Ufolar nasıl bu denli hızlı olup zamana hükmediyolar?
Arkadaşlar 51.bölge ile ilgili okuduğum araştırma yazılarının birçoğunda ufoların içinde 116 ve 115. yüksek oktanlı sıvı yağ bulunduran dünya dışı kaynaklı bir antimadde reaktörü ile çalıştığını duydum bence milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki gezegenlerden veya paralel evrenlerden zamana hükmedebilmeleri için çok mantıklı bir sebep biraz bahsedeyim dünya dışı kaynaklı araçlar demateryalizasyonları sırasında parçalanmamak için kendi enerji yollarını oluşturuyorlarmış yani saniyede 300.000 kilometre bir nevi evrende gizli bir kapı yani einstaen-rosen köprüsünde de belirtildiği gibi kara delikler oluşturuyorlarmış e saniyede 1 ışık yılında hareket ettikleri için daha seyahatlerine başlamadan öbür uçta oluyolar bu çok mantıklı bunun sayesinde kara deliklerde biyolojik bedenlerinin parçalanmasını da önlüyolar...
Yorumlar
yazılarınızı okurken çok
yazılarınızı okurken çok mutlu olduğumu bilmenizi isterim arkdaşlar...ben henuz 7 yaşlarındayken uzay bilmine merak sarmış birisiyim.kendi bulunduğum gezegenin sınırlarının dar olduğunu ve sürekli hayallerim içerisinde bu sınarların dışına çıkmak ve aklımı çepeçevre sarmış bir keşif merakı var..gerçekten de insanoğlunun evrende bir yer kaplamış ve bu evren madde işleyişinin içerisinde tıpkı bir işci gibi çalıştığını,zaman dinamizmini getirisi olan aklı yenilemeyi harfiyen uygulamakta...sanmasınlarki dünya boyutuyla sınırlıyız,dedim ya insan oğlunun en büyük gücü aklını yenileyebilmesi.yani maddeye hukmetmesi.hepimizin farkında olduğu bir şey var insanoglu aklını sürekli geliştirmesi ve bunun sonucunda zamanın önemsizleşmesini sağlıyor..öyle bir an gelirki insan dediğimiz varlık evren denen madde düzlemi içerisinde istediği her boyutta kendine yer edinecektir.......
araştırma, paylaşım ve
araştırma, paylaşım ve yorumlarınız için teşekkürler arkadaşlar. bende DarkCodes nickli arkadaşım gibi bu işlere küçük yaşımda büyük bir merak ile başladım. umarım daha yakından da tanışırız. msn. olur, cep telf olur, hatta ben Mersin/Tarsus'ta ikamet ediyorum. yakın olan varsa yüz yüzede olur tanışmamız. hayırlı Ramazanlar. saygılar.
merak ettim
merak ettim
evren içinde : bizim daha
evren içinde : bizim daha keşfi için çalıştığımız fakat bizden daha ileri uygarlıkların bulmuş olduğu anti madde çok önemlidir.zaten bu maddenin sayesinde ışık hızının katlarına çıkabiliyorlar.bilim adamları açıkladı: 1 grm anti madde new york u 30 gün aydınlatacak kadar güçlü..51. bölgede uzay aracından çıkartılan madde de bu.ünlü fizikçi Lazer de bu sıvının özeliklerini bize sıralarken daha 200 yıl sonra ancak bu teknolojiye sahp oluruz diyor.neyse lafı fazla uzatmıyayım.evren içerindeki en büyük güç ışık dır.bı ışık atomun içinde bulunun elektron proton ve nötronun özeliğini değiştirebiliyor.Einstein: eğer ışık var olmamış olsaydı gördüğümüz maddeler baştan aşağı değişirdi.anti madde dediğiimiz kavram burdan çıkıyor.atomda bulunun proton u çarpıştırmak yerine Reaksyona ugramsı gereken ışığın keşfi lazım.bu ışıgın adresi ise beni alıp 2012 yılındaki dünyanın foton kuşağı altında kalacağımız yere götürüyor.....
hknevc ve diger
hknevc ve diger arkdslr..tessekkür ederim cok güzel paylasimlar bunlar..bazi seyleri hicbir zaman ögrenemiyecegiz.gercekte ne oldugunu bilemeyecegiz..gibi geliyor bana..
bob lazar dahi isin icinden cikamamis sanki.
ama konuyu ayetler isiginda destekledigin icin tessekkürler.
.ben ömer celakilin söyle dedigini duymustum.
Mülk suresinde bir ayette söyle geciyor " yukarda olanlarin size zarar vermiyeceginden eminmisiniz? "..
ömer celakilda diyorki ; yani yukarilarda mutlaka birileri var ve bize isterlerse zarada verebilirler.
benim kanim donmustu.duydugumda...belki hergün cok kisinin okudugu bicok surede asil görülmesi gerekenleri gördügü ve bizi aydinlattigi icin ayrica ömer celakila hayranlik duyuyorum.
saygilar.hayirli ramazanlar.
Zaman makinesinin bu
Zaman makinesinin bu ''Helezonik İyon Tüpü Motoru'' bir dizi bobin ve mıknatıs sistemleriyle çevrilerekten manyetik tüp içerisinde yüksek güçte döner alanlar yaratılır.Bu döner alan etkisi manyetik tüpteki elektron plazmasını ışık hızı ve daha üstü hızlarda dairesel bir harekete zorlar.Dairesel manyetik tüpün içerisindeki elektron yüklerinin göreceli hızı hemen hemen sonsuza ulaşabilir. Çok yoğun bir elektron plazması bu manyetik tüpte dolanarak tüm sistemi içerisine alan yüksek frekanslı elektromanyetik alanlar meydana getirir.Tüp içerisinde ışık hızında dolanan elektronlar f = 12,3 x 10*(22) Hz 'lik bir frekans ve dalga boyu aralığına ulaştığında Zaman Makinesinin güç alanları uzay/zamanın devirsel titreşimlerine ait evrensel zaman dalgası alanıyla rezonatif bir ilişkiye girer.İşte tam bu alanların senkronizasyonu noktasında uzay/zamanın serbest çizğileriyle zaman makinesinin güç alanı çizgileri birbiri üstüne binerek birbirini örten bir şekilde birleşirler.Bu birleşik alan, elektromanyetizmayla gravitasyonik alanların tek bir elektrogravitasyonel alan yapısı altında birleştirilmesidir.
Tepkimel itim'le hareket
Gravitik Asılım' la hareket (Zaman Makinası)
Bu şekilsel ifadeleri siz zaman yolculuğu araştırmacıları için hazırladım.Bazen binlerce kelimenin ve matematiksel formüllerin ifade edemediği şeyi bir resim ifade edebilir.Zaman makinesinin elektromanyetik alan gücü küresel yada dairesel tipteki makineyi sardığında oluşan alan gücünün dalga boyu, bizim evrenimize ait zaman dalgasının elektromanyetik yapılı dalga boyuyla senkron hale geçtiğinde bizi içine alan kendi uzay ve zaman geometrimizi kontrol edebilir hale geliriz.Zaman akış hızıyla doğru orantılı olarak ''bir dalga yapısında olan uzay alanının'' devirsel bir titreşim hızı vardır.Bu titreşim hızı bizim boyutlar arası frekans skalamızı yani temel titreşim oktavımızı ifade eder.İşte bir üçüncü boyuttan dördüncü boyuta geçmek denen şey bir alt titreşim oktavından bir üst titreşim oktavına geçmeyi ifade eder.
