bu bölgede pek çok kişinin ufo gördüğüne dair raporlar verildi.benimle aynı cismi yada benzerlerini görmüş olabileceklerini düşündüm.benzincide çalışan bir adamla konuştuğumda onunda aynı cismi gördüğünü öğrendim."
ufo teknolojisi konusunda çalışmalar yapan ''nazi almanyası'' görünmezlik teknolojisi, zamanda yolculuk ve boyut atlaması konularıylada yakından ilgilenmişlerdir.hatta bu ve benzeri teknolojilerin araştırılması için tibet ve hindistan taraflarına vimana adı verilen, destanlarda adı geçen uçan araçların tarih öncesi kayıtlarının incelenmesi yönünde bir ekip gönderildiği speküle edilmektedir.benim kanımca o dönemdeki nazi bilim adamları elektromanyetik gücün bir çok doğa üstü gibi görünen fenomenlere yol açabileceğini biliyorlardı.ve bahsi geçen teknolojilerin elektromanyetizmin gizemli yapısı içinde çözülebileceğini her nasılsa bir şekilde biliyorlardı.ve elektromanyetizmin prensiplerini kullanarak yerçekimine karşı gelebileceklerini düşünüyorlardı. hitler okült bilimlerlede ilgileniyordu.alman ırkının geçmişteki büyük bir uygarlığın (atlantis'in) devamı olan üstün bir ırk olduğunu düşünüyordu.adolf hitler spiritüel (ruhsal) bilgilerle ve bu kanaldan yapılan dünya dışı bağlantılarla da ilgilenmekteydi.her ne kadar da bilinen alışıldık tarih kayıtları içinde yer almasa da hitler'in ufolar ile ilgili bir takım çalışmalar yaptığı ve hatta ufo'ları kullandığı doğrudur. inanması hayli güç bir spekülasyona göre o zamanlar adolf hitler'in sağ kolu genaral himmler'e bu görev verilmişti. o da son derece negatif bir varlık olduğu için düşünce formu şeklinde negatif orion'lu uzaylılardan yardım alarak çok gelişmemiş ufo araçları yaparak kullandıkları söylenebilir ama gelişmiş ufo'ları kullanmalarına ''dünya dışı konfederasyon'' tarafından izin verilmemiştir... eğer dünyaya koruyucular ve satürn konseyi tarafından karantina uygulanmamış ve özgür irade yasası olmasaydı, hitler gelişmiş ufo'ları devreye alacak ve tüm dünyayı 1 hafta içinde denetim altına alabilecekti...
almanya'da ortaya çıkan yeni tarihi kaynaklar hitler'in savaşın son döneminde ufo'lara benzeyen uçaklar geliştirdiğini ortaya koydu. alman belgeseline göre 1943 yılında naziler avrupa'da üstünlüğünü korumaya devam ediyordu. ancak diğer bölgelerde orduları gerilemeye başlamıştı. bunun üzerine hitler çareyi pseudonym 7 adı verdiği kanatsız uçaklar üretmekte buldu. andreas epp adlı bir mühendisten çalınan planlarla hazırlanan prototip uçaklar, radarlara yakalanmıyor ve kendi çevrelerinde dönerek hareket ediyordu. hazırlanan 15 prototip uçağın görünüşü ufo'lara benziyordu.
mussolini'ye tanıttı hitler test uçuşları başarıyla sonuçlanınca bunları dostu italya lideri mussolini'ye de tanıttı. mussolini'nin silah danışmanlarından luigi romersa (84) almanlar'ın ufo'sunu "yuvarlaktı, ortasında çevresi tamamen camla kaplı bir kokpiti, kenarında jet motorları vardı" diyerek tarif ediyor. fabrika hataları nedeniyle uçaklar üretilemedi. savaşın son aylarında da prag'da skoda fabrikası ile beraber çizimleri ve prototipleri de yok edildi. adolf hitler, emellerine ulaşabilmek için bilimin en uç sınırlarına gitmeyi de ihmal etmedi. kusursuz ırk için genlerle oynadı, dünyayı fethetmek için ufo imal ettirdi.”
