Göz atmak ister misiniz..?
Bu görüntü bir teleskopla mı yoksa bir mikroskopla mı çekilmiş acaba? Belki şöyle bir ipucu size yardımcı olabilir; koyu renkli o şekiller bakteri olsalardı, her biri bir futbol sahası büyüklüğünde olurdu. Bakmakta olduğunuz şey gerçekte Mars'taki Proctor Krateri'nin tabanında yer alan büyük kum tepeleridir. Yukarıdaki görüntü, şu anda Mars yörüngesinde dolanan bir robot uzay aracı olan Mars Keşfi Yörünge Aracı (MRO) üzerinde bulunan HiRISE kamerası ile çekilmiştir. Dalga dalga yayılan koyu renkli kumullar, büyük bir ihtimalle üzerlerini kaplıyor gibi göründükleri açık renkli kaya oluşumlarından daha yakın bir zamanda meydana gelmiş olup, sürekli esen rüzgârla birlikte yavaşça yer değiştirdikleri düşünülmektedir. Bahse konu bu kumullar Mars'taki sert rüzgârlar ile kumlu yüzey arasındaki karmaşık bir ilişki nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Proctor Krateri içerisinde yer alan buna benzer kumullar ilk olarak 35 yıldan daha uzun bir zaman önce, Mariner 9 uzay aracı tarafından görüntülenmişti...
Bu bir uzay gemisi mi, yoksa bir bulut mu? Her ne kadar yabancı bir uygarlığa ait ana uzay gemisi gibi duruyorsa da, o aslında süper hücre (dev çekirdek/li) adı verilen etkileyici görünüme sahip bir fırtına bulutu. Böyle muazzam fırtına sistemleri birkaç kilometre genişliğinde bir alanı kaplayan ve aralarında hortumların da bulunduğu şiddetli rüzgârları ve yağmurları getirip, dönerek yukarıya tırmanan sistemler olan mezosiklonların merkezinde yer alırlar. Süper hücrenin dış kenarı tırtıklı görüntüye sahip bulutlarla bezeliyken, merkezde rüzgârın sürüklediği toz ve yağmur hakimdir. Yukarıdaki görüntünün ön planında sabırla bekleyen bir de ağaç görülüyor. Yukarıdaki süper hücre bulutu, geçtiğimiz temmuz ayında ABD'nin Montana eyaletinde yer alan Glasgow kentinin batısında fotoğraflanmış. Fırtına küçük hasarlara sebep olmuş ve geçip gitmeden önce saatlerce sürmüş...
Satürn'ün eski püskü uydusu Rhea, bilinen en eski yüzeylerden birine sahiptir. Son bir milyar yılda çok az değiştiği tahmin edilen Rhea'nın kraterleri o kadar eskidir ki, kenarları daha yeni olanlarla birleşmiş olduğundan artık yuvarlak görünmemektedir. Dünya'nın Ay'ı gibi, Rhea'nın dönüşü de Satürn üzerine kilitlenmiştir ve yukarıdaki görüntü Rhea'nın her zaman Satürn'e dönük olan yüzeyinin bir kısmını göstermektedir. Rhea'nın önde giden yüzü, arkadan gelen yüzüne göre çok daha fazla kraterlidir. Rhea çoğunlukla su buzundan meydana gelmiştir; ancak küçük bir kayaç çekirdeğe sahip olduğu düşünülmektedir. Yukarıdaki resim, şu anda Satürn'ün yörüngesinde dönen robot uzay aracı Cassini tarafından çekilmiştir. Cassini Rhea'nın yanından hızla geçmiş ve yaklaşık 100.000 kilometre uzaklıktan yukarıdaki fotoğrafı çekmiştir. Rhea'nın 1500 kilometrelik çapı, onu Titan'ın arkasından Satürn'ün ikinci en büyük uydusu yapmaktadır. Büyük ışık parçaları dahil, Rhea'nın yüzey özelliklerinden birkaçı halen açıklanamamıştır....
