Ana içeriğe atla
6 Aralık 2009 tarihinde Ufoloji6B34C8S tarafından gönderildi

Rusların Dünya Dışı Zeki Canlılarla İlişkisi

Baykonur Uzay Üssü Komuta Merkezi'nin Görüntüsü

Rusların uzay çalışmaları bugün çok büyük bir gizlilik içinde yürütülmektedir. Amerikalıların uzaylılarla yaptığı söylenen anlaşmanın akıl karışıklığı halen dünyada büyük bir soru işaretidir. Rusların uzayda yaptıkları çalışmalar ise Amerikalıların ortaya çıkan UFO belgeleri kadar büyük gizem taşımaktadır. Rusya’ya düşen UFO’lar, Sovyet askerlerinin uzaylılarla karşılaşmaları, Rus bilim adamlarının dünya dışı zeki canlı formları ile beraber yürüttükleri bilimsel operasyonlar, Baykonur Uzay Üssü’nün ve Uzay Gözlem Evleri’nin durumu, Baykal Gölü olayı, Rus denizatlısının karşılaştığı 6 bilinmeyen obje ve dahası yazıda enine boyuna anlatılmıştır.

 

UFO konusu Sovyetler Birliği’nin gündemine ancak 2’nci Dünya Savaşı sonrasında geldi. Gerçekte ise 30 Haziran 1908 günü gelmişti. O gün Sibirya’nın Tunguzya bölgesinde çok şiddetli bir patlama meydana geldi. İnanılmaz bir gürültü ve ışık eşliğinde patlayan nesneden gökyüzüne mantar şeklinde bir bulut çıktı. Patlama o kadar güçlü bir ışık yaydı ki Sibirya ile İngiltere arasındaki hat üzerinde geceleri sokaklarda kitap okunacak kadar aydınlık oluşmuştu. Hatta Londra’da yaşayan bir çok İngiliz bu aydınlık karşısında geceleri sokaklarda kitap ve gazete okuyabiliyordu. O dönem yaşayan ve karanlığı aydınlatan bu ışık yüzünden milyonlarca insanın aklına kıyametin kopmak üzere olduğu düşüncesi gelmişti.

Tunguzya’ya giden Rus bilim adamlarının gördüğü manzara ise çok korkunçtu. Milyonlarca ağaç yanmış, patlama nedeniyle derin çukurlar oluşmuş, bitki örtüsü yok olmuş, hayvanlar ölmüş. Yazdıkları rapor ile durumu devrin yöneticisi Rus Çarı’na bildirmişlerdi. Sonra olay unutuldu ve ancak 2’nci Dünya Savaşı sona erip, soğuk savaş dönemi başladığında yeniden gündeme geldi. 1960’lar da, bölgeyi incelemeye giden Sovyet bilim adamları bölgede hala var olan yüksek radyasyonu tespit ettiler. Hatta çevrede bitki ve ağaç bile yetişmiyordu. Tüm veriler 30 Haziran 1908 günü bir Nükleer Patlama’nın olduğunu gösteriyordu.

 

Varılan sonuç ise o tarihte başka bir gezegenden gelen uzay gemisinin düştüğü ve patlamaya neden olduğuydu.Bunun bir meteor patlaması ile ilgisinin olmadığı da tespit ediliyordu. Çünkü meteor düşmüş olsaydı, bölgede meteor parçalarının bulunması söz konusuydu.

Uçan Daire’den elde kalan parçaların toplanarak Leningrad yakınlarındaki bir teknoloji araştırma üssüne götürüldüğüne dair ciddi söylemler oluşturuldu, ama her hangi bir kanıt bulunamadığı için bu sav hep desteksiz kalmıştır.

Stalin 1947 yılında bilim adamı S. Korolev’i çağırarak UFO konusunu derinliğine araştırıp rapor hazırlamasını istedi. Çünkü ne kadar sosyalist olsa bile Stalin ülkede yapılan Parapsikoloji deneylerinden ve görülen UFO’lardan haberdardı. Yakından da izliyordu.

Korolev üç gün içinde tüm UFO haberleriyle ilgili raporunu yazdı. Uçan Dairelerin dünya insanlığı için bir tehlike teşkil etmediğini belirterek, bunların başka bir ülke tarafından hazırlanan gizli silahlar olmadığını da bildirdi. Raporun dikkat çekici başka bir yönü ise Amerika’da Roswell bölgesine düşen UFO’yu da yazmasıydı. Ruslar, Amerikalıların tüm yalanlamalarına karşın, Roswell’da bir UFO düştüğünü biliyorlardı. Rus askeri yetkilileri 2001 yılında 51. bölgedeki UFO hangarlarının ve iniş alanlarının fotoğraflarını dünya ile paylaştı.

Sovyetler Birliği’nde UFO Araştırmaları 1960’lı yıllara kadar ciddi biçimde südürerek günümüze kadar gelmiştir. 1960 yılında garip bir olay meydana gelmiştir. Rusya topraklarında Sibirya bölgesine yakın bir yerde –kesin konum belirtemiyoruz- düşen UFO yüzünden Sovyetler UFO araştırmalarını bıçak gibi keserek, halka bu konu ile ilgili fazla bilgileri olmadıklarını deklare etmişlerdir. Elde edilen UFO’nun görüntüleri bugün dünya ile paylaşılmış, ama kazadan sonra ele geçirilen canlılarla ilgili hiçbir bilgi verilmemiştir.

 Soğuk Savaş’ın hızla sürdüğü bir dönemde 1965 yılında iki önemli olay gerçekleşti. Uluslar arası bir kongrede, dünyanın çevresinde dolaşmakta olan kimliği belirsiz üç adet uydudan söz edildi. 12 Nisan 1965 gününde ise, Pegasus Takımyıldızı’ndan gelen zeki bir radyo dalgasının varlığı saptandı. 1920’li yılların başlarında Almanya’da bulunan ve gizli ilimleri araştıran Thule Örgütünün yaptıkları Rusların dikkatinden kaçmamıştır. Parapsikolojik deneyler sonucunda Aldebaran Yıldız Sistemi’ndeki akıllı varlıklarla yapılan temaslar sonucu bilimsel bulgular ele geçirildi. Almanlar bu bilgilerle uçak, füze ve Uçan Daire yapabilmişlerdi. 2. Dünya Savaşı sonrası bu bilimsel çalışmaları yürüten bilim adamlarının nerede oladukları daha şaşırtıcıdır. Baykonur Uzay Üssü’nün kuruluşunda aktif olarak yer almışlardır.  

18 Ekim 1965 tarihinde ise Rusya “Stoljarov Komitesi” adı verilen UFO araştırma birliğini kurdu. Bir takım Rus bilim adamları evrende zeki uygarlıklar olduğunu kabul ettiler. Ruslar’da tıpkı Amerikalılar gibi Dünyadışı Akıllı Varlıklarla temasa geçip bilgiyi ele geçirmek istediler. Bunda başarılı da oldular. Pleiadeslilerle kurulan birebir bağlantılar aslında 1940’lı yıllara dek dayanıyordu. Fakat düşen UFO’dan canlı ele geçirilen Pleiadesli canlılarla bu durum yüzyüze görüşmeye kadar dayandı.

 

Sovyet Roket Biliminin kurucusu Konstantin Tsiolkovsky’ nin şu görüşlerine bakmakta fayda var: “Evrenin başka yerlerinde, gezegenden gezegene yolculuk yapabilen ve kendilerinden istendiği takdirde, kendilerininkinden daha az gelişmiş olan dünyalara yardım edip onlarla temas kurabilen uygar varlıkların mevcut olduğundan eminim.”

 Gelecekteki havacılık çağında insanların telepatik yeteneklerine acilen ihtiyaç olacaktır. Bunlar insanlığın genel gelişimine hizmet edeceklerdir. Kozmik roketim makro kozmosun yüzce sırlarının çözümüne ulaşabilirken, seni teorinde yaşayan mikro kozmosun kutsal esrarlarının çözümüyle sonuçlanabilir. Makro Kozmos ile Mikro Kozmos, evrenin tek bir mahiyetinin parçalarıdır. Mikro kozmos bilmecesinin çözümü insanlık için gerçekten yüce başarıları müjdeler. Geleceğe ait şaşırtıcı ihtimalleri açıklayan düşünce ne kadar cesur olursa olsun, bilim kılığına bürünerek etkinlik gösteren gericilerin gösterdiği karşı koyma da o denli dehşetli olur.”

 Rusya Byurakan’da yer alan uzay gözlemevinde üzerinde hayat bulunan gezegenlere yönelik araştırmalar yapılmaya devam edildi. 1971 ile 2009 yılları arasında yılında gözlemevi’nin 17 (1982) ile 44 (2009) metrelik radyo teleskopu elli kadar yıldızı inceledi. Ve birden fazla yıldızda –kesin sayıyı veremiyorum- dünya dışı yaşamların olduğu kesinleşti.

 
Rus Uzay Bilim Uzmanı Zaitsev’e göre ise, dünya dışı zeki canlılar ilk insandan günümüze dek bizleri incelemeye devam etmektedirler.Dr. Zaitsev’e göre dünya insanının aydınlanma yolunda uzaydan gelen ziyaretçilerin çok büyük katkısı olduğuna inanmaktadır. Zaitsev şöyle diyordu:

”Kozmik ziyaretçiler, gezegenimizin ilkel sakinlerine doğaüstü güçlere sahip olan ilahi varlıklar gibi görülmüş olmalıdırlar. Bu tanrıların bir uzay gemisinden çıktıklarını varsayarsak, belki de söz konusu araca benzeyen tapınakların, inşasına yol açan da bu özellik olmuştur. Bu tüm dinler ile kültlerde rastlanan bir özelliktir. Bir araç ya da roket, tanrıların kendileri için barınmaya uygun olmayan bu dünyada pratik şekildeki kullandıkları evleri olabilirdi. Tapınaklardaki resimlerde ve küçük heykelciklerde işlenmiş olarak günümüze kadar gelen imajların bu Tanrılara ait olması da mümkündür. Varsayalım ki, içinde Tanrılar’ın bulunduğu bir araç gökten inmiş ve tekrar havalanmış olsun. Tüm destanların göklere göze çarpıcı şekilde yer vermelerini ve tapınaklarının görünüşlerinde, döşenme biçimlerinde ve gerçek ruhların göğe doğru uzanma eğiliminde olmasının nedeni bu olabilir miydi acaba?”
 