haziran 1937”de, hitler ve goering”inde aralarında bulunduğu nazi ordusunun başta gelenleri, birliklerinden özel olarak seçilmiş kuvvetleri ülke dışına yolladılar. bu birliklerin görevi, uzay ve uzaylılarla ilgili bilgi toplamaktı. araştırmalar sırasında türkiye sınırları içinde nuh”un gemisinin bulunduğu farz edilen ağrı dağı”nda bazı hikayeler dinlediler. bu hikayelere göre 200 nesil önce, gökyüzünden büyük ve de çok gürültülü bir ev yeryüzünüze indi. ev olarak adlandırılan uçan nesnenin çıkardığı gürültü, köyde bulunan herkes tarafından duyulmuştu. daha sonraları köy halkından biri; bu nesneyle karşılaşmış. içinden çıkan insana benzeyen varlıklar adamı selamlamış. adama gemiye gelmesini söylemiş. adam köylülere geminin dışının dokunulmayacak kadar sıcak ve parlak olduğunu, ayrıca içeri girdikten sonrada geminin havalanıp bir kuş gibi uçtuğunu, adamların içeri girdikten sonra taştan yapılmış şapkalarını çıkarıp onunla konuştuğunu anlatmış. anlatılan hikaye almanya”ya bildirildi. bir ay sonra aynı bölgeye iki birlik daha gönderildi. birinci grupta, hitlerin ünlü kimyasal ölüm silahlarını üreten bilim adamları vardı. bu grup, bahsedilen evi bulmak üzere görevlendirilmişti. bilim adamları, o günün bütün teknolojisini kullanarak bahsedilen evi aramaya başladılar. sonunda da bu amaçlarına ulaştılar. bir dağın tepesindeki mağaranın içinde bu gemiyi buldular. ufo, 25 metre genişliğinde ve 8 metre yüksekliğindeydi. dünyada bulunmayan katı bir maddeden yapılmıştı. bilim adamları gemiyi çalıştırmayı denediyse de başarılı olamadı. aralık 1938 yılında, bulunan ufo, büyük bir gizlilik içinde almanya”ya getirildi. ufo araştırması için almanya”da ki en ünlü bilim adamları münih’in kuzeyinde kurulan bölgeleye getirildiler. araştırma laboratuarı, başka kuvvetler tarafından fark edilmemesi için eski tuz madenlerinin bulunduğu bir bölgeye konuşlandırıldı. fakat bu bölgenin amerika birleşik devletleri ajanları tarafından fark edilmesi uzun sürmedi. nazi bilim adamları ise, ufo ve bileşenleri hakkında birçok bilgiye sahip olmuşlardı. temmuz 1941”de, amerika birleşik devletleri, oz kod adını verdikleri bir ajanını bu laboratuara sokmayı başardı. oz, buranın resimlerini çekmiş, burası hakkında birçok belge almıştı. fakat bunların amerika”ya gönderilmesi sırasında, almanya”da ki nazi hazinesini toplayan rus birlikleri tarafından bu belgelere ve resimlere el konulmuştu. büyük bir rus birliği bu topraklara gönderilmiş, ondan sonraki zamanlarda da ne bu kurulan ufo üssünden ve ne de belgelerden hiçbiri bulunamamış. nazilerle ufo’ların yakınlığı hakkında birçok belge ve söylenti mevcut. ıı.dünya savaşı”nda nazi”lerin bu ufo’ları kullandığı söylentisi var.gerçekten bu teknoloji savaşta kullanılabilmişmiydi? yada buna fırsat oldumu? bunu kimse bilmiyor ama bir gerçek varki oda ortalığın bunca dumana boğulduğu bir yerde mutlaka bir gerçek payı olmalı..!
nazi bilim adamlarının ilgi alanları hep bir sis perdesi altında kalmış ve bu noktada bir çok spekülasyon üretilmiştir.bu spekülasyonlar nazi lerin atom bombası yapma girişimlerinden, yerçekime karşı gelen uçan disk teknolojilerine ve zaman yolculuğu araştırmalarına kadar bir çok konuyu kapsamaktadır. şurası hiç de ilginç değildir ki, thule örgütünün sembolü, çift boynuzlu viking miğferidir. söylemsel kökleri, kayıp kıta mu'ya dayanan bu öğretinin temel konusu, insan psikolojisinin derinlikleri ve zamandır.kimileri bu çift boynuzlu migferin bir wormhole tünelini simgelediğini düşünmektedir.
thule örgütü'nün amaçları
· zamanda gidip gelen üstün yaratıklarla ilişkiye geçmek,
· üstün bir âri ırk oluşturmak : (bunun için de saf bir cermen ırkı oluşturup pan-cermenik bir alman ımparatorluğu'nu kurmak ve bu imparatorluğu âri ırkın oluşturulmasında kullanmak) ve bu arada,
· hıristiyanlık öncesi antik alman kültürünün yeniden uyandırmak,
· böylece dünyanın yazgısını değiştirmek ve
· mu uygarlığına ulaşmaktı.
