Ana içeriğe atla
25 Haziran 2010 tarihinde thaliondilfatih tarafından gönderildi

Uzayda akıllı yaşam arayışları

Uzayda başka bir yerlerde ‘akıllı yaşamın’ olup olmadığı, varsa bu yaşamın gelişmiş bir medeniyet düzeyinde olup olmayacağı yüzyıllardır astronom ve diğer bilimcilerin kafa yorduğu konulardandır. Bunu açıklığa kavuşturma yolunda bugüne kadar yürütülen çalışmalar, özellikle Dünya istikametine gönderilmiş olabilecek radyo dalgalarının varlığını araştırmaya odaklandı. Ancak belki onların bizi arayıp bulmak gibi bir derdi olmayabilir. Hatta belki de başkalarının onları bulmasını bekliyor olabilirler.

     ◊ Samanyolundaki gezengenlere yaşam olasılıkları

Araştırmacılar galaksimizde bulunan 37 bin 964 gezegenin en az bizim kadar akıllı yaşam formlarına evsahipliği yapabileceğini hesapladı. Astrofizik uzmanı Duncan Forgan tarafından geliştirilen bir bilgisayar yazılımı bilinen 330 gezegenden topladığı veriler ışığında yaşam için elverişli olabilecek gezegenleri hesapladı.Samanyolu galaksisinde bulunan gezegenlerin sıcaklık, su ve mineral zenginliği gibi değişkenler gözetilerek incelenmesi sonucunda üç senaryo çerçevesinde hesaplamalar yapıldı.

              Spiral Galaxy M81

Birinci senaryoda hem yaşamın hem de evrimin zor olacağı bir algoritma yaratan yazılım, buna göre 361 gezegenin yaşama olanak tanıyabileceğini hesapladı. İkinci senaryoda yaşamın başlaması zor olsa da, evrime imkan tanıyabilecek bir algoritma kullanan yazılım bu sayıyı 31 bin 513’e çıkardı. Üçüncü senaryoya göre yaşamın gezegenler arası göktaşlarıyla taşınabileceği varsayımına dayanan bir algoritma kullanan yazılım bu sayının 38 bine yaklaştığını gösterdi. Hesaplamanın tek hücreli yaşam formlarından daha ziyade analog organları olan ve bilinç sahibi yaşam formlarını yaratmak için gerekli olan koşulları araştırdığını belirten bilim insanları, en zor koşullarda bile 361 gezegenin zaman içinde akıllı yaşam formlarına ev sahipliği yapabileceğini düşünülüyor.

     ◊ Güneş sistemimizdeki umut veren keşifler

Mars’ta yaşam avı devam ederken bilim insanları galaksinin ücra köşelerinde daha akıllı yaşam formları gelişebileceğini düşünüyor. Bilim insanları, Mars ve Jüpiter’in buzul içeren bazı uydularının bir zamanlar mikroskobik düzeyde yaşamı barındırdığını düşünüyor. Kızıl gezegen Mars’ta ise şimdiye dek sıvı halde suya rastlanmadı. Ancak kayalar üzerinde yapılan gözlemler, bir zamanlar Mars’ta yüzey altında sıvı veya katı halde suyun bulunmuş olabileceğine işaret ediyor. Jüpiter’in Avrupa uydusunda yapılan gözlemler de, yüzey altında buzdan bir okyanusun varlığını kanıtlıyor.

Satürn yörüngesindeki Cassini uzay aracı, Enceladus uydusunda yeraltı su kaynağı gayzer buldu. Gayzerlerin varlığı, mikroskobik düzeyde yaşamın işareti sayılıyor. Enceladus uydusundan gelen fotoğrafları inceleyen bilim insanları, Dünya’dan başka bir göktaşında sıvı halde suyun varlığına dair ilk direkt kanıt olabileceğini belirtiyor. Sıvı halde bulunan su, istikrarlı bir enerji kaynağı ile birleştiğinde yaşama evsahipliği yapabilir. Cassini’nin çektiği yüksek çözünürlüklü fotoğraflar, Enceladus’un güney kutbunda buz partikülleri saçan gayzer benzeri yapılar ve su buharı bulunduğunu gösteriyor. Güneş’ten kilometrelerce uzakta olduğundan uydu yüzeyinde su donabiliyor, ancak yüzeyaltında fayzerlerin jeolojik etkenlerle ısınabileceği tahmin ediliyor. Fotoğraflar arasında suyu sıvı halde gösteren bir görüntü olmamasına karşın, uzmanlar buz ve su buharının yüzeye yakın su kaynaklarından geldiğini ifade ediyor.

              solar system

Bilim insanları, sadece suyun varlığının yaşamı desteklemeye yetmeyeceğini de ekliyor. Örneğin, donmuş halde bulunan su sadece kısıtlı bir yaşama olanak veriyor. Enceladus tahmin edildiği gibi su barındırıyorsa, mikrop veya biraz daha gelişmiş bir düzeyde yaşam, bu koşullar altında gelişmiş olabilir. Cassini’yi yöneten bilim insanlarından Space Science Institute uzmanı Dr. Carolyn Porco, su buharını ‘tabancanın dumanı’na benzeterek, bunun suyun varlığına bir kanıt olabileceğini savunuyor. Dr. Porco bulguları, “Canlı yaşamın gelişmesi için sıvı halde suya ek olarak, organik maddelerin de bulunması gerekiyor, ki uyduda metan ve karbon dioksit bulunduğunu biliyoruz, bu bizim için iyi haber” şeklinde yorumladı.

