Ana içeriğe atla
23 Aralık 2010 tarihinde Ufoloji2R17B3O tarafından gönderildi

Paralel evrenler , boyutlar bilinenler ve bilinmeyenler...

Değerli arakdaşlar

 Bilindiği üzere bir çok bilim adamının ve düşünürün ve tabiki bu konuya ilgili olanları kafasını kurcalayan konulardan biride evrenimizdeki boyutlar ve başka evrenler..

günümüzde bu konulara bir takım bilim adamlarının teorileri ile bizlere ışık tutsada hala paralel evren ve boyut konusu bir çok açıdan bir muammadır.

Şu anda Evrenimiz haricinde başka evrenler olduğu, dünyada kabul görmüş bazı bilim adamları tarafından artık benimsenmekle birlikte bunların nasıl olduğu yada buralara nasıl gidilebileceği ile ilgili sorular günümüz tartışmaları arasındandır.

Bazıları bunun mümkün olduğunu düşünmekle birlikte bazıları ise bunu kesinlikle imkansız olduğunu ileri sürmektedir.

boyut konusunda ise yanılmıyorsam einstein 7 boyut olduğunu öngörmüş , günmüzde ise 11. boyuttan söz edilir hale gelmiştir. Bir çokları açısından bu kafa karışıklığı yapsada günümüzde ve önümüzdeki yıllarda bu artık benimsenmiş bir bilimsel gerçeklik olma yolunda gitmektedir.

bilimsel bir ıspat yapılamadığı içnide bunlar sadece bilimadamlarının mevcut bilgileri ile kaflarında bir teori oluşturup bir takım doğru yada yanlış sonuçlara varmaktadırlar.

 

Paralel Evrenler

Bilim adamlarının görüşleri nasıl bir göz atalım isteseniz..

 

Şu sırada, siz bu cümleleri okurken, paralel evrenlerdeki eşizleriniz de bu cümleleri okuyor olabilirler. Onlar da, bu teoriyi okuyunca, büyük olasılıkla sizin gibi inanmayacak ve başlarını sallayacaklardır.

İlk bakışta çılgınlık ya da bir bilimkurgu fantazisi gibi görünse de, bu teori tamamen matematiksel temellere dayanıyor. Stephen Hawking, "Sonsuz sayıda eşiz evrenler var" diyor. Hawking, Cambridge Üniversitesi'nin Matematik Bilimleri Merkezi'nde profesör olarak görev yapıyor. "Amyotrofik lateral skleroz" adı verilen bir sinir hastalığı nedeniyle, ünlü fizikçinin vücut kasları her geçen gün biraz daha eriyor. 1986'da bir soluk borusu ameliyatı sonucu sesini de kaybetti. O günden bu yana bilgisayar aracılığıyla iletişim kuruyor. Şu anda tamamen felçli, ancak zihni, inanılmaz bir hareketliliğe sahip. 59 yaşındaki astrofizikçi, evrenin var oluşunu açıklamak amacıyla yıllardır üstünde çalışılan "Her Şeyin Teorisi"sinin (Theory of Everything) formülünü oluşturmayı başardı ve buna "M-teorisi" adını verdi. Buradaki "M" (magic, mysterios, mother) büyülü, esrarengiz ya da her şeyin (bütün teorilerin) anası olarak değerlendirilebilir.

Teori, uzayı, içlerinde bizim eşizlerimizin bulunduğu başka evrenlerden oluşan çok boyutlu bir labirent olarak görüyor. Hawking, bu "kobold evrenler"in yaşayanlarını "gölge insanlar" olarak nitelendiriyor. Yani, bizim evren olarak tanımladığımız belki de, gerçekte iç içe geçmiş, birbirini şekillendiren ve hatta belki birbiriyle iletişim halinde olan, birbirine paralel çok sayıda evrenlerin bulunduğu sonsuz bir uzayın minik bir kesiti.

Bu, sadece birçok esrarengiz olguya aniden bambaşka bir açıdan baktığı için değil, aynı zamanda sıradan yaşamımızın bu kadar basit olmadığını göstermesiyle de büyüleyici bir evren tasviri. Birçoğumuz, yaşadığımız olaylara hep daha fazla anlam yükleme eğilimindeyiz. "Yaşamımda, ne olduğunu bilmediğim bir değişiklik olacağını hissediyorum" dediğimiz anları hepimiz yaşamışızdır. Korkular, hayaller, özlemler, fikirler... Ortada neden yokken, birden bire nasıl çıkıyorlar, nereden geliyorlar?

