Ana içeriğe atla
2 Ocak 2011 tarihinde Ufoloji2R17B3O tarafından gönderildi

Yürüyen Taşlar

Ölü Vadinin Yürüyen Taşları
320 kg. ağırlığında bir kaya parçası, kendi kendine 200 metre “yürüyebilir” mi? Üstelik, hareket ettiğinin bir kanıtı olarak da ardında derince bir iz bırakarak?.. ABD'nin Kaliforniya ve Nevada eyaletlerinin sınırında yer alan Ölü Vadi düzlüklerinden biri, dünyanın en gizemli doğa olaylarından birine ev sahipliği yapıyor.

Racetrack Playa adı verilen eski bir göl yatağındaki kimi kaya parçaları, görünürde “kendi kendine” hareket ediyor. Yaklaşık 2 km. genişliğinde ve 5 km. uzunluğunda olan ve denizden 200 metre yükseklikteki Racetrack Playa, kuru, sert ve çatlamış bir zeminden oluşuyor. Yöreye gelen turistlerin gözüne ilk çarpan şey, çevreye rasgele yayılmış küçük kaya parçaları ve arkalarında bıraktıkları gizemli izler.

İlk bakışta hiç kımıldamadan duruyormuş gibi görünen kaya parçaları, yaklaşık yarim yüzyıldır jeologları ciddi biçimde meşgul ediyor. Yürüyen kayalar ile ilk kez 1955'te ABD'li jeolog George M. Stanley ilgilendi. Stanley'in varsayımına göre kayaların hareket etmesinin nedeni buz ve rüzgardı. Soğuk havalarda bir grup kaya parçasının çevresinde buz tabakası oluşuyor. Rüzgar estikçe buz tabakası çevreden kopuyor, böylece tıpkı bir yelkenlinin su yüzeyinde süzülmesi gibi, kayalar buz tabakasıyla birlikte kayıyorlardı. Bu yaklaşım uzun yıllar doğru olarak kabul edildi. Ancak bu teori özellikle küçük taslar için geçerliydi. Kimileri 320 kg. ağırlığındaki kayaların “yürümesi”ni açıklayamıyordu.

 1960'larda Racetrack Playa'nın ünü dünyaya yayıldı. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Jeoloji Bölümü'nden Dr. Robert P. Sharp 1969'da yöreye gelerek yedi yıl sürecek incelemelerine başladı.

Dr. Sharp, 30 tas seçti ve bunları işaretledi. En büyüğü 450 kg. ağırlığında olan tasların her birine bir ad verdi. tasların kapladığı zeminin belirli yerlerine özel çiviler çakarak gelişmeleri izlemeye başladı. Yedi yılın sonunda, 30 taştan 28'inin hareket ettiğini belirledi. tasların arkalarında bıraktıkları izlerin en uzunu 201 metre ile, Dr. Sharp'ın "Fancy” adını verdiği 250 kg. ağırlığındaki bir taşa aitti.

Taslar kuzey–kuzeydoğu yönünde hareket ediyordu. Dr. Sharp, doğu ya da güneydoğu yönünde kimi sapmalar da gözlemlemişti. İzler ise, düzlüğün kurumuş ve çatlamış sert zemini kadar serttiler. Demek ki, kayalar düzlüğün kati ya da donmuş olduğu bir anda değil yumuşak olduğu bir sırada hareket ediyorlardı.

Dr. Sharp, kayaların hareketinde, yağmurun da en az rüzgar kadar önemli bir etken olduğu sonucuna varmıştı. Amerikan Jeoloji Derneği'nin yayın organı "bulletin”de yayımlanan makalesinde durumu söyle dile getirmişti: "Olayın tüm gizemi, yağmur ve rüzgarın en uygun zamanda birlikte oynadıkları oyundadır."