Cape Canaveral, Florida'dan ilk roket (Bumper 2) Temmuz 1950'de fırlatıldığında, uzay uçuşlarında yeni bir dönem başladı. Yukarıda görülen Bumper 2, bir V-2 füze tabanı üzerine koyulan WAC Corporal roketinden oluşan, tutkulu bir iki aşamalı roket programıydı. Üst bölüm, o zamanki yükseklik rekoru olan ve modern uzay mekiklerinin bugün uçtuğundan bile yüksek bir irtifa olan, 400 kilometreye kadar ulaşabiliyordu. General Electric şirketinin kontrolünde fırlatılan Bumper 2, her şeyden önce roket sistemlerinin test edilmesinde ve üst havayuvar (atmosfer) katmanlarının araştırılmasında kullanılıyordu. Bumper 2 roketleri, hava sıcaklığı ve evren ışınlarının çarpma şiddetlerinin dahil olduğu nitelikleri ölçmelerine imkan verecek küçük yükleri taşıyorlardı. Yedi yıl sonra, Sovyetler Birliği Dünya yörüngesindeki ilk uydular olan Sputnik I ve Sputnik II'yi fırlattı. Yanıt olarak Amerika Birleşik Devletleri 1958 yılında NASA'yı kurdu...
Güneş sistemindeki en büyük kanyon, Mars'ın suratından büyük bir parçayı kesip atmıştır. Valles Marineris adı verilen büyük vadi, 3000 km'nin üzerinde bir uzunluğa, 600 km kadar büyüklükte bir genişliğe ve 8 km kadar büyük bir derinliğe sahiptir. Karşılaştırma olarak, ABD, Arizona'daki Dünya'nın Büyük Kanyonu, 800 km uzunlukta, 30 km genişlikte ve 1,8 km derinliktedir. Valles Marineris'in kökeni hâlâ bilinmemekle birlikte, öne çıkan varsayım, gezegen milyarlarca yıl önce soğurken, kanyonun bir çatlak olarak başladığıdır. Yakın zamanda, kanyonda birçok jeolojik oluşum belirlenmiştir. Yukarıdaki görüntü mozaiği, Viking yörünge aracının 1970'lerde çektiği 100'ün üzerinde Mars fotoğrafından oluşturulmuştur...
Mars Keşif Aracı Spirit'in kış istasyonundan çekilen bu görüntü, Gusev Krateri'nin kayalarla bezenmiş manzarasına bakıyor. Koyu renk kayalar ve uzak tepeler, bu bölgenin tipik özellikleri; ancak bu kırpılmış resmin ön planında yer alan açık renk iki kaya, büyük bir ihtimalle, Spirit'in kendisinin de olduğu gibi, kızıl gezegene yabancılar. Bunların demirli göktaşları olduğuna inanılıyor. Gayri resmi olarak Antartika'daki kampların adı verilerek, bunlara "Zhong Shan" ve "Alan Hills" denilmiş. Zhong Shan, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Antartika üssüdür. Alan Hills, birçok Mars göktaşının Dünya gezegeninde bulunduğu buzlu bir bölgedir. Bulunan bu göktaşları arasında, Mars'taki fosilleşmiş mikrobik hayata dair kanıtlar içerdiği öne sürüldüğü için tartışmalar yaratan ALH84001 de yer almaktadır...
Bir mağaza vitrininde veya parlak bir jant kapağında yansımanızı yakalamak, eğlenceli bazen de duruma göre ilham veren bir an olabilir. Bir de Dünya gezegeninin 300 kilometre üzerindeki bu yansıma görüntüsünü düşünün. Bu resim aslında astronot Michael Fossum tarafından, 8 Temmuz 2006 tarihinde Discovery, Uluslararası Uzay İstasyonu'na yanaşmış durumdayken yapılan bir uzay yürüyüşü veya istasyon dışı etkinlik sırasında çekilmiş kendi resmidir. Fotoğraf makinesini görüntü almak için kaskının siperine doğru çevirdiğinde, resmin hemen merkezine yakın bir yerde arkadaşı uçuş uzmanı Piers Sellers'ın yansımasını ve resmin üst kısmında uzay istasyonunun yay şekinde görülen altın renkli güneş panellerinden birini de kaydetti. ;)Tabii güzel gezegenimizin ufuk görüntüsü de arka tarafta uzanmakta...