gizlici örgüt ve öğreti olarak thule'un felsefesine gelince; bunu eckart, şöyle açıklıyordu: "tule'un tüm sırları, eski bir kayıp uygarlığa dayanır. insanoğlu ile dış zekalar arasında bazı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadır. işte bu güçtür ki, almanya'yı dünyaya egemen kılacaktır". bu sözler, nazizmin de temelini oluşturuyordu. dikkat edilirse bu sıralamada adı geçen öğreti ve örgütlerin, aslında yeterince heterojen bir kök ve geçmişe sahip olmadıkları görülür. üyelerin çoğunluğunun hristiyan görünmelerine karşın, thule için bu bile gerek ve yeter bir koşul değildir. açıkçası, thule'un üye ve öğreti olarak içeriğini netleştirmek oldukça zordur. bu içerik içinde pagan, cermen, gnostik, kabalacı yani yahudi mistizmi, âri ırk ve bolca katolik unsurlar vardı. yani, thule'un oluşumu tek tip ve homojen değildi. bir kök tötonlara giderken öbürü cermenlere, bir başkası mu'ya, bir başkası hint ve tibet aryenlerine, bir başkası tapınakçılara, bir başkası ise, doğrudan masonlara gidiyordu. saydığım ve saymadığım bir çok öğe ve etken, kolayca thule'da bir araya gelebiliyorlardı ; çünkü ortak ve temel bir konu vardı: zaman gezmenliği!
19. yüzyılın başında, almanya'da aşırı sağ eğilimleri ve birbirleriyle de yakın ilişkileri olan tapınakçılığa bağlı üç örgüt kurulmuştu: armanenschafft, ordo templi orientis ve ordo novi templi. her üçü de tapınakçıydı.bu üç örgütün en önemli işlerinden biri, germenorden (alman tarikatı) adlı örgütün kurulmasına katkıda bulunmalarıydı. bu alman tarikatı 1912'de kuruldu ve âri ırkın varlığına ve üstünlüğüne inanıyordu. 1. dünya savaşı sırasında ateşli alman milliyetçilerini organize etmişti. onu önemli kılan asıl şey ise, tuhule örgütünün oluşmasına önayak olmasıydı. thule derneği ya da almanca adıyla "thule gesselschaft". thule derneği’nin kurucusu "baron rudolf von sebottendorff"tur. diğer adı, rudolf glauer.yüksek öğrenimini yarım bırakıp, gemilerde üç yıl elektrikçi olarak çalıştı. böylece bir çok yer gezmiş oldu. uzak doğuya, ezoterik öğreti ve gruplara da ilgisi bu sayede oluştu. bu gezileri sırasında simya, astroloji ve kabala üzerinde çalışmış, gül-haç felsefesi üzerinde de uzun araştırmalar yapmıştı. türkiye'de onu "gizli müslüman baron" olarak biliyorlardı. sufizmi ayrıntılı biçimde biliyordu. birçok tarikatla ilişkisi vardı. güçlü bir mason kariyerine sahip olarak özellikle, bektaşilikle ilgilenmişti.
rudolf hess: bu topluluğa ilk katılanlardan biri kimdi dersiniz? rudolf hess; hitler'in kötü yoldaşı! antisemitik düşünceleriyle ünlü, "oyuk dünya kuramı"nın babası, aryan ırkının varlığına ve üstünlüğüne inanan, ezoterik ve inisiyatik tarikatlarla bağlantılı bir bilim adamıdır.
haushoffer: thule’un en önemli ve etkili üyelerinden biri. 1869 doğumlu. bir bilim adamı, münih üniversitesinde profesör. profesör ve general. hitlerle onu tanıştıran rudolf hess'ti. kavgam'ı hess ve haushoffer yazdırmıştı hitler'e. nazi partisi için gamalı haçı seçen de oydu. deitrich eckart'tan sonra hitleri en çok etkileyen ikinci insandı. 1934'de genç bir general ve çok güvenilir bir kâhindi. düşmanın saldıracağı yeri, saati ve mermilerin düşeceği yerleri söylüyordu. hitlere de parise ne zaman gireceğini, nerede ne kadar dirençle karşılaşabileceğini söylemişti. rooswelt'in ölüm tarihini de doğru olarak vermişti. uzak doğuda uzun yıllar resmi görevde bulundu. japonca biliyordu. ona göre alman ırkının kökleri orta asya'da idi. aslında o da bir gurdjief öğrencisiydi. ikisi de tibet locası'na üyeydiler ve bu tibet loca'sının dünyanın altında yaşayan ve insandan daha üstün bir tür ile ilişkisinin olduğuna inanıyorlardı.
