Ana içeriğe atla
9 Nisan 2010 tarihinde Nightmare tarafından gönderildi

Nasa ne saklıyor...?

Mars Gezegeninde 4 Temmuz 1997 tarihinde inen Parthfinder (Kaşif) uzay aracı NASA’ya çektiği resimleri yollamaya başladı. Bu resimleri dünya ajanslarına satan kurumun fotoğraflarındaki “karartılar” dikkat çekmeye başladı. NASA, bu fotoğraflar için link hatlarındaki problemler yüzünden bazı fotoğrafları net alamıyoruz açıklamasını yapıyordu.

NASA NE SAKLIYOR?

Ancak Mars’ı İnternet’ten izleyen bomba gibi bir açıklama ile karşı karşıya kaldılar. Açıklama şöyleydi: “NASA dünya kamuoyundan bir şeyleri gizlemek için fotoğrafları özellikle karartıyor. Bu açıklama ile birlikte NASA’nın İnternet’te net olarak yayınlanan ikinci fotoğrafta, kubbe şeklinde cisimler görülüyor. NASA’nın yayınladığı bu fotoğraflarda ise bu cisimlerin olduğu yer, bant çekilmiş gibi karanlık…”

İsmini gizli tutan bir NASA yetkilisi “Bu temiz fotoğrafı nasıl elde ettiğimi sakın sormayın” diyor ve ekliyor “Temiz fotoğraflarda görülen kubbe şeklindeki cisimler göz yanılması da olabilir. Ancak NASA yetkilileri, kendi gördükleri her şeyi herkesin görmesini istemiyorlar.”

NASA’dan sızan bazı resimler bize Amerikalıların ısrarla başka gezegenlerde hayat olduğu ve temasa geçerek bilgi sahibi olduklarını gösteriyor. Buradaki amacın sebebi elde edilecek bilgi ile teknolojik olarak daha da ileriye gitmek istemeleridir. 1970’lerin başlarında TRT’nin siyah-beyaz ekranlarında yayınlanan UZAY YOLU dizisinin gerçek olmasına az bir sürenin kaldığına in******rın sayısı bugün milyonları bulmuştur. Çünkü Uzay Yolu dizisinde kullanılan birçok ürünün mesela küçük telsizlerin, otomatik kapıların kendiliğinden açılması, Gezegene inen mürettebatın cep telefonları aracılığıyla ana gemi ile konuşmaları teknolojik olarak günlük hayatımıza girmiştir.

Tıbbi konularda gerçek olurken, insanların bir yerden bir yerlere ışınlanması yakında gerçek olacaktır. Bunun ile ilgili olay ise meşhur Philadelphia Deneyidir. 1943 yılında 2’nci Dünya Savaşının en kanlı günlerinde yapılan bu deneyde Virginia ile Norfolk limanları arasında bir destroyer ışınlanmıştı. İçindeki mürettebat ile gerçekleşen olay sonucunda tüm mürettebat deney sırasında ve sonrasında ölmüştü. Amerikalıların bu çalışmaları hala sürdürdüğünü görüp, bu deneylerin boş bir uğraş olmadığını anlamak için uzman olmaya gerek yok.

Gerçek şudur: Uzay Gemisi Atılgan gibi bir uzay gemisi yaparak Uzay’daki diğer gezegenlere gitme fikri artık gerçek olma aşamasındadır. Sadece bu teknolojiyi bulmak kaldı. Sorun süre sorunudur.

Biz yine NASA’ya dönelim neden elindeki bilgileri saklıyor. Çünkü kendi bilim adamlarıyla başarıya ulaşmak istiyor. 51’nci Bölge olayında olduğu gibi. Oraya zaten bir uzay gemisinin üştüğü, sağ veya ölü bir çok uzaylı cesedinin bulunduğuna hala inanılıyor. Her ne kadar resmi makamlar yalansa bile. Siz çok üstün bir teknolojiyi çözebilecek bilgiye veya cihazlara sahip misiniz? Dünyanın Kurtuluş Günü adlı filmden hatırlarsanız şöyle bir şey vardı. Dünya’yı istila eden uzaylılara karşı son çare 51’nci bölgedeki Uçan Daire’yi kullanarak savaşı kazanmaktı. Sonuçta filmin kahramanları bu Uçan Daire ile uzaylıların gemisini yok ederek, dünyayı kurtarıyorlar. Bizim de ileri sürdüğümüz gibi bunların gerçek olması hiç kimseyi şaşırtmayacak. 1947 yılından bu yana geçen süreçte Amerikalı bilim adamlarının incelemelerini sürdürdükleri Uçan Daire’yi çalıştırıp, çalıştırmadıkları bilinmiyor. Yasak bölge bugün herkese kapalı, geceleri ise garip cisimler ve ışıklar görülmeye devam ediyor. Belki de UFO’yu çalıştırdılar ya da benzerlerini yaptılar. Sonuçta bugün Amerikalılar Uzay konusunda çok ileri derecede çalışmalar yapıyorlar ve elde ettikleri bilgileri de kesinlikle kimseyle paylşamıyorlar.