Zaman Makinesinin tabanına oturtulmuş manyetik iyon tüpü içerisindeki plazmanın dairesel hareketi kuramsal açıdan sınırsız olarak yükseltilebilir.İşte tüp içindeki elektronların bu ivmeli hareketleri sonucu oluşan elektromanyetik alan gücünün vibrasyonel seviyesini yükselterek bu nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler yada diğer bir ifadeyle farklı titreşim oktavları içine girerek ve o boyutlarda( o tireşim alanlarında) hareket ederek kendi boyutumuzdaki ışık yıllarıyla ölçülen mekansal mesafeleri ve sonsuz geçmiş ve geleceğe doğru olan zamansal mesafeleride bir anda atlamak mümkündür.
Ben usta bir formel bilimci değilim sadece Lise mezunu bir bilim araştırmacısıyım. Fakat zaman boyutu konusunda benim düşünceme paralel olan Prof.Dewey B.Larson 'un bu konudaki matematiksel tanımlarını kendimce destekliyorum. Çünkü o' da altı boyutlu bir evren fikrini savunmaktadır. Ki bu benim düşüncemle uyumludur. Zira zaman yolculuğunu anlamak içinde altı boyutlu evren fikri bence son derece cazip bir fikirdir. Dr.Dewey B.Larson altı boyut olduğunu varsaydı ve bunları uzayın üç ve zamanın üç boyutu olarak isimlendirdi..Bizim gözlemleyebildiğimiz üç boyutlu uzayımıza benzer olarak, üçboyutlu koordinatları olan zaman kavramını getirdi. Biz insanlar zamanı tek boyutlu olarak düşünmeye alışığız ; zamanı, tek bir yöne doğru akan bir akım olarak kabül ediyoruz. Ama birkez kabül edip kavrayabildiğimiz taktirde, üçboyutlu zaman, matematiksel olarak daha rahat ifade edilebilen bir kavramdır.Bir zaman aracıda üçboyutlu uzayda seyreden bir gemi gibi dört boyutlu zaman kordinatlarının üçboyutlu haritalara dönüştürülmüş koordinat dizgelerinde yolunu bularak zaman ve uzayın diğer noktalarına doğru ilerler.Dördüncü boyut olan ZAMAN öteki imajiner X, Y, Z boyutlarından biridir, Uzunluk olarak giremez (Metreküpten ötesi yoktur) bu kez ZAMAN (V-1 kök içinde) olarak kendini gösterir. Zaman aslında tek bir boyut değil, öteki üç uzay boyutu gibi üçboyutlu bir mekansallığa sahip bir tür matrikstir.Peter Demıanovıch Ouspensky' e görede evren en son haliyle altı boyutlu bir yapıdır.
UFO temascılarına göre, UFO'lar, bizim göklerimizde görünebilmek için titreşimlerini düşürüyorlardı.Dr. Dewey. B.Larson tarafından ifade edilen tüm madde evreni de, zaman/uzay salt alanının titreşim oranına (frekansına) ve devir adedine bağlıdır. Temascılar, zamanın aslında bizim düşündüğümüz gibi olmadığını söylüyorlardı. Larson' da aynı şeyi söylüyor. UFO'ların aynı bizim üç boyutlu uzayımızdaki hareketimize benzer şekilde, zaman'da(dördüncü boyut içerisinde) hareket ettikleri söyleniyordu. Larson'un uzay gibi zaman boyutunuda üçboyutlu bir alan matriksine indirgemesi ile üçü uzay ve üçü zaman boyutu olmak üzere altı boyutlu bir yüksek mekan fikrini benimsemesi ile Larson düşüncesinde ''zaman'da yolculuk'' uzayın üç boyutlu koordinatlarında hareketten çokta farklı değildir.
Dewey.B.Larson'un fizik kuramına göre her şey hareket ve titreşimden ibarettir.Buna göre fiziksel alemi meydana getiren temel titreşim değişir.Ve bu yoğunluk değişiklikleri arasındaki kısa zaman süresinde farklı bir parametreler takımı yaratır; bu da yeni bir varlık tipinin ortaya çıkmasına olanak verir.Yani uzaya(vakum enerjisine) bağlı zaman akım hızıyla uyumlu temel titreşim hızındaki bir sapma sonucunda yeni bir uzay/zaman sürekliliği içerisine doğru bir sapma gerçekleşir.Enerjiye ait geometrik kafesin ''n'' boyutlarında bir değişim (üçüncü boyuttan dördüncü boyuta geçiş) yine fiziksel enerji örtüsüne ait temel titreşim hızında bir sapmadır.Uzayın üç boyutlu geometrik enerji örtüsünün bir dördüncü boyuta doğru bükülmesi bu elektromanyetik uzay/zaman kumaşına ait bir hız frekansı değişimidir.Bu değişim ise boyutsal bir faz farkı denen zaman kayması fenomenine karşılık gelir.
Bizler zamanı ve zaman dilimlerinin konumlanışını sınırlı zihnimizle tek boyutlu bir çizgi gibi görmeye alışık olduğumuz için zaman makinesinin zaman içindeki yer değiştirimini bir türlü kavrayamıyoruz.Çoğu insan zaman makinesini tek boyutlu bir zaman çizgisi üstünde sanki tren rayında ''ileri - geri'' giden bir lokomotif gibi düşünmeye alışık! Zamansızlığı ve zamanı anlayamayan sınırlı bir zihine zaman yolculuğunu ve zamandaki hareket dinamiğini anlatmak çok zordur.İçinde bulunulan kültür düzeyi böyle bir zamansal hareketi anlamayı zorlaştırmaktadır.Aslında zamanda yolculuğu kuantum alanlarındaki bir elektronun davranışları düzeyinde tanımlamak lazım.Bir elektron düzeyinde bir boyuttan diğerine geçmeyi ve en küçük zaman dilimleri arasında yer değiştirmeyi düşünmüş olmamız lazım.İşte burda ALAN, PARÇACIK, DALGA, KÜTLE, ENERJİ ZAMAN, UZAY ve BOYUT kavramlarının birbiriyle olan bağlantısı çözüme kavuştuğunda ve bu kavramların birleşik anlayışına hem sezgi düzeyinde hemde matematiksel düzeyde ulaşıldığında bir boyut atlama makinesi olan zaman makinesinin de yapımı gündeme gelebilir.
Bu zamandaki hareketi insanlığın şu anki kavramlarını ve hayal gücünü zorlayarak anlatmak istersek şöyle diyebiliriz: Geçmiş ya da gelecek zaman dilimlerine ait üç boyutlu holografik uzay levhaları bizim şimdiki zaman/uzay levhasını 90 derecelik yatay bir açıda keserek ardardına dizilirler.( bir biri ardına gelen zaman dalgaları katarı / AN' sal noktaların ardardına gelerek bir yatay zaman çizğisini oluşturması!) Bizim boyutumuzun şimdiki zaman/uzay levhasını 90 derecelik dikmesel bir açıyla kesen ''şimdiki üst uzay/zaman levhasının'' içerisine doğru bir zaman kaymasıyla(frekans değişimiyle) geçerek ve üst uzay/zaman levhasında belli bir rotada hareket ederek ve daha sonra yine bir zaman kayması etkisiyle tekrardan frekanslarımızı düşürerek kendi boyutumuza ait farklı bir zaman/uzay noktası içerisine geçiş yapmış oluruz.Şimdi ben burda ne demek istedim? bu anlatılanları toparlayacak olursak diyebilirizki geçmiş ve gelecek zaman dilimlerine ait üç boyutlu hologramik uzay levhalarının her bir noktası ''şimdiki üst uzay/zaman levhasının'' hologramik boyutsal çerçevesi içerisinde noktasal bir iz düşüme sahiptir.Buna göre üst uzaya (dördüncü boyuta = üst titreşim oktavına) geçen bir uzay aracı yada zaman makinesi iki boyutlu bir zeminden üç boyutlu bir zemin ortamına geçen bir uçağa benzer.Aslında zaman makinesinin üç boyutlu uzaydan dördüncü boyuta geçişi aynen yerden havalan bir uçağın haline benzer.İki boyutlu zeminden üç boyutlu zemine geçiş gibi!!