Bugün, eğer hava bulutsuz olursa, Güneş her sokağın tam ortasında batacağından, Manhattan etkileyici bir güneş ışığı baskını yaşayacak. New York Şehri'nin bu en uzun boylu ilçesinde, sistemli bir biçimde bölünmüş caddeler boyunca uzanan yüksek binalar, genellikle batan güneşi gizlerler. Yalnızca 30 derece kuzey doğuya hizalanmış olsa da, bu netice Manhattan'ı bir çeşit modern Stonehenge anıtı haline getirir...
Bu bizim Güneşimiz mi? Evet. Sıradan bir günde dahi, Güneşimiz cayır cayır yanan, fokurdayan sıcak bir gaz topudur. Güçlü ve karmaşık manyetik alan bölgeleri ortaya çıkar ve önceden tahmin edilemeyen güneş lekelerine ve parlak aktif bölgelere neden olur. Sıcak hidrojen gazı ilmek yapan manyetik bölgeler arasında akarken, Güneş'in yüzeyi bulgurlanır. Bu aktif bölgeler, gazı manyetik ilmekler boyunca yönlendirir. Genellikle geri dönerler, ancak bazen güneş tacına veya dışarıya, güneş rüzgarı olarak uzaya kaçarlar. Yukarıdaki görüntüde Güneşimiz, mor ötesi ışığın üç renginde görülmektedir. Yalnızca aktif bölgeler önemli miktarda güçlü mor ötesi ışın yaydığından, Güneş'in büyük bölümü karanlık gözükmektedir. Renkli kısımlar, Güneş'in en sıcak ve en şiddetli bölgelerinin tam yerlerini belirtecek şekilde, gösterişle parlamaktadır. Güneş sürekli değişim gösterse de, saldığı görünür ışık oranı geçen beş milyar yıl içerisinde Dünya'da hayatın ortaya çıkmasına imkân verecek bir biçimde oldukça sabit kalmıştır...
Bu Mars manzarası, şimdiye kadar denenmiş en büyük panoramik Mars görüntülerinden birinin, yalnızca bir kısmıdır. Geniş mozaik, Mars'ın güney yarımküresindeki enerji tüketici kış boyunca, robot araç Spirit'i hareketli tutma konusunda yardımcı olmaktadır. Kış boyunca Spirit, güneş enerjisi panellerini Güneş'e dönük tutması amacıyla, McCool Tepesi'nin yanında kalmaya programlanmıştır. Panoramik görüntü şu ana kadar 800'ün üzerinde poz ve çok az sayısal sıkıştırma içermekte olup, tamamlanması bir ayın üzerinde bir zaman alacaktır. Görülen manzara, Spirit'in tırmandığı tepe olan Husband Tepesi'ne doğru çekilmiştir. Görüntünün dikkatle incelenmesi halinde, ortadan sağa doğru kesişen tekerlek izleri gözükmektedir...
Eğer bir kasırga uğruna olmasaydı, bu manzara huzur dolu kabul edilebilirdi. Fırtına avcısı Eric Nguyen, gelişmekte olan bu hortumu bir güz ayında Kansas'ta farklı bir ışıkta, bir gökkuşağının ışığında fotoğrafladı. Yukarıdaki fotoğrafta, beyaz bir kasırga bulutu, karanlık bir fırtına bulutundan aşağı inmektedir. Sol tarafta, gökyüzündeki açık bir aralıktan göz atan Güneş, ön taraftaki bazı binaları aydınlatmaktadır. Yağmur damlalarından yansıyan güneş ışığı bir gökkuşağı oluşturmuş. Rastlantı eseri kasırga tam gökkuşağının üzerinde bitmiş görünüyor. Resimdeki çizikler, yüksekte burgaç yapan rüzgarın savurduğu dolu taneleridir. Dünyada her yıl çoğunluğu fırtına vadisinde olmak üzere 1000'in üzerinde kasırga yaşanır. Kasırga, bilinen en şiddetli fırtına türüdür. Sevgili Dostlar eğer araç sürerken bir kasırga görürseniz, sakın onu geçmeye çalışmayın. Aracınızı güvenli bir biçimde park edin veya bir fırtına barınağına gidin ya da bir bodrumda merdivenlerin altına çömelin;)...
