Biz mi Mars'tanız, 'Onlar' mı Dünya'dan?
4 Kasım tarihinde bir gazetenin internet sitesinde yayınlanan haber, pek kimsenin dikkatini çekmiş midir, emin değiliz. Habere göre : "Kızıl Gezegen’de yaşamın var olabileceğine dair en güçlü kanıtlardan birine ulaşıldı. NASA’dan yapılan gözlemlerde Mars’ta mineral tepecikleri saptandı... Bir yanardağ konisinde tortu halinde toplanan mineral tepecikleri de 3.5 milyar yıldan biraz daha yeni. Keşif uydusu, bu tepeciklerin “sulu silisyum” olduğunu gösterdi. Bilim adamları, mineral yatağının altında, bir zamanlar var olmuş canlılara dair fosiller olabileceğini düşünüyor . Benzer silisyum yataklarına, İzlanda gibi Dünya’nın soğuk bölgelerindeki volkanlarda da rastlanıyor." Bundan neredeyse iki hafta önce, yani 22 Ekim tarihinde, buna benzer bir haber daha yayınlandı. Bu kez söz konusu olan gezegen değil, dünyanın uydusu ay. Haberi okuyalım : " Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bir yıl önce su bulmak için Ay'ı vuran roketin bol miktarda kullanılabilir su, gümüş ve cıva açığa çıkardığını bildirdi. Roketin patlamasıyla birlikte, donmuş su, karbon monoksit, amonyak ve gümüşümsü metallerin uzaya yayıldığı açıklandı. Vurulan kraterde, 1 milyar galon donmuş su olabileceği hesaplanıyor ." Hem Mars hem de Ay'da su ve gümüşümsü metallere rastlandığı haberi kısa aralıklarla servis ediliyor. Fakat Mars haberinde ekstradan şunu görüyoruz: " Bir zamanlar var olmuş canlılara dair fosiller olabileceği düşünülüyormuş" Yani Marslılar olabilir miyi konuşuyor, burada birileri. Haberde adı geçmese de büyük ihtimalle bunlar bilim insanları olmalı, değil mi? İşte bu haberlerden sonra, varolan tartışmaları bir adım daha öteye götürecek bir gelişme ile karşı karşıyayız. Dünyanın en prestijli üniversitesi Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Christopher Carr isimli bilim adamı, Discovery News'a yaptığı açıklamada şöyle demiş: "Eğer Mars'ta yaşam varsa, bunun bizle alakası olabilir...Yaşam bağımsız şekilde ortaya çıkmış olabilir, ancak bu pek de muhtemel olmayan bir senaryo." Peki kim kimden çıktı, onu pek anlayamıyoruz bu açıklamalardan. Yani ilk bakışta dünyadaki yaşamın Mars'tan gelmiş olabileceğini düşünürken, (daha düşük ihtimalli de olsa) açıklamanın muğlaklığından tam tersi bir durumun da söz konusu olabileceğini varsayabiliriz. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan dilemasına düşmeye gerek yok. Burada önemli olan husus şu: Bir şekilde dünyadaki yaşamın (bu biz insan türünü de kapsıyor) yer kürenin dışı ile bağlantılı olabileceği konuşulmaya başlandı. Hem de saygın bilim çevrelerinde! Diyebilirsiniz ki, iyi de bunu ilk kez duymuyoruz ki. Evet, daha önce çeşitli bağımsız araştırmacılar, dünyadaki yaşamın uzaydan gelmiş olabileceğini söylediler. Kimisi Nefilimler (Eski Ahit'teki düşmüş meleklerin çocukları) dedi, kimisi atalarımızın uzaylılar olabileceğini söyledi. Ama söyleyenlere hep marjinallik atfedildi. Oysa ilk kez, üst üste dünya dışında suyun var olduğu, çeşitli metallerin bulunduğu ve bunların bir zamanlar canlı organizmalara ev sahipliği yaptığı NASA gibi kurumlar tarafından dünya kamuoyuna açıklanıyor. Prestijli bilim adamları uzaylılardan bahsediyor (Stephen Hawking'in bu sene yaptığı "kötü uzaylı" uyarısını hatırladınız mı?) Şu anda NASA, MIT ile birlikte kısa adı SETG olan bir proje yürütüyor. Projenin amacı dünyadaki canlı organizmaların yapı taşı olan nükleik asit parçalarını Mars'ta bulmak. Yani zamanında "marjinal" olarak görülen teoriler, bugün NASA, MIT gibi üst düzey kuruluşların araştırma konularının başında geliyor.