hitler, himmler, goring, fizikçi morell de aynı locanın üyeleri idiler. thule derneğinin özünü şöyle açıklıyordu: thule'un tüm sırları eski kayıp bir uygarlığa dayanmaktadır. insanoğlu ile dış zekaların arasında bulunan bazı aracı varlıklar bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar. bu güç almanya'yı bütün dünyaya egemen kılacaktır. yine bu güç ve bu gücün kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkması için imkan sağlarken, insan türünün de değişimine yol açacaktır. işte bu ifadeler özet olarak thule’un da nazizmin de temelini oluşturmaktadır.
yaşlı bir okültist kadının kendisine yıllar önce anlattığı "almanya'yı kurtaracak mesih" prototipini hitler'de görmüştü. bu nedenle bu genç adamın elinden tuttu, onu thule'nin zengin ve etkili üyeleri ile tanıştırdı. 1923 yılında kurulan milliyetçi sosyalist parti’nin yedi kurucu üyesinden biriydi. aynı yıl öldüğünde, elindeki tüm bilgi birikimini karl haushofer’e bırakmıştı. vasiyetinde ise, şöyle diyordu: hitler’i izleyiniz. dans edecektir; ancak müziği ben yazdım. onlarla temasa geçmesi için gerekli araçları kendisine verdik. bana da sakın acımayın. tarihi herhangi bir alman’dan daha fazla etkilemiş olacağım.
eckart ve rosenberg 1920'de hitler’le tanıştılar ve onu üç yıl sıkı bir eğitimden geçirdiler. hitler’e doğu ezoterizmini, gizli dilini ve bu dille konuşmayı öğreten eckart'tı. öğretisini iki bölümde hitlere aktarmıştı : gizli öğreti ve propaganda bu da gösteriyor ki, hitler üzerinde birinci derecede etkili olan bir isimdir. 1923'de nazi partisi kurulduğunda kurucu yedi üyeden biriydi. hiç kuşkusuz, hitler’in ve nazi partisinin thule’un bir ürünü olduğu söylenebilir. onun da thule’a derin ilgi duyduğu, onayladığı, çalışmalarını yakından izlediği, zaman zaman derneği ziyaret ettiği doğrudur. hiç kuşkusuz, onun akıl hocaları ve yaratıcıları oradaydı. hitler’i tetikleyen, eğiten, ideolojisini, düşünce yapısını veren, hedeflerini belirleyen onlardı. eckart başta olmak üzere alfred rosenberg ve karl haushofer hitlere çok zaman ayırmışlar, ilgi göstermişler ve onu eğiterek hazırlamışlardı. özelikle eckart, hitler’e mistik doğunun gizemlerini öğretmiş ve thule’un temel değer ve öğretisini benimsetmişti. thule’de güneş, aryanların kutsal sembolü olarak bilinirdi. bir tibet söylencesine göre, üç-dört bin yıl önce, orta asya’da, gobi’de çok büyük bir uygarlık vardı. bu uygarlık yıkıldı ve gobi de bir çöle dönüştü. buradan canını kurtarabilenler, kuzey avrupa’ya ve kafkasya’ya göç ettiler. thule örgütü’nün ermişleri, bu gobi göçmenlerinin, insanlığın temel ırkını (âri soyunu) oluşturduğuna inanıyorlardı. bu yüzden general haushofer, kaynaklara dönmeyi istiyor, bunun için de doğu avrupa’yı, türkistan’ı, pamir’i, gobi’yi ve tibet’i ele geçirmeyi planlıyordu. ona göre, bu bölgeleri ele geçiren, dünya’ya egemen olacaktı.