İşte bu gibi üst uzaya çıkmakla kendi şimdiki zamanımızın her iki yanında yer alan ileri ve geri zaman dalgamız içerisine geçiş için kendi zaman birimimizden daha geniş bir zaman boyutuna doğru yükselmiş oluruz.Böylece kendi içerisinde bulunduğumuz şimdiki zaman dalgasını (Bir AN'ı) genişleterek(maddenin vibrasyonlarını yükselterek) bir önceki ve bir sonraki geçmiş ve gelecek zaman dalgamızla ( her iki AN' lada)senkronize hale geçeriz.Diğer AN' larla da,(kendi bir AN' ımız içerisindeki birbirine eşzamanlı noktalar kümesi sayesinde tüm uzay noktalarıyla aynı boyutsal ortamı paylaşmak gibi) eşzamanlı bir konumda olduğumuz bir üst boyut realitesine-üst zaman dalgası içerisine- yükselmiş oluruz.Böylelikle alt boyuta ait iki zaman noktası arası mesafe bir üst boyutta üst uzaysal bir mesafe aralığına dönüşür.Böylelikle üst uzaysal bir hareketle kendi diğer zaman noktalarımıza doğru sanki üç boyutlu uzaydaki noktalar arasında yer değiştirir gibi hareket edebiliriz.Aşağıdaki şekilde bu hareket tarzı görülmektedir.
H.G.Wells 1895 ten 1908' e kadar bir çok hikaye yazmıştır.Bu romanlardan dünyaca ün kazanmış Zaman Makinesi adlı hikayesi Wells okurları arasında en bilinenidir.Wells' in Zaman Makinesi adlı romanı Jules Verne'nin Aya Seyahat adlı romanıyla tarihsel açıdan kıyaslanabilir. Jules Verne 1800 'lerde ele alınmış Aya Seyahat adlı hikayesinde 1969 'taki Aya yolculuğun genel bir bilimsel çerçevesini ortaya koyduğu gibi H.G.Wells ' te Zaman Makinesi adlı romanıyla gelecekte yapılacak zaman yolculuğunun bilimsel çerçevesine dair doğru bir tahminde bulunmaktadır.Aşağıda H.G.Wells 'in Zaman Makinesi hikayesinden kısa bir kesiti ilginize sunmak istiyorum.Wells'in zaman yolculuğuna dair olan ön görüleri hemen hemen benim ön görülerimle de benzeşmektedir.Wells kendi çağının sınırlı kavramları ve fen bilgisi ile zaman yolculuğuna dair isabetli tahminlerde bulunmaktadır.
Paul Davies: << Bundan yüzyıl önce bazı insanlar, insanın dış uzaya yolculuk yapabileceğine inanmıştı.O zamanlar uzay yolculuğu da aynen zaman yolculuğu gibi bilim kurgusal bir şeydi.Bugün ise uzay yolculuğu gayet olağan bir şey haline gelmiş durumda. Peki zaman yolculuğu da bir gün gayet olağan bir şey haline gelebilir mi? >> ( ''Bir zaman makinesi yapmak'' kitabından /yazar: Paul Davies) ..
H.G.Wells: Zaman Makinesi
[Kolaylık olmak üzere hikayemizde kendisinden Zaman Seyyahı namiyle bahsedeceğimiz alim hepimizi, icat ettiği zaman makinesini göstermek üzere akşam yemeği için evine davet etmişti. Yemekten sonra hepimiz koyu bir sohbete dalmıştık. Gecenin ilerleyen saatlerinde zaman seyyahı bize karışık bir meseleyi izah ediyordu.Hepimiz koltuklarımıza oturmuş onu dinliyorduk.
Zaman Seyyahı: ‘‘Sözlerimi dikkatle takip etmelisiniz.Hemen hemen dünyaca kabül edilmiş bir iki fikre açıklık getirmek mecburiyetindeyim.Mesela, size akademide öğrettikleri geometri yanlış bir telakki( kabül) üzerine kurulmuştur.’’
Dinleyicilerden münakaşacı ve kızıl saçlı bir zat olan Filby, ‘‘Meseleye başlamak için bizden bu kadar büyük bir şey istemek biraz fazla değil mi?’’ diye sordu.
‘‘Hiçbir şeyi makul bir sebeb olmadan kabül etmenizi isteyecek değilim.Birazdan arzu ettiğim kadarını kabül edeceksiniz.Şüphesiz bilirsiniz ki, riyazi bir hattın, yani kalınlığı sıfır olan bir hattın, hakiki mevcudiyeti yoktur.Size bunu öğrettiler, değil mi? İki boyutlu olan, derinliği olmayan bir sathın da hakiki mevcudiyeti yoktur.Bunlar sırf mücerret yani hayali şeylerdir.’’ Ruhiyatçı: ‘‘Doğru,’’ dedi.
‘‘Sonra yalnız uzunluğu, enliliği, ve kalınlığı(derinliği), olan bir küpün de hakiki bir mevcudiyeti olamaz’’
Filby, ‘‘İşte buna itiraz ederim,’’ dedi. Sulb bir cisim elbet mevcut olabilir. Bütün hakiki şeyler...’’
‘‘Ekseri kimseler de öyle zanneder.Fakat biraz durunuz.Bir anda gelip geçen bir küpün hakiki bir mevcudiyeti olabilir mi?’’
Filby: ‘‘Anlayamadım dedi.
‘‘Kısa bir zaman bile devam etmeyen bir küpün hakiki bir mevcudiyeti olabilir mi?’’ Filby düşünceye daldı.Zaman Seyyahı devam etti: ‘‘Açıkçası herhangi hakiki bir cismin dört istikamete doğru bir yönelimi(uzanımı), yani: Uzunluğu, Enliliği, Kalınlığı(derinliği) ve -devamı olmalıdır.Fakat, şimdi izah edeceğim gibi benliğimizdeki tabi bir zaaf yüzünden, hep bu hakikati gözden kaçırmaya meylederiz.Hakikatte dört boyut vardır: bunlardan üçü mekanın üç düzlemi(sathı) dediğimiz boyutlar, dördüncüsü de zamandır.Bununla beraber, herkeste ilk üç boyut ile sonuncusu arasında hakiki(gerçek) olmayan bir fark gözetmek meyli vardır, çünkü şuurumuz dördüncü boyut üzerinde hayatımızın başından sonuna kadar aynı istikamette durmaksızın hareket eder.’’ Herkes pür dikkat Zaman Seyyahını dinliyordu.
