Ana içeriğe atla
20 Nisan 2013 tarihinde muzaffer tarafından gönderildi

Okyanuslara sahip üç gezegen..

NASA’nın ‘gezegen avcısı’ Kepler teleskopu, Güneş Sistemi dışında üç Dünya benzeri gezegen keşfetti. Bilim insanları tarafından dün yapılan açıklamada, gezegenlerin yaşama olanak veren şartlara sahip olabileceği, hatta bugüne kadar keşfedilen ‘en Dünya benzeri’ gezegenin de bulunmuş olabileceği ifade edildi. Büyük miktarda su bulundurduğu düşünülen gezegenlerde yaşamın ne seviyede olabileceği merak konusu.

Kepler-62f.

Astromi dünyası, Kepler teleskopu tarafından keşfedilen yeni bir yıldız sisteminin heyecanını yaşıyor. Kepler-62 adı verilen yıldız sistemindeki üç gezegen, yıldızlarına olan konumları ve Dünya’ya olan benzerlikleriyle Dünya dışı yaşam olasılığı için de potansiyel içeriyor.

Space.com’un haberine göre, keşfedilen üç gezegenden en dikkat çekici olan, Dünya’dan 1.4 kat daha büyük olan Kepler-62f. Bu gezegenin komşusu ise Dünya’dan 1.6 kat büyük olan Kepler-62e. Bu iki gezegen, Güneş’ten biraz daha küçük ve sönük olan yıldızlarının ‘yaşanabilir alanı’ içinde yer alıyor. Bu alan, gezegenlerin su bulundurmalarını sağlayacak sıcaklıkta olmalarını sağlayan, yıldızlarından olan mesafeyi kapsyıyor.

Kepler görevinde yer alan Bill borucki, NASA’nın Ames Araştırma Merkezi’nde yaptığı açıklamada, ‘Kepler-62 yıldız sisteminde beş gezegen bulunduğunu, Kepler-62e ve 62f’nin yaşam için en büyük potansiyeli taşıdığını’ belirtti.

ÜÇÜNCÜ BİR DÜNYA DA OLABİLİR

Kepler-62 yıldız sisteminde bulunan 62e ve 62f’nin dışında, bir başka yıldız sisteminde yaşam potansiyeli bulunan diğer bir gezegen daha tespit edildi.

Dünya’dan 1.7 kat daha büyük olan Kepler-69c, ‘bugüne kadar bir yıldızın yaşanabilir bölgesinde bulunan en küçük gezegen’ olarak tanımlandı. Gökbilimciler, 69c’nin, ‘en Dünya benzeri’ gezegen olabileceğini belirtti.

Kepler, Ocak ayında Dünya’dan 0.75 astronomik birim (AU) uzaklıkta, Dünya’dan 1.5 kat büyük bir süper-Dünya olan KOI 172.02 gezegenini keşfetmiş ve ‘en dünya benzeri gezegenin keşfedilmiş olabileceği’ ifade edilmişti.

Ancak Kepler-69 yıldızının Güneş’e benzerliği ve yıldızına konumu sebebiyle, Kepler-69c bu unvanı alabilir.

Space.com’a konuşan Borucki, “Güneş benzeri bir yıldızın yörüngesinde yer alan Dünya benzeri bir gezegen bulmaya çok yakınız” dedi.

Genel olarak, Kepler teleskopu, Kepler-62 yıldız sisteminde 5, Kepler-69 yıldız sisteminde 2 yeni gezegen keşfetti.

 

Kepler-69c'ye ait çizim.

SU DÜNYASI MI?

NASA, Kepler-62 yıldız sisteminde yer alan üç gezegenin süper-Dünya (Dünya’dan biraz daha büyük olan yaşam potansiyeli bulunduran gezegenler) olmalarının yanı sıra, ‘okyanuslarla kaplı olabileceklerini’ de belirtti.