Genç iş adamı, her pazar sabahı eşiyle birlikte tenis oynuyordu. O gün de, bütün diğer pazar sabahları gibiydi. Daha farklı geçeceğini gösteren en ufak bir belirti yoktu. Ancak, bir süre sonra iş adamı oyunu savsaklamaya başladı. Servis atışları hep fileye takılıyordu. Konsantrasyonu tamamen dağılmıştı. Huzursuzluğu giderek arttı. Birden aklına annesi geldi ve bu düşünceyi bir türlü kafasından silemedi. Eve döndüklerinde telefonları çaldı, arayan babasıydı. Öğlene kadar her yerde onu aramıştı. Annesi bir kalp krizi geçirmiş ve hastaneye kaldırılmıştı. İş adamının konsantrasyonu, bu olayı sezinlediği için mi dağılmıştı? Peki nasıl sezmişti bunu? Böyle bir olaya, şimdiye kadar sadece parapsikoloji uzmanları açıklama getiriyorlardı. Bilim adamları, ciddiyetsizlikle suçlanmamak için böyle konuların üstünde durmamayı tercih ettiler.

Stephen Hawking'in geliştirdiği evren teorisi, hesaplamalara dayalı yepyeni bir açıklama getiriyor. Hawking, mantıksal olarak, beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini ileri sürüyor. Yani, tenis kortundaki olayları şöyle açıklayabiliriz: Görülebilir evrenimizin dışında, iç içe geçmiş ve eşizlerimizin bulunduğu, görülemeyen daha çok sayıda evren var.

İş adamı, annesinin geçirdiği kalp krizini telefonla öğrenmediğine göre, dolaylı yollardan öğrendi; yani eşizlerinden biri aracılığıyla.
Eğer Hawking haklıysa, daha pek çok olgu paralel evren teorisiyle açıklanabilecek. Hiçbir neden ya da bulgu olmadığı halde neden bazen korkuya kapılıyoruz? Eşizlerimiz o anda bu korkuları yaşadıkları için mi? Neden bazı insanlarla ilk kez tanıştığımız halde, sanki onu uzun süredir tanıyormuşuz duygusuna kapılıyoruz? Başka bir dünyada onu uzun süredir tanıdığımız için mi? Ya ilk bakışta aşk? Aslında böyle bir şey belki de yok ve her şey başka bir evrende yaşanan bir aşkın o an için hissedilmesinden ibaret. Gerçekten de, bir bilimkurgu senaryosuna benziyor. Stephen Hawking, bu fantastik fikre nasıl ulaşmıştı acaba?
Bilim adamı, böyle bir evren teorisine nasıl ulaştığını, "Ceviz Kabuğundaki Evren" adını verdiği son kitabında açıklamış.

Bu adı verirken İngiliz oyun yazarı William Shakespeare'in "Hamlet"inden esinlenmiş. Eserde Hamlet, "Ey Tanrım, ceviz kabuğunun içine hapsolsam da, kendimi bütün âlemlerin kralı gibi görebilirdim, keşke şu kötü rüyalarım olmasaydı..." diyordu. Hamlet'in bu derin iç çekişi, sanki düşünür Hawking'i tarif ediyor.

Hastalığı onu, ceviz kabuğu olarak nitelendirilebilecek hareketsiz vücudunun içine hapsetmiş. Ancak, o aklıyla, sonsuzluğa, yani evrene hakim olmak istiyor. Hawking, Hamlet'in sözlerini şöyle yorumluyor; bütün fiziksel engellere karşın, sadece beynimizin gücüyle uzayı araştırabilir ve teknik açıdan ulaşılması mümkün olmasa da, teorik olarak, ilginç bölgelerin kapılarını aralayabiliriz.
Hawking'in geliştirdiği formül, makroskobik evreni ve temel parçacıkların mikroskobik dünyasını tanımlamakla kalmayacak, "Büyük Patlama" ve onunla birlikte zaman ve uzay boyutlarının başlangıcını da hesaplanabilir hale getirecek. Böylece insan, evrenin en büyük gizemine, daha doğru bir yaklaşım gösterebilecek: Evrenin, var olmak için bir tanrıya ihtiyacı var mı? Yoksa varlığı, tamamen bilinen fiziksel yasalara mı dayanıyor?