Zaman Seyyahı, biraz keyiflenerek: ‘‘Şimdi,’’ dedi, ‘‘bu gerçeğin böyle herkesin gözünden kaçması şaşılacak bir şey değil mi?Dördüncü boyuttan bahseden bazı kimseler neyi kastettiklerini bilmezler, halbuki aslında dördüncü boyuttan maksat budur.Bu, ‘zamanı’ farklı bir noktadan görmekten başka bir şey değildir.Mekanın diğer üç boyutu ile zaman arasında hiçbir fark yoktur.Yalnız sonuncu boyut üzerinde şuurumuz hareket etmektedir, işte o kadar.Fakat bazı aptallar bu fikri ters tarafından ele almışlardır.Onların bu dördüncü boyut hakkındaki iddialarını hepiniz işittiniz değil mi?
Taşralı Belediye Reisi: ‘‘Ben işitmedim,’’ dedi. ‘‘İddiaları şundan ibarettir. Riyaziyecilerimizin kabül ettikleri şekilde Mekandan boyutlu diye bahsedilir.Bunlara da Uzunluk, Enlilik, ve Kalınlık(derinlik) denebilir.Bu mekan daima bir diğerini dikene kesen üç ayrı uzam boyutu ele alınarak tarif edilir.Bazı filozof görüşlü kimseler şöyle sormaktadırlar: niçin bilhassa üç boyut olsun? Niçin öbür üç istikamete dikine inen başka bir istikamet bulunmasın? Hatta bu kişiler Dört Boyutlu bir geometri kurmaya da çalışmışlardır.Bundan daha bir ay evvel Profesör Simon Newcomb bunu New York Riyaziyeciler Cemiyetine izah ediyordu.Biliriz ki yalnız iki boyutu olan bir satıh üzerinde üç boyutlu bir cismin şeklini temsil edebiliriz; aynı şekilde, yapabilseler, üç boyutlu cisimlerle dört boyutlu bir cismi( Hiper küp) de temsil edebileceklerini zannediyorlar..Anlıyor musunuz?’’
Taşralı Belediye Reisi ‘‘Zannederim’’ diye mırıldandı.Bira düşüncelere daldı ve ‘‘zannederim şimdi anlıyorum’’ dedi.
Zaman Seyyahı: ‘‘Eh, artık sizden gizlemeye lüzum görmüyorum.Ben bir müddettenberi bu dört boyutlu geometri üzerinde çalışmaktayım.Elde ettiğim neticelerden bazıları acaip.Mesela, şurada bir adamın portreleri var; birisi sekiz yaşında iken yapılmış, öteki on beş yaşında, diğer biri de on yedi yaşında, daha öteki yimi üç yaşında iken v.s. Aşikar ki bütün bunlar o adamın bölümleri, yani sabit ve değişmez bir şey olan Dört Boyutlu varlığının üç boyutlu temsilcileridir.Zaman seyyahı bunun iyice anlaşılması için gereken sükuttan sonra şöyle devam etti: ‘‘İlim adamları pek iyi bilirler ki Zaman sadece bir çeşit Mekandır.Bakınız burada bir grafik var:Bir meteoroloji kaydı.Parmağımla takip ettiğim hat barometrenin hareketini gösteriyor.Dün şu kadar yüksekti, gece düştü, sonra bu sabah tekrar yükseldi, ve hafifce yukarı doğru şuraya kadar geldi.Şüphesiz cıva bu hattı, Mekanın herkesce kabül edilen boyutlarının herhangi birisinin üzerinde çizmiş değildir.Fakat muhakkak ki böyle bir hat çizmiştir.O halde şu neticeyi çıkarmamız icabediyor ki, bu hat ‘Zaman Boyutu’ boyunca çizilmiştir.’’
Doktor, ocaktaki korlaşmış bir kömüre gözünü dikerek: ‘‘Fakat,’ dedi madem ki Zaman, Mekanın dördüncü boyutundan başka bir şey değil, o halde niçin eskiden beri farklı bir şey olarak telakki edilegelmiştir? Mekanın diğer boyutları üzerinde ileri geri hareket ettiğimiz gibi niçin zaman içerisinde de ileri geri hareket edemiyoruz.?’’
Zaman Seyyahı tebessüm etti: ‘‘Mekan içerisinde serbestçe hareket edebildiğimizden bu kadar emin misiniz? Sağa, sola serbestçe gidebiliyoruz, ileri geri de öyle, insanlar bu hareket serbestliğine eskiden beridir sahiptiler.İki boyut üzerinde serbestçe hareket ettiğimizi kabül ediyorum..Fakat aşağı ve yukarı harekete ne dersiniz? Burada arzın(dünyanın) çekimi bizi etkisi altına almaktadır.’’ Doktor: ‘‘Pekte öyle değil,’’ dedi, ‘‘balonlar var.’’ ‘‘Fakat balonlardan evvel ?
Zaman Seyyahı :Bir anlık sıçramalar hariç insanlar dikey hareket serbestliğine sahip değildirler.’’
Doktor ‘‘Olsun,’’ dedi, ‘‘aşağı ve yukarı doğru bir parça olsun hareket edebiliyorlardı’’
‘‘Aşağı doğru, yukarıdan daha kolay -çok daha kolay-hareket ederlerdi.’’ ‘‘Halbuki Zaman içerisinde hiç hareket edemezsiniz, hali hazırdan(Şimdi’den) uzaklaşamazsınız’’
‘‘Aziz dostum, işte tüm yanıldığınız nokta burası.Bütün dünyanın yanıldığı nokta burası.Biz mütemadiyen hali hazırdan uzaklaşıyoruz.Boyutları olmayan, maddesi olmayan manevi varlıklarımızı beşikten mezara kadar Zaman Boyutu üzerinde muntazam bir sür’atle ilerlemektedir.Nitekim, şayet varlığımıza toprağın yüzeyinden elli mil yukarıda başlasa idik, aşağı doğru seyahat ederdik.’’
Ruhiyatçı sözü keserek: ‘‘Fakat büyük güçlük şuradadır,’’ dedi, Mekanın bütün istikametlerinde seyahat etmek mümkündür, halbuki Zaman içinde değil.’’
Zaman Seyyahı: ‘‘İşte benim büyük keşfimin özü de bu.Fakat zaman içerisinde hareket edemeyiz demekle yanılıyorsunuz.Mesela, eğer bir hadiseyi çok canlı bir şekilde hatırlıyorsam, o hadisenin vukuu anına gidiyorum, yani sizin tabirinizle, dalıyorum demektir.Bir an için geriye sıçrıyorum.Şüphesiz uzun zaman geride kalmak elimizde değil, nitekim vahşi bir insanın veya hayvanın da yerden altı kadem yüksekte kalmak elinde değildir.Halbuki medeni bir adam bu bakımdan daha müsait bir vaziyettedir.Dünyanın çekim gücüne rağmen balonla yükselebilir; aynı şekilde günün birinde Zaman Boyutu boyunca sürüklenmesini durdurulabileceğini yahut hızlandırılabileceğini, hatta dönüp aksi istikamette seyahat edilebileceğini niçin ümit etmesin?’’ Filby, ‘‘Aa, bu..’’ diye başladı, ‘‘bu tamamen..’’ Zaman Seyyahı Filby’nin sözünü keserek: ‘‘Niçin olmasın?’’ diye sordu. Filby: ‘‘İddiayla siyahın beyaz olduğunu isbat edebilirsiniz,’’ dedi, ‘‘fakat beni asla ikna edemezsiniz.’’
