Ana içeriğe atla
16 Kasım 2010 tarihinde BarisAslier tarafından gönderildi

Büyülenmeye Hazırmısınız..?

Uzay mekiği Discovery,  Doğu yönüne bakan uzun pozlu bu görüntü, kalkıştan kısa bir süre sonra Titusville / Florida'da fırlatma alanından yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta yer alan bir marinada çekilmiş. Görüntü, şafak vakti ufukta ortaya çıkan renkler ile sağ üst tarafta yükselen roketin rüzgârda sürüklenmekte olan izlerini gözler önüne sermekte. Görüntünün merkezine yakın, uzunlaşmış olağanüstü bir duman bulutu ile çevrelenmiş olan parlak çizgi ise, ufka ve yörüngedeki randevusuna doğru bir kavis çizerek uzaklaşmakta olan Discovery'nin gerçek izidir...

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

1984 yılında, Dünya yüzeyinden epey yukarıda bir astronot bir uyduyu yakaladı. Aslında bu, o sefer sırasında yakalanan ikinci uyduydu. Astronot Dale A. Gardner, yukarıdaki resimde İnsanlı Manevra Aracı (MMU) ile serbestçe uçup, dönmekte olan Westar 6 uydusuna Stinger adı verilen bir denetleme cihazı takarken görülüyor. Westar 6, bir roket arızası sebebiyle yere eşzamanlı yörüngesinde istenilen yüksekliğe ulaşamamıştı. Hem daha önce yakalanan Palapa B-2, hem de Westar 6 uyduları Uzay Mekiği Discovery'nin yük bölümüne alınarak, Dünya'ya geri getirilmişti. Westar 6, hemen arkasından elden geçirilip, satıldı...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Güneş'in yoğun ve çok kuvvetli olan göz kamaştırıcı parıltısı, gözünü dikip Güneş'i izleyen SOHO uzay aracından gelen bu görüntüde düz bir örtülme diski ile engellenmiş durumda. 3 Ocak'ta çekilen resimde, Güneş'in mor ötesi dalga boyu sınırında çekilmiş bir görüntüsü de diskin merkezine eklenmiş. Örtücü diskin dış kenarında, şimdiye kadar SOHO tarafından görülen Güneş'e çok yakın geçen en parlak kuyruklu yıldızlardan biri yer alıyor. Bu kuyruklu yıldız, Güneş'i izleyen bir diğer uzay aracı olan STEREO-A'dan daha önce gelmiş görüntüleri incelerken Avustralyalı amatör gökbilimci Alan Watson tarafından keşfedildi. Güneş'e çok yakın geçen bu kuyruklu yıldızların yörüngelerine bakılarak, on ikinci yüzyılda Güneş'e çok yakın geçen tek ve büyük bir kuyruklu yıldızdan arka arkaya koparak ortaya çıkan Kreutz Kuyruklu Yıldız ailesine ait olduklarına inanılmaktadır. Güçlü gelgit kuvvetleri ile yoğun güneş ısısına maruz kalan bu kuyruklu yıldız ise son yakın geçişinde hayatta kalmayı başaramadı...