 

"Yağmurla rüzgarın oyunu" teorisi de uzun yıllar kabul gördü. Ne var ki, 1990'larin başında yapılan yeni gözlemler kayaların hiçbir biçimde rüzgar etkisiyle hareket etmediğini ortaya koydu. Massachusetts Amherst College'den John Reid ve arkadaşlarının Racetrack Playa'da 5 cm. yüksekliğinde kar suyu biriktiğinde ve buzlanma olduğunda, bir insanin, bu zeminde kaymadan yürümesinin oldukça zor olduğunu ama is kayaların “yürümesi”ne gelince bununda olanaksız olduğu gözlemlediler. 25 kg. ağırlığındaki bir kayayı buz üzerinde bir milim bile kıpırdatmak mümkün olmuyordu. Çünkü kayalar dolomit kökenli kireç taşındandı, Yüzeyleri ise çok pürüzlüydü. Sürtünme katsayıları 0.8, bir ayakkabınınki ise 0.1 idi. Bu da kayaların buz üzerinde rüzgarın etkisiyle kayması yaklaşımını tümüyle ortadan kaldırıyordu.

Reid ve arkadaşlarının teorisi ise, kayaların altında biriken buzların, birkaç santimetre derinliğindeki suda “yüzmeleri” yönünde. Bu yaklaşım, meteorolojik verilerle de uyum içerisinde. Reid, kayaları hareket halinde saptamak için kisin orada aylarca yasamak ve yeterli araç gereç için de yaklaşık 1 milyon dolarlık bir yatırım gerektiğini belirtiyor. Ancak aşırı soğuk, rüzgar ve nem, yörede yaşamı olanaksız kılıyor ve hiç kimse böyle bir ise kalkışamıyor.

Bugüne dek hiç kimse bu kayaları “yürürken” görmedi.

 

not : Resimleri bir türlü ekleyemedim..üzgünüm arkadaşlar..

saygılar...

 

Yorumlar

Sevgili Beko34

 Bu tarz çoğu sebebi açıklanamayan olaylar hep mantıklı bir açıklama bulununcaya kadar doğa üstü güç yada

benzeri olaylarla ilişkilendirilmiştir malesef..

 

 

saygılar.

Palindormik, Nevada çöl değil mi? Yani aşırı soğuk ve buzdan söz ediliyor? Sence bu doğru mu? Yanlış anlama gerçekten soruyorum...Bence 51. bölgenin altı karınca yuvası gibi kazılmış içine tüneller yapılmış ve manyetik araçlar kullanıldığı için taşlar hareket ediyor olabilir mi?Bu araçları kimin yaptığı muamma elbette...Ayrıca Mersin'de de böyle bir yer var.Ben Mersinliyim, yaylaya giderken, yani Gözne yolunun civarında bir yokuş var.Ailemle her gidişimizde hepimiz şaşırırız.5 metre boyunca arabamız boşta iken yokuş yukarı tırmanıyor.Orda da manyetik alanla ilgili birşey var.Ve bunu yaşayan tek ben değilim ordan geçen araçları izledim.O noktada araçlar kendini, nasıl söylesem, "atıyor".Bir anda ileri savrulup yoluna devam ediyorlar.İçindekilerde şaşkın tabi.Ama çoğu kişi fark etmiyor.

Sn minakilase ;

 

evet nevada çöl.. buz ve soğuk sanırım çöllerin doğal yapısından kaynaklanmaktadır. yani gecelerin çok soğuk

olmasından. afrikadaki çöllerde  belki buz oluşmuyor  ama nevada da  oluşuyor olablir yazıya göre konuşuyorum..

51. bölge ile ilgili teorinizde olabilir. olmaz demiyorum..

Bahsettiğniz bölgede geçmişte tv programına konu olan olayla aynı gibi.. kendi kendine yokuş yukarı hareket eden araçlar..

bunlar henüz bilmsel olarak açıklanmadığı için yada açıklanamadığı için doğa üstü güçlerle ilişkilendiriliyor.

yukarıda söylediğimde buydu.

eminim hepsinin bir mantıksal ve bilimsel açıklaması vardır. sadece bunları iyi bir şekilde araştırmak ve bulmak gerekiyor.

 

saygılar.