Saturn'ün uydusu Titan'da yaşam olabileceğine dair bulgular Cassini uzay aracı tarafından bulundu. Titan, suyun sıvı halde bulunması için oldukça soğuk bir uydu. Ancak bazı bilim adamları, metan ve etan göllerinin içinde yaşam formları olabileceğini söylüyorlardı. 2005 yılında yapılan araştırmalar sonucunda bazı mikropların hidrojen gazı soluyarak ve asetelin organik molekülünü yiyerek, metan oluşturabileceğini buldular. Araştırmaya göre bu mikropların yaşadığı yerlerde asetelinde ve hidrojende azalma görüleceği de söylendi. Cassini uzay aracının yaptığı gezi sırasında yakaladığı ipuçları bu araştırmaları destekler yönde.  Bir diğer Cassini uzmanı Dr. Torrence Johnson, su buharının, suyun yüzey altında ısınmış vaziyette bulunabileceğini gösterdiğini ve bunun Dünya dışında Güneş Sistemi’nde suyun varlığına ilk direkt kanıt olduğunu dile getirdi. Bilim insanları ayrıca, hidro-termal enerjinin uyduda yaşamın gelişmesi için gerekli bir enerji kaynağı olabileceğini belirtiyor.

     ◊ Uzak yıldız sistemlerindeki akıllı yaşamlara dair

ABD Illinois’deki Fermi Ulusal Hızlandırıcı Laboratuarı’ndan Richard Carrigan, uzayda yaşam arayışına ilişkin bazı temel  ipuçlarını sıraladı.Dünya’daki ışıklar, geceleyin yakın uzaydan görülebiliyor. Dolayısıyla başka bir gezegendeki medeniyet de kendi ışıklarını yayıyor olabilir. Ancak bunu tespit etmek çok zor. Çünkü, örneğin Dünya’daki tüm elektriğin kullanıldığı dev bir lamba bile yapsanız, onun ışığı Dünya’nın yüzeyine düşen hafif bir Güneş ışığının binlerde biri düzeyinde olacaktır. Dolayısıyla bu bilginin, başka gezegenlerden yayılan ışıklar için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.

Güneş sistemi dışındaki gezegenlerin atmosferlerinde kimyasal kirletenler olup olmadığına bakılabilir. Örneğin kloroflorokarbon gibi yapay bileşikler, çok uzaktan tespit edilebilecek işaretler bırakıyor atmosferde. Şöyle ki, bu gazlar karakteristik dalga boyundai kızılötesi ışığı büyük ölçüde emiyorlar ve bu şekilde tespit edilebiliyorlar. Ancak bunun için bugün sahip olduklarımızdan çok daha gelişmiş ve hassas kızılötesi teleskoplar gerekiyor.

Nükleer atıkları bir yıldıza gönderip yoketmek, orada oluşacak nükleer fisyon sonucunda çok büyük miktarlarda teknetium ve neodimium gibi nadir elementlerin ortaya çıkması demek. Bu denli büyük miktarlardaki elementler, yıldızın ışığında tespit edilebilir. Ancak bu miktarın, örneğin teknetium için, 100 bin tondan fazla olması gerekiyor. Bugüne kadar Dünya’daki tüm nükleer reaktörlerde ortaya çıkan teknetiumun 100 ton civarında olduğunu belirtmek gerekir.

city

Uzaydaki başka bir medeniyet teknolojik açıdan o denli gelişmiş olabilir ki, güneş enerjisinden yararlanmak için Dyson küresi gibi sistemler kullanıyordur. Bu teorik ‘koza’ sistemi, yıldızın etrafını sarıyor ve yayılan ışığı yönetiyor. Böyle bir durumda elbette yıldızdan dışarıya yayılan ışıkta azalma olacaktır ama Dyson küresi de bu sırada sürekli ısınacağı için Dünya’dan görülebilecek derecede yoğun kızılötesi ışın üretebilir. Bugüne kadar uzayda tespit edilen bazı ‘kozamsı’ olumuşlar, Dyson küresini akla getirdiyse de, genellikle yıldızı saran hidrojen gazı bulutu, toz bulutu ve hatta asteroid katmanı olarak yorumlandı.