Gezegenlerin keşfi, dün NASA’nın düzenlediği basın konferansında açıklanandı.  Borucki tarafından hazırlanan Kepler-62 hakkındaki Science dergisinde yer alırken, Kepler-69 yıldız sistemi hakkında çalışma yapan  Bay Area Çevresel Araştırma Enstitüsü’nden Thomas Barclay’in makalesi de The Astrophysical Journal dergisinde yayımlandı

YAŞAM NE DÜZEYDE?
Kepler-62’de yer alan 5 gezegen, Dünya’dan yaklaşık 1.200 ışık yılı uzaklıktaki Çalgı (Lyra) takımyıldızında yer alıyor. Gezegenlerin büyüklükleri Dünya’ya oranla 0.54 ile 1.95 kat arasında değişiyor. Kepler-62e ve f yaşam potansiyeli taşırken, diğer üç gezegen yıldızlarına çok yakında bulundukları için yaşam bulundurabilmek adına çok sıcak bir yüzeye sahipler.

Kepler 62e ve f’de bir yıl sırasıyla 122 ve 267 günde tamamlanıyor. Kepler-62 yıldızı, Güneş’in sadece yüzde 20’si kadar parlak olsa da, yakınlıkları sayesinde 62e ve f’ye yeterli güneş ışığını ulaştırıyor.

Max Planck Astronomi Enstitüsü ve Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Lisa Kaltenegger, yer aldığı çalışma hakkında, “Bu gezegenlerde yaşam olabilir, ancak bizimki gibi teknolojiye sahip olabilirler mi? Kepler 62e ve f’de yaşam suyun altında ve metallere, elektriğe ve metalurjiye erşimin çok zor olduğu bir halde olurdu” ifadesini kullandı.

 

Kaynak: Space.com

Kaltenegger, “Yine de, bu gezegenler turuncu bir yıldızın etrafında dönen güzel gök cisimleri ve burdaki hayatın teknolojiye erişme isteğini görmek sürpriz verici olurdu” dedi.

Kepler-62e’nin, f’den daha sıcak olduğu düşünülürken, 62f’nin okyanuslarında donma yaşanmaması için bir sera etkisine ihtiyaç duyabileceği ifade edildi.

Araştırma ekibinde yer alan Harvard Üniversitesi’nden Dimitar Sasselov, “Kepler-62e çok bulutlu bir gökyüzüne sahip olabilir. Kutup bölgelerine kadar uzanan bu bulutlar sıcak ve nemli olmalı... Kepler-62f ise daha soğuk olmalı, yine de yaşama olanak verebilir” dedi.

Kepler-69c ise Dünya’dan yaklaşık 2.700 ışık yılı uzaklıkta yer alıyor.

 

Kepler-62 yıldız sistemine ait bir çizim.

GEZEGEN AVLAMAYA DEVAM

‘Gezegen avcısı’ olarak adlandırılan 600 milyon dolar değerindeki Kepler teleskopu, Mart 2009’dan bu yana birçok önemli keşfe imza attı. Yıldızlarının önünden geçerlerken oluşturdukları küçük lekeden gezegenleri tespit eden Kepler, faaliyete geçtiği günden bu yana yaşam olasılığı sunabilecek 2.700’den fazla gezegen tespit etti.

Gök bilimciler, Kepler’in tespitlerinden bugüne kadar sadece 120 gezegenin varlığını teyit edebilmiş olsa da, toplam rakamın yüzde 90’ının yaşam potansiyeli bulunan gezegenlere işaret ettiğini düşünüyor.

Borucki, ‘Dünya’nın gerçek bir ikizini henüz bulamış olsalar da buna yaklaştıklatını, Kepler-69c’nin buna çok iyi bir örnek olduğunu’ söyledi.

Borucki, “Dünya’nın ikizini bulmak yolunca çok iyi bir ilerleme kaydediyoruz... Elimizde birçok güçlü aday var” dedi.

 

Kepler Teleskopu.

 

ntvmsnbc

 

Yorumlar

Belki bizler gidemeyeceğiz ama gelecek nesiller için gidiş daha kolay olabilir.Yeterki gerçekten de üzerinde yaşam olan gezegenler bulunsun.Bu arada tekrar hoşgeldin grandrock,özledik seni :)

[quote=grandrock]

mutlaka dünyamıza benzer bir sürü dünya var ama mesele oralara nasıl gideceğimiz.