Dr. Josif Skhlovky ise bir kitabında Dünya’ya ilk kez yirmi bin yıl önce bir uzay aracının indiğinden söz ederken; Pegasus Takımyıdlızı’ndan gelen radyo dalgalarının zeki kaynaklı olduğunu da resmen belirtmiştir.
Beyaz Rusya Bilimler Akademisi Başkanı Dr. Vasily Kuprevich, uzaydaki uygarlıkların bizden çok üstün olabileceğine inanıyor ve şöyle diyordu:

“Uzaydan gelen varlıklar, insanlarla temas etmeden dünya ziyaretlerine devam diyor olabilirler. Bu varlıkların entelektüel gelişimleri öyle bir seviyeye ulaşmış olabilir ki, onların bizim hakkımızdaki görüşümüzden daha yüksek olmayabilir.”

Ruslar uzay araştırmalarına devam ederken Baykonur Uzay Üssü’nün gizemi de kat be kat önemini arttırmaktaydı. 1961 yılında Kozmonot Yuri Gagarin’in Baykonur üssünden uzaya fırlatılmadığı gerçeği ABD tarafından ortaya çıkarıldı. Üssün 300 km uzağından bilinmeyen bir yerden uzaya gönderilen Gagarin’in bindiği uzay aracı da halen büyük bir sırdır. Tip olarak tek kişilik ve çok küçük olarak tasarlanan uzay aracı, elips yapıda olması da çok gariptir. Amerikalı bilim adamı (k.thomson) bu uzay aracının dünya dışı canlılardan temin edildiğini üzerine basa basa vurgulamıştır. O güne dek uzayla ilgili kısır bilgilere sahip olan Rusların uzay atağı ABD’de şok etkisi yaratmıştır. Ama kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında bu hamlenin Ruslar tarafından gerçekleştirilmediği gerçeği idi. Baykonur uzay üssünün bulunduğu bölgede hayli ilginçtir. Issız bir arazide teknolojik bir üs olarak halen dünyaya meydan okuyan yapı, Pleiades takım yıldızının en rahat gözlenebildiği alandır. Üssün Rusya topraklarına değil de Kazakistan’ın sınırları içerisine kurulması da ayrı bir soru işaretidir. Bunların dışında Türkmenistan’a kurulan uzay gözlem merkezleri Bakonur uzay üssü kadar kafa karıştırıcıdır. ABD’li bilim adamlarına göre bu gözlem evlerinin görünür kısmı hiçbir şeydir. Gizli gözlem merkezleri diye de adlandırılan yer altı şehirlerinde bir çok uzaylı canlının bilimsel çalışmalara katkı sunduğu söylenmektedir. Rus Bilim Adamı Yuri Kournikov, bir çok uzaylı canlı ile görüştüğünü itiraf etmiştir. Fakat şu an Kournikov’un hayatta olup olmadığı belirsizdir.

 

Son dönemde Rus donanmasının Atlas Okyanus’un en derin bölgelerinde, Bermuda Üçgeni’nin güneyinde ve Karayib Denizi’nde UFO’lar gördüğü Russia Today adlı İngilizce yayın yapan yayın organı tarafından dünyaya duyurulmuştur. Rus nükleer deniz altısı, denizin içinde kendisini takip eden 6 ayrı bilinmeyen obje uyarısını tüm dünyaya geçmiştir. Denizaltı bu objelerden kurtulmak için suyun üstüne çıktığında 6 objenin saatte 400 km hızla denizden çıkarak gökyüzünde kaybolduğu radarlarca tespit edilmiştir. Ayrıca Roswell kadar önemli bir olay 1982 yılında dünyanın en derin gölü olan Baykal Gölü’nde meydana gelmiştir. Eğitim amaçlı dalan askeri dalgıçların yaklaşık 50 metrede ‘gümüş rengi kostümler içindeki bir grup insansı yaratıklarla’ karşılaşmışlardır. Ruslar bu ziyaretçileri yakalamaya çalışmış, ama 7 kişilik ekibin üçü ölmüş, dördü ciddi bir şekilde yaralanmıştır. Olayın ifşa olmasından sonra Rus makamları dünya dışı canlıların ele geçirilmediği deklare etmişse bile, gölde avlanan balıkçıların ifadeleri hiçte öyle değildir. Rus donanmasına ait bir geminin olay bölgesine gelerek, insanımsı canlıları gemiye aldığına dair görgü şahitleri bulunmaktadır. Ve şahitlerin sayısı onlarcadır.

Sovyet uzay yolculuğunun iki önemli dalı olarak kabul edilen telemekanik bilimi ve otomatizma konusunda uzman olan Dr. Juri Afomin uzayın çok boyutlu olmasından ve paralel dünyalar kavramlarından da söz ediyordu. Tüm bu araştırmaların tek temel nedeni Uzay’daki Başka Medeniyetler ile tanışmak ve temasa geçtikten sonra bilgiye sahip olmaktı. Tıpkı Amerikalıların yaptıkları gibi. Ki bu iki ülkede dünya dışı zeki canlılarla iletişime geçerek inanılmaz teknolojik bilgiler elde etmişlerdi.

Rusların 2006 ile 2015 yılları arasında uzayda yapacakları çalışmalarla ilgili yayınladıkları uzay raporunda şöyle bir ifade geçmektedir. “…Dünya dışı zeki canlıların kültürel, bilimsel yaşamlarına ulaşma ve yaşam formları hakkında detaylı bilgi sahibi olma…” buradan şu sonuca varırız. Acaba bir takım zeki canlılarla iletişime geçildi mi? Bu kesin ifadenin nedeni nedir? http://www.roscosmos.ru/,  http://www.federalspace.ru/ adlı sitelerden bu rapora ve Rusya’nın uzayda yapmak istediklerini ulaşabiliriz.

 

Dünya dışı zeki canlı formlarına ulaşmak için Avrupa ülkelerinin kurdukları ortak Avrupa Uzay Ajansı’na, Çin ve Hindistan da eklendi. Çin ve Hindistan’ın uzay çalışmalarına ortak olma çabası ne Rusların ne de Amerikalıların hoşuna gitmemiştir. Hatta Hindistan’ın Ay’a insanlı uzay aracı gönderme kararından sonra NASA’ nın Ruslarla ortak hareket ederek Ay’ı su bulma bahanesi ile bombalaması, Hindistan’a büyük bir meydan okumadır. Zaten bu olaydan sonra Hindistan projeyi rafa kaldırmıştır.  Dünya dışı zeki canlılara ulaşmak isteyen ülkelere bu iki ülke neden zorluklar çıkarmaktadır? Sorunun cevabı aslında çok basit ve yazının içinde açıkça belirmektedir.

 

Dip Not: Yazının belli bölümleri çeşitli kaynaklardan alıntıdır. Bazı bölümler bilimsel verilerden elde edilen analizlerden alıntıdır. Bir kısım noktalar ise kendi yorumlarımdır.

 

 

ufo rusya Baykonur Uzay Üssü

Yorumlar

"iyide şahsına yada karakterine küfür etmiş gibi ne yazı yazıyorsun kardeşim? böyle konuşacağına git bir başlık aç orada anlat bizde okuyalım öğrenelim, seninkilere bizim düşüncelerimizi katıp yeni şeyler ortaya çıkaralım..."

sen bu yazılanları küfür olarak mı algıladın ? " tüm bilge ufocular, hopiciler, galaktik dokunulmazlıkları olanlar, kristaller, yıldız tohumları, çakracılar cartlar curtlar, jedilar vs.ler ıvır zıvırlar bir olup, hristiyanlığı ve budizmi misyonerlik edinmişken,"

sen neden bahsediyorsun ya ?

O ıvır zıvır dediğin insanlar Hopiler , Çakracılar ve tüm ÖZ e inananlar misyoner değildir.

EVRENSEL KARMAYA inanırlar.Sen takmışsın başkalarına , hayat felsefesi ne bu insanların ne için uğraşırlar onu bile bilmeden burda atıp tutuyorsun

TÜRKLER eskiden ŞAMAN dı .O ıvır zıvır dediğin Hopiler , Çakracılar ( ki bu çok komik bi terim ) Yogi ler gibi TÜRKLER DE EVRENDEKİ BÜYÜK KARMAYA inanırlardı.

İslamiyet son Dindir , Peygamberimiz de son Peygamber Kitabımız Kuran ı Kerim de son kitaptır.