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Kuşlar bu kadar yüksekte uçmaz. Uçaklar bu kadar hızlı gitmez. Özgürlük Heykeli'nin ağırlığı daha azdır. İnsan dışında bir tür, neler olduğunu kavrayamaz bile; aynı, bundan yalnızca bin yıl önce hiçbir insanın da anlayamayacağı gibi. Uzaya giden bir roket fırlatmak, saygıyla karışık bir korku uyandıran tanımlanması zor bir olaydır. Yukarıdaki görüntüde Uzay Mekiği Atlantis, 12 Temmuz 2001 sabahının erken saatlerinde, Uluslararası Uzay İstasyonu'nu ziyaret etmek üzere havalanırken görülüyor. İki milyon kg ağırlığındaki roket aracı, Dünya çevresinde, dış havanın solunamayacak kadar ince olduğu ve araç içerisinde dikkate değer çok az yerçekimi olan bir yerde dolanmak üzere, dikine bir kalkışla ayrıldı. Günümüzde uzaya gönderilecek roketler, Dünya'nın herhangi bir yerinden neredeyse haftada bir fırlatılıyor...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Evimiz gibisi yoktur. Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ)'nun penceresinden dışarı bakan astronot Tracy Caldwell Dyson, hepimizin üzerinde doğduğu ve kendisinin de kısa bir süre içerisinde geri döneceği gezegeni izliyor. Yaklaşık 350 kilometre yükseklikte bulunan UUİ, Dünya ufkunun açık bir şekilde kavis çizdiğini görebilecek kadar yukarıdadır. Astronot Dyson'un penceresinden bakıldığında, Dünya'nın karmaşık bulutlarından bazıları beyaz renkte görünürken, gezegene hayat veren havaküre ve okyanuslar da mavi renkte görülüyorlar. Uzay istasyonu Dünyamız etrafındaki yörüngesini 90 dakikada tamamlamaktadır. Aşağıda yaşayan insanların UUİ'ye bakması da pek zor bir şey değildir. İstasyon, gün batımından hemen sonra başımızın üzerinden geçip giden parlak bir ışık noktası olarak sık sık görülebilmektedir. Teleskoplar ise uzay istasyonun tüm yapısını gözler önüne serebilmektedirler. Yukarıdaki görüntü geçtiğimiz Eylül ayının sonlarında, UUİ'nun Cupola gözlem bölümünde çekilmiştir. Bu arada, Dr. Dyson, Max Q grubunun baş solistidir....