Zaman Seyyahı: ‘‘Belki,’’ dedi. ‘‘Fakat şimdi artık benim Dört Boyutlu geometrideki araştırmalarımın hedefini görmeye başlıyorsunuz.Uzun zaman evvel bir makine üzerinde müphem(belirsiz) bir hayalim vardı.’’
Odada bulunan Delikanlı : ‘‘Zaman içinde seyahat etmek üzere mi?’’ dedi. ‘‘Evet. İdare edenin kararına göre Mekan ve Zamanın herhangi bir istikametinde seyahat edecek bir makine.’’
Bu söz Filby’nin o kadar tuhafına gitti ki kahkaha atmaktan kendini alamadı.
Zaman Seyyahı: ‘‘Fakat tecrübeyle isbat ederim,’’ dedi. ‘‘Tecrübeyle isbat öyle mi? diye mırıldandı Filby.’’
Ruhiyatçı: ‘‘Baştan aşağı saçma ama, şu tecrübenizi bir görelim bakalım,’’ dedi.
Zaman Seyyahı hepimize şöyle bir bakarak odadan dışarı çıktı ve uzun koridordan laboratuarına doğru gittiğini gördük.Ruhiyatçı bize bakarak: ‘‘Ne gösterecek acaba’’ diye sordu.Herkes kendi arasında Zaman Seyyahının söylediklerini tartışırken Zaman Seyyahı içeri girdi.Elinde tuttuğu şey küçük bir masa saati büyüklüğünde, çok narin bir surette yapılmış, parlak madeni bir çerçeveydi.İçinde şeffaf billuri bir madde ile fildişi vardı. Zaman Seyyahı elindeki bu aleti şöminenin karşısındaki sehpanın üstüne koydu.Zaman Seyyahı bir sandalye alarak sehpanın yanına geçti.Odadaki herkes sehpanın üstünde duran bu ilginç makineye doğru bakıyordu. Zaman Seyyahı önce bize, sonra getirdiği mekanizmaya baktı.
Ruhiyatçı: ‘’E?’’ dedi. Zaman Seyyahı dirseklerini sehpaya dayayıp ellerini getirdiği aletin üst tarafında kavuşturarak cevap verdi: ‘‘Şu küçük alet bir modelden ibarettir.Zaman içinde seyahat edecek olan makinanın planıdır.Dikkat ederseniz son derece eğri gibi görünüyor, şu çubuğun, adeta hakiki değilmiş gibi, pırıldayan acaip bir manzarası var.’’ Bu kısma eliyle işaret etti. ‘‘Aynı zamanda şurada ve şurada iki tane beyaz küçük manivela var.’’
Doktor sandalyasından kalkarak gözlerini makinanın içine dikti, ve: ‘‘Çok güzel yapılmış’’dedi. Zaman Seyyahı: ‘‘Yapması iki sene sürdü,’’ diye cevap verdi..
‘‘Şimdi hepinizin şu ciheti açıkça anlamanızı istiyorum: bu manivela itilince makinayı kaydırarak gelecek zamana gönderir, öteki manivela da bu hareketi tersine çevirir. Şu oturak Zaman Seyyahının bineceği yeri temsil ediyor.Şimdi manivelayı iteceğim, makine kayıp gidecek. Yok olacak, gelecek zamana gidecek, ve gözden kaybolacak.Alete iyice bakınız.Masaya da bakınız, işin içinde sihirbazlık bulunmadığına kanaat getiriniz.Bu modeli kaybetmek, sonra da kendime şarlatan dedirtmek istemem.’’ Zaman Seyyahı parmağını manivelaya doğru uzattı.Birdenbire: ‘‘Hayır,’’ dedi. ‘‘ Elinizi veriniz.’’ Ruhiyatçıya dönerek bu zatın elini kendi eline aldı ve işaret parmağını uzatmasını söyledi.Öyle ki, Zaman makinası modelini ileri doğru sonsuz seyahatına gönderen ruhiyatçının kendisi oldu. Hepimiz manivelanın döndüğünü gördük.İşin içinde sihirbazlık olmadığına katiyen eminim. Hafif bir rüzgar esti, ve odadaki lambanın alevi bir an yükseliverdi.Ocak rafındaki mumlardan biri söndü, küçük makine birdenbire yerinde bir döndü; evvelki durgunluğu kalmamıştı.Hafifçe parıldayan, pirinç ve fildişinden yapılmış şeffaf bir topacı andırarak bir an için hayalet gibi göründü. Sonra gitti- yok oldu! Ve sehpanın üstü bomboş kaldı.]
H.G.Wells’in hikaye düzeyinde ele aldığı zaman yolculuğu konusuna dair olan bakış açısı, bu konuda bilimsel diyebileceğimiz görecelik kuramını ve kuantum fiziğinin alan denklemlerini içine alan Kip Thorn’un solucan deliği ve karadelikler kuramlarından, hatta Richart Gott’ın kozmik sicimler kuramı, Frank Tipler’in Tipler silindiri adını verdiği bir çok kuramdan daha gerçekçi bir yaklaşımdır.Bir zaman makinesi kendi içindeki mekanik yada elektronik düzeneklerce üretilen elektromanyetik güç alanlarını kullanarak bu güç alanlarının dönüştürücü gücü sayesinde kendisini oluşturan atom içi parçaçık hareketlerine ait hızı arttıraraktan ışık hızının üstünde bir titreşim hızıyla bir üst zaman akım hızı içerisine geçiş yapabilir.Wells’in tarifiyle bir zaman makinesi bir topacı andıran hareketiyle kendi ekseni etrafında -kendi çevresinde- zamanın akış hızından(ışık hızından daha hızlı) çok daha hızlı bir şekilde dönerek ortadan kaybolur.Aslında bu ışık hızının aşılması meselesi öyle mekanik bir dönüş gücüyle mümkün olmaz. Mesele zaman makinesine ait maddeyi oluşturan enerji yoğunluğunun bu boyutsal çerçeveyi belirleyen enerji değerliliğinin üstünde bir kuantum enerji değerliliğine yükseltilmesidir.