[/quote]

Benim merak ettigim bir konu var oralardada yaşam barındırabilecek özellikler varsa mesala bizim dünyamızdada bir çok canlı var köpekten tut balıgına kuşuna kadar eger oralarda yaşam barındırıyorsa benzer canlılar varmıdır  hani insan kadar akıllı bir varlık saymasakda o gezegenlerde yaşayan canlı varmı diye çok merak ediyorum.

 

Bir gezegende hayatın olabilmesi için çok çeşitliliğin olması lazım.Ekolojik dengenin sağlanabilmesi için bu böyle olmak zorunda.Yani bir gezegende akıllı yaşamın olması için,akıllı yaşamın besleneceği diğer canlılarında olması gerekir.Bitkiler ve hayvanlar olacak ki,akıllı yaşam hayatını sürdürebilsin.Tıpkı dünyadaki gibi çok çeşitli hayvan ve bitkilerin olması gerekiyor.Etçiller diğer etçil ve otçulları avlayıp hayatta kalacak.Otçulların yaşayabilmesi içinde bitkilerin olması gerekir.Yani üzerinde yaşam olan bir gezegende mutlaka binlerce bitki çeşidi ve hayvanın olması gerekiyor ki,canlı hayatı devam edebilsin.Beslenme zinciri olacak ki çok çeşitlilik olsun ve hayat devam edebilsin..

 

[quote=SpaceScientist]

Benim merak ettigim bir konu var oralardada yaşam barındırabilecek özellikler varsa mesala bizim dünyamızdada bir çok canlı var köpekten tut balıgına kuşuna kadar eger oralarda yaşam barındırıyorsa benzer canlılar varmıdır  hani insan kadar akıllı bir varlık saymasakda o gezegenlerde yaşayan canlı varmı diye çok merak ediyorum.

[/quote]

 

Her şey büyük patlamanın içinde saklı olan şifrelerde mevcut olduğuna göre,öyle bir an geliyor ki,dünya oluşup üzerinde canlı hayatı meydana geliyor.Bu hayatın sebebi yani oluşum şifreleri big bang de saklı olduğu için dünyada hayat oluşmuş oldu.Big bang aynı şifreleri uygun ortamı yakaladığında devreye sokmuştur ve uzayda dünya benzeri başka gezegenleri de oluşturmuştur.Belki canlı hayatı oluşan gezegenlerde farklılıklar olabilir ama genel olarak yaşamın aynı ölçülerde olması gerekir.Yani hayatın olması için doğup çoğalma,beslenme ve ölüm gibi değişmez şartların olması gerekir ve bu şartlar da dünyada nasıl ise uzaydaki yaşam barındıran gezegenlerde de aynı şekildedir.Bütün bu bilgilerin çıkış noktası ise big bang olduğuna göre uzayda akıllı hayatın olmaması mümkün değildir.Ama farklılıklar olabilir,yani bitkiler ve hayvan ve akıllıların değişik bedenlerde olma ihtimali olabilir ve bu zaten dünyada da böyledir.Zenci var çekik gözlüler var,kısa boylular da uzun boylular da var ama yaşam biçimleri aynıdır.Yani doğar beslenir ve ölürler.Önemli olan ise,big bang dünyayı oluşturabildiğine göre pekala başka dünyaları da oluşturmuştur.

 

[quote=SpaceScientist]

Canlı bir organizmanın kendine uygun başka bir gezegende yaşayabiliyorsa oda bunun ordada hayat olabilme ihtimalini kuvvetlendiriyor sizin dediginiz gibi herhalde teşekkürler bilgi için :)

[/quote]

İnsan oğlunun şu anki teknoloji ve bilim düzeyi ile bir aracı haraket ettirebildiği en yüksek hız yaklaşık olarak 241,350 km/h ( Helios 2 space probe) , şu anda bilinen dünyaya benzerliği ve yakınlığı en yüksek gezegen 20,5 ışık yılı uzaklıktaki Gliese 581 b gezegeni. Işık hızı yaklaşık olarak 1,079,252,850 km/h bu da demek oluyorki maalesef şu an için bu gezegenleri yakından araştırmak imakansız.