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Küçük bir ülke genişliğinde ve Dünya uzunluğunda bir boru hayal edin. Sonra da bu borunun saatte 50.000 kilometre hızla ilerleyen sıcak gaz ile dolu olduğunu düşünün. Şimdi de bu borunun metalden değil de, şeffaf manyetik alanlardan oluştuğunu hayal edin. İşte hayal ettiğiniz o şey, Güneş'in etkin bölgelerinde binlercesi bulunan genç iğneciklerden yalnızca bir tanesidir. Yukarıda görülen, Güneş'teki bu gizemli akıntı tüplerinin şimdiye kadar çekilmiş en yüksek çözünürlüklü görüntülerinden biridir. Geçen ay Güneş üzerinde bir uçtan diğerine ilerlemiş olan 11092 numaralı etkin bölgeyi gösteren yukarıdaki karede, iğnecikler çizgiler halinde görülebiliyorlar; ancak özellikle görüntünün sol alt tarafında yer alan güneş lekesi üzerinde birleştikleri noktada daha da belirginler. Kısa bir süre önce çekilen zaman aralıklı görüntüler, iğneciklerin hızla yükselen gazdan oluşan uzun tüpler olarak ortaya çıktığını, ancak gaz tepe noktasına varıp, gerisin geriye Güneş'in üzerine döndüğünde yok olduklarını ve bu sürecin yaklaşık beş dakika sürdüğünü göstermiştir. İğneciklerin oluşum ve devinimlerini neyin belirlediği güncel bir araştırma konusudur...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Neden bu kadar çok Ay depremi oluyor acaba? Apollo projesi kapsamında Ay'a yapılan ziyaretler sırasında orada bırakılan sismometre verilerinin kısa bir süre önce yeniden incelenmesi sonucu, yüzeyin ilk 30 kilometrelik bölümü içerisinde şaşırtıcı sayıda deprem meydana geldiği ortaya çıkartıldı. Aslına bakarsanız, 1972 ila 1977 yılları arasında kaydedilen veriler içerisinde tam 28 Ay depremi tespit edildi. Bu Ay depremleri, yalnızca eşyaları kımıldatacak kadar güçlü olmakla kalmıyor, aynı zamanda Ay'daki sert kayalar Dünya'daki yumuşak kaya depremlerinden önemli ölçüde uzun sürecek şekilde dakikalarca titreşmeye devam ediyor. Ay depremlerinin sebebi bilinmemekle birlikte, eldeki tahminlerden bir tanesi kraterler içerisindeki çöküntülerin bu titreşimlere sebep olabileceği yönünde. Kaynağı ne olursa olsun, gelecekte inşa edilecek Ay yapıları sık sık meydana gelecek sarsıntılara dayanabilecek şekilde inşa edilmeli. 1969 yılında çekilen yukarıdaki görüntüde, Apollo 11 astronotu Buzz Aldrin kısa bir süre önce kurulup ay iniş modülüne dönük duran bir ay sismometresinin yanında görülüyor...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Bu insanlar gökadamızın merkezine neden güçlü bir lazer ışını gönderiyorlar acaba? Şanslıyız ki, bu hareket bir gökada savaşının ilk adımı anlamına gelmiyor. Şili'deki Çok Büyük Teleskop (ÇBT)'ta çalışan gökbilimciler, daha ziyade Dünya'nın sürekli değişen havaküresinde meydana gelen sapmaları ölçmeye çalışıyor. Yüksek irtifada lazer ışınıyla harekete geçirilmiş olan atomların (ki bunlar suni bir yıldız gibi görünmektedir) sürekli olarak görüntülenmesi, gökbilimcilere havaküredeki bulanıklığı anında ölçme olanağı sağlıyor. Bu bilgi daha sonra bir ÇBT aynasına geri bildirim olarak gönderiliyor ve son olarak da bu bulanaklığı en aza indirmek için aynanın biçimi hafifçe değiştiriliyor. Bu örnekte, bir ÇBT gökadamızın merkezini gözlemliyordu ve o yöndeki havaküre bulanıklığının bilinmesi gerekiyordu. Gökadalar arası savaşa gelince, gökadamızın merkezinden bakıldığında herhangi bir zayiat beklenmiyor. Aslına bakarsanız, bu güçlü lazerden çıkan ışık, Güneşimizden gelen ışıkla birleşecek ve ikisi birlikte ancak uzak ve soluk bir yıldız kadar parlak görünecektir...