Ne çeşit bir buluttur bu? Resimdeki bulut, doğal olarak oluşmuş bir bulut değil. Belki biraz dev bir baykuş canavarına benzese de, yukarıdaki resimde yer alan bulut, Atlas Okyanusu üzerinde bir hava kuvvetleri jeti tarafından fırlatılan bir seri fişek yüzünden oluşmuştur. Fişekleri fırlatan jet (C-17 Globemaster III), sağda görülüyor. Fişekler duman salıyor ve de sonunda ortaya çıkan şekil bazen duman meleği olarak tanımlanıyor. Yukarıdaki duman meleğinin dairesel gözleri, uçağın kanatlarında dönen sarmal havanın etkisi ile oluşmaktadır ve kanat ucu burgacı olarak bilinmektedir...
Kırmızı/mavi gözlüklerinizi çıkarın ve Ay'daki Taurus-Littrow vadisinden alınan bu çift görüntülü manzarayı inceleyin. Üç boyutlu renkli resim, ön planda Apollo 17 Ay Gezgini'nin detaylı bir görüntüsüne yer veriyor. Arka planda ise Ay Aracı ve uzaktaki ay tepeleri görülüyor. Tüm dünya Ay Aracı'nın yükselme sahnesini gezginin televizyon kamerasından seyretme imkânı bulacağından, bu park yeri VIP :) (çok önemli kişi) alanı olarak da biliniyordu. Aralık 1972'de, Apollo 17 astronotları Eugene Cernan ve Harrison Schmitt, ekip arkadaşları Ronald Evans yukarıda yörüngede dönerken, Ay üzerinde yaklaşık 75 saat geçirdiler. Ekip 110 kg'lık taş ve toprak örneğiyle döndü ki; bu miktar diğer ay inişi görevlerininkinden fazladır. Cernan ve Schmitt, Ay üzerinde yürüyen (veya araç süren) son insanlardır...
Tek bir poz, Ay'ın güç algılanan renkleriyle birlikte soluk yıldızları kolayca yakalayamaz. Fakat bu etkileyici birleşik görüntü, her ikisini de öne çıkarmaktadır. Mozaik, parlak bir "öncü dolunayın" dikkatle çekilmiş, yüksek çözünürlüklü 15 görüntüsü ile arka plandaki yıldız alanını sayısal olarak birbirine birleştirmektedir. Ay yüzeyindeki büyüleyici renk farklılıkları, hayli abartılmış olsa da, farklı kimyasal bileşimlere sahip alanlara karşılık gelmektedir ve gerçektir...
Yukarıdaki üç boyutlu görüntü, kırmızı/mavi gözlükle bakıldığında, en içteki gezegen ile Güneş'in uzay temelli görüntülerini, yalnızca eğlence için yapılmış 3B Merkür geçişi sunumunda bir araya getirmektedir. Güneş diski görüntüsü, doğan güneş anlamına gelen, Hinode'den alınmıştır (inode olarak okunur). Sürekli olarak Güneş'i gözleyen bir gözlemevi olan Hinode, Uchinoura Uzay Merkezi'nden fırlatılmış ve geçişi Dünya yörüngesinden izlemiştir. Merkür'ün karanlık gölgesi üzerine yerleştirilen ve gezegenin engebeli yüzeyini gösteren detaylı görüntü, 1974 ve 1975 yıllarında gezegeninin yanından geçen Mariner 10 uzay aracından alınan verilere dayanmaktadır...