Benim zaman yolculuğu kuramım Wells'in Zaman Seyyahı'nın düşündüğü zaman makinesi modelinden daha farklı bir zaman makinesi modelini öngörmektedir.Kendi çizimlerim doğrultusunda yaptırdığım zaman makinesi modelim aşağıda görülmektedir (Resimleri kendi web kameramla kendi odamda çektim).Umarım bugün için evdeki sehpanın üstüne koyup resimlerini çektiğim bu 'Model Zaman Makinesi'nin daha büyük boyutta olanını inşa edip uzak zamanlara ve uzak yıldızlara yolculuk edebiliriz
Sonuçta bilim dünyası anlamalıdır ki bir uzay aracınının materyal kalıbını mekanik olarak ileri iterek hızlandırmaya çalışmakla yada kendi ekseninde kabaca döndürmeye çalışmakla ışık hızını değil aşmak ışık hızının yarısına yaklaşmak bile bir hayalden ibarettir.Zaten o hıza mekanik bir itişle yaklaşan bir madde ışık hızına yaklaşmadan erir hatta yüksek ısıdan dolayı buharlaşmaya başlar.Demek ki jet motor sistemleriyle, tepkimel iyon ve foton roket sistemleriyle, pistonlarla kayış sistemleriyle, dev yakıt tanklarıyla, buhar gücüyle , nükleer füzyon gücüyle, elektrik motor gücüyle ve turbo jet itimi sitemleriyle bir makine ışık hızında hareket ettirilemez.Yada henüz daha bilmediğimiz güçlü ve yoğun elektromanyetik şok dalgaları yöntemleriyle elektromanyetik ve elektrostatik dalga şoklarıyla bir itiş gücü sağlasakta tüm bu madde ve plazmik enerji basıncı ve itişine dayalı yötemlerle değil zamanı aşmak(ışık hızını) uzayda bile yeterli oranda kayda değer bir hız sağlayamayız.Belki birkaç saatte AYA varabiliriz. Fakat ya birkaç milyon ışık yılı olan yıldızlar arası mesafeleri nasıl bir anda atlayabileceğiz? Biz ciddi bir yıldızlar arası yolculuk yapmaktan bahsediyorsak zaten değil ışık hızı, ışık hızının çok çok ötesinde hızlar sağlayabilecek sevk metotlarını düşünmüş olmamız lazım.Bunun başka bir alternatifi yok!! Işık hızını aşacaksınız! Ama nasıl aşacaksınız? NASA'nın dev yakıt tankından ibaret tepkimel jet itiş motorlarıyla yada F16 savaş uçakları teknolojisiyle yada espiritüel bir dille diyebilirizki son model bir Ferrari marka arabayla da ışık hızını aşamazsınız.
Şimdi bu ışık hızını aşma hadisesi için mutlaka ama mutlaka bir üst uzay/zaman kavramını yada olgusunu anlamış olmak kavramış olmak lazım.Başka türlü ışık hızını aşmanın imkanı yoktur.Bunu tüm insanlığın en gelişmiş bilim zekalarına altını çize çize burada söylüyorum.Haa şimdi bunun içinde önce gravitasyonel dalgaları iyi analiz etmemiz lazım.Önce bilmelisinizki bu boyutta elde edilebilecek en yüksek hız ışık hızıdır.Zaten ışık hızını aşma meselesi bir üst uzaya geçme meselesidir.Bu boyutta hiçbir güç bizi birden sürekli bir hızlanmayla ışık hızına ve daha üstü hızlara çıkartamaz!!Üst boyuta geçmek demek uzay gemisi gövdesinin ileri doğru hızlandırılarak itilip hızının arttırılması ile de mümkün değildir. Işık hızı bir duvarsa normal itiş gücü sistemleriyle bu duvarı kırıp geçemeyiz.Hızlanarak bu duvarı kırıp geçmeyi düşünmeden önce uzay gemisini bir adım bile hareket ettirmeden yerinde titreşimler şeklinde bir nevi maddeyi oluşturan kuantların vektörel dönüş hızını hızlandırarak duran bir maddeyi birden ortadan kaldırarak bir üst uzayın içerisinden uzanan gravitasyonik bir tünel etkisiyle ışık hızı duvarının üstünden yada altından atlayıp geçerek uzay /zamandaki büyük mesafeler arasında bir anda sıçramak mümkündür.
''Gravitik Tünel'', Manyetik Rezonans Genligi doğrultusunda yer alan ve çevre uzayımızı 90 derecelik bir dik açıyla dördüncü boyut düzlemi doğrultusunda kesip uzanan bir iç-uzay düzlemidir.Aşırı manyetik alanlar, üçboyutlu uzayı bir dört boyutlu derinlik kazanımı yönünde polarizler, küre yüzeyi dediğimiz bir yay çemberini andıran çevresel uzayımızdan ''tünel'' dediğimiz öteki iç uzaya yani çap doğrultusundaki üçüncü düzleme (Gravitik düzlem/wormhole) doğru bir kapı açar.
Uzay gemisini oluşturan madde zaten kuantum kökenlidir. Maddenin temeli kuantum enerji paketleridir. Tüm ''uzay-zaman'' kuantik bir enerji denizi dir. Evrende ne varsa, bu enerji noktacıkları olan kuant noktacıklarından yapılmıştır.Atomaltı çekirdek ve onun altındaki her şey, yıldızlar, toz ve gaz bulutları, uzay ne varsa bu kuantlardır. Peki bu kuantların ardında ne var? sorusu bizi, başka bir boyuta çıkaracaktır: Tünellere! ( Zaman ve uzay yolculuğunun şematik ifadesi )
Amatörce ve akademik sevilerde yapılan wormhole(solucan deliği tünelleri) araştırmaları çok muallak ve bulanık bir tablo çizmektedir..Kimse neyin ne olduğunu ve bir wormhole'ün ne anlama geldiğini maalesef tam olarak bilemiyor.Aşırı elektromanyetik yoğun alanlar uzaya bağlı zaman akım hızını ana zaman akış hızının dışındaki düzeylere doğru saptıracak bir ''etkinlik dalgası gücüne'' sahip olmaz.Böyle bir etkinlik dalgası uzay/ zaman kafes çizğilerini geçiçi bir süreliğine lastik gibi esnetip bükerek uzay gemisini maksimum ışık hızı limitinde bir gravitasyonik sapan etkisiyle fırlatabilecek bir çekimsel dalga yada çekimsel tünel etkisi yaratabilir.Burdaki zaman kayması etkisi ile bükülen uzay/ zaman çizğileri Şimdi'ki zaman tensörünün dışına geçit veremeyen bir bükülmeyle -ışık hızında bir gravitasyonel dalgalanmayla- uzay gemisinin altındaki uzayı yürüterek kaydırmış olur.Aslında burda hareket eden uzay gemisinin kendisi değil uzay gemisini içine alan uzay/zaman baloncuğudur.Zaman kaymasıyla üst uzaya doğru gerçek bir tünel etkisi yaratmak istiyorsak maddeyi oluşturan kuantların titreşim hızları üstünde hakimiyet kurmamız gerekmektedir.
Üst boyuta geçmek geminin moleküler ve atom altı parçaçık mekaniklerine ve kuantumsal durumlara egemen olmakla mümkündür.Uzay gemisinin kendisi bir madde parçacığıdır.Bu madde bir enerji yoğunluğudur.Bu enerjininde bu boyutsal skalayı ifade eden bir kuantum enerji değeri vardır.Bu bir titreşim hızı değeridir.Bu doğal elektromanyetik alana ait kinetizmal bir enerji değeridir.Bir parçacık normalde elektromanyetik bir topacı andırır.Parçacık elektromanyetik bir damlayı andıran elektriksel bir yük noktasıdır.Parçacığı oluşturan elektromanyetik alan çizgilerinin yumak biçimindeki dolanma şekli ve yoğunluğu, spin değeri ve enerji kitlesi parçaçığın yük durumunu büyüklüğünü ve kütle durumunu belirler.Sonuçta tüm parçacıklar elektromanyetik alanlar içinde oluşmuş kendi üstüne kapanmış elektromanyetik girdaplardır.Girdabın özelliği parçacığın özellikleri olarak belirir.Dikkat ederseniz uzay gemisinin kendiside uzayın bir parçasıdır.Dolayısıyla uzaysal bir noktadır.Ve uzay gemisi uzaysal bir yansıyışa sahip olduğu kadar zamansal bir yansıyışada sahiptir. Zaman enerjiye bağlı temel titreşimsel bir ritimdir.Öyleyse uzay gemisinin maddesel enerji yapısına ait bu temel titreşim hızını değiştirdiğimizde geminin içinde yer aldığı zaman boyutunuda dolayısıyla ona bağlı uzay boyutu çerçevesini de değiştirmiş oluruz.Zaten kütle denen şey zaman çerçevesine bağlı bir olgudur.Zaman çerçevesi değişmeye başladığında kütlenin yoğunluk değerlerinde de negatif yönde sapmalar görülür.