Bunları tartışan zaten yok sen yukarda ismi olanlara ıvır zıvır der Dünya dışındaki herşeyi elinle itersen HERŞEYİN SAHİBİ EVRENİN TEK BÜYÜK GÜCÜ OLAN ALLAH A en büyük terbiyesizliği yapar onun KADİR olan sıfatını da ezmiş olursun

Kelimelerine dikkat et ayrıca fikirlerini paylaş empoze etme , fikirlerin güzelse zaten takdir edilir benimsenir

sadece Dünya nın ve insanoğlunun bu EVREN de ne kadar ufak ve aciz olduğunu hatırla doğru yoldan da çıkma canım arkadaşım

sevgiler

nurcan alevli.katalizör diye bişey var yani hızlandırıcı.insan türü varlıklar bilgi isterse verilir.2 varlık türüde bilgi verir.yani positiflerde verir negatiflerde.amaç mesela atom bombasını yapmak değil o bombayı kullanmıcak spirituel seviyeye ulaşmak.bu dünya deneme dünyasıdır.balta ile insanda öldürülür donmak üzereyken ağaçda kesilip yakılır.evrensel yasa gereği bilgi verilir eğer isteyen olursa.mesela siz demiştiniz neden abd i,le rusya çünkü onlar istemişler demekki.eğer yarın gene sorunuz olursa yanıtlarım.siz facebookda yoksunuz galiba.facebookda olsaydınız çok güzel ufo grupları var orda.paylaşım olayı çok iyi facebookda.facebooka üye olursanız haber verin orda grubum var ufo hakkında ayrıca msn odamızda var yani chat yapıyoruz uzaylılar ufolar hakkında.bu websitesinin kurallarını bilmediğim için davet linki yazamadım.ama şunu söyliym bu uzaylı ufo konusu ile ilgilenin tavsiyesi veriyorum çünkü 3/5 sene içinde çok lazım olcak herkese.

cüneyt akdan.ben müslümanım ve hz isada islamın peygamberidir yani peygamberler hepsi seçilmiş özel insanlardır.hz muhammed hz isa hz yusuf.fakat hz isanın kıyamet zamanı geri geleceği islamda vardır.ben sufilerin arasındada bulundum.sen hz isa kutsal ruh gibi bişeyler yazmışsın.bunlar benim laflarım değil.cehennem cezası olsa bile herkesin cezası süresi kadardır.islama göre herkes sonuçta cennete gidecektir.ceza ebedi değildir.kuranı kendi mantığına yatan yönüyle değil her yönü ile incele.eğer bi daha bana haksız yere beni suçlayan şey yazarsan cevap vermicem.mantıklı yazarsan cevap veririm.bana ne gavurun dininden.ben hz isa konusunu kıyametde hz isa geleceği yani geri geleceği olayı var diye sölemişimdir.benim peygamberim hz muhammeddir.zaten hıristiyanlık 4 ana incille bölünmüşdür ve inciller bozulmuştur.hz isa beşerdir insandır.islama görede bir peygamberdir.benim yazdıklarımı çarpıtma.artı burası ufo ile dd lerle ilgili bir site.yani ana konu uzaylılar cinler dabbe dabbetül arz gibi dünyadışı varlıklar olmalı.

nurcan alevli.pc yi geç açtım.çıkmam lazım.kısmet olursa yarın soruları yanıtlarım.ama şunu diyeyim.1.boyut-ateş/hava/toprak/su dur.2.boyut-bitkiler ve hayvanlardır.3.boyutda bizim bulunduğumuz-perdeli boyut dediğimiz deneme boyutudur.evrende olan şey ruhun daha aklıı ve zeki bir ruha doğru tekamül etmesidir.elbette cennet ve cehennem öbür dünyadadır.fakat ceza varsada devamlı değildir.fakat ruhlar devamlı tekamül ederek daha akıllı varlığa dönüşürler.dünyalar katlıdır.7 kat yada boyut vardır.7 boyutun üstündede allah vardır.şimdi burda görüyom var bazı arkadaşlar herşeyi kendi istek ve mantığına göre yazıyo.mesela cennet ve cehennem bu dünyadaymış falan.dine göre cennet ve cehennem ahirettedir.hesap günü hesabı iyi olan cennete girer.hesabı kötü çıkanda cezası neyse onu çeker.fakat hiç bir ruh kaybolmaz ve tekamülüne devam eder.şimdi çıkmam lazım.başka sorulara yarın bakcam.facebooka üye iseniz facebook isim ve soyadınızı yazsanız burya facebookda ekleyeyim.saygılar.

Endsubaşı facebookta üyeliğim var. ufoloji net sayfasınada baktım bugün görebilirsiniz. sorularımı yanıtladığınızda tekrar bu konuyu tartışırız eğer kafamda soru kalırsa. ancak şunu söyleyeyim buradaki yazıları okudukça ben çok klasik bir yaşam sürdüğümü farkettim.siz resmen uçmuşsunuz:) bunu hakaret anlamında demiyorum aynısını Cüneyt arkadaşa da söyledim. ben olaylara hiç bukadar derinlemesine yaklaşmamıştım.evet bilime,bilinmeyenlere merakım var ve bu konularda araştırmalar yapmayı seviyorum kendimce, zaten bu siteye bu yüzden üyeyim ama buradaki özellikle birkaç arkadaşın gerçekten bu olaya ciddi kafa yordukları belli.benim burada bukadar soru sormamında nedeni bu zaten ben ufolar konusunda kafamda okadar net çizgiler çizmiş değilim. hep şöyle düşündüm beni Allah yarattı. aynı şekilde onlarıda başka başka gezegenlerde var etti ama bize yada onlara müdahale etmiyor onlar belki bizden daha önce varedilmiş bir toplum oldukları için gezegenler arası yolculuk yapabiliyor ve bizi araştırıyorlar veyahutta kendileri için gerekli olan birşeyi kullanıp gidiyorlar başka yaptıkları birşey yok ve bizlerde onlarda ölene kadar daha farklı birşeyler olsa ufolarla dünya arasında resmi ilişkiler başlasa bile bu dünyamızdaki devletler arası ilişkiler gibi olacak; nasılki dünya diplomasisi bazen iyi bazen kötü..onun gibi...ama ALLahın müdahalesi olmadan. benim düşüncelerim bukadar basitti ama buraya üye olduktan sonra baktımki çok farklı düşünceler var.boyutlar,boyut atlamalar,telepatik yollarla bilgi aktarmalar,negatifler-pozitifler,seçilmişler,galaktik insan olma olamama durumu,kıyamet senaryoları,insanlığın bir evrim tamamlaması söylemleri,galaksi federasyonları vs...ha bunların bazıları hali hazırda dünyada olan şeyler ama ufoların bizlerin yaşantısına bu derece etki ettiklerini düşünmedim hiç.çünkü öyle olsa bu bizim hayatımız olmaktan ,bizim seçtiğimiz yol olmaktan,bizim geleceğimiz,dünyanın tercihi olmaktan çıkar. yaratıcının böyle bir düzen koyduğunu düşünmüyorum. açıkçası. ne kıyamette ne bir üst seviyeye çıkmada boyut atlamada,ne iç nede uluşlararası ilişkilerimizde ufoların,cinlerin,şeytanların vesairenin bu derece müdahale hakkının olmaması gerek.ne olacaksak nasıl olacaksak bunu kendimiz yapmalıyız. buradaki arkadaşların öne sürdüğü birçok açıklamayı daha önce medyada bile duymadım. bunun gibi birçok şey işte anlamışsınızdır. yani sözün özü daha çok soru ağırlıklı yazılar yazmamın nedeni budur. saygılarımla.

not:   size göre bu ufoların ne olduklarını ve vazifelerini tam anlayabilmiş değilim. tamam insanlarla telepatik yoldan konuşuyorlar bilgi aktarıyorlar vesaire tamamda bunlar nedir? evrendeki konumları nedir?boyutları nedir? üstün canlı olarak işlevleri nedir? sadece insanlarla bağlantıya geçmek için yoklar herhalde?

endsubaşı, o kadar şey yazdım oraya,  sen sadece gidip seni hristiyanlıkla suçlarmışım gibi bir tutum içerisinde olduğumu mu düşündün ve bana onları yazdın? herneyse, yazımdaki durumu bir daha kopyalayım :

Sevgili endsubası, aslına bakılırsa seninle benim aramda çok ama çok ince bir çizgi var, ben İslam ve Muhammed derken, sen İsa ve hristiyanlık "gibi" bir şey diyorsun, yani ben Muhammed’de İsa’da Allahın elçisidir derken,  sen hristiyanlardaki "gibi" İsa , kutsal ruh ve baba "gibi" yani İsa’da tanrıdır "gibi" bir şey söylüyorsun "gibime" geldi. Ama temele baktığımızda geldiği kaynak aynı kaynak…söylemler ve anlatılanlar aynı.

bak hepsinde "gibi" kelimesi kullanılmış, yani bir benzetme ve teşbih yapılmış, sen öylesin yada öyle diyorsun denmemiş, seninle benim söylediklerimiz arasında fazla bir fark yok, sadece ince bir çizgi var, sadece inanış, görüş ve olaylara bakış açısı farkı var anlamında söylenmiş, ki bakış açısı farkı oldugunu bana verdiğin o güzel cevap ile daha iyi anladım. o sözler "ÇAĞRI" filminden bir anektoddur. sahabeler, zulümden kurtulmak için, zenci bir hristiyan krala giderler, kral derki, bana islamı anlatın, sahabeler de anlatır, bunun üstüne kral bnm sana yukarıdaki kullandığım kelimeleri kullanır. ve sonunda derki burada güvenle yaşayabilirsiniz.

ayrıca, diyelim ki hatalıyım, ki doğrusunu rabbim daha iyi bilir, cennet cehennem ve kıyamet bu dünyada da yok diyelim eyvallah tamam. başka bir dünyada, yada ahiret yurdunda eyvallah, ama senin açıklamaların ne anlama geliyor? pozitif insan olunmalı, insanlar tekamülünü tamamlayıp aydınlanınca, 4. boyuta geçince 2ye ayrılacaklar, pozitifler ve negatifler, yani iyiler ve kötüler olacak, 4. boyuta geçince iyiler iyi yaşayacak galaktik olacak, olumsuzlar, kötü düşünceliler ise negatif düşüncelerle yaşayacak, senin bu dediklerin nerede yaşanacak sevgili kardeşim, ayrı bir gezegende mi olacak tüm bu tasvir ettiğin şeyler? ayrı bir gezegendemi insanlar ayrı ayrı topluluklar halinde negatifler ve pozitifler diye yaşayacak, 2ye ayrılacak, nedir bu işin esrarı?

