Ana içeriğe atla
3 Haziran 2010 tarihinde RA tarafından gönderildi

Torino kefeni

Basit bir biçimde söylemek gerekirse Torino Kefeni, 430 santimetre uzunluğunda ve 110 santimetre eninde büyük bir keten kumaş parçasıdır ve üzerinde -önünde ve arkasında- çarmıha gerilerek öldüğü anlaşılan bir insanın görüntüsü vardır.

Yalnızca bu bile ilgi uyandırmaya yeterliyken, bunun İsa'nın kefeni olduğu iddiası (kilise yetkilileri bu iddiada bulunmamışlardır) bir tartışma konusu olmuştur. Bu iddia nedeniyle ayrıntılı bilimsel incelemeler yapılmış, uluslararası konferanslar toplanmıştır. 1978'de İtalya'daki Torino'da sergilenen kefen, üç milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Gelecek sergilerde bu sayının çok daha yüksek olacağı kuşkusuzdur.

Bazıları kefen tarihinin 1357'de, Charney'li II. Geoffrey'in Fransa'da Lirey'de sergilemesiyle başladığını düşünmektedir. Ancak İsa'nın görüntülerinden daha önce de söz edildiği bilinmektedir. Örneğin, 4. yüzyılda bir kaynak Thaddaeus ya da Addai'nin Edessa'da (Urfa), "seçme boyalarla" İsa'nın bir resmini yaptığını nakletmektedir.

6. yüzyılda bir başka kaynak, İsa'nın yüzünü bir havluya sildiğinde üstünde görüntüsünü bıraktığını bildirmiştir. İsa bu havluyu, Edessa Kralı Abgar'ın bir elçisine vermiştir. Edessa'da İsa'nın resmi olduğu hikâyeleri, Bizans ordusunun görüntüyü Konstantinopolis'e (İstanbul) götürdüğü 944 yılına kadar devam etmiştir. Resim burada 1204'e kadar kalmış, o yıl Dördüncü Haçlı Seferi şövalyeleri kenti yağmalamışlar ve bu arada resmi de almışlardır. Kefenin 14. yüzyıl Fransa'sında sergilenebilmesinin açıklaması bu olabilir.Konstantinopolis'te (İstanbul) 692 ile 695 yılları arasında kesilmiş bir II. Jüstinyen sikkesi. İsa'nın görüntüsünü taşıyan bu ilk sikkelerde, kefendeki görüntüyle yakın bir benzerlik vardır.
1999'da sarısabır ve mürrüsafi sürülmüş bir kumaş kullanılarak elde edilen görüntü.

Ortaçağlarda İsa'nın pek çok "kefeni" sergilendiği için Torino Kefeni'nin ilginçliği nereden kaynaklanmaktadır?

Kefen üzerindeki görüntü, beyaz bir zemin üzerinde gayet soluk, sarımtrak bir benzerliktir. Ancak bunun çarmıha gerilmiş bir insanın negatif görüntüsü olduğu anlaşılmaktadır ve garip olan yanı, üç boyutlu bilgi de içermesidir. Görüntüde şaşırtıcı derecede ayrıntı vardır: Örneğin, insan anatomisi, bilek ve ayaklardaki çivi yaralarından akan kanla, kırbaçlamanın yaralarıyla, kafatasındaki kanla ve saç ve sakal ayrıntılarıyla büyük bir doğrulukla betimlenmiştir.

Gözlemciler ayrıca büyük bir olasılıkla kırılmış buruna ve gözlerdeki sikkelere de işaret etmektedirler. Kan lekelerine DNA testi yapılmış ve insan kanı, erkek ve AB tipi kan olduğu anlaşılmıştır.

Toprak, toz ve polen zerreleri gibi mikroskopik bulgular da vardır. Polenler incelenmiş ve uzmanlar yalnızca Kudüs ve Eriha çevresinde yetişen 19 ayrı bitki türü tespit ettiklerini iddia etmişlerdir.

1988'de Zürih, Oxford ve Tucson'da laboratuarlarda Accelerated Mass Spectrometry tekniği kullanılarak radyokarbon (C-14) tarih saptama testleri yapılmıştır. Bu laboratuar çalışmaları için kefenden kesilmiş, l santimetreye 5,7 santimetrelik bir kumaş parçası üç laboratuvara paylaştırılmıştır. Laboratuvar sonuçları, kefenin 1260 ila 1390 yılları arasından kaldığım göstermiştir. Bu sonuçlar, kumaşın yaşı sorununu çözmüş müdür?