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Ay'a dikkatle bakarsanız, önünden geçen büyük bir uçak görebilirsiniz. Şey... Her zaman değil tabii... Tamam, tamam; hemen hemen hiç göremezsiniz. Ama uçakların sürekli geçtiği bilinen bir yerde günlerce bekleyip, fotoğraf makinenizi Ay'ı takip eden bir sehpaya bağlarsanız güzel bir uçak fotoğrafı yakalayabilirsiniz. Şey... Eğer şanslıysanız tabii... Tamam, tamam; eğer çok çok şanslıysanız. İşte yukarıdaki görüntü, saniyenin 250'de biri hızda poz süresi ve fotoğrafçının deyimiyle "çelik gibi bir sinir" kullanılarak South East Queensland / Avustralya'da çekildi...süper!...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Satürn'ün halkalarındaki o tuhaf koyu renkli çizgilere sebep olan şey nedir acaba? Prometheus... Daha açıklayıcı olmak gerekirse, Satürn'ün uydusu Prometheus'un da dahil olduğu bir yörünge dansı, Satürn'ün F halkası içerisinde tuhaf görünümlü, açık ve koyu renkli şeritler yaratıp durmaktadır. Prometheus şu anda Satürn'ün yörüngesinde ince F halkasında dolanmakta; ancak yaklaşık olarak her 15 saatte bir bu halkanın iç kenarına doğru ilerlemektedir. Bu sırada, Prometheus'un kütleçekimi en yakındaki halka parçacıklarını 80 km çapındaki bu uyduya doğru çekmektedir. Bunun sonucu yalnızca parlak halka parçacıklarından oluşan bir akıntı değil, aynı zamanda bu parçacıkların bir zamanlar bulunduğu yerde ortaya çıkan koyu renkli şeritler olmaktadır. Prometheus yörüngesi üzerinde bu halka parçacıklarından daha hızlı döndüğü için, her geçişinde yeni bir şerit yaratmaktadır. Görüntüde, bir kaç şerit ve kıvrım aynı anda görülebiliyor. Bu fotoğraf, Satürn'ün yörüngesinde dolanan robot uzay aracı Cassini tarafından çekilmiştir. Yumurta biçimli uydu Prometheus, görüntünün sol tarafında yer alıyor...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Radar dalgaları ile gören gözleriniz olsa ve şöyle boydan boya Venüs'e bakabilseniz, neler görebilirdiniz acaba? Venüs yüzeyini bilgisayar destekli olarak yeniden oluşturan bu görüntüde Macellan uzay aracından elde edilen veriler kullanılmıştır. Macellan uzay aracı 1990 - 1994 yılları arasında Venüs'ün yörüngesinde dolanmış ve radar dalgaları kullanarak, komşumuz olan bu gezegenin yüzey haritalarını çıkarmıştı. Macellan, aralarında genel olarak 25 kilometre genişlikte olan büyük dairesel kubbelerin de yer aldığı ilgi çekici pek çok yüzey şekli keşfetmişti. Bu kubbelerden bazıları yukarıdaki görüntüde betimlenmiş durumda. Kesin oluşum süreçleri halen tam olarak bilinemese de, bu kubbelerin yanardağ faaliyetleri ile oluştuğu düşünülmektedir. Venüs'ün yüzeyi o kadar sıcak ve yabanidir ki; gönderilen hiçbir yüzey sondası birkaç dakikadan fazla dayanamamıştır...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Siz hiç korkuyla karışık bir merak içerisinde yıldırım* fırtınası izlediniz mi? Yalnız değilsiniz. Tuhaftır ama hiç kimse yıldırımların tam olarak nasıl ortaya çıktığını bilmez. Bilindiği kadarıyla elektrik yükleri bazı bulutlar içerisinde yavaşça birbirlerinden ayrılarak, hızlı bir elektrik boşalmasına (yıldırım) neden olurlar; ancak elektrik yüklerinin bulut içerisinde nasıl birbirlerinden ayrıldığı daha fazla araştırılması gereken bir konudur. Yıldırımlar, genel olarak testere dişi biçiminde çapraz ilerleyip, ince bir hava sütununun ısısını hızlı bir biçimde Güneş yüzeyi sıcaklığının yaklaşık üç katına çıkarırlar. Ortaya çıkan şok dalgası, sesten hızlı olarak başlar ve gök gürültüsü olarak bilinen güçlü bir ses halinde son bulur. Yağmurlu fırtınalar sırasında etrafta yer alan bulutlar içerisinde yıldırımlar meydana gelmesi sık rastlanan bir durum olup, Dünya ile bulutlar arasında ortalama olarak dakikada 6000 yıldırım meydana gelmektedir. Yukarıdaki görüntüde,  Atina / Yunanistan'da çekilen etkin bir yıldırım fırtınasını görebiliyorsunuz....