alıntı:Yaşamın gelişmesi için kararlı gezegen sisteminin gerekliliği, çift ya da çoklu yıldız sistemlerinde bulunan gezegenleri konu dışı bırakır. Bu sistemlerde gezegen için etkili olan kuvvetler sürekli olarak değişim gösterir, bu durumda sistemin kararlılığını bozar. Her gezegenin aldığı ışınım, üzerinde yaşamın sürmesine izin vermeyecek kadar çok ve sık değişim gösterir. Bu nedenle tek yıldızlı gezegen sistemleri yaşamın doğmasına uygun olabilir. Ancak sorun bu kadar değildir. Hangi tür tek yıldız sistemleri yaşamın doğması için elverişli olabilir ? Bütün tek yıldız sistemleri yaşamın doğması için eşit derecede elverişli midir ? Sıcak parlak yıldızlar, daha az parlak olan sarı ve kırmızı yıldızlara göre çok daha hızlı döner. Bu durumda sıcak parlak yıldız sistemleriyle ilgilenmekten çok daha yavaş dönmekte olan G, K ve M tayf türünden olan yaşlı yıldızlarla ilgilenmeliyiz. Ancak kırmızı dev yıldızlardan da kaçınmak gerekir. Çünkü kırmızı dev yıldızlar, genç oldukları zaman gezegen sistemi oluşturdularsa, şimdi genişlemiş olduklarından, yakın olan bazı gezegenleri yutmuş ve kararlı durumda olan gezegenlerin de kararlılıklarını bozmuşlardır.
G tayf türü yıldızlar hemen hemen Güneş'le aynı yüzey sıcaklığına sahiptir. K ve bazı M tayf türünden yıldızlarsa Güneş'ten çok daha soğuk değildirler. Bu durumda araştıracağımız sıcaklık aralığı 4000 - 6000 K arası olacaktır. Bu sıcaklıklarda 4 parsekten (yaklaşık 13 ışık yılı ) daha yakın 17 yıldız bulunmaktadır. Ancak bunların çoğu çoklu yıldız sistemleridir. Bize en yakın yıldız olan Alfa Centauri bu nedenle konumuz dışında kalacaktır. Bir taraftan K tayf türünden ve Güneş'ten 1,8 kat daha sönük olan 3,3 parsek uzaklıktaki epsilon Eridani, G tayf türünden, Güneş'ten 2,5 kat daha sönük ve 3,7 parsek uzaklıktaki Tau Ceti gibi yıldız sistemleri canlılık için elverişli ortamlar doğurmuş olabilir. Yıldız sistemlerinde gezegenlerin varlığı, atmosfer dışına yerleştirilmiş olan gelişmiş teleskoplarla doğrudan saptanabileceği gibi dolaylı olarak da bazı yöntemlerle saptanabilir. Bir yıldızın uzaydaki hareketi sırasında düz bir yol izleyip izlemediği incelenir, eğer yıldız dalgalı bir yol izliyorsa, bir gezegen sistemine sahip olduğu söylenebilir. Çünkü yıldız ve gezegenler, kütle merkezi etrafında dönmektedirler. Barnard yıldızı olarak adlandırılan, M tayf türünden bir yıldızın uzay hareketi sırasında düz değil, dalgalı bir yol izlediği, gittiği doğrultunun her iki yanına sırayla 1 arksaniyenin birkaç yüzde biri kadar gidip geldiği saptanmıştır. Dikkatlice yapılan çalışmalar bu olaya iki gezegenin neden olabileceğini göstermiştir. Bu gezegenlerden biri yıldızın çevresinde 11,5 yılda bir dolanmakta ve yaklaşık Jüpiter büyüklüğündedir. Diğer gezegen ise 20-25 yılda yıldızın çevresini dolanmakta ve yıldıza, diğer yıldızdan daha yakındır. Bu gezegenin büyüklüğünün ise Jüpiter büyüklüğünün yarısı kadar olduğu düşünülmektedir.
Peki gökadamızda, bizim dışımızda canlılık olma olasılığı nedir ? Gökadamızda yüz milyar civarında yıldız vardır, ancak bunların hepsinde gezegen sistemi oluşmuş değildir. Çift yıldız sistemleri, çoklu yıldız sistemleri, çok sıcak ve parlak yıldızlar, dev ve süperdev yıldızlar, yaşama uygun sistemler değildirler. Karadelik, nötron yıldızı ve beyaz cüce yıldızları etrafında da gezegen sistemlerinin bulunması beklenemez. Bu yüz milyar yıldızın 70 milyarı çift ve çoklu sistemler olup, kalan 30 milyar yıldızın %15 i beyaz cüce ve yaklaşık % 11'i de çok sıcak O ve B tayf türü genç yıldızlardır. % 41' lik bir kısım da A-F tayf türü arasındaki yıldızlardır. Geriye kalan % 33 de G, K ve M türü yıldızlardır. G ve K türü yıldızlar kesin olarak yaşama elverişli olabilir. Bu durumda gökadamızda yaşama elverişli 10 milyar yıldız olduğunu düşünüp, süperdev ve dev yıldızları da hesaba katarak bu sayıyı biraz daha düşürebiliriz. Her durumda yaşama elverişli olan yaklaşık 6 milyar yıldız söz konusu olur. Bu yıldızların 2,75 milyar kadarı G tayf türünden olup, % 75'inin yaşama elverişli gezegen sistemi bulundurduğunu varsaysak bile, kalan sayı 2 milyardır. Bizim Güneş Sistemimizde 9 gezegenden birisinde yaşam vardır. O halde 2 milyar sistemden her on tanesinden 9 tanesini atsak bile yaşama elverişli gezegenleri olabilecek, 200 milyon civarı yıldız kalmaktadır. Sadece bizim gökadamızı düşündüğümüzde bile bu sayı yalnız olmadığımızı düşünmemize yeter.

Evrende yaşamın ve bu yaşamın sonucunda uygarlığın gelişebilmesi için gerekli olan koşullardan biri zaman'dır. Yapılan hesaplaBu malar evrrenin 15 milyar yaşında olduğunu ortaya çıkartmıştır. Sadece dünyamızda yaşamın ortaya çıkıp insanoğlunun bugünkü uygarlık düzeyine ulaşması 4.5 milyar yıl almıştır. Evrenin yaşının üçte biri kadar bir zaman dilimi.

Ancak hayatın ortaya çıkması kadar devam edebilmesi de önemlidir. bu süreçte ise zaman dışında başka faktörlere de ihtiyaç vardır. Örneğin gezegenin güneşinden uygun bir mesafede bulunması gerekir. Güneşe fazla yakın olmak gezegende sıcaklığın mikrobiyolojik ve kimyasal süreçlerin başlamasını engeller. atmosferi oluşturan gazlar buharlaşır hatta hiç oluşmaz. Gezegenin çekirdeği kurur. Bu nedenle hayatın başlamasında ve devam etmesinde önemli bir süreç olan jeolojik hareketler yaşanmaz. Volkanik patlamalar, depremler olmaz dolayısı ile dağ silsileleri oluşmaz. Güneşe uzak olmak da hayatın oluşumunu engeller. Canlılığı sağlayacak bir başka ısıl kaynak yoksa hayat ortaya çıkmaz. Burada suyun akışkan kalması önemlidir. Yani donmaması. Bunların dışında gezegenin yoğun meteor yağmurlarından korunması da önemlidir. Başlamakta olan hayatı yok etmeyecek hatta devam ettirecek meteor yağmurlarının olması gerekmektedir. Aşırı meteor yağmurlarından gezegeni korumak için bu tip meteorları güneş sisteminden itecek yada onları kendine çekebilecek kadar kuvvetli çekimi olan bir büyüğe ihtiyaç vardır. Bizim sistemimizde bu ağabeylik görevini Jüpiter üstlenmiştir. hernasılsa Jüpiter gibi bir devin çekim gücünden kaçabilen meteorları engelleyebilecek bir başka kalkana daha ihtiyaç vardır. Elbette bu her gezegen için geçerli bir kural olmayabilir. Ama yaşamın devam etmesi için Ay gibi bir uydu Dünya gibi bir gezegen için gereklidir. Ayrıca gezegendeki canlıların beslenebilmesi için Ayın gelgit etkisine de ihtiyaç olabilir.

Güneş benzeri yıldızlar ve bu yıldızların etrafında dönmesi muhtemel hayat barındıran gezegenlerin sayısını tahmin etmek için Drake Denklemi denilen bir denklem geliştirilmiştir. Denklemin formülasyonu şu şekildedir:

Drake denklemi (Green Bank Denklemi ya da yanlışlıkla Sagan denklemi olarak da bilinir) dünyadışı yaşam arayışında önemli bir denklemdir.

N = R^{*} ~ \times ~ f_{p} ~ \times ~ n_{e} ~ \times ~ f_{l} ~ \times ~ f_{i} ~ \times ~ f_{c} ~ \times ~ L

Bu denklemde:

N iletişim kurmayı umabileceğimiz uygarlıkların sayısı

ve

R* Samanyolu Galaksisi'ndeki yıldız oluşma sıklığı
fp bu yıldızlardan kaç tanesinin gezegene sahip olduğu
ne bu gezegenlerden kaç tanesinin yaşama elverişli olduğu
fl yaşama elverişli gezegenlerin kaçında yaşamın oluştuğu
fi bu gezegenlerin kaçında akıllı yaşamın oluştuğu
fc bu gezegenlerin kaçında iletişim kurma yetisine yahut isteğine sahip ırkların varlığı
L bu tür bir uygarlığın umulan yaşam süresidir.
Bu denklemin henüz kesin bir yanıtı yoktur. Ancak yine'de bazı tahminler yapılabilmektedir. Bu tahminlere göre galaksimizde bulunması umulan uygarlık adedi 2400'dür.
Bu sayının tahmini bir rakam olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Ayrıca göktaşı çarpması veya savaş gibi bir nedenle bu uygarlığın yok olmamış olması gerekir. Eğer bu uygarlıklar yok oldularsa geriye bir tek dünya kalır.