NASA gizli Virginia

Yorumlar

Bu bahsedilen resimleri görebilir miyiz? NASA'nın resmi web sitesinde, Mars'da çekilen bir resmin orta tarafın büyük bir bölümünün sansürlendiğini görmüştüm. Hatta farklı bir resminde sol orta tarafına doğru siyah bir cismin küçük bir şekilde göründüğünü de görmüştüm. Bu bahsedilen resimleri şayet paylaşırsanız çok sevinirim. :))

Gerçi bu paylaştığınız konu hakkında resmi kaynağa dayanan belgeli resimleri Google'dan aramaya çalışacağım.

Bu konu paylaşımı için çok teşekkürler. :))

Egri oturup dogru konusalım sevgili arkadaslar. Nasa'nın, Amerikan hukumetlerının cok seyler bıldıgını ve sakladıgını tum dunya bılıyor. Aslına bakarsanız elımızdekı tek net gercek bu.

1919 yılında Trablusgarp savasını kaybetmıstık. Kafasının uzerınden gecen ıkı Italyan savas ucagına bakan ve yanındaki emir subayına donerek " bu ucaklardan bizdede olsaydı, biz bu savası kaybetmezdik. Insallah bızımde ucaklarımız olacaktır " diyen ulu onder Ataturk Suriye'deki savastada Ingılız savas ucaklarının etkınlıgını yakından goruyordu. Iste bu donemlerde Istıkbalın goklerde oldugunun farkına varıyor ve ıstıkbalı goklerde goruyordu Ataturk. Gercekten de su anda dunyayı goruyoruz. Istıkbal goklerde. Butun yuksek teknolojının sıcrama tahtası havacılıktır. Bunlara muteakıpte uzay arastırmalarıdır. Bır donem 1925'te kurulan THK cıddı sayıda cesıtlı amaclar ıcın ucaklar uretıyor. Ama bu fazla uzun surmuyor ve uretım duruyor. Temel nedenını " Devrim arabalarını " seyredenler cok ıyı bılır. Ulusumuz ulu onder Ataturk'un gosterdıgı hedefte yurumeye calısıyor fakat ne kadar acıdırkı devamını getıremıyor. Bunu hedef alan, ileriyi goren Amerikalılar bakınız neler yapıyor   

1915 senesinde NACA'yı kuruyorlar. ( Havacılık alanında ulusal danısma komitesi ). NACA kuruldugu tarıhten ıtıbaren uçaklar uzerinde calısmıs, ucak kanatları uzerinde arastırma yapmıs, cesıtlı cısımlerın hava ıle etkılesımını arastırmıs, cesıtlı ruzgar tunellerı yaparak aerodinamik uzerine arastırmalar yapmıs, savas ucaklarının tasarımını yonlendıren bır kurum olarak hızmet verıyor. Bununlada yetımeyıp 29 haziran 1958'de NASA ( Ulusal havacılık ve uzay dairesi ) kuruluyor. ABD'nin uzay programı calısmalarından sorumlu tek kurum. 

1979 yılında start verılen SETI projesıde dahil ( Dunya dısı zeka arastırması ) Nasa'nın uzay calısmalarını, projelerını az cok hepımız bılıyoruz. Nasa'nın ayrıca mikroçip, kablosuz aletler, kulak termometresi, dondurulmuş gıdalar, bina izolasyonu, Joystick, uydu tv, dayanıklı lensler, duman dedektoru gıbı 6300 den fazla urune ımzasını attıgını bılıyormusunuz ? 