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Fotoğrafta gördüğünüz şey sevimli bir uzaylı robotu gibi görünebilir; ama aslında burada yani Dünya'da üretildi, 1970 yılında Ay'a fırlatıldı ve şimdi de lazer ışınlarını bilimsel açıdan faydalı olacak şekilde geriye yansıtıyor. Sovyetler Birliği'ne ait Luna 17 uzay aracı, 17 Kasım 1970 tarihinde uzaktan kumandalı ilk gezgin robotu Ay üzerine indirmişti. Lunokhod 1 olarak bilinen bu robot, yaklaşık 907 kilogram ağırlığındaydı ve Moskova / Sovyetler Birliği yakınlarında konuşlanmış beş kişilik bir ekip tarafından gerçek zamanlı olarak yönlendirilerek 90 gün boyunca çalışmak üzere tasarlanmıştı. Lunokhod 1, Sovyetler'in ay keşif programındaki en büyük başarılardan biri olarak 11 ay boyunca Ay'daki Yağmur Denizi (Mare Imbrium)'nde turladı. Lunokhod'un bu çalışmalarına 1971 yılında son verildi. Öte yandan, gezgin robotun bulunduğu konum NASA'nın Ay'ın yörüngesinde dolanan Ay Keşfi Yörünge Aracı tarafından bu yılın başlarında yeniden bulundu. Bulunduğu konum dikkate alınarak Dünya'dan gönderilen lazer ışınları, bu eski robotun yansıtıcılarından sekerek başarıyla geri döndü. Lazer ışınlarını Ay'daki bu ve diğer yansıtıcılardan sektirmek, Ay'ın yörüngesinde meydana gelen milimetre ölçeğindeki sapmaları takip etmeye, uydunun bileşimini derinlemesine ölçmeye ve kütleçekim varsayımlarını sınamaya yetecek kadar güvenilir uzaklık verileri biriktirmemizi sağlayabilecek bir yöntemdir...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Bazı renklerin güneş ışığında neden bulunmadığı hâlâ bilinmemektedir. Güneş ışığının prizma benzeri bir cihazdan geçirilmesiyle elde edilen görülebilir tüm renkleri yukarıda gösterilmektedir. Yukarıda görülen tayf, McMath-Pierce Güneş Gözlemevi'nde çekilmiştir ve her şeyden önce, sarı görünen Güneşimiz neredeyse her renkte ışık yayıyor olsa da, aslında en çok sarı-yeşil ışıkta parlak olduğunu göstermektedir. Yukarıdaki tayfta görülen koyu renkli yerler, Güneş yüzeyinde veya yüzeyin üzerinde yer alan gazların, alttan gelen güneş ışığını soğurması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Farklı gaz türlerinin ışıktaki farklı renkleri soğurması nedeniyle, Güneş'in hangi gazlardan meydana geldiğini belirlemek mümkündür. Mesela Helyum, ilk olarak 1870 yılında bir güneş tayfı üzerinde keşfedilmiş ve ancak daha sonraları Dünya'da bulunabilmiştir. Günümüzde tayf soğurma çizgilerinin büyük çoğunluğu belirlenmiştir durumdadır; ancak hepsi değil...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Mars'taki keşif aracı Opportunity için bu uzun bir yolculuk oldu. Opportunity, şu anda altı yılı geçen görev süresiyle geçen hafta içerisinde Viking 1'in Mars'ta en uzun süre devam eden çalışma rekorunu geçti. Yukarıdaki görüntüde, Opportunity'nin tekerlek izleri ufuktan başlayıp, neredeyse hiçbir özelliği olmayan Mars çölünü aşarken görülüyor. 2004 yılında Meridiani Planum bölgesine inen robot keşif aracı Opportunity, şimdiye kadar giriştiği en uzun ve en tehlikeli yolculuğuna başlamış durumda olup, önümüzdeki yıl içinde büyük Endeavour Krateri'ne varması hedefleniyor. Endeavor'un Mars'ın çok eski dönemlerine ait yerbilim özellikleri ile bir zamanlar hayata ev sahipliği yapıp yapmadığı konularında yeni ipuçları içeriyor olması ümit ediliyor....