"Her Şeyin Teorisi"ne giden yolda başka bir sorun da, atomun standart modelinde yaşanıyordu. Parçacıklar, bazı matematiksel işlemlere tabi tutulduklarında, ortaya anlamsız ve sonsuz değerler çıkıyordu. Ayrıca standart model, ne parçacık kütlelerini ne de doğal kuvvetlerin şiddetini açıklıyordu. Bunlar formülde sabit değerler olarak yer alıyordu.
80'li yılların ortalarında, fizik uzmanları John Schwarz ve Michael Green'in uğraşıları sonucu bir çözüm yolu bulundu. Onlara göre anlamsızlıklar, parçacıkların, denklemlerde sonsuz küçük noktacıklar olarak ele alınmasından kaynaklanıyordu. Peki ama, parçacıkların iplikçikler gibi esneme yetenekleri olsaydı ne olurdu? Yaklaşık 10 yıl önce geliştirilen, ancak daha sonra hesapları çıkmaza sokan "sicim teorisi", atomaltı parçacıkları nokta şeklinde değil, iplik (sicim) şeklinde tanımlıyordu. Sicimler, bir kemanın telleri gibi salınan, 10 (üzeri -33) santimetre uzunluğunda, minicik iplikçiklerdi. Sicimler şimdiye kadar gözlenemedi; ancak, büyüklüğü matematiksel olarak hesaplanabiliyor: Bir sicimin bir atomun büyüklüğüne olan oranı, bir atomun bütün Güneş Sistemi'ne olan oranına eşit. Ayrıca, belirli bazı sicimlerin, kütle çekimine sahip olduğu ve sicimlerin, aynı zamanda kuvantlar oldukları da bilinenler arasında. Hawking, buradan yola çıkarak "kütle çekiminin kuvantum teorisi"ni geliştirdi.

Stephen Hawking, sicimlerle ilgili çok sayıda hesaplama yaptıktan sonra şu sonuca ulaştı: Evreni üç veya dört boyutlu kabul ettiğimiz sürece, geliştirilen "Kütle Çekiminin Kuvantum Teorisi" bizi tek bir evren formülüne götürmüyor. Dolayısıyla çözümü, çok boyutlu alanlarda aradı. Bu nedenle de sicimde takılıp kalmadı ve hesaplar yaparak, sicimlerden çok boyutlu kuvantlar elde etti. Bunlara "membran" adını verdi ve daha da kısaltarak "bran" olarak kullandı. Bu bran'lar, birden fazla boyutta varlık gösteriyorlardı. Hesaplamalarına devam ederek bir sınıra ulaştı: Evrende on bir boyut vardı.
Peki bütün o boyutları neden algılayamıyoruz? Hawking nedenini şöyle açıklıyor: Büyük Patlama'nın ardından, zaman boyutu ile üç tane uzaysal (uzunluk, genişlik, yükseklik) boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüştü. Kalan yedi boyut, konumlarını değiştirmeden, yani sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte, bir gonca gibi sarılı olarak kaldılar. Bilim adamına göre, böyle yedi boyutlu bir yumak, evrenin her noktasında mevcut.

MTeorisi'ne göre, evren iki boyutlu bran'larla kaplı. Bu branlar için üçüncü boyut, bran'ların frizbi plakları gibi, içinde oradan oraya uçtukları ve hiç birbirlerine çarpmayacakları büyüklükte bir "hiper uzay". "Üç boyutlu kütlecikler" hiç fark edilmeden dört boyutlu bir uzaya, "dört boyutlu kütlecikler" beş boyutlu bir uzaya vb. giriyorlar. Hawking, bu noktada kendi kendine şu soruyu sormuş: "Üstünde yaşadığımız Dünya nasıl yorumlanmalı?" Yanıtını ise şöyle vermiş: "Bizim gözlemleyebildiğimiz evren, belki de hiper uzayda süzülen üç boyutlu bir bran'dan öte bir şey değil. Ve evrenimiz bu uzayın içinde yalnız değil. Çünkü, sürekli yeni evrenler, yeni bran'lar doğu-yor.

Fizikçiler, bu olaylara "kuvantum fluktuasyonu" adı veriyorlar. Hawking, böyle bir kuvant oluşumunu, kaynayan sudaki hava kabarcığı oluşumuna benzetiyor. Bu kabarcıklardan bazıları patlıyor, bazıları da içinde bulunduğumuz evren gibi esneyerek genişliyor.
Bilim adamı, sürekli bir üst boyuta geçen branlar'la ilgili, insanın başını döndüren bu varsayımı biraz daha somutlaştırabilmek için, hologram örneğini veriyor: Hologramlarda, doğru açıdan bakıldığında, iki boyutlu bir yüzeyde, üç boyutlu bir nesnenin görüntüsü fark ediliyor. Başka bir deyişle, daha yüksek boyuttaki bilgiler, daha düşük boyuttaki bir oluşumun içine kodlanıyor. Öyleyse, üç boyutlu dünyamızda gerçekleşen her şey, aslında daha yüksek boyutlu bir dünya tarafından üretilmiş olabilir mi? Ya da bir paralel dünyanın sadece yansıması olabilir miyiz?
Hawking'e göre bu soruların yanıtı evet!