hiç kuşkusuz, hitler'i siyasete sokan, yükselten ve ona mali destek bulan da gamalı haçı nazi bayrağı yapan da thule idi. tuhule, temelinde, o bir tür zaman gezmenleri derneği idi! hitler’i seçmesinin temel nedeni, hitler’in bir çok özelliklerinin yanısıra onun zaman gezmenliğine duyduğu ilgi idi. bu durum hitler’de thule’a karşı direnilemez bir çekim oluşturuyordu. ayrıca hitler sıkı bir ezoterikçi idi. öne çıkmağa, kahraman olmağa meraklıydı ve tipik bir medyumdu! onun bu özellikleri de thule’un ona çekilmesini sağlıyordu. şimdi hitler’in biraz da medyumsal-parapsişik yönünden söz edelim: zaten tamamı kırklara karışmış bir kasabada doğmuştu. o kasabada ruhlardan, medyumlardan geçilmiyordu! kendisinin de medyumik yeteneği vardı. bir çok vizyonlar gördüğü, bir çok bilgiler ifade ettiği bilinmektedir. hitler' in çevresindekilerin görmediği fakat kendisinin gördüğü, bir çok varlıktan söz ettiği kayıtlara geçirilmiştir. hatta bu yüzden şizofren olduğundan bile kuşkulanılmıştır. onun hitabeti ve kitleleri etkilemesi de bir çok kişilerce parapsişik bir yetenek olarak algılanır. keza yakın çevresi hitler'in geceleri ''büyük ruh'' isimini verdiği bir bedensiz varlıktan geleceğe dair bilgi aldığı söylenir. bu bilgilerden sonra büyü, mitler, büyük ruh, mu, tuhule, zaman gezmenliği, şamballa derken, hitler’in nasıl bir zihinsel karmaşaya sürüklendiğini açıkça görüyoruz. hess, oyuk evren kuramı yanında bir de buzul kozmozdan ve bir buz çağı'ndan söz ediyordu. hitler kendi döneminde bu buz çağının ateş çağına dönüşeceğine inanmıştı. üstelik bu çağı başlatmak için de kendisi seçilmişti! rusya buzuluna orduyu yazlık elbiseyle göndermesinin nedeni buydu! hep bunlar, kara büyünün, şamballa’nın, büyük ruh’un (aslında einstein'lada bağlantılı olduğu düşünülen bir zaman yolculuğu grubuyla gelen, zaman volf messing'in telepati gücünün) marifetiydi. böylece süreç tapınakçılardan başlıyor, masonlara bulaşıyor germonerden’i (alman tarikatını) doğuruyor ve o da thule’un doğuşunu hazırlıyordu. sonra thule örgütü kendi etkisi altında zaman gezmenliği uğruna hitler’i ve nazi partisini yaratıyor. âri ırk’la dünyanın kurtuluşu ve zaman gezmenliği uğruna naziler, doğu gizliciliğine bulaşıyor ve sonunda ıı. dünya savaşı ortaya çıkıyordu. bir çok başka amaç ve ideallerle kuşatılmasına ya da zenginleştirilmesine karşın thule’nin merkezî konusu yine de zaman'dı ve bu durum hitler’in onlarla daima ilişkide olması için için yeterliydi. hitler’in eski uygarlıklara, mitolojilere olan ilgisi de thule ile örtüşüyordu. doğa yasalarının üstüne çıkmak istemesi ve bu yüzden büyü ile ilgilenmesi de öyle. bir farkla ki, thule ileri gelenlerinin hiç biri kendini böyle ortaya atmamasına karşın hitler, güç ve imperium uğruna kırklara karıştığına ve seçilmiş olduğuna inanıyor ve dünya egemenliği fikrine lâpinler gibi atlıyor ve öne çıkıyordu.
hitler naziler ve sekülerizm
peki din ve dindarlık bakımından hitler’in durumu neydi? o, sağın neresine düşmekteydi? düz tarih bile, hitler ve naziler konusunda, din söz konusu olduğunda, bir garipliğin olduğunun farkındadır. ortaya konan fotoğraflarda bir tuhaflık vardır gerçekten de... marksizmle silahlı mücadele, yoğun bir yahudi katliamı ve kiliseye çok soğuk bir yüz. sağın da solun da neresine düştüğü belirsiz bir kimlik bu. bence güce soyunmuş bir ezoterizmin tipik örneği. tapınakçıların da soğuk ve din dışı bulunmalarının nedeni sanırım buradadır. ne ki, sonuçta hitler de tüm güce soyunan ezoterik öğreti yandaşları gibi, sekülerliğini korumaktadır. güç isteğinin girdiği yürekte tanrı yada evrensel sevgi barınamamaktadır. açık olan budur. tanrının (evrensel birliğin) çıktığı gönle de genellikle güç isteği egemen olmakta ve bu da eski mısır'ın tanrı-kral misyonuna giden yolun kapısını aralamaktadır.bu ne tapınakçıların ne başka misyonsal eğilimlerin ne de nazilerin sorunudur... sekülerleşmenin gerçek kaynağı, ırkçılık değil, güç isteğidir ve