Sadece bir yıldızı değil pek çok yıldızı kapsayan bir Dyson sistemi kurulmuş olabilir. Bu teorik yapı, galaksideki pek çok yıldızın ışıklarını azaltacağı için fermi baloncuğu olarak adlandırılan bir ‘karanlık alan’ oluşturabilir. Bunlar da tabi ki daha fazla ısı yayacak ve kızılötesi ışıkta görülebilecek. Ancak bir karanlık alanın fermi baloncuğu olup olmadığını anlamak çok zor. Özellikle spiral galaksilerde bu tür karanlık bölgeler ve toz bulutları bolca bulunuyor. Daha simetrik, eliptik galaksiler araştırma açısından daha uygun.

Çok gelişmiş bir uygarlık, enerjisi azalmakta olan kendi yıldızını modifiye edip yok olmaktan kurtulabilir. Malum, yıldızlar yaşlandıkça çekirdeklerindeki hidrojen de azalır ve yaydığı ısı ve ışık düşer. Bu da çevresindeki gezegenlerde yaşayan canlıların hayatını sonlandırabilir. Eğer bu medeniyetlerden biri son derece güçlü ve ileriyse, farklı yollarla yıldızın ömrünü uzatabilir. Örneğin yıldızın dış çeperindeki hidrojenle çekirdeğindekini karıştırabilir, bazı elemenentleri yıldızdan ayırabilir ya da merkezdeki basncı değiştirmek için yıldızın dönüş hızını bile ayarlayabilir. Ve elbette tüm bunlar yıldızın uzaktan izlenen davranışlarında değişikliğe yol açar.

 earth night  Dyson Swarm

                       dünyanın gece görünümü                                                     dyson küresi canlandırma

İçinde bulunduğumuz yüzyılda, uzayda akıllı yaşam araştırması adına bildiğimiz sadece SETI projeleri var bunun yanı sıra voyager ve deep space uzay mekikleride uzayın bilinmeyen derinliklerine bizlerden mesajlar taşıyorlar. Gözlemsel açıdan ise Hubble Uzay Teleskobu malesef bizlere Dünyamıza benzeyen bir gezegenin görüntüsünü sunamadı. Bilinmez belkide bulmuşlardır ama gizleniyordur. Tabi bir umut daha var: evrendeki gelişmiş uygarlıkların gezegenlerindeki kentleşme yapısını organize bir sistem ile inşa ettiklerini düşünecek olursak belkide James Webb Uzay Teleskobu sayesinde çevremizde bulunan yıldız sistemlerindeki Dünya’ ya benzeye gezegenleri çok net bir şekilde gözlemleyebilir ve ilginç sürprizler ile karşılaşabiliriz.

makalenin bir kısmı ntvmsnbc den alıntıdır.

uzaylılar Dünya Dışı Zeki Yaşam akıllı yaşam

Yorumlar

hoşgeldin RA sen olduğunu anlayamadım. keşke hiç ayrılmasaydın. yeni paylaşımlarını merakla bekleyeceğim. sana bi iyilik yapıpta eski konularını yeni kullanıcın altına aktarsalar ne iyi olur harika bir paylaşım arşivin var. gelelim değerli yorumunun cevabına, bana göre de şuanda evren için ilkeliz barbarız birbirimizi öldürüyoruz. dünyamızı paylaşamıyoruz. evrenin gizemlerini büyüklüğünü düşününce bir kum tanesinin üzerinde verdiğimiz bu kanlı mücadeleleri şiddetle kınıyorum. neden dünyayı bilime ırkımızı geliştirmeye uzayı fiziği matematiği daha iyi tanımaya teşvik etmiyorlar. neden savaş herşeyin önünde toprak kavgası. hala cehalet içindeyiz ademoğlu olarak 2 milyon yıldır şu güzel gezegende yürüyoruz hala kalbimizi temizleyemedik. evet ddvlerden yüksek ihtimalle bizi çok sıkı takip edenler var. ben andromedalı ve siriusluların bizi mercek altına aldıklarına inanıyorum. eğer bize zarar vermek isteyen varsa koruyucularımız eminimki engel olacaklardır ve gün gelecek ademoğlu uzaya açılacak evrendeki kardeşliğe resmen katılacaktır. şuanda tahmin bile edemediğimiz bir çok zorlu evreden geçmemiz gerecektir mutlaka. ilk adım olarak insanoğlu birbirini öldürmeyi bırakmalı tanrıya olan inancını evrenin gücüne olan inancını geliştirmeli manevi yükselişe ermeliki uzaya açıldığında baktıklarını "görebilsin" kavrayabilsin ve evet yeni uzay teleskobunun bizi çok şaşırtacağına inanıyorum. birde uzayı dinlemek için daha gelişmiş bir yeni kulak inşa etseler ah ah :) şu yeni teleskop bile beni o kadar çok heyecanlandırdı ve ümitlendirdiki.

bir bakarsın bizim düzelmemizi beklemekten sıkılırlar ve hepimizi ''hipnoz'' altına sokup ''kuzu'' yaparlar... ondan sonra herkes ''kuzu sarma'' en başta obama ve ahmedi nejat kolkola... sağcılar-solcular vs. filan sonra ver ellini ''evren'' o köşe senin, bu köşe benim... hahaha!!