Hawking'in teorisiyle, kehanet ve telepati gibi aaaafizik konular da belki daha doğru yorumlanabilir: Bir hologramda, üç boyutlu bilgiler, iki boyutlu yüzeyin her noktasında kodlanmış olarak bulunuyor. Hologram levhasını kırdığınız ve parçalardan birini ışık altında incelediğiniz zaman, içinde kodlanmış olan üç boyutlu nesnenin yine tamamını görürsünüz. Çünkü, nesneye ait üç boyutlu bilgilerin tamamı, yüzeyin her noktasında ayrı ayrı kodlanmış bulunuyor.

Dünyamız eğer bir hologram ise, bütün bilgiler, yine Dünya'nın her yerinde ayrı ayrı bulunuyor olmalı. Bu açıdan bakıldığında, bu matris bütününün bir parçası olan kişinin, normalde görülemeyen bilgileri bazen fark etmesi çok da olağanüstü sayılmaz. Belki de kâhinler, böyle bilgileri algılayabilen ve okuyabilen insanlardır.
Hawking bu düşüncesinde yalnız değil. Bu varsayımı geliştirirken Hawking'e eşlik eden evrenbilimci Alexander Vilekin, "Uzayda, Al Gore'un ABD başkanı olduğu ya da Elvis Presley'nin hâlâ yaşadığı paralel evrenler olabilir" diyor.

Hawking daha da ileri giderek paralel başka bir evrene geçmeyi hayal ediyor. Fizikçi, bilimkurgu dizisi "Star Trek"e, konuk sanatçı olarak katıldığı bölümünde, Isaac Newton ve Albert Einstein ile poker oynamış, Marylin Monroe da dizinde oturarak ona şans dilemişti. Bilim adamı "Her türlü hikâye gerçek olabilir; bir evrende Marylin Monroe, diğer evrende de Kleopatra ile evli olabilirim. Böyle olduğuna dair elimizde bir kanıt yok. Keşke olsaydı, o zaman poker oyununda çok para kazanabilirdim" diyor.
Sicimler ve branlar'dan oluşan bu fantastik bakış açısı gerçek olabilir mi? Hawking, evrenin varlığını tek bir formülle açıklayacak "Her Şeyin Teorisi" nin henüz tamamlanmadığını, bunun belki de ancak 21. yüzyılın sonuna doğru mümkün olacağını belirtiyor. Ancak formül tamamlandığında da Tanrı'nın evren formülüne ulaşmış olacaklarını, bu noktanın da insan aklının nihai zaferi olacağını belirtiyor. ( alıntıdır )

Boyutlar

Stephen Hawking, sicimlerle ilgili çok sayıda hesaplama yaptıktan sonra şu sonuca ulaştı: Evreni üç veya dört boyutlu kabul ettiğimiz sürece, geliştirilen "Kütle Çekiminin Kuvantum Teorisi" bizi tek bir evren formülüne götürmüyor. Dolayısıyla çözümü, çok boyutlu alanlarda aradı. Bu nedenle de sicimde takılıp kalmadı ve hesaplar yaparak, sicimlerden çok boyutlu kuvantlar elde etti. Bunlara "membran" adını verdi ve daha da kısaltarak "bran" olarak kullandı. Bu bran'lar, birden fazla boyutta varlık gösteriyorlardı. Hesaplamalarına devam ederek bir sınıra ulaştı: Evrende on bir boyut vardı.
Peki bütün o boyutları neden algılayamıyoruz? Hawking nedenini şöyle açıklıyor: Büyük Patlama'nın ardından, zaman boyutu ile üç tane uzaysal (uzunluk, genişlik, yükseklik) boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüştü. Kalan yedi boyut, konumlarını değiştirmeden, yani sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte, bir gonca gibi sarılı olarak kaldılar. Bilim adamına göre, böyle yedi boyutlu bir yumak, evrenin her noktasında mevcut. ( yukarıdan alıntı.)

