Ana içeriğe atla
26 Ağustos 2012 tarihinde muzaffer tarafından gönderildi

Neil Armstrong Hayatını Kaybetti..

Ay'a ilk ayak basan astronot olarak tanınan Armstrong, 82 yaşında yaşamını yitirdi.

CINCINNATI - Ay'a ilk ayak basan kişi olarak tüm dünyada tanınan astronot Neil Armstrong, 82 yaşında hayata veda etti.

Armstrong'un ailesi tarafından yapılan açıklamada, ağustos ayı başında kalp ameliyatı geçiren astronotun bazı komplikasyonlar nedeniyle öldüğü belirtildi.Armstrong, Ay'a 20 Temmuz 1969'da giden Apollo 11 uzay aracının komutanıydı.

Ay'a ilk ayak basışı sırasında Dünya'dan kendisini dinleyenlere telsizden söylediği ''Benim için küçük, insanlık için dev bir adım'' sözleriyle hatırlanan Armstrong, bu sözlerin ardından astronot arkadaşı Edvin 'Buzz' Aldrin ile Ay yüzeyinde 3 saat dolaşmıştı. 

Eşi Carol ile 1999'da evlenen ve Cincinnati kentininin India Hill banliyösünde yaşayan Armstrong, son yıllarda genellikle gözlerden uzak bir hayat sürüyordu.

Armstrong, Şubat 2012'de, astronot arkadaşı John Glenn'in Dünya yörüngesini dolaşan ilk Amerikalı olmasının 50. yıldönümü dolayısıyla Ohio Üniversitesi'nde düzenlenen bir etkinliğe katılmıştı.

Ayrıca Mayıs ayında Florida eyaletindeki Pensacola Donanma Hava İstasyonu'nda düzenlenen, Amerikan Ulusal Uçuş Akademisi'nin açılış törenine katılan Armstrong, burada Ay'a son ayak basan astronot Gene Cernan ile bir araya gelmişti.

 

 

 

Yorumlar

Okul Yaz tatili keyfini sürdüğümüz zamanlardı,20 Temmuz 1969 da Radyo yayını ile duyurulan bu haber,cızırtılı naklen yayını ile 12 yaşındayken beni çok etkilemişti,Yetmişli yaşlardaki dedeme Aya inildiğini bir türlü inandıramamıştım,Allahtan babam ciddi ciddi dinlemiş ve inanmıştı.O zamanlar  3d TV olsaydıda naklen izleyebilseydik,Ne havalı olurdu kimbilir.Ama Şimdide Marsa inişin canlı  kaydı günümüz teknolojisine yetişmedi..Fotoğrafları birleştirip video yapacaklarmış.İnsanlık için büyük adım atan Armstrong son adımınıda kendisi için atmış artık,Bilgi dağarcığımızın ikonlarıda birer birer atmosfer dışına uçup gidiyor,Tarih demek bu şekilde oluşuyor..

Yıl 1969..O dönemde Amerikalılar aya gidiyor ve bizler daha evlerimizde gaz lambası ile oturuyoruz.Söylentilerden,yani aya gidilecek ve gidildi söylentilerinden dahi haberimiz olmuyor olamıyor.Nasıl olsun ki,elektrik ve radyo olmayınca..Hatta gazete bile yok ki,millet alsın okusun..Hadi radyo ve gazete ile bir şekilde haberler alınmaya başlandığında ise,olmaz olamaz söylentileri ve bunlar yalandır inanmayın söylentileri dolaşıp durdu.

Şimdi bir yanda süper beyinlerin olduğu bir coğrafya var,bir yanda ise gaz lambası ile evinde oturup tövbe tövbe çarpılacak bunlar,şeytan bunlar şeytan diyenler.İşte bilimin ve kültürün bu denli bir boyutta olduğu acayip bir düzen-düzensizlik vardı ve var olmaya devam ediyor.Peki şimdi bu durumda müslüman kimliğimizle onur duyuyoruz da,avrupa ve yaratıcı ile aramızdaki diyalogun boyutu nedir diye sorarsak,hiç şüphesiz dünya insanı, 1969 da aya giden beyinleri takdir edecektir.Aya giden kişileri onurlandıracak ve onları yaşatacaktır ve örnek alacaktır.Yaratıcı da aynı şeyleri yapacaktır kuşkusuz.O da bu insanlara daha ayrı bir önem verecektir.Dünya insanı daha doğrusu akıl sahibi olan her insan ve yaratıcı aklı olan ve aklını kullananlara önem veriyor ve vermeye devam edecektir.Kutsal kitabımızda Ey akıl sahipleri diye başlayan bir çok ayet,yaratıcının akıla ve akıl sahibi insanlara verdiği önemi ve değeri gösterir.Kısacası yaratıcı akıl sahiplerine yardım etmiştir ve edecektir.Gaz lambası ile oturan ve hurma ağaçlarının altında uyumaya devam edenlere değil...