1992 yılındaki Peekskill göktaşı, tam 16 farklı video görüntüsünde yakalandı ve daha sonra da bir arabaya çarptı. Dolunaydan daha parlak olarak belgelenmiş olan bu olağanüstü ateştopu, Peekskill / New York'a inmeden önce, 40 zafer saniyesi boyunca ABD'de birkaç eyaletin üzerinden geçti. Yukarıda resmi görülen göktaşı, yoğun kayadan meydana gelmiş olup, aşırı derecede ağır bir bovling topunun ebatları ve kütlesine sahiptir. Eğer çarpmadan hemen sonra bir göktaşı bulacak kadar şanslıysanız, hemen ellemeyin. Taşın bir kısmı büyük bir ihtimalle çok sıcak veya çok soğuk olacaktır...;)
Dünya gezegeni üzerinde günizi; yıl boyunca her gün aynı saatte, gökyüzünde Güneş'in yerini işaretleyerek elde edeceğiniz 8 biçiminde bir ilmiktir. Fakat Güneş'i aynı şekilde Mars göklerinde işaretlerseniz, Mars Pathfinder projesinde yüzeyden çekilen o meşhur Başkanlık Panoraması'na dayanarak hazırlanan bu sayısal resimdeki, daha basit görünümlü uzamış armut biçimini elde edersiniz. Temsili görüntü, Pathfinder'ın 24. Mars gününden (29 Temmuz 1997) başlamak üzere, Sagan Anıt İstasyonu'ndan her 30 Mars gününde bir görülecek akşamüzeri güneşini göstermektedir. Mars'ın kırmızımsı gök renginden sorumlu olan Mars tozu, aynı zamanda güneş diskinin etrafında bir miktar mavi ışığı da saçarken; parlaklığı biraz daha az olan temsili Güneş, Dünya'da görülenin yalnızca üçte ikisi büyüklüğündedir...
Mars'taki açık renkli tortuları yaratan nedir? Büyük bir ihtimalle, su! Mars'ın orta enlemlerinde aynı bölgenin yıllar içinde çekilmiş, görüntüleri; önceden hiçbir şeyin olmadığı bir yerde, beklenmeyen, açık renkli tortular olduğunu gösterdi. Mars'ta yer alan bir kraterin Ağustos 1999 ve Eylül 2005'te çekilmiş fotoğraflarının sergilendiği, çok belirgin bir örnek yukarıda gösterilmiştir. Olağan dışı tortu yalnızca daha yakın tarihli fotoğrafta görülebiliyor. Alt uca yakın belirgin kollar, suyun krater duvarından fışkırdığı, kratere doğru aktığı ve kısa zamanda buharlaşıp, ince Mars havayuvarına karıştığı yolundaki temel varsayımı destekliyor. Her ne kadar Mars kutuplarında donmuş su buzlarının bulunduğu yıllardır bilinse de, Mars'ın orta enlemlerinde serbestçe akan yüzey sularının görülebileceğini kimse beklemiyordu. Doğrulanması halinde, bunun gibi su pınarları, Mars'ı hayata ve insan ziyaretine daha önce düşünülenden daha uygun bir hale getirebilir...
Cassini uzay aracı üzerinde yer alan kızıl altı bir kamera, Satürn'ün en büyük uydusunun kalın ve puslu havayuvarının arasından dikkatle bakarak, Titan'da şimdiye kadar görülmüş en yüksek dağları gösteren bu manzarayı kaydetti. yakın bir geçiş sırasında kaydedilen bu yüksek çözünürlüklü, suni renklendirmeli mozaik; Dünya gezegeninde Amerika Birleşik Devletleri'nin batısında yer alan Sierra Nevada sıradağlarına benzeyen, yaklaşık 150 kilometre uzunluğunda ve 1,5 kilometre yüksekliğinde bir dağ silsilesini göstermektedir. Titan dağlarının sırtları boyunca, metan veya diğer organik madde karları olduğu düşünülen parlak tortular yer almaktadır. Titan'ın buzlu dağları, büyük bir olasılıkla Dünya'nın okyanus tabanında yer alan sırtlar gibi, tektonik yüzey tabakaları birbirlerinden ayrıldıkça meydana gelen yarıkları doldurmak için fışkıran malzeme ile oluşmuştur...