 

Paralel evrenler ve boyutlar bunların bilimsel anlamda bir bilim adamının teorileriyle ele aldık

Buna karşın Tasavvuf açısındanda bakıldığında paralel evrenlerin ve boyutların var olduğu bilnmektedir. Ancak bunları Bu konuda çok derin bir bilgi ve alt yapısı olan  alimler  statüsündeki kişiler araştırıp öğrenmişlerdir ve halada  devam etmekteler.

 Benim naçizane bu knoudaki yorumu şöyle oacaktır.

 

Boyut ;

sayı olarak 11 boyuta katılmasamda i, sonsuz sayıda  boyut olduğunu düşünmekteyim.  ( bir ara 99 bin rakamı telaffuz etmiştim bundan bile fazla olablir ) Boyutu aslında tek bir mekanda birden fazla katman olarak nitelendirebiliriz. Ancak insan gözünün ışık spekturumundaki dar görme kabiliyeti ile gözdeki perdeler ( tasavvuf anlamında açıklanan) bizim diğer boyutları görmemize engeldir.

Diğer boyutlarda yaşam varmıdır ?

Evet diğer boyutlarda her biri kendi boyutuna özgü yaşam varlıklar ve ırklar vardır. Örneğin ilk 4 boyut bizim kapasamımızda olmasına rağmen  5 nci boyutun  salihler , şehitler  hızırlara ait olduğu dile getirilmektedir.( belki daha fazlası vardır ) dinsel açıdan bakıldığında Kuranı kerimde ve diğer dinlerde de kabul edilen cinlerinde kendilerine ait boyutları vardır. Diğer boyutlarla ve oralardaki varlık ve yaşamla ilgli çok kısıtlı bilgilere sahibiz. Ancak bu hiç öğrenemeyeceğimiz anlamına gelmiyor.

Paralel Evren konusu ;

paralel evrenler mevcuttur ancak sayısı yine belirsiz her zaman muhtemelen yenileri ekleniyor Yaratıcının kudreti bizi yeni şeyler öğrenmeye ve keşfetmeye teşvik ediyor her zaman

burada 2 soru akla geliyor

1. boyutlarda bizim yansımamızmıdır *

2. Paralel evrenler bizim yansımamızmıdır *

 

 

1. Şuanda içinde bulunduğumuz boyutta x olan bir kişi diğer boyutlarda da mevcuttur ancak kendi boyutuna özgü yaşam biçimi yaşam tarzı ve "beden"sel yapısı ile. ancak boyutlardaki yanısmalarımızn hiç biri bir biri ile çakışmaz yada görüşmez yada etkileşimde bulanamaz. ( Stephen Hawking e bu konuda katılmıyorum . Etkileşimde bulunduğunu iddai ediyor )

 

2.  Evet  paralel evrenler bizim yansımamızdır .Her evrende tıpkı bizim gibi dünyalar ve galaksiler var. yine burada olan X bir şahıs yada gezegen o paralel evrendede var.. Ancak paralel evrenlerin birbiri ile etkileşimi söz konusu değildir.Ayrıca her evren yine kendine özgü bir farklı oluşumla meydana gelmiştir. Bizdeki patlama ve  evrenini oluşumu oradada gerçekleşmiştir. ancak olması muhtemel tüm olasılıklarla meydana gelmiştir.Yani patlamada evrenin oluşması için ne kadar farklı olasılık varsa en az tüm olasılıklar sayısı kadar paralel evren vardır. ( Burada yaratıcının kudretini biraz daha anlama açısındna önemlidir )

Hawking bu düşüncesinde yalnız değil. Bu varsayımı geliştirirken Hawking'e eşlik eden evrenbilimci Alexander Vilekin, "Uzayda, Al Gore'un ABD başkanı olduğu ya da Elvis Presley'nin hâlâ yaşadığı paralel evrenler olabilir" diyor.

yukarıdaki alıntıya aynen katılmaktayım.teoriden daha öte olduğunu düşünmekteyim.

 

Sn.Bjklisait93 ün sorusu ;

peki ya paralel evrenler orda ruh işi nasıl oluyor açıklarmısınız?

Bizimki ile aynı her bir evrendeki varlıkları ve yaşamın kendine has ve özel ruhu vardır. Bizden bağımsızdır.Nasıl biz diğerlerinden bağımsızsak.

Bir tek Hz.Muhammet peygamberimiz tüm kainata rahmet olarak gönderildiği için tek olarak yaratılmıştır. Kendisi tün boyut ve paralel  evrenlere ruhen yada hem ruh hem bedenen gitmiştir.