Evet doğru ve bir o kadarda üzerlerinden tozu alınmış tespitler bunlar,hepsine katılıyorum.Diyorumki,Güneş bulunduğumuz coğrafyada acaba bizi Avrupa ya göre çokmu etkiliyor ki biz kendi kabuğumuzla sıkı fıkı oluyoruz,Şöyle Avrupa diyebileceğimiz iki ülkeden yani İtalya ve İspanyadan bahsedersek ki birinde dört yıl birinde bir yıl kaldım ve buradaki yaşamlarla yine Almanyada bir yıla yakın bulunduğum için diyorum ve karşılaştırıyorum ki ,ordaki yani almanyadaki yaşamlar arasında teknoloji ve gelişime yatkınlık açısından dağlar kadar fark var,İtalyanlar fiat ve ferrari ile ön planda ama çok da fazlası ile değil,Yazın sıcak nedeni ile resmi öğle tatilleri var,İspanyanında öyle,Bunları yazarken aslında Coğrafya ve İklimin de Teknolojiye yatkınlığa baya bir etkisi var gibi geliyor bana,Arap ülkelerinde insan adeta sırt üstü yatmaktan başka bişey yapmıyormuş gibi oluyor,yada petrol ve sofradaki hurma pek bir bedava hayatı temsil ediyorken neden birşeyler icat etsinlerki diyorum.Ve kısa bir sürede olsa Mısır da bulunduğum sırada bunlara yakın mentalite ile insanlarıda gördüm .Ben bu düşüncelerden uzaklaşamadım bir türlü,yoksa nerdeyse ortadoğu insanlarına allah az akıl vermiş,çok petrol verdiği içinmi diye düşüneyim yani??Yine Bu coğrafyada İsrail var,şu sevmediğimiz ülke yani,bunları kesinlikle bu bölgede yaşıyormuş gibi düşünemeyiz,zaten dünyanın her yerindeler lobi mobileri ile.Tabiki tohumdan heronlara kadar birşeylerle uğraşacaklar,Bu çok farklı ve yapay bir ülke.Bu konularda yazılmış adam gibi kitaplar olsun isterdim,yada filmler...insan yaşamında satır arası o kadar boşluklarla yaşamış gitmişki,bazen farkına varıyorsun,çoğu zamanda bakmışsın yatakta uykudasınız...ve hatta zaman akıp gitmiş yaşamın kendisinden..

 ...evinde oturup tövbe tövbe çarpılacak bunlar,şeytan bunlar şeytan diyenler.İşte bilimin ve kültürün bu denli bir boyutta olduğu acayip bir düzen-düzensizlik vardı ve var olmaya devam ediyor.Peki şimdi bu durumda müslüman kimliğimizle onur duyuyoruz da,avrupa ve yaratıcı ile aramızdaki diyalogun boyutu nedir diye sorarsak,hiç şüphesiz dünya insanı, 1969 da aya giden beyinleri takdir edecektir.Aya giden kişileri onurlandıracak ve onları yaşatacaktır ve örnek alacaktır.Yaratıcı da aynı şeyleri yapacaktır kuşkusuz.O da bu insanlara daha ayrı bir önem verecektir.Dünya insanı daha doğrusu akıl sahibi olan her insan ve yaratıcı aklı olan ve aklını kullananlara önem veriyor ve vermeye devam edecektir.Kutsal kitabımızda Ey akıl sahipleri diye başlayan bir çok ayet,yaratıcının akıla ve akıl sahibi insanlara verdiği önemi ve değeri gösterir.Kısacası yaratıcı akıl sahiplerine yardım etmiştir ve edecektir.Gaz lambası ile oturan ve hurma ağaçlarının altında uyumaya devam edenlere değil...

 

muzaffer şu yazdıklarını okuyup bunların mantıklı birşeyler olduğunu düşünmek gerçekten zor, seni ve düşünce yapını çözemedim çelişkili şeyler yazıyorsun şeytana ve hurafelere bağlı olan tanrıyı bilimle bir tutuyorsun bu ne kadar tuhaf birşeydir farkında mısın acaba? Biz neden gelişemiyoruz çünkü bu bağımlılıktan kurtulamıyoruz demen gerekirdi sadece şeytana değil diğer kahramanlara olan bağlılıktan. Adam ölmüş gitmiş durum bu tanrı ile bağlamanın gereği nedir? Geliştilerse bu tanrıdan takdir bekledikleri için falan olmadı : ) Böyle bir beklentileri ve çırpınışları yok ,düşünmek demek bağımsız bir şekilde özgünce deney ile gözlemlemektir. Burada sana karşı böyle şeyler yazdığım için üzülüyorum. Cevap yazmanı beklemiyorum sadece yorumunu yorumladım uğraşma yani. Mantıksal olarak sana cevap hakkı doğmadı çünkü.