bu güç isteği, zamanımızdaki bazı gizlici örgüt ve öğreti yandaşlarını bugün, dünya imparatorluğuna soyunma noktasına getirmiştir. oysaki demaokratik, katılımcı,daha hoşgörülü ve sevgi dolu bir dünya gerçeği için daha uzun ömürlü bir insan uygarlığı için çoğulcu bir yönetim söz konusu olmalıdır. bu anlamda devletlerin kendi aralarında savaş kararı alamadıklarını, savaş kararını almada kapitalist dünyada sömürü üzerine dayanan kar ve çıkar hesaplarının tehlikeye girdiği bu güç efendilerinin yani uluslararası büyük finans şirketlerinin bunda etkili olduğunu belirtmek gerekir. demek ki, sanayileşmenin gündeme geldiği bu dünya arenasında savaş çıkaranlar, terörizmi bir şekilde destekleyenler işte bu güç efendileridir. rasyonel değil de güdüsel güç isteğinin sonuçları daima savaştır. bunun artık görülmesi gerekir.birey bu noktada kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarının önüne almaktadır. gamalı haç'ın nsdap'a thule örgütü tarafından yerleştirildiği doğrudur. ama aslında o, arşetipik bir şeydir. onda paganik kökler de bulmak olanaklıdır, ama paganlığa mal etmek de yanlıştır. o, yalnızca kabalacılığın tekelinde de değildir. onun umulmadık kadar gerilere giden bir tarihi olduğu doğrudur. söylentiye göre, thule bu sembolü mu uygarlığından alıp nazi partisi’ne amblem yapmış. mu tabletlerinde gerçekten de bu sembol vardı ve mu'ya özgü gizli bilgiler içeren çok önemli bir semboldü. bu sır, çok sıkı eğitimden geçmiş, eski mısır ve tibet rahiplerince de biliniyordu ve onlar tarafından korunuyordu. bu sembol bir de iki yeraltı uygarlığı olan şamballa ve agartha'da kullanılıyordu. nazilerin önde gelenleri de (yedi kurucu üye) bu sırrı öğrenmişlerdi ve bu bilgi de doğal olarak tibet'le olan ilişkileri sayesinde ele geçirilmişti. onların gamalı haç hakkında edindikleri bilgi şamballa'dan geliyordu ve şamballa pek de hırlı bir uygarlık ve güç olarak bilinmiyordu. temeli şer ve karanlıktı. bu da bize hitler'in haklı olarak, nereye yakalandığı ve nereye hizmet ettiği hakkında bir fikir vermektedir. gamalı haç'ın, thule'nin tapınakçı kökenine uygun olduğu da doğrudur ama bu sembol tapınakçıların da tekelinde değildir. ona eski hint mandalalarında da cengiz han'ın yüzüğünde de rastlıyoruz! öbür taraftan, kabalistik ve masonik kaynaklarda, siyon yıldızı ile iç içe kullanıldığı da doğrudur. haushoffer'ın hindistandaki çalışmaları sırasında bu sembolü görüp etkilenerek aldığı ve nazi bayrağı yaptığı da söyleniyor. aslında gamalı haç şekil olarak başka bir şeymiş de o şekli ters çevirerek gamalı haç yapmış. hah! işte burası ilginçtir. ters çevirdiği orijinal örnek acaba neydi dersiniz?
uzak doğu bağlantıları
thule ve onun bir uzantısı olan nazi partisi, aktüel ve siyasi alanda dünyayı ateşe vermişti ama bunlar başında da sonunda da ezoterik içerikli ve nitelikliydiler.hess oyuk dünya kuramı geliştirmişti. 1930'larda tümüyle atlantis gibi kayıp kıta ve toplumları araştırmaya adanmış dergiler çıkıyordu. otto rahn 1938'de güney fransa'da "kutsal kâse"yi aramaya girişmişti. bu kâse son yemekte kullanılan şarap kabıydı ama olağanüstü bir sırrı da beraberinde taşıyordu. ahit sandığı gibi bir güç yaydığına inanılıyordu. hule'un tibetli rahiplerle de ilişkileri vardı ve dalai lama ile iyi ilişkileri olmuştu. bu uzak doğu ilişkilerinin temelindeki nedenler;
· âri ırk
· ezoterizm ve
· zaman gezmenliği idi.
alıntıdır
Yorumlar
sanki gerçek değilde
sanki gerçek değilde bilgisayar animasyonuna benziyor gibi
Fotoğraf 3ds max ile
Fotoğraf 3ds max ile yapılmışa benziyo !
evet olabilir, zaten gerçeğe
evet olabilir, zaten gerçeğe de benzemiyor
Gerçekci renderlemişler ama
Gerçekci renderlemişler ama soldaki duran adam mahfetmiş :D
Tekrar bu konunun forumda
Tekrar bu konunun forumda gündeme gelmesi çok güzel olmuş. Yaklaşık 1 senedir Londra'da idim. Sitenin yeni görünümü çok güzel olmuş, bundan sonra sık sık paylaşımlar yapacağım. Herkesi çok özledim. Sevgiler..