Sonuç olarak öncelikle anlaşılmalıdırki bizi uzayda ışık hızında hareket ettirecek sevk sistemiyle bizi üst uzay boyutuna geçirecek sevk sistemi aynı sistemdir.Fakat ışık hızında ‘uzay boyunca hareket’ bu sevk sisteminin bir başka özelliğininin işletilmesiyle mümkünken boyut değiştirme işlemi bu sevk sisteminin bir başka özelliğidir.
Bir cisim duruyor görünürken bile zaman içinde yani bir dördüncü boyut doğrultusunda ışık hızında bir hızla hareket etmektedir.Her şey hatta tüm evren zaman içinde zaman akışı boyunca ışık hızında sürüklenmektedir.Hepimiz aynı hızda zaman akımı boyunca taşındığımızdan dolayı aynı boyutsal çerçeveyi paylaşmış oluyoruz.Bir biriyle çakışan kütleler demek bir birbiriyle çakışan zaman çerçeveleri anlamına gelir.Uzaydaki her bir noktanın zaman çerçevesi bir diğer noktaya ait zaman çerçevesi ile senkronize haldedir.Boyut aşmak demek ışık hızının ütünde bir hız düzeyine geçmek demektir.Ama bu hız bir jet itiş motorunun gücüyle elde edilecek ileriye doğru bir uçuş değildir.Sonuçta ışık hızının üstünde bir kinetik enerji seviyesine ulaşarak boyut değiştirmek bir bütün olarak maddesel kütleyi A noktasından B noktasına doğru lineer olarak hızlandırmak anlamına gelmemelidir.Bizim boyut değiştirmemize olanak tanıyacak bu hız cisme ait atom altı parçacıkların elektromanyetik enerjisinin titreşim hızıdır.Biz boyut değişimini sağlayan bu hızı cismin titreşen parçalarının enerjisi düzeyinde ölçeriz.Yani maddeyi oluşturan enerjinin titreşim frekansını değiştirdiğinizde ona bağlı zaman akış hızınıda değiştirmiş olursunuz.Zaman Makinesinin içine girdiği uzay/zamanın üç boyutlu kafes çizğileride aracı içine alan zaman akım hızının değişmeye başlamasıyla birlikte kavisli bir hal alır.Bu hafif zaman kayması etkisi uzayın geometrik kafes çizğilerinide bükerek eğriltir.Bu eğriliğin araç çevresindeki potansiyel dağılımı istenilen şekilde biçimlendirilip yönlendirildiğinde istenilen doğrultuda yerçekimsel bir asılım potansiyeli yaratılır (Gravitik Asılım ilkesi).Zaman kayması dediğimiz uzay eğrilmesi olgusuyla yerçekimsel bir sevk dalgası üstünde mesafeler boyunca sörf yapmamızı sağlayacak bir etkinlik dalgası ortaya çıkar.
Ben burada aynı şeyleri tekrar tekrar anlatsamda algılama düzeyi yetersiz olanlarlar meseleyi anlayamazlar.Yukarıda yazdıklarımızı daha bilimsel yada teknik bir dille anlatacak olursak diyebilirizki:
Tüm uzay tek bir titreşim dalgasıdır.Geçen zaman boyunca birbirine devrederek uzanıp giden bu titreşim dalgalarının(zaman dalgalarının) her biri bir zaman/uzay noktasını ifade eder. Zaman/uzay alanı yada uzay/zaman alanı dediğimiz şey uzay/zaman’nın geometrik çizgilerinden kurulu elektromanyetik bir kafestir.Bu uzay/zaman kafesi bizim boyutsal çerçevemizi ifade eder.Bir ‘zaman makinesi’ne ait güç alanı frekanslarının dalga boyu uzay/zamanın bu birbirine devreden titreşim dalgalarının dalga boyuyla senkronize hale geldiğinde zaman makinesi kendisini içerisine alan uzay/zamanın boyutsal çerçevesini kendi güç alanı frekanslarıyla birleştirerek ''yönlendirilebilir elektrogravitasyonel bir alan gücü'' oluşturmuş olur.Uzay- zaman ve boyut çerçevesi içerisinde bu çerçevenin geometriksel kafes çizğilerini bir enerji değerliliği bir dalga boyu kalıbı olarak gördüğümüzde bu alansal dalga boyuyla senkronize olan manyetik alan güçleriyle bir uzay gemisi çevresinde GRAVİTASYONEL ASILIM etkisini yaratma olanağını elde edebiliriz.
Aşağıda Gravitik Asılım ilkesiyle hareket eden ve Etki-Tepki prensibince hareket eden iki ayrı uzay aracı görülmektedir.
Tepki gücüne dayalı sevk yöntemi
---Tepkimel itim--
Yukarıdaki görüntülerde disk biçimindeki uzay aracı ''enerjiyi'' uzay/zamana etki eden manyetik bir güç kaynağı olarak kullanırken NASA' nın tasarladığı uzay araçları 'enerjiyi' bir eksoz aracılığıyla dışarı atıp püskürterek itiş elde eden bir atım maddesi olarak kullanmaktadır.
İnsanlar uzayda hareket edebilmek için uzay/zaman dokusunu tepkimel bir enerji basıncı ve püskütme akımı ile iterek kendi araçlarını bu basınç alanları vasıtasıyla derin uzay boyunca hareket ettirmeyi düşünüyorlar.Oysaki hiç bir yerden enerji ve yakıt almadan kendi yapay enerji alanları ile uzay/zaman dokusuna( zero point energy field ) bağlanan bir uzay aracı bu doğal uzay/zaman levhasını hem bir elektrik jenaratörü gibi hem de kendisini hareket ettiren gravitasyonik bir asılım dalgası şeklinde kullanabilir.
Eğer disk yada küre biçimli uzay aracını çevreleyen tasarımlanmış kapalı alan çizğilerini uzay/zaman alanının serbest olarak dalgalanan çizğileriyle birleştirmeyi başardığımızda bizi içerisine alan üç boyutlu uzay/zamanın kafes çizgilerini(uzay/zamanın boyutsal matriksini) yeniden düzenleyip biçimleyebiliriz.Uzay/zaman alanı çizğilerininin araç çevresindeki dokusal yoğunluğunu değiştirdiğimizde bu değişime bağlı olarak daha az yoğun ve daha yoğun olan bir faz farkı ve kutuplaşma meydana getirmiş oluruz. Böylece uzay/zaman'sal alan çizgilerinin daha sıklaştırılıp birbirine yakınlaştırıldığı yönde gravitasyonel bir asılım dalgası yaratmış oluruz.Araç uzay/zamanı sıkıştırdığı yöne doğru ışık hızında bir çekilimle uzayda kendisini çeken yerçekimsel bir dalga yaratmış olur.
Bazı insanların hatta çoğu akademisyen arkadaşların anlama düzeyi burada anlatılanları kavrayacak yada burada ne demek istediğimi anlayacak seviyede değil maalesef .Adam diyorki ''arkadaş ben senin ne demek istediğini anlayamadım.''