fishéyé esasen  sana cevap verme niyetinde değilim ama öylesine yazmışsın ki,cevap vermene gerek yok diyorsun.Sana göre, bana cevap hakkı doğmamış olabilir belki ama ben yinede söylediklerimi şöyle kısaca özet geçeyim..Hani islami toplum olduğumuz için övünürüz ya,her şeyi biz biliriz,her şeyin en iyisini bizler yaparız ya.Bizler üstün insanlar olarak yaratıldık ya.Eee..Peki nerede yaptıklarımız,nerede başarı sağlamışız.nerede hangi bilim alanında ileri gidip devamlılık arz etmişiz.Hiç bir konuda.Sadece rahatına düşkün toplumlar olmuşuz .Devamlı olarak kutsal kitabı baz aldık ama onun adına hiç bir şey yapmadık.Kutsal kitapta bilime verilen değerin anlamını henüz çözmüş değiliz.

Bizler gaz lambası ile oturduk daha doğrusu oturtulduk.Yaratıcının hiç bir zaman bize ve diğer toplumlara öğrettiği gibi yaşamadık.Yaşamak istemedik.Din ile devamlı olarak meşgul edildik ve bilimi unuttuk.Fakat bizim meşgul olduğumuz din yaratıcının esasen bize öğrettiği din değildi.

Tanrıyı hurafeler ve şeytani düşünceler ile asla bir tutmuyorum.Anlatmaya çalıştığım,Eğer bizler islami bir toplum isek o halde neden bilime önem vermiyoruz.İslam olmayan bir toplum olsak ta,yinede bizler bilime değer veren bir toplum asla olamayız.Çünkü bu genlerimizde mevcut değil.Kısacası demek istediğim,bizlere yani toplumumuza islam yanlış adapte edildi ve hep bununla zaman geçirdik.Gaz lambası ile oturtulduk ve hurma ağaçları altında uyumayı tercih ettik dememin nedeni de budur.

Bilim alanında ileri gidememizin sebebi,bizlere bilim değil,din anlatıldığı ve özellikle de yanlış anlatıldığı içindir.Yani din ile meşgul edildik.Bilim ile değil.

Fakat avrupalı böyle yapmadı ve aklını becerisini bilimden yana kullandığı için şimdi hak ettikleri yerde duruyorlar.

Zaten amaçta bu değilmiydi insanları ''bu dinin gereğidir'' deyipte , sorgulamayı ,şüpheciliği, mantığı hurafelerle değiştirmek. Eski zamanlarda neredeyse tüm ilahi dinlerde bunu uyguladılar. Orta çağda para,çıkar ve güç sağlamak amacıyla kilise cenneten arsa bile sattı. Bunlar zamanla ve insanların aydınlanmasıyla yok olmuştur. Ancak bu gibi şeyler için birtakım din kisvesi altında çalışan insanlar farklı yollara başvurarak hala insanlardan çıkar sağlamanın yolundadır ve insan oğlu belkide en başta hatırlaması ve uygulaması gereken bir noktayı, inanç sistemlerinde atlamaktadır ' Dini inançlar ve ibadetler sadece kişinin kendi özgür iradesi ile yerine getireceği ve bunun için herhangi birinin yardımına övgüsüne ve tesellisine hatta bilgisine ihtiyacının olmadığı gerçeği'dir. Fakat bizler hep sanki aklımızı kullanamazmışız kendi başımıza anlayamazmışız misali başkalarının ağzından bir şeyler öğrenmeye , başkalarına kul ve köle olamaya okadar alıştık ki , bir gün baktığımızda kendimizi aslında tanrının bizimle aynı statüde yarattığı bir varlığa taparken buluyoruz. Bu durumların bence tamamen ortadan kalkması gerekli refağın , bilgi birikiminin sağlanması değil bu birikimin özgürce kişinin kendi iradesiyle tarafına aktarılabilmesi ve bu gibi şeylerin yasalarla desteklenerek garanti altına alınmasıyla olur. Siyasi bir tartışma yaratmak istemiyorum ancak çocukların 5 yaşında kuran kursuna gönderilmesiyle ne ay'a ayak basılır nede Cennete. Yanlış anlaşılmasın çocukların kuran kurrsuna gitmesine ya da din hakkında bilgilendirilmesine asla karşı değilim sadece bunun maksat güderek yapılmasına ve bu kadar gençken ailesi tarafından verilmesi gereken bilginin başkaları tarafından verilmesine karşıyım. Sonuçta herkes birey olarak çocuğuna eğitim vermelidir ama bunun sosyal boyutlarını düşünmeden ve eğitim sistemini düzeltmeden bu şekilde yapılması yanlış.