Sayın ENDSUBAŞI

Öncelikle şunu belirtmek isterim.4 boyut değil 9 boyut vardır ( şu anda ezoteriklere bildirilen )

Fiziksel Yaradılış Alemi = 3.boyuttur Fiziksel olan gerçektir

Geçiş Alemi                 = 4.boyuttur Fiziksel olan tamamen gerçek değildir

Eterik Form Alemi        = 5.boyuttur Formun Amacı tanımlanır

Eterik Alem                = 6.boyuttur Form Amaç geliştirir

Özgür Form Alemi      =  7.boyuttur ÖZ forma sahiptir

Spiritüel Işık Alemi     = 8.boyuttur Işık ÖZ ( spirit ) olur

Yaradılış Çizgisi üstü   = 9.Boyuttur

Spiritüel Yaradılışın Efendileri ve Fiziksel Yaradılışın (ZAMANIN) Efendileri vardır

Onların da üstünde EN YÜCE YARATICI GÜÇ "ALLAH " vardır

28.10.2011 ve 21.12.2012 Tarhileri arasında insaoğlunun geçeceği boyut 4 ve ardından da 5 tir Bugüne kadar Dünya ya gönderilen tüm peygamberler ve son büyük 4 peygamber Spiritel Hiyerarşi içinde bulunan Zamanın Efendileri ve Spiritüel Yaradılışın Efendileri tarafından Dünya mıza gönderilen sevgi ve ışık enerjisi getiren özel elçilerdir

Melek koruyucular boyutlarası girişleri düzenlerler.Bundan dolayı Dinimizde ve diğer Dinler de geçen MİRAÇ olayı bu elçilerin tekrar geri çekildiği bir boyut atlamasıdır MİRAÇ sadece bize özel değildir 4 büyük peygamber de görevleri dolduğunda geri çağrılmıştır

Hz.Muhammed ( s.a.v) MİRAÇ ı en güzel yaşayan peygamberdir

 

teşekkürler

 

 

 

 

 

 

Zazanas bu yorumlar size mi ait? kaynağınız nedir? birde bu 2012 olayı ben pek inanmıyorum çünkü bu maya yazıtlarında ulaşılan bir sonuçtn başka birşey değil, buna dayandırılabilecek başka bir delil bulunmuyor çünkü. ancak yinede sizce 2012' bu dördüncü boyuta geçme olayı birdenbire mi olacak yani biz bunun farkındamı olacağız? ayrıca sizin bu dedikleriniz boyut değiştirme vs.. yaşayanlar için geçerli oluyor peki insanlığın başlangıcından bugüne ölmüş olanlar ne olacak?

zazanas.evet boyutlar vardır ve en üsttede allah vardır.2012/2020 arasında dünyaya verilmiş olan tekamül zamanı 26000 yıl bitmiş olduğu için bir boyut değişimi yaşanacaktır.zaman bitecek duracak ve dünya restart olacak ve yeni bir zaman oluşturulacak.kuranda dünyanın sonu yada kıyamet diye geçen bu olayda kuran derki-yerler yeni bir yer ile gökler yeni bir gök ile değiştirilecektir.ortak nokta yakaladığımıza ve hemfikir olduğumuza sevindim.zira böle websitelerde 10 larca değişik fikirli kişiler oluyo ve fikirler uyuşmadığı için kavga oluyo.kuranda boyutlar katlar diye adlandırılmıştır.dünyanın 7 katlı olduğu belirtilmiştir.

kuranda öyle bir ayet yok, gök konusuyla ve konumuzla alakalı şu ayetleri söylemeyi tercih ederim:

Kehf Sûresinin 51 . Ayetinde : Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. Saptıranları da hiçbir zaman yardımcı edinmiş değilim.

Fâtır Sûresinin 40 . Ayetinde : De ki: “Allah’ı bırakıp da taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, onlar yerden ne yaratmışlardır?” Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa kendilerine bir kitap verdik de, o kitaptan, açık bir delile mi sahip bulunuyorlar? Hayır, zalimler birbirlerine aldatmadan başka hiçbir şey vaadetmezler.

Ahkâf Sûresinin 4 . Ayetinde : De ki: “Allah’ı bırakıp da taptıklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin, yeryüzünden neyi yaratmışlardır? Yoksa göklerin yaratılışında onların bir ortaklığı mı var? Eğer doğru söyleyenler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı olsun getirin bana!”

Zümer Sûresinin 46 . Ayetinde : De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.”

Zuhruf Suresi 85 . Ayetinde : Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na döndürüleceksiniz.

Sadakallahülazim..

bi arkadaş yazmış öle bi ayet yok diye.hangi ayet için yada ne için yok dediğini tam anlatmamış ama ibrahim 48/vakia 7/nuh 18 ayetlerini incelemesini tavsiye ederim.vakia 7 de kıyamet günü insanların 3 sınıf olark mahşer yerinde toplanacakları yazar.hangi ayet ezberimde değil ama kıyamet günü yer yeni bir yer ile gök de yeni bir gök ile değiştirilecek diye yazar.ibrahim 48 de değişimden bahseder.bunlar yani postları buraya yazarken uydurmuyoruz heralde.hatta dün bi tv kanalında kıyamet günü yerin yeni bir yer ile gökün ise yeni bir gök ile kıyam günü değiştirileceğini konuştular uzun süre.kuranda ne yazıyorsa onu inceliyo ve söylüyoruz.tam ayeti bulursam buraya yazarım sonra.ayetler aklımda değil.

ibrahim 48 de şöle yazar-İBRAHİM 14/47-48. Yerin başka bir yerle, göklerin de başka göklerle değiştirildiği, her şeye üstün gelen tek Allah’ın huzuruna çıktıkları günde, sakın Allah’ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma; doğrusu Allah güçlüdür, öç alandır./ yaşar nuri öztürk tefsiri-İBRAHİM 48.O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vahid ve Kahhar olan Allah’ın huzurunda dikilir/diyanet vakfı meali-İBRAHİM 48. Yer başka bir yer, gökler de (başka gökler) haline getirildiği, (insanlar) bir ve gücüne karşı durulamaz olan Allah’ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün zalimlerin cezasını verecektir)

"kuran derki-"yerler yeni bir yer ile gökler yeni bir gök ile değiştirilecektir."" bu ayet için demiştim. yeni bir yer ve yeni bir gök ile değiştirilecek demiştin diye. ama doğrusunu yazdığın ve aydınlattığın için teşekkür ederim. O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür ve insanlar bir ve kahhar (her şeyin üzerinde yegâne hakim) olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.

dünya başka bir yere ve göğe dönüştürülüyor. yorum ve tefsir farkından dolayı anlayış farkı olmuş, özürlerimi iletirim. ve evet orta yol bulundu bende sevindim...zaten o gün geldiğinde şu aramızdaki muhabbet bile çok saçma ve ufak kalacak :))) sen haklısın ben haklıyım koyver gitsin...

sevgi ve saygılarımla..

aslında tüm o form değişiklikleri insanın bu dünyada tekamül sürecinin, yani akıl ve ruh olarak kişisel gelişiminin boyutları gibime geliyor. umut edelimde o gün gelmeden 8. boyuta yani öz halimize dönelim etrafına ışık saçan bir kişi ve insan haline gelelim ve o gün geldiğinde 8. kat cenette yer edinelim hep birlikte inşallah.

Cüneyt, Endsubaşı, Zazanas; iyi güzel şeyler söylüyorsunuz hernekadar yazdıklarınıza kendinize göre yorumlar getiriyor ufak nuans farkları ortaya çıkarıyorsanızda bunlar aydınlatıcı konular teşekkürler ama benim sorularımı hiçbiriniz yanıtlamıyorsunuz yada ben anlamıyorum jeton köşeli:)) şimdi sizin bu dedikleriniz iyi güzelde dünya varolduğundan bugüne kadar olanlar ne oldu, ölenler ne oldu yada sizin bu bahsettiğiniz boyut atlama olayında neler olacak? Allah ömür verirde yaşarsak ne olacak? olaki o güne çıkmazda kimimiz ölürsek ne olacak? yaaa neler sokuyorsunuz insanın aklına kafamı karıştırdınız iyice. ben insanlığın başlangıcından bugüne herkes normal doğar yaşar ve ölür fikrini benimsemiş biriyim.insanlıktaki bu gelişimi zamansal bir durum olarak gören biriyim, her bilginin üstüne yeni gelenlerin bir bilgi daha eklemesiyle oluşan değişimler olarak bakmaktayım dünyanın değişimine. zaten yeterince soru vardı kafamda sayenizde iyice fazlalaştı. bu ufoları hangi katagoriye sokuyorsunuz, dünya sizin dediğiniz gibi boyut atladığında insanların ruhsal ve fiziksel yapısında değişimler olacakmı? ufolar için negatifler pozitifler deyip duruyorsunuzya bu negatiflerin pozitif, pozitiflerinde negatif tarafa geçme gibi bir durumu sözkonusu olamazmı(mesela biz insanlarda kötü biri bir bakmışın tövbe edip yolundan dönebiliyor veya çok iyi bildiğimiz biri olaylardan,yaşadığı hayatın getirdiklerinden,para hırsından veya kafayı yediğinden bir anda cani,psikopat,açgözlü,kibirli...vs gibi negatif özelliklere sahip olabiliyor). valla kusura bakmayın şimdide bana sabırla bunları açıklamanızı rica edeceğim sizden.tüm sorularımı cvplamanızı bıkmadan....teşekkürler...