Bizde seni çok özledik
Bizde seni çok özledik sevgili rood.Aramıza tekrar hoşgeldin..
konu, uçan dairelerin
konu, uçan dairelerin almanlar veya amerikalılar veya başka dünyalılar tarafından yapılıp yapılmadığıysa üstteki paylaşıma diyecek yok..
çok çeşitli tarihsel bilgileri aktarıyor..elbette her isteyen devlet veya kuruluş veya tekil şahıs görünüşü uçan dairelere benzeyen araçlar yapabilir..bunlar uçabilirlerde..fakat şayet konu uzayda olduğunu varsaydığımız akıllı yaşam ve onların dünyamızı ziyaret edip etmedikleriyse,üstteki yazı görmemiz gereken büyük çerçeveyi ufaltıyor..uzaydan gelenlerin veya geldiğini düşündüklerimizin sadece üstte görüldüğü gibi araçlar kullanmadıklarını hepimiz biliyoruz..türlü çeşitli araçlarla yapılan yolculuklar sonucu dünyamıza ulaşmaları söz konusu..ben esasen bizimle başka bir paralelde yaşayanların bizleri sık sık ziyaret ettiklerini düşünüyorum..aniden görünüp aniden kaybolmalarını düşünürsek bu düşünce mantıklı olabilir..bizlere yakın gezegenlerden gelenlerde elbette olabilir..veya mesela yeryüzünün altında yaşayanlar vs..insanoğlu ayın yüzünü mesela kendi okyanuslarının dibinden çok daha iyi bilmektedir..ve burada bir sor soralım,acaba okyanusların binlerce metre derinliklerinde bilmediğimiz neler var??
almanların günümüz teknolojisinin babaları olduğu gerçeğini bir kere kabul edelim..doğu ve batının büyük devletleri hepside almanların ikinci dünya savaşındaki yenilgilerinin ardından onlardan çaldıkları teknoloji ile adam olmuşlardır..ve şunuda iyi biliyorum ki,alman sanayii her an dünyayı tepetakla edecek bir buluşa imza atmaya muktedirdir..hitlerin mühendislerinin roket ve uçan daire çalışmalarını biliyoruz..aynı çalışmaları daha sonra sovyetlerin ve amerika ile diğer bazı devletlerinde yapmış olmaları mantıksal düşünürsek normaldir..yani kaba bir deyimle sallarsak,mesela dünya üzerinde şu an atıyorum10 devletin uçan dairesi veya bilinmedik uzay araçları var diyebiliriz..fakat mesele neticede o değildir..merak ettiğimiz ve bilmek istediğimiz konu,uzaylılardır..başı sonu olmayan akılalmaz büyüklükte bir uzay boşluğu ve üzerindeki trilyonlarca planet eminizki boşlukta asılı duran süs niyetine yaratılmamıştır..bir işlevleri olması gerektir..
bir alman bilim adamının uzayda yaşanabilir diyebileceğimiz gezegenlerle ilgili ifadesi şöyledir.."bizim güneş sistemimiz gibi olupta tüm bilinen uzaydaki güneş sistemlerinde bulunan planetlerin sadece % 3 ünde yaşam olduğunu varsayarsak,bu hesaba göre bilinen uzayda peşine 24 sıfır koyacağımız bir 15 rakamı çıkar!!!
yani yaşam olabileceği düşünülebilir olan 15.000.000.000.000.000.000.000.000 gezegen!!
ve buralardan (uzak veya yakın) şayet dünyamıza gelmeyi arzu edecek olanlar varsa,alman veya amerikan uçan dairelerine binmeyeceklerdir:))ve şaka bir yana bende gerçekten merak ediyorum bu muazzam yolculuklarla gelenler varsa kullandıkları araçlarını..
sesten üç misli hızlı hareket eden Voyager uzay aracının sadece bizim güneş sistemimizden çıkması en az çeyrek asır tutmaktadır..bunu düşününce ışık yılı uzaklaıklarından ziyaretimize gelenlerin araçları gerçekten merak edilir cinsten olmalı..
mevsimler4 arkadaşıma yukarıda ki harika bilgilendirici yazı için teşekkür ediyorum..gerçekten çok enteresandı..
tüm arkadaşlara sevgiler saygılar...
Nazi Ufo larını bu videodan seyredebilirsiniz...