Hyperion'un acayip kraterlerinin dibinde ne var? Bunu kimse bilmiyor. Cevabın bulunmasına yardımcı olmak için, şu anda Satürn'ün yörüngesinde olan robot uzay aracı Cassini, 2005 yılının sonlarında sünger desenli uydunun yanından geçerek, daha önce hiç görülmemiş ölçüde detaylı bir görüntü aldı. Suni renklendirmeyle yukarıda sunulan bu görüntü, genel olarak garip bir yüzeye sahip, tuhaf kraterlerle kaplı, görülmeye değer bir dünyayı gözler önüne sermektedir. Renklerdeki hafif ton farkları, büyük bir ihtimalle yüzey bileşimindeki farlılıkları yansıtmaktadır. Çoğu kraterin dibinde, özellikleri bilinmeyen koyu renkli bir malzeme yer almaktadır. Resimde görülen parlak kısımların yakından incelenmesi, koyu renkli malzemenin bazı yerlerde sadece onlarca metre kalınlığında olabileceğini göstermektedir. Hyperion yaklaşık 250 kilometre genişliktedir ve kendi etrafında karmaşık bir düzende dönmektedir. Uydunun yoğunluğu o kadar düşüktür ki; iç kısmında büyük bir mağaralar sistemine sahip olabilir...
Bu üç büyük, çok eski çarpma krateri, Ay'ın Bulutlar Denizi (Mare Nubium)'nin kuzeydoğu kıyılarında uzanır. Issız mozaik görüntünün üst bölümü boyunca, soldan sağa doğru adları Ptolemaeus, Alphonsus ve Arzachel'dir. Resim, iyi bilinen bölgenin oldukça ayrıntılı bir görünümünü; çökmüş duvarları ve kraterlerin ortasındaki yüksek tepeleri vurgulayan gölgelerle birlikte sunuyor. Dikkatli bir incelemeyle, 110 kilometre uzunluğunda ve 200-300 metre yüksekliğinde bir fay olan Düz Duvar ve şaşırtıcı Davy krater zinciri de ortaya çıkarılabilir. Yukarıdaki göz alıcı Ay manzarasının tümü, Mart 1965'te, 108 kilometre genişliğindeki Alphonsus Krateri'ne düşmeden önce Ranger 9 uzay aracı tarafından kaydedilen son görüntülere benzemektedir...
Mars yüzeyindeki bu tuhaf şekiller nedir acaba? Buzu çözülen kumullar. Mars'ın kuzey yarımküresine ilkbaharın geldiği günlerde, kutba yakın kumullar yukarıdaki resimde görüldüğü gibi erimeye başlıyor. Aslında; karbondioksit ve su buzları, gezegenin ince havaküresinde doğrudan katı halden gaz hale geçer. Buzun ince olduğu bölgeler; beklendiği biçimde önce buzu çözülerek, koyu rengiyle güneş ışığını emen kumu ortaya çıkarır ve bu da erimeyi hızlandırır. Bu sürece, incelen buzun içinden patlayarak fışkıran kum fıskiyeleri de dahil olabilir. Yaz geldiğinde, koyu renkli lekeler kumulların tamamını kapsayacak biçimde yayılır. Gezegenin kuzey kutbu, sürekli esen Mars rüzgarlarının biçimlendirdiği, tuhaf, düzgün yaylar olan barkan kumullarıyla çevrelenmiştir...
Uluslararası Uzay İstasyonu'nun penceresinden dışarı bakmak, nefes kesici görüntüler sunar. Görülebilecek manzaralar arasında, büyük ve renkli bir Dünya, çok koyu renkli bir gökyüzü ve istasyonu ziyaret etmek üzere arada sırada gönderilen bir uzay aracı sayılabilir. Görülen şey ise sadece malzeme değil, üç yeni astronotu da taşıyan bir Soyuz TMA-9 uzay aracıydı. Bu resim çekilmeden birkaç gün önce, ABD uzay mekiği Atlantis daha yeni ayrılmıştı. İstasyona ulaşmak üzere olan üç yeni astronot, Amerikalı Michael E. Lopez-Alegria, Rus Mikhail Tyurin ve İran asıllı Amerikalı Anousheh Ansari idi. Bayan Ansari, Uluslararası Uzay İstasyonu'nu (UUİ) Rus Uzay Dairesi'ne ödeme yapan bir uzay uçuşu katılımcısı olarak ziyaret etti ve edindiği tecrübeleri çok tutulan bir internet günlüğünde paylaştı. Lopez- Alegria; uçuş mühendisi ve Soyuz pilotu Tyurin, uçuş mühendisi Amerikalı Sunita Williams ve uçuş mühendisi Alman Thomas Reiter'i de kapsayan UUİ Sefer 14 tayfasının lideriydi...