Bizim şansımız bu dünyada ve boyutta teşrif ettikleri için çok avantajlıyız.Kendi tarihimiz olarak biliyoruz ve kabul ediyoruz.

diğer evren ve boyutlara göre biz ilk yada asıl boyut yada evren olarak kendimizi nitelendirebiliriz.

 

saygılar.

 

Yorumlar

günmüzde bilim adamlarının meşgul eden soru ise paralel evrenlere geçiş yapılablirmi *

kimisi yapılmaz diyor kimisi yapılabilir ama riskleri var diyor.

 

evet yapılablir ancak günümüz teknolojisi buna hiç mi hiç yaklaşamaz bile.

farzedelimki gidebiliyoruz nolcak ;

Bu sefer şu sorular geliyor bilimadamlarının akıllarına ;

1.gidebilirsek geri gelebilirmiyiz.?

2.gittiğimizde karşılaştığmız varlıklar bizi kötü algılarsa güvenliğimiz tehlikeye girebilirmi.

3. oradaki şartlar insan biyolojisne uygun mudur. ( yani uzay kıyafetleri yada  uzay gemisi bile kaldıramayabilir o şartları )

 

şu an bunun üzerinde çalışıyorlar teorik olarak

4. ( buda benim sorum )  gittikleri yerde su varmıdır.. ? en büyük sorun bu bence...

 

 

saygılar.

cok buyuk bir oyun donuyor arkadaslar. bilgilendirici bir paylasim. tesekkurler.

 

bence,

1. bircok giden, memnun ki yerinden, cok seneler gecti; donen yok seferinden....

2. evrenin tamami icin ve tum evrenler icin gecerli, en guclu madde/enerji; sevgidir. tehlike olacagini sanmiyorum.

3. insan fiziki gorunumuyle oraya gidilebilecegini dusunmuyorum. en azindan bu milenyiumda... ancak bir enerji demeti halinde gidilebilir, ya da oradaki sartlara gore mutasyon (kelimenin tam anlamiyla... genetik muhendislik sayesinde) gecirilerek adapte olunabilir, kanaatindeyim.

4. raki yoksa, suya gerek yoktur.

 

selamlar,

tet

Sn  Palindromik:)

 

yazınızı ilgiyle okudum...sizinle paylaşacağım düşüncelerim var tabi ki!Ama yazınızda sizden fazla bir katkı göremedim:(genelde alıntı yapmışsınız.yorum yok!!!size yanıt vermeden kafamı  toplamak istediğim için acele etmiyorum...başka boyutlar bilimsel açıklamalarla sınırlı değil.bunu sizde biliyorsunuz.yakında görüşmek üzere şimdilik iyi akşamlar saygılar:))

Sn Feray  Aslında sadece stephan hawkins in düşncelerinden yola çıkarak bazı yanlışlıkları dile getirdim.ve düzeltme yaptım . ( eğer sadece tamamını kendim yazsaydım bunları çok fazla ters eleştiri ve konu ile alaksız tartışmalara mahal vermemk için  bir örnek aldım.)

Dikkat ederseniz bu bilim admaının yanıldığı  ve eksik kalan yönelerini tamaladım belki kelime sayısı açısındna az görünebilir ama anlam bakımından baktığınızda aslında çok fazla katıkı olduğunu göreceksişni. Ayrıca yine kimsenin bilmediği ve kamuoyuna paylaşılmayan bilgileri verdim. paralel evrenlere  deyahat ve bununla ilgili sorunlar ayrıca yorum olarak ekledim.

o alıntıda çok fazla ekdik ve hata vardı ama teori geçrekten gerçeğe en yakın teori şuana kadr gördüğüm o nedenle örnek olarak bu bilimadmaını aldım. yok sa başka bir video vardı paylaşacağım

orada 3 bilim adamı paralel evrenleri zar a benzetip bir takım teoriler yapmış. beyin fırtınası adına güzel olsada yapılan teroilerin çoğu çok dayanaksız ve yanlışlarla dolu.

bu alıntıda değinmediğim bir konu daha vardı ; buyuk patlamadan söz edilir. Burad tek bir maddenin ( sonsuz yoğunlukta) patlamasından evrenini oluştuğu teorisi..

Ben bunuda şimdi düzelteyim aslında evren tek bir maddeden değil 2 maddenin çarpıştırılması ile oluşmuştır.

yine ek bilr bilgi daha evrenin genişlediği biliniyor ancak  evrenin döndüğü bilinmiyor ..Gezegen ve galaksilerin dönme sebeplerinin çok büyük bir nedenide evreninde dönüyor olması.

ama konu sapmasın diye çok fazla girmek istemedim..