Aslında Nurcan Hanımın merak ettigi konular tüm dünyanın merak ettigi ve cevap olarak da Dini Kitapların referans alındıgı cevaplardır.İnsanların ölümden sonraki yaşmı veya Boyut atlama denilen kavramlar ve en öncemliside Negatif veya Pozitif varlıklar nelerdir sorusudur.

Olaya en baştan bakalım,şimdi insanlar doğarlar ve ölürler daha sonra ölümden sonra cennet ve cehenenneme giderler demi? Nerdeyse tüm ilahi dinlerde bu özellik vardır.Aslında olayı şöyle bir düşündügünüz vakit pek mantıklı gelmez çünkü dogum sırasında ölen bir çocuk veya belli bir bilince gelmemiş insanlar hangi davranışından ötürü nereye gönderilebilir ki? Eger gerçektende belli bir düzen kuralları varsa,bu durumları eşit koşullarda insanlara yaşatmak lazım ki gerçek dogrular oluşabilsin. Mesala bir ruh dünyaya binlerce değişik bedende gelirse,yani bir hayatında fakir başka bir hayatında zengin veya başka bir hayatında tamamen başka bir ırkdan vb. gibi durumlar yaşanırsa bu kişinin ruhunun gerçek kişiligi anlaşılabilir.Aksi takdirde dünyaya zengin gelen bir insanın ekmek çalmaması normaldir,fakat belkide fakir olarak gelseydi günün birinde çalacakdı? Yani aynı ruh farklı koşullarda aynı deneyimi aynı sonuçlarda verirse gerçek kimlik belirlenir,ve ancak o zaman insanları cennete veya cehenneme gönderibilme sırasında insanların itiraz etme hakkı kalmaz...Yani kısaca eger tanrı var ise Cennet ve Cehennem durumunda en uygun seçim anlatıgım şekilde olması lazımdır saten reenkarnasyon bilimsel olarak açıklanmış ve dini olarakda olabilme ihtimaline yüksek gözle bakılan bir durumdur...

Boyut atlama denilen kavram aslında tamamen zihinsel bir olay olabilir.Örnegin rüya olayını ele alalım, gece yatıyoruz bir rüya görmeye başlıyoruz sonra rüyanın yarısında uyanıyoruz ama gerçek hayatda 7-8 saatlik bir durum bilincimizde sadece 2-3 dk da gerçekleşiyor.Yani bu gezegende geçirdigimiz 8 saat,rüya denilen zihinsel boyutda 2-3 dk ya geliyor hatda dahada düşük oldugu söyleniliyor.Nasıl oluyorda 8 saati 2-3 dk da geçiriyoruz? Rüya esnasında neler oluyor? Ruh boyutmu değiştiriyor? Mesaj filmini izleyenler vardır,o filmde Uzay Aracıya gönderilme sırasında araç arıza yapıyor ve kalkış sağlanmıyor fakat uzay aracındaki kişi saatlerce uzayda kalıyor ve uzaylılarla görüşüyordu.

İnsanların farklı boyutlara geçmesi için Işık hızını geçmesi gerektigini söylüyorlar,aslında İnsanın düşünceleri ışık hızını geçiyor hemde kat kat üstünde,şimdiye denk evrende düşünce hızından dahada hızlı bir nitelik yok.İşte bu durumdan ötürü olay yine Rüyada kilitleniyor,beden oldugu yerde yattıgı halde düşünceler o kadar büyük bir hıza ulaşıyorki,boyut atlama denilen durum meydana geliyor ve düşünce hızı bazen rüyaları saçma yapabiliyor.Mesala rüyasında denizde yüzen bir insan hemen birkaç saniye sonra okula gittigini görüyor yani öyle bir hızlı geçiş varki olaylar karışıyor ve anlamsızlaşıyor.

Normal evde oturdugumuz halde boyut atlamaya karar verdik diyelim,çok saçma gibi görünüyor demi:) Aslında saçmalık degil tek yapmamız gereken bilincimizi yönetebilmek.Örnegin rüyada nasıl oluyor da boyut atlıyorduk? Uyurken beynimizde yer alan düşünceler şekil alıp,belli bir hıza ulaşarak farklı görsellerde karşımıza sunuluyordu.Bu durumu uyumadan yapabilirsek ve istedigimiz görselligi beynimizde yaratabilirsek bu iş çözülür ama tabi bunu kaç insan yapabilir ki? Yapıp yapamamaktan çok bu olayın olup olamayacağını bilmek önemlidir bana göre.Yani evet boyut atlama olabilir diyebilirsek saten belli bir bilinçteyiz demektir.Unutmayalım ki dünyadaki her insan rüya görüyor yani kendi istekleri dışında saten boyut atlıyorlar ama belli bir bilinçle yapılan bir durum degil.Bizim cevaıbını aradıgımız soru bu durumu bilinçli olarak yapmak.

Pizitif varlık veya Negatif varlıklar deyince genelde herkesin aklına uzaylılar geliyor,İyi ve Kötü uzaylı gibi.Aslında durum tam olarak böyle degil.Örnegin;bazen içimize hiç olmadık zamanda bir korku düşer,yani sebebini bulamayız ama nedense korkarız.Bunu sebebi pozitif veya negatif durumlar olabilir.Yani bilinç,olabilecek kötü durumları önceden hesaplıyabilir ama bunu insana açıklayacak kadar üst bir düzeyde değildir bu yüzden uyarı olarak vücuda sinyal gönderir bazı insanlarda bu olay çok fazla gerçekleşir.Mesala aklınızda bir arkadaşınızı düşünürsünüz sonra hemen yolda ona denk gelirsiniz,sizce tesadüfmü? Kesinlikle değildir olay tamamen zihinseldir.Siz arkadaşınızın dışarıya yaydıgı Enerjiyi(pozitif veya negatif) hissedersiniz fakat bu durumdan haberdar olamayabilirsiniz yani 2 beyin arasında bir enerji geçisi olur fakat beyinler olayı tam olarak çözemez sadece o kişiyle alakalı birşeyleri beyninizde görüntüleyerek onu hatırlarsınız ve sonra bakarsınız ki düşündügünüz kişi karşınızda...Unutmayalım ki beynimizin %5 gibi bir kısmını kullanıyoruz bu yüzden her olayı beynimiz çözemiyor.

Yolda yürürken bir şarkı mırıldanırsınız ve birde duyarsınız ki yanınızdan geçen arabadada aynı müzük çalıyor.Bu durum da tamamen potitif veya negatif durumlarla alakalıdır.O şarkının etrafa yaydıgı sinyaller sizde olumlu veya olumsuz çağrışımlar uyandırırlar ve beyine sesden önce o şarkıların size uyandırdıgı düşünsel boyutlar ulaşır,bu yüzden siz şarkıyı duymadan niye oldugunu bilmediginiz şekilde şarkıyı söylemiye başlarsınız daha sonra fiziksel boyutda duydugunuz ses kulagınıza gelir ve tamda ben bu şarkıyı söylüyordum dersiniz...

Negatif veya Pozitif durumlar sadece yukarıdaki örneklerde verdigim şekilde olmayabilir.Mesala bir ortama girersiniz herkesin yüzü o kadar asıkdır ki o ortamda hiç rahat olamazsınız ve içinizde bir karartı olur böyle bir durumda Negatif varlıklar insanlar olmuş oluyor.

Sonuç olarak herşey zihinde bitiyor.Herşeyi kendi beynimizde yorumlayarak farklı anlamlar çıkarabiliyoruz.Yukarıda yazdıklarım tamamen saçma ve alakasızda olabilir bu yüzden herkesin kendi dogrusunu kendi zihninde vermesi gerekir.Başka birilerinin vermiş oldugu düşüncelerle kendi felsefemizde oluşturmak,gerçek kimligimizi silecektir.Bu dünyada herşey enerji oldugu için ancak bu enerjinin farklılakları birşeyleri değiştirebilir.

 

 

Nurcan hanım ben ne Cüneyt arkadaşım gibi Kur'an ayetleri konusunda bilgiliyim ne de Endsubaşı ve Zazanas arkadaşlarımız kadar boyutlar hakkında bilgi sahibiyim. Kendi çapımda öğrendiklerim farklı boyutların olduğu yönünde. Örneğin basit olarak herhangi bir yüzeye çizdiğimiz çizgi bildiğim kadarı ile iki boyutludur. Etrafımızdaki tüm cisimler de üç boyutludurlar. Dördüncü bir boyut olarak bunlara zamanı ekleyebiliriz. Evrende farklı boyutların olduğunu biliyorum Ancak dediğim gibi benim kapasitem ancak bu kadarını öğrenmeye yetti. Birde ölüm denilen olgunun şu anki maddi boyutumuzun ötesinde bir başka boyuta geçmek olduğuna inanıyorum. Yoo reenkarnasyon değil. Reenkarnasyon belki vardır, belki yoktur bilemem. Var olduğunu kabul edenler de var etmeyenlerde. Ben ölümün bir halden başka bir hale geçmek olduğuna inanırım. Yani maddi beden yok olur. Ancak ruh kalır. Öyle bir şey yani. Gelmiş geçmiş diğer insanlarla ilgili olarak da şunu ifade etmeliyim ki Cennette ilerleme yani bir nevi kademe atlama sürecektir. Cehennemden çıkışlar olacaktır. Ancak bazıları orada ebedi kalacaklardır. Bu kişilere örnek olarak Ebu Lehebi gösterebiliriz. Ebu Cehil'de öyle. Cennete gitmesi gereken son kişide Cehennemden ayrıldıktan sonra Cehennemin kapıları ebediyyen kapanacak ve içeride kalan kişiler sonsuza değin cezalarını çekmeye devam edeceklerdir. Benim bu konular hakkındaki düşüncelerim bundan ibaret.

Aman Ukikar arkadaş yapmayın yani sonsuza dek cehennem nedemek? Allahım herkesi affetsinde okadar cezayı kimseye vermesin.ben eninde sonunda herkes cennete gidecek biliyorum en iyisini Rabbim bilir tabiiki ama inşaaallah öyledir.