Bir ses patlaması böyle mi görünür? Bir uçak sesten daha hızlı uçtuğunda, bu uçaktan yayılan yoğun ses dalgaları uçağın önüne geçemez ve bu yüzden de uçağın arkasındaki bir konide birikir. Bu şok dalgası geçerken, dinleyen biri, uzun bir süre boyunca yayılmış olan sesin tamamını bir defada duyar; yani bir ses patlaması. Ancak, bir uçak ses duvarını aşmak için hızlandığında, olağanüstü bir bulut da ortaya çıkabilir. Bu bulutun kaynağı halen tartışmalıdır. Önde gelen bir kurama göre, uçaktaki hava basıncında Prandtl-Glaubert Tekilliği'nde tanımlanmış olan bir azalma meydana gelir ve bunun sonucunda da ortamdaki nemli hava, su damlacıkları meydana getirecek biçimde orada yoğunlaşır. Yukarıdaki resimde, bir F/A-18 Hornet tam ses duvarını aşarken görüntülenmiş. Büyük göktaşları ve uzay mekiği de, Dünya havayuvarı tarafından ses hızının altına kadar yavaşlatılmadan önce, sık sık duyulabilir bir ses patlaması meydana getirirler...
Sputnik kelimesi "yol arkadaşı" anlamına gelmektedir. Kulağa zararsızmış gibi gelen adına rağmen, Dünya gezegeninin ilk "yapay uydusu" olan Sputnik 1'in Sovyetler Birliği tarafından 4 Ekim 1957 tarihindeki fırlatılışı, hem dünyayı değiştirdi hem de NASA'nın kuruluşu ve Ay'a yönelik yarışla sonuçlanan bir takım olayların başlangıcı oldu. Sputnik 1, pille çalışan vericilere bağlı dört çubuk antene sahip, 83,5 kg ağırlığında ve 55,88 santimetre çapında bir küreydi. Vericiler, tam 23 gün boyunca hayretler içinde kalmış olan dünya dinleyicilerine kesintisiz bip sesleri gönderdiler. Sovyetler Birliği bu başarısını, yaklaşık bir ay sonra 3 Kasım tarihinde, Sputnik 2 üzerinde bir köpeği yörüngeye fırlatarak perçinledi...
Bu son görüntülerde Cila olsun;)... Herkese Sevgiler Saygılar!
Yorumlar
Sn Barış ne güzel fotoğraflar
Sn Barış ne güzel fotoğraflar bunlar!yalnız üç boyutlu resimlerde istediğim görüntüyü alamadım:(gözlükten mi acaba?
sizin paylaşımlarınızı keyiflee izliyorum elinize emeğinize sağlık tşk
Çok bilgilendirici olmuş
Çok bilgilendirici olmuş Emeğin ve paylaşımın için teşekkürler:)
her bir fotografın ayrı ayrı
her bir fotografın ayrı ayrı güzelliğe sahip olmasından dolayı cok etkilendiğimi dile getirmek istedim en cok ilgimi ceken aracın üstüne düşen kaya parcası ileride bunun gibi kaya parcalarının yoğnlukla düşmesi sonucunda dünyamıza verecegi zararları düşünmek bile istemiyorum bu vahim bir olay diye düşünüyorum zannediyorum bunun önlemi yok gibi görünüyor saygılar..
çok bilgilendirici ve bi'o
çok bilgilendirici ve bi'o kadar da güzel. paylaşım için çok teşekkürler. bu arada son resim mavi/kırmızı gözlükle muhteşem gözüküyor.
Paylaşım için teşekkürler
Paylaşım için teşekkürler gerçekten yayrlı bilgiler sonuna kadar dikkatle okudum
saol
saol
Çok güzel görüntü ve
Çok güzel görüntü ve bilgiler. Paylaşımın ve emeğin için teşekkürler.