Bilimsel Düşünce
1. BİLİMSEL DÜŞÜNCE
Bilimsel düşünce : Gerçeği, ona yakışır biçimde düşünme san'atıdır.
Bir yönüyle : Aklın penceresinden evreni yansıtır ve böylece bilim doğar. Bir yönüyle de bilinmezi kovalar. Ona, önce düşüncenin, sonra aklın kemendini atar.
Bilim :Düşünce ve aklın ortak çabası ile önce dehalarda doğar. İnsanların çoğu için buğulu bir cam ardındadır, net değildir. Sonra, o metodların ustalığı sayesinde tüm insanlara aktarılır. 0 buğulu gerçek netleşir ve akılcı bilim ortaya çıkar.
İnsanların beş duyularında ve zekâlarındaki farklar bu sonuca yol açmıştır.
Kabul etmek gerekir ki; bilimsel düşüncenin ufuklarındaki sonsuzluğa rağmen, akılcı bilim, ortalama insan zekâsı ile sınırlıdır.
Dahilerin bildiklerini, akılcı bilime hipotez ve teorilerle aktarma çabaları bunun pek gerçekçi bir tezahürüdür.
Bilimsel düşünce; dehanın, evrende aradığı gerçeği bulmak özleminden doğar. Akılcı bilim, dar gözlem penceresinde her şeyi çözmeye, yorum yapma çabası içindedir. Bu yüzden bazı tezatlar doğar. Meselâ akılcı bilim, beş duyu aracılığı ile kavramak istediği evrende bu beş duyunun ne kadar dar bir pencere olduğunu tartışmak istemez.
Gözlerimiz yüzbinlerce ışından yedisini görür. Kulağımız on binlerce titreşimden pek azını duyar. Evrende mesafe sınırları 10-13den 105° cm'ye kadar sonsuzdur. Biz ancak bir kaç metre sınırının ötesini idrakten bile âciziz. Bize bugünkü bilimi kazandıran bu beş duyu değil, dehaların düşüncelerindeki sonsuzluktur.
Beş duyu sınırları içinde bir taş ya da maden parçası bize, sertlik, parlaklık gibi basit bilgiler verir. Halbuki kulağımız tüm titreşimleri duysa; her atom için ayrı bir senfoni niteliğindeki müziklerini duyacak ve o taş parçalarına birer müzik eseri gözüyle bakacaktık.
Bütün ışınları görsek; en karanlık gecede bile kral düğünlerini geride bırakan binbir ışık ve renk ihtişamı görecektik.
Şu halde ilmin temeli kaba müşahedeler değil, dahice yaklaşımlarla elde edilen bilimsel düşünce tarzıdır.
Akılcı bilimin sınırları günümüzde çok genişlemiş, madde çizgisinin çok ötesine geçmiştir.
19'ncu asırda akılcı bilim, madde bilimlerinin temsilcisi sanılırdı. Halbuki günümüzde fizik ve matematikteki : Einstein, Fermi, Broglie, Heisenberg gibi ehil kafalar her iki bilim dalının da maddeye bağli olmadığını; bulduğu her gerçeği incelemeye mezun ve memur olduğunu, akılcı bilime altın çivilerle çaktılar.
Akıl - zaman - etki - cazibe gibi kavramlar madde ötesidir. Fakat akılcı bilimin; fizik ve matematiğin uğraşı konularıdır.
Madde ve ötesi bölümünde bu konuya daha da açıklık getireceğim. Ayrıca bir bölüm sonra evrendeki varlıklar bahsinde de; yeni yeni akılcı bilime yansıyan bu konuları inceleyeceğiz.
Bilimsel düşünce : Evrenin yüce san'atını bilimin akıl penceresinden seyrettirir bize, kat'iyen bağnaz değildir. Basit kıyaslar, dar fikirler onun engin ikliminde yaşamaz.
Meselâ : İnsanların da gözü var, böceğin de gözü var diye bir benzetiş yaparak insanı böceklerle aynı sayfada seyretmez. Bilimsel düşünce güzel gözdeki san'atı, onun ardındaki görme san'atını inceler. 0 hârikalar hârikası görme olayının birbirinden muhteşem kompüter sistemlerini inceler.
Gözsüz gören rüyayı inceler. Önsezinin esrarını araştırır. Yani insanı küçülterek aramaz. Ondaki sonsuzluk sırrını inceler. Metodu akılcı bilim esasına dayanır. Ancak, çözemediği olayı akılcı bilim yapıyorum diye yalancı kılıflara sığdırmaya çalışmaz. Aklın sınırlarında genişlikler arar.
Bilimsel düşünce açısından çok önemli bir mesele,düşüncedeki sınırlardır. Genellikle düşünceyi çevre ve alışılmış konular etkiler.
Halbuki evrende gerçekleri bize tanıtacak çok önemli konular vardır. Ancak biz bunların tetkikine alışkın değiliz. Meselâ çokluk (kesret) ve teklik (vahdet), enfüs ve âfak, boyutlar ve sonsuz yüzeyler (Einstein'in sonsuz boyutlar teorisi). Bu konular (bilimsel konular), bilimsel düşünceye hâkim olursa onun ufku, perspektifi bambaşka olur ve gerçek daha kolay bulunur.
İnsanı tetkik ederken, bu bilim dalı düşünce objektifini sık sık kullanacak ve alışılmamış bu konuları arkadaşlarıma tanıtmaya çalışacağım.
Yine bilimsel düşünce metodlarından bir noktayı daha perçinleyerek asıl konumuza geçeceğiz. Fizik ve matematik madde ile sınırlı değildir.
Gereğinde kurallarına uymak kaydıyla fizik ve matematik, madde ötesini de inceler. En azından görüş verir.
İşte bir ciddi konuyu incelerken, bilimsel düşüncenin ufuklarını geniş tutarak; şüphesiz, akla sadık kalarak yürümek gerekir. Yoksa 19. asır maddecileri gibi önyargılarının cılız ufkunda evrene maddeden bir kılıf aramanın, insanı ufalayıp bir toz zerresi gibi tanımlamanın bilimsel düşünce ile uzak yakın ilgisi yoktur.
İnsan konusunda bilimsel düşüncenin geniş ufkunda bir araştırma yapmadan önce, çok kısa da olsa evrendeki varlıkları özetlemek istiyorum.
Zira yine dar ufuklarda alışılagelmiş ölçülerde, evrende varlıklar denince; taş yığınları, bitki ve hayvan benzeri varlıklar hatıra geliyor. Halbuki bir evren bilinci, akıl, cazibe, kudretin temel ilkesi olan empuls - etki de evrendeki varlıklardandır. Bunları bilmeden evreni çocuk masallarındaki öcüler ülkesi gibi görerek yola çıkamayız.
İlerde zaman - mekân - boyutlar gibi yine evrendeki çok önemli varlıkların fizik tartışmasını yapabiliriz... zaman ayırdığınız için teşekkürler...