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Güneş'in bir etkin bölgesi üzerinde manyetik alanlar ile askıda tutulan koyu renkli bu iplikçik, 40 Dünya çapından daha öteye uzanmaktadır. Bu kaygı verici yapı Güneş'in kenarında zaman içinde donmuş gibi görünse de, genellikle güneş iplikçikleri dengesiz olur ve sık sık patlarlar. Yukarıdaki detaylı görüntü, 18 Mayıs tarihinde Güneş Devinimi Gözlemevi üzerinde bulunan kameralar tarafından mor ötesi dalga boyunun sınırlarında çekilmiştir. İplikçiğin daha soğuk plazması koyu renkli görünürken, altta yer alan daha sıcak ve parlak plazma ise etkin bölgelerden yükselen manyetik alan çizgilerini takip etmektedir. Güneş'in kenarı üzerinde yay çizerken görülen iplikçikler ise arka planda kalan uzayın karanlığı üzerinde parlak görünmekte olup, fışkırma olarak adlandırılmaktadırlar....

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

İzlanda'da  bir süre önce gerçekleşen yanardağ patlaması neden bu kadar çok kül yarattı acaba? Bu büyük kül bulutu miktar olarak eşsiz olmasa da, konumu özellikle dikkat çekiciydi; çünkü nüfus bakımından çok kalabalık bölgelere doğru sürüklendi. İzlanda'nın güneyinde yer alan Eyjafjallajökull yanardağı 20 Mart'ta püskürmeye başladı ve ikinci bir püskürme de 14 Nisan tarihinde küçük bir buzulun merkezi altında gerçekleşti. Bahse konu bu patlamaların hiçbiri olağanüstü güçlü patlamalar değildi. Bununla birlikte ikinci patlama büyük miktarda buzulu eritmiş olup; bu buzullar daha sonra tekrar soğuyarak, lavları yükselen kül bulutu ile taşınacak şekilde kumlu cam parçacıkları halinde parçalara ayırdı.  yukarıdaki fotoğraf, düşen yıldırımları Eyjafjallajökull yanardağından taşan külleri aydınlatırken gösteriyor....

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ), bugüne kadar uzayda yer almış olan en büyük insan yapımı araçtır. İstasyonun büyüklüğü tüm donanımlarıyla birlikte aşağı yukarı bir futbol sahasının boyutlarını aşmış olmasına rağmen, yalnızca küçük bir bölümü yaşamaya uygun birimlerden oluşmaktadır. Tamamı bir seferde fırlatılamayacak kadar büyük olan istasyon, uzay mekiği uçuşları ile sürekli büyük bölümler eklenerek parça parça inşa edilmiştir. UUİ daha işlevsel olabilmek için kendini sağlam tutmakta ve elektrik ile soğutucu sıvıları taşımakta kullanılan, boyu 15 metreyi, ağırlığı 10.000 kilogramı geçen dev kirişlere ihtiyaç duymaktadır. Uzay istasyonunun yalnızca bir bölümünü gösteren yukarıdaki fotoğraf, uzay mekiği Discovery'nin penceresinden STS-131 tayfası tarafından çekilmiştir. Görüntünün solunda, Japonya'ya ait Kibo araştırma birimi ve büyük bir kiriş görülmekte...

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Bu maskeli adamlar da kim acaba? Marshall Uzay Uçuşları Merkezi'ndeki X-ışını ve Kriyojenik* Tesisleri'nde James Webb Uzay Teleskobu'nun ana ayna parçalarını denetleyen Ball Aerospace ve NASA teknisyenleridir. 2014 yılında fırlatılması planlanan JWST, 18 altıgen parçadan oluşan 6,49 metre genişliğindeki aynasını kullanarak evrenin erken dönemlerini kırmızı ötesi dalga boyunda keşfetmeye uygun hale getirilecektir. Burada, bir grup JWST ayna parçası titizlik gerektiren proje şartlarını karşılayıp karşılayamadıklarından emin olunmak üzere sınama için hazırlanmaktadır. Teknisyenlerin maske ve kıyafetleri ayna yüzeylerinin kirlenmesini önlemek amaçlıdır. Aynalar, Marshall Uzay Uçuşları Merkezi'ndeki X-Işını ve Kriyojenik Tesisleri içerisinde yer alan büyük dairesel bölmelerde, hava boşaltılıp bölmeler (mutlak sıfırın yalnızca 33 derece üstü olan) -240 santigrad dereceye kadar soğutulduktan sonra sınanmaktadır. Aşırı derecede düşük sıcaklık ve basınç, JWST aynalarının uzay şartlarında çalışma durumunu taklit etmektedir. JWST ayna parçalarının denetimleri önümüzdeki 18 ay boyunca devam edecektir....

 

 

Bilgi için aşağıya bakınız. Üzerine tıkladığınızda yüksek çözünürlüklü görüntüye ulaşabilirsiniz.

