Ana içeriğe atla
1 Temmuz 2013 tarihinde SpaceScientist tarafından gönderildi

Paralel Evrenler

Her karar verme anında çatallanan ve her yeni yönde eşzamanlı ilerleyebilen bir başka siz düşünün. Örneğin; bu satırları okumaktan şu anda cayan ve başka bir işe yönelen bir siz. Bu durumda, yaptıklarınız değişir; çevrenizdekiler, uzam ve zaman da size göre yeniden tanımlanır. Bu bambaşka bir evren tanımına giriştir; değişen siz her yeni karar da başka bir küçük evreni inşa etmektedir. Zamanın işleyiş yönünde belirginleşen koşutluk ayrıca bütün fizik kuralları ile perçinlenerek işler. Gördüğümüz, duyumsadığımız, algıladığımız yegâne büyük evrenin yanında, hiç denenmemiş ama izlenimleri bellekte yer eden ve yaşayan küçük evrenler. Ve biraz sonra birbirinden bağımsız ama 'paralel' devam eden bu sayısız evrenlerden geçebildiğinizi, hayata oradan devam edebildiğinizi düşünün.

Bazı dinler ve filozoflar tarafından sıkça tekrarlanan, görülebilir evrenin ötesinde başka evrenler olduğu savı, insanlık için çok yeni bir düşünce değil. Havası suyu kimyası fiziği başka kanunlarla perçinlenmiş evrenler uzunzamandır anlatılıyor. Dinler ve öğretiler tarihi inanması güç kurallarla inşa edilmiş evren çağrışımları ve tasvirleriyle dolu. Cennetler, Cehennemler, Olympuslar, Valhallalar ve benzeri alternatif imgelerin yapı taşını bu dünyadakinden çok farklı maddeler oluşturuyor.

'Paralel evrenler' tanımı ilk kez Amerikalı fizikçi Hugh Everett tarafından ortaya atıldı. Zaman içinde, kuantum mekaniğinin ilginç, çok popüler ve bilimsel platformlarda çok tartışılan kuramlarından birisi oldu. Kimi zaman bağımsız ve farklı, hiçbir şekilde birbiriyle etkileşime girmeyen, çok sayıda evrenin varlığı öngörüldü. George Mason Üniversitesi'nden Dr. Robin Hanson gibi bilim adamları ise, paralel evrenlerin aslında sanılanın aksine birbirlerinden bağımsız olmadığı, birbirleriyle etkileşimde olduğunu öne sürdü. Evrenlerin birbirleriyle etkileşime geçtiği hallerde ise, küçük evrenler parçalanıyor ya da büyüğü tarafından yutuluyordu; örneğin ısının aniden yükselmesi sonucunda küçük evrenin yanması; dinsel betimlemelerdeki 'kıyamet'i çağrıştırıyordu.

Kuantum mekaniği; bilim tarihinde 'çift yarık deneyi' olarak bilinen deneyde, fotonun dalga mı yoksa parçacık mı olduğunu belirleyen şeyin gözlemcinin bilinci olduğunu söyler. Bir olgunun potansiyel durumdan işler hale gelmesi ve gerçekleşmesi, katılımcının varlığı ile mümkün olabilir. Sistemin fiziksel özelliklerinde herhangi bir değişim olmaz, değişim sadece bu özelliklerin potansiyellik ve güncelliğinde ortaya çıkar.

Fizikçi Jack Sarfatti'ye göre, gözlemcinin fikri, birçok olguyu açıklayabilir. Örneğin, bir sıvı veya gazdaki parçacıklar durmadan ileri geri hareket eder. Ona göre parçacıkların bir oraya bir buraya çarpmasının asıl nedeni, katılımcıların zihinsel etkinlikleridir.

ALINTIDIR...

Yorumlar

Evrenlerin birbirleriyle etkileşime geçtiği hallerde ise, küçük evrenler parçalanıyor ya da büyüğü tarafından yutuluyordu; örneğin ısının aniden yükselmesi sonucunda küçük evrenin yanması; dinsel betimlemelerdeki 'kıyamet'i çağrıştırıyordu.

şİMDİ benim teorime göre o evrenler yanıp yok olduklarında kişide ani bir ateş basması oluyor.Bu kendimde dahil yaşlı genç bir çok kişde ortam diğer insanlara normal gelirken o Paralel evreni yanarak yok olan kimselerde ani ateş basması ve sıkıntı basıyor içini.Hani eskiler Al basması  gibi bir şey.b irgün bu yazılanlar bilimsel olarak ispatlanacak o günlerin çok yakınındayız buna inanın.

 

Eminim yaprağına dokunulmamış yazılı olan günümüz biliminden henüz uzakta bilgiler var,ufkumuz evrenimiz bilgimiz kadar geniş,bilgimiz dışındaki genişlikten haberimiz bile yoktur henüz.ikibinli yıllara kadar derlenmiş toparlanmış bilimsel keşif ve teknolojik ilerleyiş aynı zamanda hızla eskiyorda.Doğanın kendi bilimsel gerçeklerinin henüz içeriğine tamamen ulaşmış durumda olmadığımızı biliyoruz,şimdi gitsen bilmem ne okyanusunda göz değmemiş canlı bulunabileceğinden adım kadar eminim.Düşüncelerimi burada noktalarken zaman zaman birden aklıma gelen birşeyide yazmadan geçemiyeceğim,Eğer petrole dayalı içten yanmalı motorun icadı bir şekilde gerçekleşmeden çok daha farklı bir icata yönelmiş olunsaydı,belkide ozon tabakası hasarı,bitki ve hayvanların zarar görmesi,insanlığı sırf yüzden son yüzyıoldaki petrole dayalı savaşlardan alıkoyması yaşanmayacaktı,yani bir zamanda kırılmaya bakıyordu,ama insanlığın ilahi kaderinde bunların olmasımı planlanmış yoksa ikiyüz sene sonra yaşanacak önemli bir şey mi varda bu tür yola girmişiz bilinmez