Ana içeriğe atla
25 Temmuz 2009 tarihinde Dupree tarafından gönderildi

Carlos Diaz

En iyi belgelenmiş UFO temas olaylarından biri olarak kabul edilen Carlos Diaz olayı aynı zamanda en titizce araştırılan temas hikayelerinden biridir.

23 Mart 1981 günü Meksikalı fotoğrafçı Carlos Diaz, bir dergi için fotoğraf çekmek üzere şehrin güneyindeki Ajusco Milli Parkı’na gitti. Burada uygun ışığın oluşması için bekleyen Diaz, bir anda önündeki yamacın ardından parlayan turuncu bir ışığın çıktığını gördü. İlk önce bunun bir ateş olduğunu düşünse de sarı-turuncu renkteki kubbeyi farkettiğinde anladı: Bu bir UFO’ydu! Hemen kamerasını kapan Diaz tam karşısında durmakta olan diskin fotoğrafını çekti. Tam bu sırada, arabasının motoru durdu. Diaz ikinci bir fotoğraf daha çektikten sonra arabadan atlayarak diskin nasıl büyük bir hızla uçup gittiğini izledi.

Aynı gün öğleden sonra fotoğrafları laboratuardan alan Diaz rüya görmediğini biliyordu. Bu deneyim onun yakasını hiç birakmıcaktı. En kısa zamanda tekrar Ajusco Park’ına döndü, fakat turuncu ışıkla ancak 2.5 ay sonra yeniden karşılaşacaktı. Bu kez ışık bir tepenin doruğundan gelmekteydi. Diaz arabasını park etti, tepeye tırmandı ve en sonunda önünde havada duran cismi gördü. Gördüklerinden çok etkilenen Diaz, aniden birinin omzuna dokunduğunu hissetti. O anda bayılmıştı. Kendine geldiğinde, cisim kaybolmuştu.

Bu olayı takip eden ay Diaz, baygınlık geçirdiği o “kayıp zaman”da neler olduğunu yavaş yavaş hatırlamaya başladı. Bu esrarengiz “Işık Gemileri”nin pilotları ve kendisi arasında oluşan arkadaşça teması hatırlıyordu. Carlos Mexico City’nin 40 mil güneyindeki Tepoztlan Vadisi’ne taşınmaya karar verdi; UFO’lar orada çok eski çağlardan beri gözlemlenmekteydi. Tepoztlan’da UFO’ların bir kaç fotoğrafını daha çekme fırsatı bulan Diaz, aynı zamanda dünya dışı varlıklarla da temaslarını sürdürdü ve bu varlıkların neden Dünya’mıza geldiklerini, Dünya üzerindeki canlılar ve yaşam hakkında neden bu kadar endişeli olduklarını öğrendi.

10 yıl sonra, 11 Temmuz 1991’deki güneş tutulması sırasında binlerce kişi esrarengiz bir aracın gökyüzünde uçtuğunu gördü. Olayı araştıran TV spikeri Jaime Maussan, tanıkların çektiği fotoğrafların ve videoların bilimsel analizinin yapılmasına öncülük etmekteydi. Carlos, artık deneyimlerini halkla paylaşmanın zamanının geldiğini hissediyordu.

Carlos’un çektiği fotoğrafları inceleyen Maussan, fotoğrafların kalitesine hayran kalmıştı. Dahası, bir deneme yaparak Carlos’a bir video kamera verdi ve ondan gözlemlediği UFO’ları filme almasını istedi. Hayal kırıklığına uğramayacaktı. Sadece üç gün sonra Carlos ona çektiği ilk filmi getirdi ve bunu takip eden 5 ay içinde üç film daha çekti. Filmlerin hepsinde aynı “Işık Gemisi” görünüyor ve Tepoztlan Vadisi üzerinde akıl almaz manevralar yapıyordu. Hatta bir defasında o kadar alçaldı ki tüm kamera ekranını doldurdu.

Tüm bunlardan oldukça etkilenen Maussan, Diaz belgelerinin bilimsel analizinin yapılmasına öncülük etti. Meksika Üniversitesi’nde Enformasyon eğitimi veren Prof. Victor Quesada, fotoğrafları ve filmleri farklı metodlar kullanarak derinlemesine inceledi ve Diaz’ın iki tür cismi filme aldığı sonucuna vardı: bunlardan küçüğü 11-14 metre çaplarındaydı, büyük olanlarının çapı ise yaklaşık 36 metreyi buluyordu.