Güneş adındaki yıldızın üçüncü gezegeni olan Dünya gezegenine hoş geldiniz. Dünya küreye benzeyen bir biçime sahiptir ve çoğunlukla kayadan meydana gelmiştir. Yüzeyinin yüzde 70'inden fazlası sularla kaplıdır. Gezegen, büyük bir bölümü azot ve oksijenden oluşan nispeten ince bir havayuvara sahiptir. Dünya'nın "Mavi Bilye" adıyla bilinen yukarıdaki fotoğrafı, 1972 yılında Apollo 17 uzay aracından çekilmiş olup, Afrika ve Antartika kıtalarını göstermektedir. Bu fotoğrafın, yeryüzünde en çok dağıtılan görüntülerden biri olduğu düşünülmektedir. Dünyaca meşhur bu görüntü, yukarıda gezegenimize ve uzaya ait 5000'i aşkın arşiv görüntüsünden oluşan muhteşem bir fotoğraf mozaiği olarak yeniden düzenlenmiştir. Üzerinde bol miktarda bulunan sıvı haldeki su ile Dünya, yunus ve insan gibi zeki canlı türleri de dahil olmak üzere çok büyük çeşitlilikte yaşam biçimini desteklemektedir. Lütfen, Dünya gezegeninde geçirdiğiniz zamanın tadını çıkarın, hepinize hayırlı bayramlar!!

Yorumlar

 

Sevgili Barış..Karar aldım artık bundan sonra foruma konu gönderirken bir daha düşüneceğim..Yok yok iki kere,hatta üç kere düşüneceğim,ondan sonra konu göndereceğim..

Kaliteyi en iyi temsil eden cümle neydi acaba?..Güzel mı,yoksa harika mi,yoksa muazzam mı,yoksa mükemmel miydi neydi bilemiyorum..

Bir konunun olması gereken en üst kalite seviyesinde hazırladığın bu güzel,harika,muazzam ve mükemmel konu için samimi teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum..

Konu gerçekten şahane..Dikkat ettiğim yönü de şu;tamam buradaki bilgiler ve olaylar bilimsel konular ve bilimsel bir mantık ile okunur,anlaşılır,çözümlenir vs..

Ama anlamakta zorlandığım,daha doğrusu hayran kaldığım şu; Uluslararası uzay istasyonu nun penceresinden dışarı bakan astronot Tracy Caldwell Dyson uzay istasyonunun penceresinden sanki evindeki pencereden bahçesini seyrediyor gibi olması..Yani çok rahat..Ve bu insanın nasıl korkmadan bunu yapabilmesi çok ilginç..Acaba bizden biri orada olsa korkmadan dünyaya bakabilirmiyiz..

Yine 1984 yılında, Dünya yüzeyinden epey yukarıda bir astronot bir uyduyu yakaladı derken,astronotun uyduya nasıl asıldığına bir bakarmısınız..Ne cesaret ne muazzam bir şuur..Bunlar mükemmel insanlar..Özellikle de astronotların uzayda beyinlerini kontrol altında tutmaları büyük bir beceri..

Ben büyülenmedim çarpıldım :))

Teşekkürler barış dostum..Konuda güzel,harika,muazzam ve mükemmel sende güzel,harika,muazzam ve mükemmel sin....

 

Sevgili Barış kardesim,

İlk önce seni canı gönülden tebrik etmek isterim. Eline, emeğine sağlık. Resimler ve bilgiler gercekten muh-te-sem. Benı bambaska yerlere aldı goturdu. Resımlere bakarken dunyada degıldım :))

Resimler oldukca kaliteli, acıklamalar sıkıcılıktan uzak, sade ama carpıcı ozetlersek neresınden bakarsak bakalım 10 uzerınden 10. Dort dortluk. Muazzam.

Hele final ayrı bir muhtesem ;

"Lütfen, Dünya gezegeninde geçirdiğiniz zamanın tadını çıkarın, hepinize hayırlı bayramlar!!"

Mukemmellıgı goklerde ararken, elımızdekının degerını gozden kacırıyoruz cogu zaman. Umarım "kaybettıgımızde anladık" kelımelerını hıcbır zaman kullanmayız.

Cennette burada, cehennemde.....

Son olarak, paylasımlarınla sıtemızın kalıtesını her defasında yukarıya tasıyıp, bu baglamda cıtayı yukselttıgın ıcın kendı adıma ayrıca tesekkur ederım.

Herkese tekrar hayırlı bayramlar dıler, sevgı ve saygılarımı sunarım.