 

Çok fazla daha detay var ama onua konu olgunlaştıkça ve bende bilgilerimi tamaladıkça paylaşım yapacağım.

SU konusuna  dikkat çektim sonraki yorumumda dikkat edin lütfen su olmadan asla bu geçişler yapılamaz ...

 

saygılar.

not : ışınlanma ile ilgili konuyu unutmadım şu an  toparlıyorum ya konu altında yada ayrı bir başlıkta paylaşacağım.

 

Tüm grup arkadaşlarına merhaba diyorum. 

Aklın yolunu konuşuyorsunuz ve bu, benim de içinde olduğum birçoğumuz için heyecan verici bir serüven.

Bir de, aklı (düşünme, yargılama, sınıflandırma, karşılaştırma vb. işlevlerİ) bırakıp zihinsel kalıpları atarak bir anlamda tüm evrene 'prizlenerek' saf algılama yolu var. Bunu Uzak Doğu ruhsal kültürünün uygulamalarında bulabilirsiniz. Bu yol da uzun ve ince! Açıklaması uzun boylu değil ama, yalnızca zihni susturup ANDA OLMA uygulamasına dayanıyor. Uygulama, uygulama, uygulama ve kendi ruhumuzun ya da canımızın gerçeği doğrudan algılaması üstüne kurulu. Burada kuramsal varsayımlara ve hele hele yalnızca bir dil olan matematiğe burada yer yok.

Bu bağlamda zihinbilimi incelemeyi önerebilirim. Gerçi bu da aklın yolunu izliyor, ancak bilincin nasıl oluştuğu ve neyi algıladığı üstüne bir dolu ilginç model var. Biz gerçeği bedenlerimizin dışında ararken algı ve duyum bizim bilincimizde, yani içimizde oluşuyor. Dışarıda ne olduğunu bilmeksizin algılarımızla içimizde bir dünya yaratıyoruz, indirgenmiş ve eksik bir dünya, beş duyulu insanın dünyası! Ayrıca dışımız derken bile gerçeği ayırarak (işte aklın yapabildiği bu kadar!) bölüyoruz. Zihnimiz ya da bilincimiz nerede bitiyor da dış dünya başlıyor, söyleyebilir miyiz? Dış ve içi niye ayırıyoruz? Algılayabildiğim tüm evren BENİM DE zihnimdir, BENİM DE bilincimdir, ortak bilincimizdir, dolayısıyla fiziksel bedenim içimi dışımdan ayırmaz, içimi dışımla birleştirir. Bilincimi evrene yayarsam, ben olmaktan çıkar, evren olurum, bilincimi sevdiklerime yayarsam, empati kurup birlik bilincinin içinde eririm. Kaç boyut ya da evren olursa olsun, düşleyebildiğim, zihinsiz ve derin algıladığım herhangi bir ortam ya da varlık olurum ve o zaman artık BEN olmam.

Anahtar konu bilinçlerimizdir.

Sevgiler

Sn .Vadi Ruhu

Bulunduğum ortamda çok fazla konsatre olamadım yazınıza ama aladığım kadarıyla çok güzel ve ilginç bir konuya değiniyorsunuz aslın bir dğeil birden fazla konu var...
bilinç , anda var olma , burada evrene prizlenmek benzetmesini sevdim ,:)..bu knoularıda bence konuşmak ve deşmek gerkiyor ayrı ayrı..

Evren değiniz gibi hep dışarda aradık ama evren bir bütündür ve bütünlük içinde bir bütündür, İnsanda bir evrendir ve bir bütündür.insanda evren içinde bir evrendir.

Ancak evrenler ve boyutlar bilimsel anlamda nredeyse çözülemeyecek kadar yetersiz veriler ve bilgiler sunar
bunları kendi açımdan bakarsam tasavvuf ve kuran kaynaklı olarak bir mantık ve anlam yukleyebilriim.
Tabi siz yada başkaları yine menevi anlamda farklı şekilde bu konulara bir alam yukleyebilirsiniz.( herkesin yaşam felsefesi farklı ve kendine özüg olabilir gayet doğal )

Ben ancak bu şekilde bir doğru sonuçlara (yada doğru olduğuna inandığım) ulaşıyorum.

siin yapmış olduğunuz açıklamada neredeyde 9 10 tane ayrı ayrı irdelenmesi gerekn konu var. bunları ayrı ayrı yazarsanız hep birlikte bir beyin fırtınası yapbiliriz arzu ederseniz.

saygılar.