Teknoloji ve bilim her geçen yüz yıl geometrik olarak artarak ilerliyor olsada ışık hızını aşma imkanımızın şu an için bilim kurgudan ibaret olduğu kesin ama gelecekte ne gibi icatlar keşifler ve bilimde ilerlemeler yaşanacağını bilemeyiz belki ışık hızını aşamayabiliriz ancak yarısı kadar bile hızlı yol alabilecek bir araç ve yöntem keşvedemeyeceğimizide söyleyemeyiz....

Bizim Bigbang le yaradılışın ortaya çıkması olarak bildiğimiz konu uzay zaman kavramı içinde ve Kitabımızda 6 günde yaratıldığı bildirilen şekline aşağıdaki alıntı ile devam edersek Bigbang i yeniden düşünmeğe değer doğrusu.Bu arada başka sistemlerde yaratılmış  canlıların olduğunuda yine bu çerçevede daha kolay düşünebiliriz.Ben bu nedenle evrende başka canlı yoktur diyebilen hangi ülke insanı olursa olsun çok ilkel bir beyinde hapsolmuş biri olarak düşünüyorum.Alıntı aşağıdaki gibidir.

Big Bang anındaki enerji evrensel saatin zaman akış hızını milyon kere milyon (1012) defa yavaşlatmıştır. Evren yaratıldığında, evrensel zamanın akış katsayısı, -bugün algılandığı şekliyle-, milyon kere milyon kat kadar daha büyüktü yani zaman daha hızlı akmaktaydı. Yani biz Dünya'da milyon kere milyon dakikayı yaşadığımız esnada, evrensel saat için yalnızca bir dakika geçmiş olur. 

6 günlük zaman dilimi, zamanın göreceliği dikkate alınarak hesaplandığında, 6 milyon kere milyon (trilyon) güne denk gelmektedir. Çünkü evrensel saat, Dünya'daki saatin akış hızından milyon kere milyon daha hızlı akmaktadır. 6 trilyon günün karşılık geldiği yıl sayısı, yaklaşık olarak 16,427 milyardır. Bu rakam günümüzde evrenin tahmin edilen yaş aralığındadır. 

6.000.000.000.000 gün / 365,25 = 16.427.104.723 milyar 

Diğer yandan yaratılışın 6 gününün her biri -bizim zaman algımızla- birbirlerinden farklı zamanlara karşılık gelmektedir. Bunun sebebi zamanın akış katsayısının evrenin genişlemesiyle ters orantılı olarak azalmasıdır. Big Bang'den itibaren evrenin büyüklüğü her ikiye katlandığında, zamanın akış katsayısı yarıya düşmüştür. Evren büyüdükçe, evrenin ikiye katlanma hızı da gittikçe artan bir şekilde yavaşladı. Bu genişleme oranı, Fiziksel Kozmolojinin Temelleri adlı ders kitaplarında anlatılan, dünyanın her yerinde yaygın olarak bilinen bilimsel bir gerçektir. Yaratılışın her gününü, Dünya zamanıyla hesapladığımızda karşımıza aşağıdaki durum çıkar:

·         Zamanın başladığı andan itibaren bakıldığında, yaratılışın 1. günü (1. devre) 24 saat sürmüştür. Ancak bu süre, bizim zamanı Dünya'da algıladığımız şekliyle 8 milyar yıla eşittir. 

·         Yaratılışın 2. günü (2. devre) 24 saat sürmüştür. Ancak bu, bizim algılarımızla bir önceki günün yarısı kadar sürmüştür. Yani 4 milyar yıl. 

·         3. gün (3. devre) ise yine bir önceki gün olan 2. günün yarısı kadar sürmüştür. Yani 2 milyar yıl. 

·         4. gün (4. devre) 1 milyar yıl, 

·         5. gün (5. devre) 500 milyon yıl, 

·         ve 6. gün (6. devre) 250 milyon yıl sürmüştür. 

Sonuç: Yaratılışın 6 günü, yani 6 devresi, Dünya zamanı türünden toplandığı zaman, 15 milyar 750 milyon yıl bulunur. Bu rakam günümüzdeki tahminlerle büyük bir paralellik içindedir