Adamlar anlayamadıklarını ifade etmek ve kabül etmek yerine söylediğimiz düşüncelerin saçma yada mantıksız olduğunu söyleyerek hatta üstünde bile düşünmeye luzum görmeden anlatılanlara alakasız kalmaları gerçekten çok üzücü bir durum.Zaten böyle bir makine yapmaya Türkiyede yüksek görüş gücüne sahip sponsor firma bulmakta oldukça zor.Fakat sadece Türkiye’ye bunu fatura etmekte yanlış olur.Genel anlamda Dünya’da bu tür bir konuya destek verecek sponsor bulmak pek olası değil.Bazı sponsor firmalar diyor ki ‘‘kardeşim git bu aracı al getir, önümüzde çalıştır.O zaman belki destek sağlamayı düşünürüz.’’ Zaten benim böyle bir imkanım olsa ben sana niye geleyim be arkadaş!! Gerçekten insanlar sadece oyalama taktikli bir düşünceyle yaklaşıyorlar.Gerçi insanlarıda suçlayamazsın .Çünkü bu söylediklerimiz henüz bilimsel düzlemde de anlaşılabilmiş hadiseler değildir. Zeki bir insan söylediğimiz kavramların geniş bir çerçevede tutarlı düşünceler olduğunu görebilir.NASA ‘daki bilim adamları, roket mühendisleri zaten kendi içlerindeki olasılık dahilinde olan bir çok fikre bile ödenek ayıramazken lise mezunu benim gibi bir adamın fikirlerini gayri ciddi bulacaklardır.NASA’nın bana diyebileceği en fazla ‘‘evet fikirleriniz gerçekten ilginç şeyler. Amaaa....’’ dan başka bir şey söylemezler.Yani espiri boyutundan bakarsak bana bu Zaman Makinesini yapmam için maddi imkan sağlayacak kişinin hem zengin hemde biraz deli olması lazım.Hadi ben ondan da geçtim bari bu konuda bir araştırma merkezi kuralım desek yinede bir lise mezunu olarak benim bu ön görümü ve buradaki gerekliliğin nedenini sezebilecek ve buna bütçe ayırabilecek zeka maalesef yok!! Adam haa arkadaş bu adam LİSE MEZUNU! O zaman hafif bir gülümsemeyle birkaç caf caflı kelimeyle insanı içten içe alaya alıp geçiştirirler.Çünkü adam görmemiş bilmiyor. Diyor ki:Yaa bir lise mezunu ne anlar yıldızlara yolculuktan, boyut değiştirmekten yok efendim zaman atlamalarından... ‘‘Olsa olsa bu adam kendi hayal dünyasında yaşayan bir delidir’’ demekten başka bir şeyi akıllarına getirmiyorlar.Akademik kariyer edinen Fizikçilerin şöyle düşünmeleri doğaldır; yıllar boyunca trigonometriden integral hesaplarına kadar uzanan yoğun matemematik yüklü eğitim süreçlerinden geçmeyen bir insanın ışıktan hızlı yolculuk yapabilecek bir sistemi ön görmesinin pek olası olmadığını hatta hiç mümkün olamayacağını düşünürler.Keza böyle bir insanın ''solucan deliği fiziği'' konusunda da ahkam kesemeyeceğini düşünürler. Fakat bu çok kalıpçı ve ön yargılı bir yaklaşımdır.Akılcı ve yaratıcı düşünceler -öngörüler- için illede yüksek matematiğin piri olmak, Fiziği baştan sona ezbere yazmak şart değildir. Genel bir bilgi elbette bazı konularda ahkam kesmek için gerekir tabi.! Söylemek istediğim şabloncu bir bilim zihniyeti aşılmalıdır.Yani ''şunu bilmeyen bunu bilemez'' diye ahkam kesmek yanlış olur.Salt Aklın gücünü ve tasarım gücünü bir tarafa itmemek lazım.Hayal edebilmek bile bir yetenektir.Üniversitedeki mastırlar doktorolar vermiş uzman fizikçiler bile bu konuda ahkam kesmezken tabi bizde kim oluyoruz ki bu konularda ahkam kesiyoruz!! Öyle ya ! Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal! Kısaca böyle bir kültür atmosferi içinde iyi niyetli bir yaklaşımla bile ben araştırmalarımın akademisyenlerimiz tarafından desteklenip bir sonuca ulaşacağından doğrusu oldukça kuşkuluyum.Ama geleceğin zaman yolculuğu araştırmacılarına elimdeki bilgileri tümüyle açacağım.Dinleyenlere kendi ön görülerimi anlatacağım.Sanırım en fazla yapabileceğim bu olsa gerek.Sonuçta ben araştırmalarımı nereye kadar götürebilirim?Yada cüzzi miktarlarda bir devlet fonu almadan ne derecede deneysel uygulamalar söz konusu olabilir? doğrusu bunuda bilemiyorum.Ama gidebildiğim yere kadar gideceğim. En azından bundan eminim.Fakat en kötü ihtimalle zaman yolculuğu konusunda kişisel düzeyde araştırmalar yapan bilim insanlarıyla bir araya gelip zaman yolculuğunu araştırma merkezi altında bir kurum bir dernek bir organize gurup yada benzeri bir oluşum kurulabilirsek zamanda yolculuk konusunda model düzeyinde minyatür ölçülerde bir zaman makinesi yapabiliriz.
http://www.zamandayolculuk.co
http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/index.html konu için ideal bir yazı kaynağıdır bence bibakarsanız sevinirim
saniye'de 1 ışık yılı süratle
saniye'de 1 ışık yılı süratle gidilse bile "bilinen" evrenin bir ucundan diğer ucuna yanlış hesap etmediysem (bilinen evrenin büyüklüğü 13.8 milyar ışık yılı) ancak 437 dünya yılı gibi bir zamanda ulaşabiliniyor. bu canlılar acaba bu kadar ömre sahipler mi? düşünsenize o kadar süratli gidiyorsunuz ki 2,5 milyon ışık yılı uzaklıktaki andromeda galaksisinde 1 ay kadar bir zamanda olabiliyorsunuz fakat evren turu 437 dünya yılı sürüyor ve ayrıca evren her saniye biraz daha genişliyor. evren kaç boyuttan oluşuyor? sadece zamanı büküp evrende seyahat etmekle bu iş bitiyor mu? sorular sorular sorular... belkide psişik yetenekleri o kadar gelişmiş ki, düşünce hızıyla düşündükleri anda düşündükleri yerde olabilen varlıklar. işte o zaman onlar için mekan, boyut, alem, zaman gibi kavramlar tamamen anlamsız kalıyor. bazı dini kitaplarda bu durum tayy-i mekan olarak adlandırılıyor. bir nevi Miraç hadisesi gibi olsa gerek. buna bağlantılı olarak pek istemesem de forumun genel amacına aykırı gelmeyecekse konuyu bir ayetle desteklemek isterim.
Kuran-ı Kerim - İsra Suresi - 70.Andolsun, Biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde taşıdık, temiz, güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.
buradan da anlaşılıcağı üzere yaratılmışların hepsinden üstün yaratılmamışız. sadece bir çoğundan üstün yaratılmışız. demekki bu bizden üstün canlılar kesinlikle varlar. bizden daha üstün teknoloji ve ilimlerle donatılmışlar. çok ilginç ve derin bir bilgi ve birikim gerektiren bir konu. açan arkadaşa teşekkürler.