Benim bildiğim en gerçek paralel evren ahirettir :)..Şu ana kadar uzayda paralel evren veya başka evrenler olduğu konusu tam olarak açıklık kazanamamış olsada, diğer evren veya paralel evren hiç olmazsa kutsal kitapların tasdik etmesi ile var olduklarını anlayabiliyoruz.Ama bu paralel evrene geçmek veya gitmek için çok büyük bir bedel ödenmesi gerekiyor yani gidiş bileti çok pahalı ve acımasız ve üzücü.Bana göre her halde bizlerin uzayda başka evrenlere gitme şansı pek olmayacak.Ama diğer evrene yani ahiret denilen paralel dünyaya ister istemez gideceğiz.Fakat başka evrenlerin var olduğuna ve bu evrenlerde başka dünyaların var olduğuna,ve bu dünyalarda da canlıların yaşadığına kesin olmamakla beraber inanmak istiyorum,gerekçe olarak ta dünyayı meydana getiren bing bang ın başka dünyalarıda meydana getirebileceğine inanıyorum her ne kadar zor bir ihtimal olsada...Veya yaratıcı başka alemlerde yaratmış olabilir kim bilir...

Sn.Muzaffer

Farklı açıdan girmişsiziniz tamamen katılıyorum.

bizdeki büyük patlama gibi olasılılaradn oluşan sonsuz sayıda evren oluşmuştur benim düşünceme göre. Bu da sizin inanamak isteğiniz konuyu destekler biçimde bir yaklaşım olarak alabilirsiniz.

ve son cümlenize istinaden ;
Tabiki taratıcı başka alemler yaratmıştır ona şüphe yok. kaynak inananlar için kuran.. bazı bilgiler apaçık yazsada bahsettiğim bazı konular direk olarak yazmaz yada görmeye bilirsiniz. burada kuran ilmi ile bakıldığında herşeyin apaçık ortada olduğunu göreceksiniz. sadece biraz düşünmek merak etmek ve biraz bilgi . .doğru şekilde bakıldığında
merak edilen herşeyin cevabını bulabiliriz bence.
kaldıki hala hiç birşey bilmiyoruz...

not :
merak edenler için bir ipucu ;
kuranda meal olarak bakıldığında bazı süreler tamamen konu olarak bir bütünlük içinde olsada bazılarında birden fazla konu aynı sure ve başlık altında yazılmıştır. neden ??

aynı konuları içeren ayet ve sureleri bir araya getirdiğinizde belkide aradığınız bir çok sorunun cevabının bulabileceksiniz.

saygılar..

valla iyi olur ben boyumun ölçüsünü almalıyım o konuda :))

şu an başka bir yerde misafirlikteyim. pc çok kasıyor. yazdıklarımı iyi takip edemiyorum ..
aslında bir imla denetiminden geçirip öyle yayınlamam lazım.

bu konudaki teoriniz nedir ? :)9

hızlı yazma mantığından kaynaklanan yakın tuşların yer değiştirmesi teorisi mi acaba :))

yad beyin parmak kooridnasyonun zayıf olması teorisi :))
saygılar...

İkiside olabilir diye düşünüyorum heyecan da olabilir ve de gayet doğaldır.. çünkü burada magazinvari yazılar yerine mantık üzerine yazı yazıldığından dolayı yazarken düşünmek,düşünürken yazmak istemenizdendir.. herhalde öyledir :)) ""kooridnasyonun"" neyse :))

İlk olarak siteye kayıt olduğumu bile hatırlamıyorum ama nasıl olduysa kaydolmuşum :)

Stephen Hawking eğer haklıysa yani bazı evrenler şimdiki evrenin geçmişten gelen haliyse o zaman benimde bi teorim olucak.Öldükten sonra yaşam var ve bi insan bu dünyada öldüyse diğer dünyada yeniden doğabilir yukarıdaki yazıdada belirttiğiniz gibi bazı evrenlerin ışığı daha parlak çünkü daha genç güneşi var vb. şöyle düşünmek gerekirse o zaman bazı evrenlerde şuanda dinazorlar dünya yüzeyinde olabilir :) yani bizim evrenimizdeki zaman çizgisiyle paralel evrendeki zaman çizgisi aynı olmuyabilir? ki bu evrende öldüğümüz zaman diğer evrende yeniden doğuyo olabiliriz.Buda benim teorim.
Saygılarımı sunarım.