Tabıkı bu buluslar, uzay arastırmaları gerek maddı gerekse manevı bır cok ozverıyı ve kaybı beraberinde getiriyor. Birkac ornekle hem anılarımızı hem bılgılerımızı tazeleyelım. 1988 yılında uzay mekıgı Challanger ınfılak ettı. Mekıgın ıcındekı tum astronotlar yasamını yıtırdıler. 2003 yılında yıne bır uzay mekıgı olan Columbia inis esnasında 12500 km'lık bır hızdayken 63 km yuksekte ınfılak ettı. Yıne mekıgın ıcındekı tum astronotlar yasamlarını yıtırdıler. Kuresel ısınmanın ıncelenmesı ıcın vandenberg hava ussunden fırlatılan Orbiting Carbon Observatory (OCO) ısımlı gozlem uydusu kendısını tasıyan modulun fuzeden ayrılamamasından sebep Antartika yakınlarında okyanusa dustu. Fırlatma basarılı olsaydı OCO dan alınan bılgıler, gozlem ıstasyonlarından ve dıger uydulardan gelen bılgılerle bırlestırılecek, boylelıkle karbondioksidin iklim degisikliginde rolu daha ıyı anlasılacaktı. Bunlar hatırladıgım bır kac ornek. Senelerce yapılan calısmalar, beyın gucu, beyın fırtınaları, harcanan zaman, emek, ıs gucu, harcanan mılyarlarca dolar. Gercekten ınanılmaz. Son yasanan ekonomık krızde harcamalar ıcın frene basılmıs olsada Amerıka bu noktada saygıyı ve takdırı sonuna kadar hak edıyor.

Size yapılan harcamalar konusunda kucuk bır ornek vermek ıstıyorum. Bu calısmalara harcanan paraların boyutuna sız karan verın lutfen. Bugüne kadar yapılan ölçümlere göre 2036’da Dünya’nın yakınından geçecek olan Apophis ısımlı devasal goktası, ABD’nin Porto Riko’daki Arecibo Gözlemevi’nin takibinde. Gözlemevi Ocak 2013’te Apophis’e air radar ölçümlerine hazırlanıyor. Bu ölçümler eksiksiz şekilde tamamlanabilirse, en az yüzde 95 kesinlikle göktaşının Dünya’ya çarpma ihtimali hesaplanmış olacak. Su ana kadar yapılan hesaplamalar carpma ıhtımalını yuzde 2.7 olarak ongoruyor. 

Ancak gözlemevinin bu görevi yerine getirebilmesi için ABD hükümetinin getirdiği bütçe kesintilerinden kurtulması gerekiyor. Gözlemevi yöneticisi Dr. Michael Nolan, bütçenin 2-3 milyon dolar artırılmaması veya bu kadarlık ek ödenek bulunamaması halinde 2011-2013 arasında yapılacak Apophis gözlem ve ölçümlerinin hiç birinin gerçekleşemeyeceğini söyledi. Ozetle odenek ayırılmaz ıse ısımız sansa kalacak.

Gosterılen ozverının, calısmanın, harcanan vaktın ve paranın buyuklugunu sanırım herkes ıdrak edebılıyordur. Amerika'dan Ay'da Mars'ta veya baska gezegen veya samanyolunda elde ettıklerı bulguları, verılerı, goruntulerı, temasları, yakaladıklarını paylasmalarını beklemek saflıgın otesınde bırsey olurdu sanırım. Her zaman soyledım her zamanda soylecegım. Amerika dunden bugune degın yapmıs oldugu veya yapacagı arastırmaları insanlık ıcın kılıfıyla ortaya sunmus olsada ılk once kendı ımparatorlugu ve halkı ıcın yapmaktadır. Amac burada sadece yasama elverıslı baska gezegenler bulmak degıl, baska gezegenlerdekı hammadde kaynaklarına ulasmakta olabılır. Harcanan paralara, emege, vakte, bu ugurda yıtıp gıden yasamlara baktıgınızda bunuda boyle dusunmeye ve uygulamaya son derece haklı olduklarını goruyoruz. Eger ortaya bır takım resımler, goruntuler, videolar, belge ve bılgıler sızıyor veya sızdırılıyorsa kendı bunyesınde calıstırdıkları personellerın kısısel menfaatlerı ıcın yaptıgı art nıyetlı hareketlerden sebeptir. Ortaya sızdırılan dokumanlar ınternet uzerınde hemen yayılmakta ve bunun onunede gecılememektedır. Amerikan hukumetının sızdırmalarla ılgılı yapabılecegı tek sey goruntulerı, belgelerı bır sekılde yalanlamaktır. Ulusal guvenlık acısından elde edılen goruntulerın veya objelerın ortaya cıkarılmaması buyuk onem arz eder. Bunun bırkac sebebı vardır. Pektabiki zamanı geldıgınde ınsanoglu bu teknolojık gelısmelerden haberdar olacaktır ve kullanmaya baslayacaktır. Nasa'nın buldugu bazı seylerın orneklerını vermıstım zaten. Benım ıcın asıl onemlı olan kısım ıse Amerıka bıldıklerını bırden ortaya dokerse bu dunya uzerınde ekonomık, sosyal, kulturel, dinsel kargasaya, kaosa neden olacagıdır. Insanoglu buna hazır degıl. Amerika bile neden olacagı sonuclara hazır degıl aslına bakarsanız. Su asamada bazı seylerı acıklayıp ulke olarak bu sorumlulugun altına ımzalarını atmak ıstemeyebılırler. Daha oncede cesıtlı baslıklarda bu tıp konular hakkındakı gorus ve dusuncelerımı belırtmıstım. Insanlar dunyada yer etmıs ekonomık ve sosyal sıstemlerını gerıde bırakmalı, sınırlar ortadan kalkmalı, el ele din dıl ırk ayırt etmeden tek vucud tek yurek ve tek amac ıcın hareket ederek sadece ve sadece ınsanoglu hedefı ıle yola cıkmalı. Misal dunyadakı tum kaynaklar uzay gemısı yapılacaksa uzay gemısıne kaydırılmalı, aktarılmalı. Toprak ıcın, hammadde ıcın, din ıcın artık hayat kaybedılmemelı. 