Quesada bu materyallerden o kadar etkilenmişti ki, 1993’te bu konuda bir saha araştırması yapmaya karar verdi. Aynı üniversiteden 10 profesör ve 20 öğrenciyle birlikte Tepoztlan Vadisi çevresindeki dağlarda kamp kurarak gözlem yapmaya başlayan Quesada ve ekibi gökyüzünde gerçekten de esrarengiz parlak cisimlerin uçtuğunu gördüler ve bunları filme aldılar. Hatta bir gece cisimlerden biri kampın yakınlarına indi. Cismi görünce paniğe kapılan öğrenciler kaçmaya başladılar; bu sırada bazıları düşüp yaralandılar. Bunun üzerine Prof. Quesada projeyi sona erdirmek zorunda kaldı.

Olayı öğrenen Alman tarihçi, antropolojist ve UFO araştırmacısı Michael Hesemann, bağımsız bir çalışma yapmaya karar vererek 1994’te Tepoztlan’a gittiğinde, eğer olay gerçekse burada şehrin üzerinde dolaşan geniş parlak cisimleri gören başka şahitler de bulacağından emindi. Tepoztlan kasabası, eski Meksika yerlileri Aztekler’in kutsal vadilerinden birinin üzerinde kurulmuştu. Buradaki büyük taştan oluşumların, Tufan öncesi zamanlarda yaşayan Dev’lerin ve kozmik enerji girdaplarının anıtları olduğu düşünülmekteydi. Aztekler’in tek piramidi “teo-calli”, ya diğer bir deyişle “enerji evi”, bölgedeki bir dağın tepesinde bulunmaktaydı. Mabedin yanında disk biçiminde bir kaya vardı; geniş, taşlaşmış bir uzay gemisini andırmaktaydı. Yanında ışıkların kayası adı verilen oluşum bulunuyordu.

Yerlilerin anlattıklarına göre, çok eski çağlardan beri buradan esrarengiz ışıklar çıkmaktaydı. Bu ışıklar kutsal vadiyi geçiyor, hatta bazen Popocatepetl Yanardağı istikametine doğru uçuyorlardı.

Tepoztlan’daki eski manastırda incelemeler yapan Hesemann burada göklerde dolaşan turuncu-kırmızı esrarengiz cisimleri gösteren duvar resimleri buldu; bunlar Diaz tarafından fotoğraflanan ve filme alınan cisimlerin aynısıydı. Manastırın ana kapısının üzerindeki bir kabartmada güneş, ay ve yıldızların yanında bir “Işık Gemisi” resmedilmişti. Hesemann’ın bulguları hem eski Tepoztlan’lılardan Don Alberto Palacios, hem de eski belediye başkanı Don Lazaro Rodriguez tarafından doğrulandı; bu cisimler yüzyıllardan beri Tepoztlan semalarında gözlemlenmekteydiler.

Bu gizemli cisimleri gören başka tanıklar olup olmadığını araştıran Hesemann gerçekten de şaşırtıcı bir sonuçla karşılaştı: Tepoztlan’lıların yarısından çoğu turuncu-kırmızı ışık gemilerini gördüklerini söylemekteydiler. Detaylar sorulduğunda hepsi aynı şeylerden bahsediyorladı: “turuncu, kırmızı ve sarı renkte”, “yuvarlak, disk biçiminde, üzerinde düz bir kubbe bulunan”, “ışıklarla çevrili”, “birdenbire belirip kaybolan” ve “süzülerek giden ve olağanüstü manevralar yapan cisimler” Görgü tanıkları farklı sosyal kesimlerden gelmekteydi: çiftçiler, bankacılar, Federal görevliler, sanatçılar, fizikçiler…Görgü tanıklarının ifadeleri oldukça dikkat çekiciydi:

“Pek çok kişi farklı zamanlarda ve Tepoztlan’ın farklı bölgelerinde bu cisimleri gözlemlemiştir. Bu cisimler bir anda belirirler, bir süre gökyüzünde asılı kalırlar ve ardından gözden kaybolurlar. Fotoğraflarda ve filmlerde göründükleri gibiler, bu da onların gerçek olduğunun bir kanıtı…”

Yorumlar