Gelelim bu boyut mevzuuna; ben boyut kelimesinin sözlük anlamını bilmediğimden değil o deyişlerim, arkadaşlar boyut kelimesini iyice boyutlandırıp, budaklandırdıkları için öyle diyorum. bana göre ben doğdum,yaşıyorum,ölücem.sonra hesap ya(inşallah)cennet, ya cezamı çekene kadar cehennem.bukadar basit bana göre. haaa uzaylılar; başka gezegendeki canlılar. ben yaşarken bu dünyayla bağlantı kurarmı kurmazmı bilmem, belki benden sonra olacak birşey.bana göre onlarda bizim gibi kul,bir ırk. bence çok farklı görünsekte yaşamlarımız ve akıbetlerimiz birşekilde aynı. Ama arkadaşların olaya bakış açıları okadar farklı ki? ne diyeceğimi bilemiyorum. yani , ben bu uzaylıların onların gözünde tam olarak ne olduğunu bile anlayabilmiş değilim. tek varolma sebepleri insanların negatif veya pozitif ihtiyaçlarını karşılamakmı? iyide melekler ne güne duruyor? yani tam çözemedim ondan sordum.sizinde fikirleriniz varsa belirtin lütfen.

Dünya Tarihi
1-Eterik Zeki Uygarlık - 35 milyon yıl
2-Dinozor ve Reptilians Cinsi Varlıklar - 28 milyon yıl
3-Memeli Deniz Yaratıkları Öncelleri İlk Çıkış - 18 milyon yıl
4-Orion Senaryosu - 10 milyon yıl
5-Dinozor ve Reptilians ların yükselişi ( Anunnaki )- 8 milyon yıl
6-Dünya nın uğradığı saldırıların yaralarını iyileştirmesi - 6 milyon yıl
7-Galaktik Federasyonun kurulması -Dünyanın TOHUMLANMA için seçilmesi - 4 milyon yıl
8-Hibornia nın kuruluşu - 2 milyon yıl
9-Hibornia nın yokedilişi - 1 milyon yıl
10-Lemurya nın kuruluşu -900 bin yıl

Lemuria İmp.Kuruluşu - M.Ö.900 Bin Yıl
Atlantis ,YÜ ve Libya / Mısır Yavru Kolonilerinin Kuruluşu -M.Ö.500 Bin Yıl
Atlantis ,YÜ ve Libya / Mısır Yavru Kolonilerinin Yavru İmparatorluklar İlan Edilişleri - M.Ö.100 Bin Yıl
Yavru İmparatorluklara Koruyuculuk İçin Eşit Yetki Verilişi - M.Ö.50 Bin Yıl
ATLANTIS in LEMURIA yı yokedişi - M.Ö.25 Bin yıl

Eski İmparatorluk M.Ö.400 Bin Yıl - M.Ö 25 Bin Yıl ( Lemuria ile aynı zamanlarda var olan ve onun yokedilişinin planlandığı yıllar )
Orta İmparatorluk - M.Ö.25 Bin Yıl - M.Ö.15 Bin Yıl ( Dünya Gezegeninin İlk gerçek Hiyerarşik Dönemi)
Yeni İmparatorluk - M.Ö 15 Bin Yıl - M.Ö. 5 Bin Yıl ( Nihai Yıkım ,İnsan Irkının Genetik Olarak İndirgenmiş Mutasyona Uğratılmış Durumu )

ATLAS - Atlantis in Kralı - Oğulları Osirius veya diğer adı ile Osiris , Osirisin kardeşi SETH ( Libya/Mısır İmp.Kralı)
Eşi Kraliçe Mu ve kardeşi Mayam
Horus - Osiris in Büyük Oğlu ve Başkomutanı
Osiris daha sonra Kral oldu çünkü büyük kardeşin Kral olması gerekirdi gerisini zaten Sümer ,Mısır ,Hint ,Çin ,Aztek ve Maya tarihini okuyanlar bilirler

NurcaN Hanım bilinmeyenler bunlardır bugüne kadar yazılan çizilen benimsenen kabul gören empoze edilen tüm fikirler tüm dayatmalar ilk TEMAS gerçekleştikten ve Dünya Dışı Zeki Varlıklarla birebir temas kurduğumuzda yokolacaktır
İnsan neden Dünya ya gönderildi , neden yaratılmasına izin verildi , sevgiyi ışığı hangi melekler hangi güçler Dünya ya vermeye çalıştı Zamanın Efendileri ve Spiritüel Hiyerarşi şu anda bozulan dengeleri insanın kendi kendini yok etme çabalarını gördüğünden ve KOVA ÇAĞI ( ALTIN ÇAĞ ) giriş kapıları hazırlandığından ve bu tarih de yakınlaştığından merak etmeyin her konu aydınlığa çıkacak
İnsanoğlunun kısa tarihi hakkında bilgi verebildiysem ne mutlu bana
sevgi ile kalın kavga etmeden kalın mutlu kalın

Merhaba Nurcan hanım . Kusura bakmayın yazınızı geç okudum. Benim evimde iki tane canavarım (kızlarım) var. Daha yirmi aylıklar onlar yüzünden yatma kalkma saatlerimiz belli olmuyor. Onlara bakmaktan uzaylılara bakamıyorum bazen. Eşim tek başına yetişemeyebiliyor da.

Bu cehennem olayına şöyle bir örnek vereyim: Günümüzde belki başka örnek verilebilir ama en iyi örnek Hitlerdir. Bu adam altmış milyona yakın insanın ölümüne yada sakat kalmasına neden olan 2. Dünya Savaşını başlatan adamdır. Bu adamın cennete gidebileceğini düşünebilirmisiniz? Kuran'da cehennemlik olduğuna dair adına sure inmiş olan Ebu Leheb'in yada. Bu gibi insanlar dünyaya ve insanlığa çok büyük zararlar vermişlerdir. Benim ebediyyen cehennemde kalacaklardan kastım onlar. 

Boyut konusuna gelince inanın bu tip konuları bilmiyorum. Bu konularda okumaya imkan olmadı. Açıkçası merak da etmedim. Tarih konularında ise söyleyebileceğim tek şey geçerli tarih konuları dışındaki diğer tüm konuların faraziye olduğudur. Bu konular kesin bilgi olunan konular değil. Henüz arkeologların kesin bulmadığı konular. o nedenle bilemiyorum. 

Zazanas dediğiniz gibi herşey birgün aydınlığa kavuşacak nasıl olsa. herkesin kendi kafasında yarattığı veya araştırmalar sonucunda ortaya koyduğu yaradılış teorileri var. benimde var elbette. ben doğru derim birbaşkasına yanlış görünür. ama öyle yada böyle hepimiz nasılsa bunların cvplarını alıcaz. hayırlısı olur inşallah.

Ukikar, dediğiniz doğru tabiiki Hitler. Ebu Leheb ve onlar gibi binlercesi (doğrusunu Allah bilir) herhalde bu dünyada yaptıklarının karşılıklarını alacaklardır.belki yüzlerce,belki binlerce,belki milyonlarca, milyarlarca yıl. bunu bilemem. bir bedel vardır herhalde ama sözkonusu olan sonsuz bir zaman kavramı olunca ben onların dahi eninde sonunda cezalarının tamamlanacağını düşünüyorum. bir insanın hiç bitmeyen bir cezaya çarptırılması dehşet verici geliyor bana. tabii dediğim gibi doğrusunu Allah bilir.

Hitler hakkında size Hz.Musa ile Hz.Hızır arasında geçen olaydan kıssadan bir hisse vereyim de artık onun hakkında ne olacağı konusunda siz kendi kararınızı verin...hiçbirşey göründüğü gibi değildir aslında...

İsrailoğulları Allah’ın emirlerine asi olduklarından, Sina çöllerinde aç ve sefil dolaşmaya başladılar. Hz.Musa (A.S.) kendine inanan bir gençle yoluna devam etti.  Bu genç iyi yürekli, temiz bir insandı. Bir vakit  Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar
varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim." Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. (Kehf: 18/65)
Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? dedi. (Kehf: 18/66) Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (Kehf:18/67)
(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? (Kehf: 18/68) Musa: İnşaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem. (Kehf: 18/69) (O kul:) Eğer bana tâbi
olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi. (Kehf: 18/70)
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi. (Kehf:18/71) (Hızır:) Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi. (Kehf: 18/72)
Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi. (Kehf: 18/73)
Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın! (Kehf: 18/74) (Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi. (Kehf: 18/75)
Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın. (Kehf: 18/76) Yine yürüdüler. Nihayet bir köy
halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi. (Kehf: 18/77)
(Hızır) şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin
içyüzünü haber vereceğim." (Kehf: 18/78) "Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı." (Kehf: 18/79) "Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için çocuğun onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk." (Kehf: 18/80) (Devam etti:) "Böylece istedik
ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin." (Kehf: 18/81)
"Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir
kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur." (Kehf: 18/82)