Özellikle başta basın olmak üzere pek çok kişi ve çok sayıda bilimadamı için 1988 sonuçları kesindir. Ancak diğerleri, örneğin kefenin ilk sergilendiğinden bu yana en çok insan eli değen kısmından alındığına işaret etmişlerdir. Ayrıca, kefen 1532'de Torino'da bir yangında kavrulmuştu. Yanmanın yeni maddeler getirdiği kuramı, bilinen örneklerin test edilmesiyle de doğrulanmıştır.

Yine bazıları eski keten elyafında bakterilerin ve mantarların yetiştiğini ve bunların kefen için kullanılan tarih belirleme süreciyle ortadan kaldırılamayacağına dikkat çekmişlerdir. Son olarak da, radyokarbon tarihi 13. ya da 14. yüzyıl olduğuna göre görüntü (eğer sahte ise) ortaçağa ait olmalıdır ama hiç de öyle değildir.

Torino Kefeni'nin önü ve arkası. İki dikey çizgi yanık izleridir ve üçgen parçalar 1532 yangınında oluşmuştur.

Şu halde Torino Kefeni nasıl açıklanmıştır? Bu bir sahtekârlık mıdır, bir tesadüf ya da mucize midir? Zaman içinde bu açıklamaların hepsi ileri sürülmüştür. Örneğin, kefen üzerinde fırça izleri yoksa da, resim boyaları sürerek yapılmış olabilir. Bazıları görüntünün sıcak bir heykele yaslanan kumaşın kavrulması olduğunu iddia etmişlerdir. Yine bazıları çürümekte olan insan vücudundan çıkan gazların yarattığı bir tür "buğugraf" olduğunu savunmuşlardır. Bazıları bunun bir cesedin doğal izi olduğunu kanıtlamaya çalışmışlardır (Volkringer etkisi ya da keten elyafın suyunun çekilmesi).

Bir kısım araştırmacılar da radyasyon kuramlarına başvurmuşlardır: Vücudun doğal elektromanyetik alanının kumaşla etkileşimi. Bazıları İsa'nın dirildiğindeki doğaüstü elektromanyetik radyasyon patlamasını savunmuştur, İsa'nın dirilmesine ilişkin ruhsal enerjilerin, kefendeki izleri bıraktığını söyleyenler bile vardır.

Şu halde bu esrarengiz keten kefeni nasıl açıklayacağız? Bu gerçekten bir mucizenin kanıtı mıdır? iddia ve deney için hâlâ imkân vardır. En inandırıcı kuramlardan bazıları, kefenin üzerindeki izin, henüz tam olarak anlamadığımız karmaşık ve hassas doğal süreçlerin sonucu oluştuğudur.

Kudüs'te eski bir mezarda bir anatomi mankeniyle yapılan deneylerde, hararetle (ölüm sonrası ateş) birleşerek tepkimeye giren insan terinin ortaya bir asit çıkardığını ve bunun, mezarın kireçli ve çok rutubetli ortamında ham keten üzerinde bir tür görüntü oluşturabileceğini göstermiştir.

Gerçekte her ne olmuşsa olsun, Torino Kefeni, gerçek bir bilimsel anormalliktir ve yıllardır yapılan bütün çözümlemelere ve sınıflandırma çabalarımıza inatla direnmektedir.

Yorumlar

Kefenin Hz. İsâ'ya ait olmadığı dinimizce sorgulanırsa kesin bir sonuçtur. Çünkü İslam dinine göre Hz. İsa ölmemiş göğe (Allah'ın istediği bir mekana) yükseltilmiştir. Diğer sonuçlar içinse araştırma yapılabilir.

sevgili turuncuhalka,

sana katılıyorum. aslında asagıdakı surelerın uzerıne bırseyler konusmak yersız. Ama konunun, kefenın cok mıstık, gızemlı bır havası var. 

Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 157-158)

Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" (katelna) demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler (ma katelehu) ve onu asmadılar (ma salebe). Ama onlara (onun) benzeri gösterildi (şubbihe). Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler (ma katelehu). (Nisa Suresi, 157)

Hayır; Allah onu Kendine yükseltti (refea). Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)

Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa doğrusu seni Ben vefat ettireceğim (müteveffiyke), seni Kendime yükselteceğim (rafiuke), seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim..." (Al-i İmran Suresi, 55)