Bismuth ve Lithium karışımı
Bismuth ve Lithium karışımı elementlerle güçlendirilmiş gemiler olduğunu Element 115 denen elementi Element 116 denen başka bir elemente dönüşerek ortaya çıkan enerjiden bir antimadde alanı yaratarak oluşan elekromanyetik gücün yönlendirilip ustaca kullanılması ile oluşan Uzay-Zaman bükülümü içinde bir üst uzaya geçerek büyük mesafeleri bir anda atlayarak yol aldıklarını okumuştum ama yanıltmayayım, ayrıca bu konu bence başlıbaşına yeni bir forum konusu
http://www.ucandaire.org/imag
Kumburgaz’da bir site bekçisi tarafından çekilen görüntülerin, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi tarafından yapılan değerlendirme sonucu UFO olarak adlandırılabileceği açıklandı.
Ancak bu açıklamanın, görüntülerin dünya dışı bir cisim olduğu anlamına da kesinlikle gelmeyeceğinibildirdi.
Fotoğrafın ve haberi kaynağı olan Habertürkteki habereburadan videoya buradan ulaşabilirsiniz.
Bunların Ne Olduğunu Bilen
Bunların Ne Olduğunu Bilen Varmı
tarafından Sympatic Bir Paz Ara. 19, 2010 10:24 am
1. Chupacabra
‘Keçi yiyen’in görüldüğü zamanlar El
Chupacabra’da 1970’lere dayansa da ünü 1990’larda hızla internette
yayıldı. 1995’te Puerto Rico’da çiftçilerin tavuk, ördek, hindi, tavşan
ve keçilerini öldüren yaratığın bulunması için polise başvuranların
sayısı artınca gerginlik arttı. Vahşi hayvanların çiftlik hayvanlarını
nasıl öldürdüğünü bilen çiftçiler yakın zamanda olanların metodunun
farklı olduğunu iddia ettiler. Yemek için öldürmeyen bu yaratığı
görenlerin tanımlamalarında ‘şempanze boyutlarında, kanguru gibi
zıplıyor, parlayan büyük gözleri, gri bir derisi ve kıllı elleri, yılan
dili gibi uzun bir dili, keskin pençeleri, omurgasının üstünde kirpi
gibi dikenleri var’ gibi tabirler kullanılıyor.90’ların sonunda
bu olaylar arttı ve Meksika, Güney Teksas, Güney Amerika ülkelerinin
birkaçında ve Şili’deki olaylardan bu yaratık sorumlu tutuldu.
2. Sasquatch (Yabani İnsan)
Ortalama boydaki bir insandan daha uzun, koyu kestane ya da kahverengi saç ve sakalı olan, itici bir kokuya sahip, büyük ayaklı, insanları sevmeyen, aşırı yüksek şekilde kahkaha atan yaratıklara Sasquatch ismi verilmiştir. Bunlardan beyaz saçlı olanlarına ise Karadam denir ve dünyanın her bir köşesinde dağlık ve ormanlık alanlarda bulunur.Hala Sasquatch’ın hangi türe ait olduğu bilinmiyor fakat tahminlerin çoğu, insanların eski evrelerinin vahşi doğadaki kalmış hali olduğu yönünde. Amerika’da Sasquatch hakkında bilgi
bulmak için kurulan organizasyonlardan bazıları Amerika’nın
kuzeybatısında ormanlara yerleştirdikleri kameralarla bu tür hakkında
bilgi toplamak konusunda umutlu.
3. Loch Ness Canavarı (ve diğer göl canavarları)
Son derece gelişmiş elektronik aletlere
rağmen günümüzde göl yaratıkları hala bilim adamlarını şaşırtmakta. Loch
Ness canavarı, diğer adıyla Nessie bugünün en popüler
su yaratığı. Dünyadaki diğer yaratıklardan Chesapeake’teki Chessie,
İsveç’teki Storsjön gölündeki Storsie, Norveç’teki Seljordsvatnet’teki
Selma ve New York’taki Champlain gölündeki Champ’in özellikleri hep
birbirine benzer: Uzun boyunlu büyük bir yaratık, ata benzeyen bir kafa ve kambur.
alperanacar3 kardeşim bu
alperanacar3 kardeşim bu yaratıklar bence apayrı bir forum bir konusu, ayrıca bizde de van gölü canavarı vardı, ayrıca himalayalarda görülen yaratık, koca ayak vs.
bana gerçek gibi geldi
bana gerçek gibi geldi
Resim gerçekmi :D
Resim gerçekmi :D