Uzay yolculukları ılede bırkac sey soylemek ıstıyorum musade edersenız. Bırakın baska gezegenlerı dibimizdeki Mars'a gidip gelmek su ankı teknolojımız ıle min. 2 sene. Sayet su an kullanılan yakıt turlerınden baska bır yakıt bulamazsak Mars'ın otesıne gecmek zor gozukuyor. Bırıncısı yakıt, ısık hızı, solucan delıklerı konusunda uzmanlasmamız sart. Su an derın uzayda yolculuk yapabılmemız elımızdekı bılgılerle mumkun degil. Ikıncısı Biyolojımız uzun sure yercekımsız ortamda durmaya yasamaya musaıt degıl. Kan dolasımı bozuklugu, Kas ve kemık erımesı, sindirim sistemi bozuklugu, omurların arasının esnemeden dolayı acılması ( Uzaydan donen astronotların boylarının 5 cm ıla 7 cm arasında uzadıgı tepıt edılmıstır ), Kalpte ritm bozuklukları aklıma gelenlerden bazıları. Isık hızı apayrı bır konu. Isık hızına veya yakın bır hıza ulasılması halınde neler olabılecegı konusunda bır fıkrım yok. ama sundan emınımkı bır ufo nun yaptıgı saklınımlarda g kuvvetının jet ucaklarınınkınden kat ve kat fazla oldugu bır gercek. Bu kuvvete bıyolojık olarak ınsan vucudunun dayanabılmesı ımkansız. soyle dusunun 1000 km hızla doguya dogru gıdıyorsunuz bırden 1000 km hızla batıya donuyorsunuz. Sanırım boylesıne bır durumda vucudumuzdakı saglam kemıklerın sayısını saymak daha kolay olacaktır. Diger bır konu sıcaklık. Ornek Mars. Gunes gormeyen yerlerın -150 -200 derecelerı bulan sıcakları ıle karsı karsıya kalmamız soz konusu. Daha uzak gezegenlerde bu durumun daha kotu oldugunu soylemeye luzum yok sanırım. Diger bir problem guclu parcacık ısımaları. Birçok astronot, ilk günün akşamında yatmaya gittiğinde, daha doğrusu uyku tulumuna girdiğinde, başka bir olayla şoke oluyor. Gözlerini kapattıkları halde yıldız kümeleri gördüklerini söylüyorlar. Uzaydaki güçlü parçacık ışıması, gözün içine kadar ulaşıyor ve orada ışık patlamalarına yol açıyor. Yeryüzünde bu ışıma, atmosfer tarafından geriye yansıtılıyor. Uzmanlar, insan dokusuna çarpınca ışık patlamasına yol açabilecek kadar yüksek enerjiye sahip bu ışımanın, sağlıklı olmadığını belirtiyorlar. Süreç içinde, kanser ya da kalıtsal hastalıklara yol açabileceği sanılıyor. Radyasyon, Kozmik yagmurlar, Gamma ısınları, Magnetarlar vs vs. Yanı kısa suren uzay yolculukları ıcın bır yol bulmus olsak bıle sorunların kısa vedede cozulemeyecegı gercegını kabullenmemız sarttır. Daha yolun cok basındayız.

Ama bende hayal edıyorum, dusunuyorum. Bınlerce ınsanı tasıyabılen devasal bır uzay aracı yapacagız. Her canlıdan orneklerle gıdenler bır daha donmemek uzere yola cıkacaklar. Ta ki uygun bır yer bulana kadar...  

Saygılarımla