Şimdi bir diğer öykümüz ise, firavun ve İsrailliler ile ilgili. Kuranda açık olarak belirtilmiştir ki, Allah İsrailoğullarına yeryüzünde yapmış oldukları bozgunculuklar için kendisine güç ve kudret verdiği bir takım kişileri yada firavun kılıklı yani Hitler kılıklı kişileri onların soyunu kesmek için başına bela etmiştir. Ancak içlerinden kendisine iman edenleri kurtarmış ve vaad edilen topraklara yerleştirmiştir. Bu firavun ve adamları, Yahudileri yok etmek için, sokak sokak ev ev heryeri aramış, evlerine girmiş, kadın erkek çocuk ne varsa öldürmüş, tecavüz etmiş, katliam yapmıştır. Dünya ne yazık ki bir kısırdöngüden ibaret. Tarihten ibret almayan ve aklı başına gelmeyen birçok ulus ve insan var. Bildiğiniz gibi, hitlerinde uyguladığı şey ne garip bir tesadüftür ki aynıdır. Kendisine güç ve kudret verilmiş birisi, aynı şekilde Yahudilerin soyunu kurutmaya çalışmış, onların başına bela olmuştur, ama iman edenler yine kurtarılmış ve güvenli topraklara yerleştirilmiştir, yani israil’e. Hiç şüphem yok ki Yahudiler bize dayattıkları ve türlü filmlerle izlettikleri sahte tarihin aksine, yine bir takım şeyler çevirmişlerdi.  Aksi takdirde onların başına bu bela gelmezdi. Şu anda yine yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, filistinde katliamlar yapıyorlar, ırakta abd ile birlikte milyonlarca adam öldürdüler, Kürtleri ayaklandırıp bizi bölmeye çalışıyorlar. Daha anlatayım mı Yahudilerin ne den tarih boyunca zulme uğradığını ve birilerinin onları bu yüzden yok etmeye çalıştığını. Tüm bunlardan çıkarttığım ve geçmişten ibret aldığım zaman, onların başına yine bir felaket geleceğini hissediyorum. Yeni dünya düzeni, bop projesi denilen şey onların başına bela olacak. İran bunun için bir ordu bile hazırlıyor. Bakalım bunun başına kim ve hangi firavun geçecek? Hitlerin yaptıklarını tasvip etmiyorum, ama bilinenin arkasındakileri size anlatıyorum. Bunları bir durup düşünmenizi rica ederim…

O bilir her şeyin doğrusunu
O tek ilahtır kullarını sever
Bu Hz.Hızır (A.S.) dünyayı gezer
Yaşarmış şimdi bile görenler varmış
Hz.Hızır (A.S.) iyilik denince o varmış
Gerisini sormayın, doğrusu Allah katında

 

cuneyt anlattıkların cok etkileyici... kutsal kitapların hepsi ortadoguda cıkmıstır... arastırdıgınızda muslumanlıgın neden arap kıtasına indigini goruceksinz . cuneytin anlattıgı gibi israillerin genlerinde olan seylerin islamiyetin dogusu sırasında arap yarım adasında basgosterdigini biliyoruz. yine son kitap olan kuran-ı kerimin kehanet ettigi son kurtarıcıların yani mesih ve mehdinin ortaya cıkması kutsal topraklarda olacagını solemiştir... baktıgınızda suan tüm dünya dengeleri ortadogu uzerinde kurulu oldugunu goruyoruz. kan akıtanlar , savaslar , sömürücüler yine yahudilar ... bugun dunyayı ellerinde tutanlar... mason olarak bildigimiz tarikatın sahipleri... emperyalizimin kralları...

 

teşekkurler...!

 

nurcan alevli.reenkarnasyon yada tekrar bedenlenmeyi kabul etmezsen bu kavramları çözemezsin.kafayı takmışsın tarihde eskiden yaşamışlar ne olacak diye.bir insan yaşayıp ölürse direk öbür dünyaya gider.hakkında bazı işlemler yapılır ve sonra gene fiziksel dünyada bedenlenir.fakat doğduğunda aklında ve gözünde bir perde vardır.eski yaşantılarını unutmuştur.bu unutma perdesi fiziksel bedenlenmede çok gerekli bi olaydır.bu perde olmasa herkes levhi mahfuz denen gök kitabını-yani evrensel yasayı bilir ve ona uyardı.hiç kimsede kötülük yapmazdı.burası bir deneme boyutu olduğu için bu perde şarttır.çünkü positifle negatifi birbirinden ayırmak için bu deneme boyutu tasarlanmıştır.şimdi soracaksın-efendim neden unutur.yaradanın planı doğrultusunda unutması şarttır.ölen kişi öbür dünyaya gider ve ilk işlem o kişiye ışıkla şifa vermekdir.bu ışık şifası melekler tarafından uygulanır.sonraki aşama yaşantı incelemesidir.görevli varlıklarla kişi dünyadaki yaşantısını inceler.dünyadaki yaşantısı cd gibi bişeye kayıtlıdır.sonraki aşama kişi bi eğitim görür.kısa süreli bir okulda eğitim görür.ölmüş olan kişinin tüm işlemleri bitince yeni bir enkarnasyon için hazırlanır ve en son aşama yeni doğacak olan bir bebeğin ruhu olarak gönderilir.eğer bir kişi  kıyamete yakın bir zamanda ölürse öbür dünyada kıyameti bekler.çünkü bütün ruhlar mahşer günü hesapa girecektir.sınav yada mahkemei kübra mahşerde kurulur.

Uzay yarışı içinde adı çok geçen iki ülke;

Rusya, ABD 

Uzay YarışıAmerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasında 1957'den 1975'e kadar süren, resmî olmayan rekabet. Uzaya uydu ve sonda yollayarak keşfetmek, insan göndermek, Ay'a insan indirmek gibi çabalar içerir. Uzay Yarışı, Soğuk Savaş'ın bir parçasıdır.

Yarışın başlangıcı, II. Dünya Savaşı'ndan kalma roket teknolojisine, savaştan sonra ortaya çıkan uluslararası gerginliğe ve Sovyetlerin 4 Ekim1957'de Sputnik 1 adlı ilk yapay uyduyu fırlatmasına dayanır. Uzay Yarışı, Soğuk Savaş döneminde SSCB ve ABD arasındaki kültürel ve teknolojik rekabetin önemli bir parçası haline geldi. İki ülkenin birbirini olası bir sıcak savaştan önce moral olarak çökertme çabalarında, uzay teknolojisi araç olarak kullanıldı.

 

Yani o1957 den beri bu iki ülkenin uzayla ve uzaylılarla bağlantısı çok diyebiliriz.

DDV larla iletişim için İnsan beyni özellikleri,ne kadarının nasıl kullanıma açık olduğu,kullanmadığımız bölümü hakkında ne kadar bilgiye sahip olduğumuz,bu bilgiye Rusların özellikle Telepati konusu dahil çok fazla eğildikleri(Casusluk dahil kullandıkları haberleri),Beyin sadece insan özelliklerini kullanmamız,Yaşamımızı Dünyaya uyumlu devam ettirmemizle ilgili sınırlar içinde algılama özellikli bilmemiz,Sınırları içinde yaşadığımız bu beyin elbette DDV lara açılan pencereye kapalı olacak,En basit düşünceyle iletişim olabilmesi için iki tarafında birbirlerine etkileşimi gerekli,kimin beyni buna uygun?Bilmiyoruz,Bizimki uygun olması için Beynimizin kullanmadığımız bölümününde nerelere açıldığını keşfedilmesi gerekli,Ama yaradanımız Beynimizin bu haline uygun hitabetinde bile İnsanın en güzel yaratılmış haliyle Dünyaya gönderildiğini söylüyor,Güzelin anlamı kimbilir ne kadar geniş tutulmuştur,en azından bizim algıladığımızdan çok farklı boyutlardadır diye düşünüyorum.Önceden telepatik yöntemle iletişim konusuna biraz uzak duruyordum ama sonra BEYİNLE İLGİLİ BİLİNMEYEN TARAFINDAN BAKTIĞIMIZDA Böyle bir iletişimin olabileceği akla geliyor.Ayrıca eklemek istediğim bir başka şeyde Yer yüzünün sıfır noktasından Dünya etrafındaki yörünge uzaklığı arasındaki mesafeye giren UFO larla bu güne kadar FAKE LER DIŞINDA KİMİN NE KADAR GERÇEKLİKTE GÖRÜNTÜ elde ettiğini gördük?Pixel yoğunluğu rekorları kıran aletlerin bile ufkuna giremediler,Hele hele Hubble a rağmen bir gerçek UFO ya rastlanamadı,yani biz bu beyinlerle kapasite dışında olduğumuz içinmi göremiyoruz?,Onlarmı kendilerini bu derece bizden saklayacak kadar zeki ve donanımlı varlıklar?İşin saklı olduğu yer Beyin den başka birşey değil.Topraktan çıkan elması işleyenler ışıkla buluşmayı gerçekleştiriyorlar,Bizim Elması kim ne zaman ışıkla buluşturacakki onları görebilelim..Sevgiler.

Bütün bu yazılanlar ve Amerikanın düşen ufo su ile birleşince ortak bir soru işareti çıkıyor,Acaba Düşen ufo yerine Düşürülen ufo diyebilmek çokmu hayali bir soru olurdu?Neden böyle düşündüm,Bu ufo ların illada Amerika ve Rusyada mı düşmesi gerekiyor?Bizim ülke düşmeleri için uygun değilmi?Düşen göktaşlarının hepsinede göktaşımı diyeceğiz?Amerika ve Rusya eğer doğruysa en çok ufo konusunda Bütün Dünyayı ahmak yerine koyuyor galiba.Şöyle bir film seyrettiğimizi düşünelim,Rusya semalarında görülen ufo yu algılayacak radar en sonunda yapılmış ve bu radara bağlı havadaki ozona bile müdahale edebilecek teknoloji ile donatılmış ufo kapanı olsun,her nasılsa nasıl uçtukları çözümlenebilmiş bu ufoları uçamıyacak hale getiren bir enerji dalgası yaymak bu kapan için gayet mümkün kılınsın..haarp (High Frequency Active Auroral Research Program) dan bahsediliyordu ya,sonuçta bu ufo içinde ddv veya ddv olmadan düşebilir,patlama ile düştüğü söyleniyorsa zaten kontrol dışına çıkmış veya çıkarılmış anlamına geliyor.Kimse yumuşak iniş yapmış ufo dan çıkan ddv ları misafir ettiğinden bahsetmiyor zaten.Ben biraz da böyle düşünelim diyorum,hep ne verirlerse onu alıyoruz,Verdiklerini elimizle değil beynimizle alalım artık.